YEREL İDARELER GEREKLİ Mİ?

YEREL İDARELER GEREKLİ Mİ?

30 Martta yerel seçimler yapılacak. Belediye Başkanları, Belediye ve İl Genel Meclis üyeleri; Yüksek Seçim Kurulunun denetiminde yapılacak halkoyu ile yeniden belirleneceklerdir.

Mehmet Koç Yazıyor
Sonrasında da halk tarafından seçilmiş olan Belediye Başkanları, tıpkı birer memur gibi Vali ve Kaymakamların emrine verilecekler, vali ve kaymakamlar da hükümet tarafından atanan devlet memurlarıdır.
Amiyane bir anlatımla seçilmişler atanmışların emrine girmiş olacaklardır. Türkiye’deki demokrasi anlayışı budur. Avrupa Birliği bizdeki bu yerel idare yönteminden son derece rahatsız olduğu için, bu ve benzeri sebeplerle Birliğe girmemize izin vermiyor. Türkiye de özellikle Kürt Sorunu gibi bir takım korkular sebebiyle bu çağdışı uygulamadan ne yazık ki vazgeçmiyor.
Yasama Meclisine seçilen ve yasa yapma yetkisi olan parlamenterlerin üstünde hiçbir güç kabul edilmezken, bırakınız yasayı, kendi başına bir yönetmelik bile yapamayan belediye başkanları, seçildikleri andan itibaren siyasi iktidar tarafından atanmış olan bir kamu görevlisinin emrine giriyor.
O zaman şu soru akla geliyor, madem yerel idarelerin başına seçilen belediye başkanları bir kamu görevlisinin emir ve talimatlarına göre hareket edecekse, o zaman neden bunca masraf yapılarak başkan ve meclis üyeleri seçiliyor ki? varsın belediye hizmetlerini de kaymakam ya da valiler yapsın. İl Özel İdareleri aracılığı ile bu hizmetler pek ala yapılabilir.
Demek ki mesele sadece belediyelerin yaptığı hizmetlerle alakalı değildir. Yerel İdare yöneticilerinin halk tarafından doğrudan seçilmesinin esas amacı tam demokratik bir rejimin oluşması amaçlanmıştır. Başka bir ifade ile kamu işlerinin sevk ve idaresine vatandaşların doğrudan katılımını sağlamak, demokratik ilkelere dayalı, ademi merkeziyetçi bir sistem oluşturulmak için yerel seçimler yapılıyor.
Avrupa Birliği ülkelerinde kamu işlerinin önemli bir bölümü yerel idareler tarafından icra ediliyor. Çünkü halkın bizatihi kendisidir yerel idareler. O nedenle milli irade ile seçilmiş bir Belediye Başkanı, aynı zamanda o bölgenin en yüksek dereceli kamu ve halk temsilcisidir ve doğrusu da budur.
Bütün bu örneklere rağmen ne yazık ki Türkiye’de bir türlü düzene girmiyor mahalli idareler sistemi. Bir taraftan AB’ye girmeye çalışıyoruz, öte yandan halkın oylarıyla seçilen belediye başkanlarını, atanmış kamu görevlilerinin vesayetinden kurtaramıyoruz.
Öte yandan, seçilmişler arasında da bir çifte standart söz konusudur. Halkın oyları ile seçilen belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlar, gerektiğinde apar topar gözaltına alınıp sorgulanıyor ve tutuklanabiliyor.
Bu vaziyet de çok aşağılayıcı ve sonuçta halka saygısızlıktır. Doğrudan halk tarafından seçilmiş bir belediye başkanı hakkındaki bir soruşturma, tıpkı vekillerde olduğu gibi seçim sonrasına bırakılmalıdır. BDP Belediyelerinde olduğu gibi, başkanların özellikle siyasi nedenlerden dolayı görev esnasında tutuklanmaları, anti demokratiktir.
Sonuçta mahkemeler de halk adına karar verdiklerine göre, o halde halk tarafından seçilen bir belediye başkanının görev esnasında tutuklanması en azından halka saygısızlıktır…



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor