Tarihiyle gurur duyduğumuz, dünyanın dört bir yanından misafir ağırlayan Doğubayazıt’ta, artık günlük yaşamı kolaylaştıracak adımları birlikte atmanın zamanı geldi.
Takdir edersiniz ki kaldırımlar, yürümek içindir. Sokaklar ve caddeler ise bir şehrin aynasıdır. Oysa bugün kaldırımların bir kısmı bazı esnaf hemşerilerimiz tarafından adeta işgal ediliyor; tabure, sandalye atılarak çay-kahve servisi yapılıyor. Araçlar gelişi güzel cadde ve sokaklara park ediliyor. Çöpler ve sigara izmaritleri çekinmeden yerlere atılıyor. Tüm bunlar sadece bir estetik sorunu değil; aynı zamanda bir hak ihlali ve bir vicdan meselesidir.
Nasıl ki evimizin içini temiz ve düzenli tutuyorsak, sokaklarımızı da en az o kadar özenle korumalıyız. Çünkü kaldırımlar halkındır, yollar geçiş içindir. Yolun ortasına park eden bir sürücü ya da kaldırıma mal yığan bir esnaf, başkasının hakkına girdiğini unutmamalıdır. Bu öyle bir haksızlıktır ki, helallik bile alınamaz. Çünkü kimin hakkına girdiğini bilemezsin: Belki yaşlı bir hemşerimiz oradan geçemedi, belki bir çocuk düştü…
Bu sadece trafik ya da zabıta meselesi değildir. Toplum olarak ceza korkusuyla değil, içten gelen bir sorumluluk duygusuyla hareket etmeyi öğrenmeliyiz. Nasıl ki kırmızı ışıkta duruyorsak, kaldırımda da yayaya saygı göstermeliyiz, çöp ve izmaritleri yerlere atmamalıyız. Bu, medeniyetin en temel göstergesidir.
Unutmayalım, Ahmede Xani’nin torunları olmak büyük sözlerle değil; örnek davranışlarla mümkün olur. Doğubayazıt’ın düzeni, temizliği ve misafirperverliği sadece belediyenin değil; her bireyin, her esnafın katkısıyla şekillenir. Bu şehir, geçmişinde sancak ve vilayet olmuş bir kimliğe sahiptir. Şehirciliğin özü, bu toprakların kültüründe zaten vardır.
O halde gelin, Doğubayazıt'ı yaşanabilir bir duruma kent haline getirelim. Kaldırımları halk için, yolları ulaşım için, şehir düzenini ise huzur içinde birlikte yaşamak için koruyalım.
Binaenaleyh medeniyet, sadece şehirde yaşamak değil; şehirli gibi yaşamaktır.
