Türkiye?nin Yanlış Paradigması
Maksut KONYAR
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten beri toplumun tasarımı devlet tarafından ?Soydaşlık? üzerinde kurulmuş, ?vatandaşlık? kavramı ?referans alınmamıştır?. Türkçülük geçerli akçe kılınmış, siyasette ve gerek sosyal gerekse ekonomik olsun hayatın her alanında ?soydaşlık? çok rahat ranta çevrilmiştir. Mevki ve unvanlar ?soydaşlık? temeli üzerinde Türkiye?de dağıtılmaya başlandı.
Neticede kim, ne kadar soy olarak kendini ?Türk? veya Türk soydaşı olarak ifade eder ise bu ülkede o kadar makul ve itibarlı insan oldu. Esas bölücülüğü müesses nizam olan devlet şimdiye kadar bizatihi kendi eli ile yaptı. Halen ısrarla yapılmak istenen yanlış budur.
Evrensel hak ve hukuktan yoksun bir şekilde zorba kanun ve yasalarla bu fiili durum devam ediyor.
Paradigma bunun üzerinde olunca; bir devlet tasavvufu içeride ve dışarıda ?Soydaşlık?, ?Türkçülük? yaymak üzerine politikaları tasarlamak isteyince, o zaman ister istemez ülkede yaşayan diğer farklı etnik gruplar potansiyel suçlu gibi kabul edilir. Soy olarak ?Türk? olmayan farklı gruplar farklılıklarından dolayı her zaman baskılanmaya, hak gaspına uğramaya, muhatap olur. Özetle şimdiye kadar Türkiye?de fiili devam eden durum buydu.
Türkiye rol modellik için, Türkî cumhuriyetlerde ülkenin kaynaklarını örtülü veya açık bu yolda yoğun olarak harcadı. Türkiye devleti bu paradigma üzerinde içeride ve dünyada politikalar üretti, bu aynı zamanda bir devlet politikası haline geldi. Eğitimden, sağlığa, yargıdan, ekonomiye hayatın her alanında ?soydaşlık? politikalarına inanılmaz önem verildi.
Türk coğrafyasından sorumlu Bakanlık kuruldu.
Kıbrıs?ta dâhil Türk?e Türk hamaseti ile bu istikametle askeri vesayet merkezli harp dairesi menşeli yılların propagandası olarak içeride ve dışarıda basının tüm araçları yoğun bir şekilde kullanıldı.
Soydaş olmayanların çocuklarının ana dilde eğitim hakkı, kültür talebi, etnik kökenlerini eşitlikçi bir statüde yaşama talepleri ve bu temelde kendilerini ifade etmek istemeleri bölücülük yaftası ile nitelendirildi.
Farklılıklarını ifade edenler savcılar tarafında takibatlara uğradılar. Bu sebepten dolayı yüzlerce insan cezaevlerinde yattı, evrensel hukuktan yoksun ağır cezalara muhatap oldular.
Sosyologlar, yazarçizerler bu yanlış politikalar üzerine çokça kafa yordular, eleştiriler yaptılar. Ancak nafile! En özgürlükçü hükümetlerde bile bu yönde politikaların oya tahvili kolay olunca hamaset vazgeçilmez oldu.
Bu politikaların nihayette ülkenin içinde birçok sıkıntılara sebebiyet verdiği aşikâr, dış dünyada iflas ettiği ortadadır. Türkiye?nin ne bu Türkî devletler nezdinde, ne de bu devletlerde yaşayan vatandaşları tarafından rol modelliği kabul edilmedi. Hele ağa beylik payesi hiç ama hiç Türkiye?ye verilmedi. ıstedikleri kadar birkaç devlet tek millet denilse de bu bile riyakârlıktır.
Esası bu Türkî toplumlar her alanda tüm geri kalmışlıklarının ve iç işlerine darbe ve askeri cunta tarzı müdahalelerin bile müsebbibi olarak Türkiye devletini görmeye başladılar. Bu konuda o ülkelerin sıradan her vatandaşı düşüncelerini yüksek sesle ifade ediyor, haklılık payları yok da değildir.
Çünkü Kıbrıs gibi Türkî devletlerin tüm örtülü ve açık kaynaklarımızı iç etmelerine ve dış ilişkilerimizde onların lehine yoğun nüfuz kullanmamıza rağmen bu kadar maddi ve manevi desteğe karşılık Türkiye?ye bir fayda vermedikleri de ortadadır.
Türkî coğrafyasından sorumlu Bakan ve Cumhurbaşkanı ile geçmiş tarihte benim de içinde olduğum heyetle Türkmenistan?a seyahatlerimizde Türkiye Büyük Elçiliğinin bizi karşılamasında ki, ilk sıkı tembihi şu olmuştu. ?Sakın kardeş ve abi ülke vurgusu yapmayın! Bundan çok rahatsız oluyorlar.? diye gelen delegasyona sıkı tembihte bulunmuştu.
Bizler o bölgelere iş yapan arkadaşlarımızla neler yaşadığımızı zaten biliyoruz. Hiçbir şeyi olmayan, çöller halindeki o bölgelere pozitif katma değer katan, bilgi birikimini ve sermayesini her alanda yeniden imar eden Türkiye?den giden müteşebbislerimizin neler yaşadığını çok yakından biliyorum ve biliniyor.
Bir gecede nasıl sınır dışına atıldıkları, mal ve birikimlerine mafya tarzı el konulduğu, ne olumsuzluklar yaşadıkları herkes tarafından bilinen gerçeklerdir. şu gerçeği hep yaşayarak gördük ki insanlarının Türkiye vatandaşına bakışı bile farklıydı. ıstediğiniz kadar Türk?e Türk hamaseti yapın, nafile?
Diğer çarpık örneğe bakınız; ?Ak Parti iktidarının sıfır sorun, maksimum ticaret ve kültürel ilişki? politikasına rağmen, coğrafi olarak hemen yanı başımızdaki Kürdistan federal bölgede birçok alanda yapılacak yatırım ile yüksek ihracat potansiyelinin olduğu ortadadır. Her tür mal, emtia, hizmet ile ihracatın yapılabileceği Kürdistan bölgesinde bu fizibil olan projelerin müteşebbislerimiz tarafından yapılmasına Türkiye devleti engeller çıkartıyor.
Kürdistan Bankaları tarafından tüm teminatlandırmalara rağmen sıfır riskle oralarda iş yapma imkânı olmasına karşılık bizim ülkemizin dış işleri vb kurumları tarafından bu atılımlar, engelleniyor. Yapılacak yüzlerce proje Türkiye?nin bürokrasisi tarafından engelleniliyor. Söz konusu iş yapılacak ülke Kürdistan bölgesi olunca normal bir iş yapma bile çok zor hale getiriliyor. Yapılanlara bakılınca adeta verilen mesaj ?o bölge ile iş yapmayın!?dır.
ıhracat yaparak, ülkeye döviz getirerek, istihdam oluşturarak ülkemize katma değer sağlanması maalesef sekteye uğratılıyor. Dün yeşil sermaye, renkli sermaye ayrımı ile ekonomiye müdahale yapanlar bugün de soydaş ve Kürt ayrımı ile aynı engel ve müdahaleyi yapıyor. Zihniyet aynı değişen bir şey yoktur.
Ak Parti ve Başbakan Tayyip Erdoğan?dan beklenen bu yanlış paradigmayı değiştirmektir. ıçeride kamu hafızasının ?soydaş değil vatandaşlık kavramı ile birey mutluluğu esası üzerine değiştirilmesidir. Dışarıda tüm ülkelerle sıfır sorun maksimum ekonomik, kültürel, ticaret kısaca hayatın her alanında karşılıklı güven içersinde insani ve müspet ilişki ve iş birlikteliği geliştirilmelidir? Tüm iç ve dış işlerimizde ki devlet diplomasimizin bu temelde politika üretmesi lazımdır.
9357,24%-0,11
34,57% 0,26
36,28% 0,16
2993,61% 1,07
4956,37% 0,00
Ağrı
22.11.2024