Tarih: 05.02.2021 11:26

ZAMANLA GEÇERLİ OLAN MESLEKLER ŞİMDİ YOK.

Facebook Twitter Linked-in

Arzuhalcilik mesleği, toplumda okuma yazma oranının düşük olduğu dönemlerde, insanların resmi evraklarının yazımına yardımcı olmak için ortaya çıktığı ileri sürülüyor. Zamanla teknolojideki gelişmeler ve toplum içindeki okur-yazar oranının artmasıyla meslek kaybolmaya yüz tutmuş olsa da Arzuhalcilik mesleğini hala devam ettirenler bulunuyor.

Son yıllarda işlerinin artık durma noktasına geldiğini söyleyen arzuhalciler, eski işlerinin kalmadığını söylediler.

Arzuhalcilik mesleği, toplumda okuma yazma oranının düşük olduğu dönemlerde, insanların resmi evraklarının yazımına yardımcı olmak için ortaya çıktığı ileri sürülüyor. Zamanla teknolojideki gelişmeler ve toplum içindeki okur-yazar oranının artmasıyla meslek kaybolmaya yüz tutmuş olsa da Arzuhalcilik mesleğini hala devam ettirenler bulunuyor.

GELİŞEN TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞTÜK

Arzuhalcilik yapan vatandaşlar; “Yaklaşık 20 yıldır bu işi yapıyoruz. Gelişen teknoloji ’ye karşı bu işi yapmak büyük bir sabır istiyor. Bizim sermayemiz bir sehpa, daktilo ile bir kaç kâğıttan oluşuyor. Bu meslek maalesef gelişen teknolojiye yenik düştü. Bizler daktiloya alıştığımız için bilgisayarı kullanamıyoruz” ifadelerini kullandı.

AMACIMIZ VATANDAŞLARA YARDIMCI OLMAK

Kaybolmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alan Arzuhalcilik mesleğini yapan vatandaşlar, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Biz arzuhalcilerin işi, açılmış adli davalarda insanlara yardımcı olmak, onlara dilekçe yazmaktır. Bize genelde yaşlı vatandaşlar uğruyor. Günlük 5 ila 10 arasında dilekçe yazıyoruz. Sabit bir ücreti olmadığı için dilekçe fiyatları da 15 ila 20 TL arasında değişiyor.
BİRDE AŞAĞIDAKİ MESLEKLER YOK OLDU

   Kilercibaşı

Saraylarda kilercibaşı’lık  önemli görevlerden birisiydi.  Padişah’ın yemeği götürülürken daima en başta kilercibaşı bulunurdu.

Sofraya örtü serip her şeyi  kurallara uygun olarak düzenlemek onun görevleri arasındaydı. Yemeklerin  sofraya konulması ve padişaha servis yapılması da onun sorumluluğundaydı. Ayrıca sarayda yapılan  tatlı, şerbet ve şekerlemeleri hazırlaması gerekiyordu.  Padişahı yemeklerde zehir olmadığı konusunda inandırmak için herkesin önünde önce kendisi tadar sonra servis yapılırdı. Kusuru olan veya beğenilmeyen kilercibaşılar derhal kovulup yerine bir  başkası atanırdı. Görevini iyi yapanlar ise sarayda daha yüksek mevkilere yükseltilirdi.     

Kağıt   aharcılığı

Eski  kağıtların yüzleri bu günkü  gibi  parlak olarak imal edilmezdi. Kağıdı kullanacak olanlar  eğer isterlerse kağıdın yüzünü cilalarlardı.Bu cilalama işlemi sırasında önce  aharlama yapılır  sonra  mühre kullanılırdı.Ahar çeşitli maddelerden yapılırdı Nişasta,yumurta akı,nişadır, arap zamkı başlıca tercih edilen malzemeydi. Bunlar  tek  tek veya  birlikte kullanılırdı. Ahar maddesi kağıda sürülür sonra mühre denilen aletin yardımıyla parlak hale getirilirdi. İlk işleme aharlamak ikincisine ise mühre uygulamak denirdi.Bazı kağıtların üstlerine yazılan yazıları  ıslak bir süngerle çıkartmak mümkün oluyordu. Bu durumda  aharlanmadan sadece  mühre uygulanarak  tekrar parlak hale getirilirdi. Aharlama’da kullanılacak maddeler sıcak suyun içerisinde  eritilir.Kıvama geldikten sonra aharlama yapılacak kağıt bu karışımın içerisinde uygun bir süre bekletilirdi. Diğer bir metot ise ahar maddesini bir sünger veya pamuk yardımıyla kağıdın üzerine sürüp kurumasını beklemekti. Bir kat  ahar sürülmüş kağıda tek aharlı, iki veya daha çok kat sürülmüş kağıda ise çift aharlı denirdi.Hattatlar ve meraklıları kağıt aharlamayı kendileri yapardı. Bu işi bir meslek edinip profesyonel olarak yapılmasına kağıt  aharcılığı, ustalarına ise aharcı denilirdi. Ustaların  hazırladığı aharlı kağıtlar büyük dükkanlarda  satılırdı.

  Ebruculuk

Eskiden bulut gibi dalgalı olarak düzenlenmiş veya çeşitli parlak  şekillerle süslenmiş kağıtlara ebrulu kağıt ,bu işlemede ebruculuk denilirdi. Daha çok ciltli eserlerin veya levhaların köşelerini süslemekte kullanılan eski sanatlarımızdan birisidir.Uygulaması şu şekilde olurdu.Yoğun kıvamda hazırlanmış olan tuzlu suyun içerisine  zamk damlatılarak   bir karışım elde edilirdi.Daha  sonra  istenen renkte boya ve boyalar buna  ilave edilince koyu kıvamda bir  karışım oluşur. Bunun içerisine önceden şekil verilmiş  ince bir tel konularak boyaların bunun  üzerine adapte olması sağlanırdı.  Boyalı tel  uygulanmanın yapılacağı kağıdın üzerinde gezdirilip  istenen şekiller  veya dalgalanmalar  oluşturulurdu. İşlem uygulandıktan sonra bunu sabitlemek aynı zamanda daha parlak  olmasını sağlamak için  üzerine sığır safrası damlatılırdı.Kağıtların boyayı emen cinsten olmasına dikkat etmek önemliydi. Türklerde başlayan bu sanatın zaman içerisinde Avrupa da  çok ilgi gördüğünden bahsedilir.

Kağıt   makasçılığı

Eskiden kağıtlar bu günkü gibi kesilmiş olarak değil büyük tabakalar halinde satılırdı.Büyük tabakalardan  ihtiyaç kadar kağıt ,  makas yardımıyla kesilip kullanırdı.Sık sık gereksinim olduğundan  herkesin yanında mutlaka bir kağıt makası bulunurdu. Kağıt makaslarını imal edenlere ise kağıt makasçısı denilirdi. Bunları  imal etmek özel bir beceriklilik gerektirdiğinden bu sanat  mahalli el sanatlarımız içerisinde yer almıştır. Makasın  kağıdı düz olarak kesebilmesi için  boyu  uzundu.Makasın keskin tarafının oluklu olarak yapılması ve ucunun sivri olması gerekliydi.Üzerleri altın veya kakma ile süslenir. Bazılarının üzerine kıymetli taşlardan süsler yapılırdı.

  Kalemtıraşcılık 

Eski zamanlarda kalemtıraş, kalemdan denilen yazı takımlarının değişmeyen bir elemanıydı.Şimdikilere benzemeyen eski  kalemtıraşların genellikle kamıştan yapılmış olan  kalemlerin ucunu  açmaktan başka   yazıları kazıyarak çıkartma ve  kağıtları kesme gibi   farklı işlevleri de bulunuyordu..Bunların  imalatıyla uğraşan sanatkarlara  kalemtıraşcı denilirdi.Hepsi el yapımı ve birer sanat eseri olan kalemtıraşların  sapları fildişi, sedef, abanoz, akik, kehribar gibi malzemeden ve özel şekiller verilerek imal edilirdi. Kalemtıraşların üzerinde altın ve gümüşten yapılmış olan süsler ve hattatların imzaları bulunurdu. En yaşlı  ustanın   önünde senenin belirli günlerinde diploma töreni yapılır,başarılı olanlara diplomaları düzenlenen bir törenle verilirdi. Bu diplomayı almadan kalemtıraşcı kendi imzasını  kalemtıraşların üzerinde kullanamazdı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —