Trafik`te hak hukuk ve saygı

Trafik`te hak hukuk ve saygı

Trafik keşmekeşliği

Trafik`te hak hukuk ve saygı



            Bireysel ve toplumsal plandaki duyumsuzluklarımız, tutarsızlıklarımız ve yanlışlarımız bir yazboz gibi trafik ortamında kendini göstermektedir.



REşıT GÜNEÇ YAZDI:



            Saygı, insanoğlunun en fazla muhtaç olduğu duygulardan birisidir. Saygısız insanlardan oluşan bir toplumda huzur, mutluluk ve başarı Kaf dağının arkası kadar uzaktır. Kendi içimizde öz saygıya, aile içi iletişimde sevgiye dayalı saygıya, iş ortamında uygarca saygıya, hayatın her alanında inanca saygıya ihtiyacımız var.



Uluslararası literatürde ?bir toplumun iletişimini anlamak istiyorsanız, o toplumun trafiğine bakın? şeklinde bir yaklaşım vardır. Toplumdaki insan ilişkileri, toplumsal uzlaşma ve çatışma noktaları doğrudan trafiğe yansıyor. Dolaysıyla her şey insan ve toplum hayatıyla doğrudan bir bağlantıya sahiptir. ınsana ve topluma yeterli önem verilmediği taktirde toplumsal sorunlar ortaya çıkıyor. Bu sorunlar da doğal olarak insan ve araç trafiğine yansıyor.



            Toplumları ayakta tutan sağlıklı iletişim kurmalarını sağlayan ortak değerler vardır. Bu değerler ve kuralar hem insan ilişkilerimizi hem de trafik düzenimizi temin ediyor bahse konu değerlere ve kuralara uymasak ne yaşadığımız toplumda ne de insan ve taşıt trafiğimizde düzen kalır.



Hayat aslında bir trafik akışı değil midir?



            Hiç düşündünüz mü? Gündelik hayatımızın ne kadarını araçla ya da yaya olarak trafikte geçiriyoruz? Trafik konusu, çalışma düzenimize ve sinir sistemimize ne oranda etki ediyor? Ülkemizde ve toplumumuzda geçerli olan trafik düzeninden ne kadar memnunuz?



            Eminim bu konu hakkında halk içinde bir anket yapılsa öyle sanıyorum ki büyük oranda memnuniyetsizlik ön plana çıkar. Ben kendi adıma konuşayım, bir sürücü olarak trafiğin düzensizliğinden ve kural ihlalleri yüzünden hiç mutlu değilim. En çok şikayetçi olduğum konulardan biridir. Her yerde düzensizlik var, her yerde kural hataları yapılır lakin beni üzen benim memleketimde bu düzensizliğin haddi hesabı yok.



            Bakın belki benim de yaptığım bir hatayı anlatayım: Sokakta aracımızla seyir halindeyken bir yakınımız ya da bir arkadaşımıza rastlarız. Kafa işaretiyle bir selam veririz, buraya kadar normal. Ama bu bizi tatmin etmez, yaya olan bu arkadaşımız ya da akrabamız aracı durdurur ve yolun ortasında başlarız hal hatır sormaya. Doğal olarak arkadan gelen araç biraz bekler ama sohbetin biteceği yok. Bu sefer başlar korna çalmaya ama nafile kornayı çalınca onun önünde sohbete dalan arkadaşın sürücüyü bırakmaya hiç niyeti yok. Ha bire uzatır. Be mübarek, madem sohbet edeceksin aracını uygun bir yere park et, trafiğe engel olma olmaz mı yani? Lütfen bunları yapmayalım, bizler bu uygunsuz davranışı hak etmiyoruz.



            Bu yol ortasındaki sohbetler yüzünden hiç beklenmeyen sonuçlar doğuyor bazen. şimdi bir makaleden okuduğum ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.



Bir gün Japon bir turistin Türkiye?de edindiği izlenimler anlatılıyor. Bir hafta boyunca gözlemlerde bulunan Japon turiste gözlemlerini sormuşlar, O da başlamış anlatmaya: Evlerine giktiğinizde, seni hiç tanımasalar da buyur ediyorlar. Siz oturmadan onlar oturmazlar. Siz sofraya geçmeden kimse sofraya geçmez, en iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemeğe başlamadan kimse başlamaz. Her yemekten tattırıyorlar. Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalmaz. Çay kahve meyve ikramı bitmez. Her kes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor. Kumandayı elinize veriyorlar, sırtınıza altınıza yastık minder koyuyorlar. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor. Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar. Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede yatıyorlar. Size soruyorum bu bizim kültürümüzde daha fazlası yok mu? Yani bu olay belki Türkiye?nin batısında olmuş olabilir ama benim memleketimde bu misafir perverliğin daha fazlası yok mu? Elbette var.



            Bütün bunları yapan aynı insanlar evlerinden çıktıktan sonra başka insan olabiliyor. 180 derece dönüş yapan bu insanlar evinde bu kadar misafir perver, dışarıda çok farklı bir kişilik olabiliyorlar.



            Herkes arabasını üstünüze sürüyor. Arabanın burnunu çıkarmasan kimse sana yol vermez. Kornalar, küfürler? şerit değiştirmek bile mümkün değil. Yayaysanız ışık yada üst geçit olmayan bir geçitten mümkün değil geçemezsiniz.



            Evde öyle arabada böyle nasıl oluyor? Bu işi çözemedim sizler çözebildiniz mı?



Trafikteki temel hatalarımız ve yanlışlarımız bir hayli fazla. Öncelikle trafik için ayrılan yol, kavşak, kaldırım gibi alanların kamuya ait ortak kullanıma açık yerler olduğunu unutuyoruz. Araç kullananlar ve kaldırımlarda yürüyenler, kamuya ait ortak kullanıma açık olan bu yerleri kendilerinin özel mülkü hatta zaman zaman babadan atadan kalan mirasları sanıyorlar. Böyle yanlış duygular içinde olan insanlar, doğal olarak bu özel ortak kulanım alanlarını başkalarıyla paylaşmak istemiyorlar.



            ıkinci önemli yanlış, son derece sabırsız bir biçimde araç kullanıyoruz. Yada yaya kaldırımında değil de yolun içinde yürüyoruz. Araç kullananların bir kısmı istiyor ki yolda önüne kimse çıkmasın herkes ona yol versin. Arkanızda hışımla gelen sürücü ışıklarını yakıp söndürüyor, korna çalıyor. Önünüzün müsait olup olmadığına bakmaksızın basarlar kornaya yada dayıyorlar uzun farları alnınıza! Oysa trafik bir bakıma, bir honiden damla damla su akıtmak gibidir. Damlalar honiden nasıl ki sırayla, yavaş ve beli bir düzende akıyor ise, trafik de aynen öyle sırayla, sabırla ve yavaş yavaş akmalıdır.



            Trafikte temel yanlışlarımızdan bir tanesi de saygı ve sevgiden yoksun bir anlayışla araç kullanmamızdır. Yukarda Japon turistin belirttiği gibi dünyanın en tatlı en hoşgörülü insanları olan bizler, araç koltuğuna oturduğumuzda nasıl oluyor da bu kadar kaba anlayışsız, saygısız ve hiç gülmeyen insanlar olabiliyoruz? Açıkçası ben de bir sürücü olarak bu durumu anlamakta zorluk çekiyorum.



            Diğer önemli bir yanlışımız da, biz sürücülerin sokakları ve çevreyi, kirletilmesi mubah boş bir alan olarak görmemizdir. Evine toz kondurmayanlar, aracına gözü gibi bakanlar, nasıl oluyor da başta sigara izmaritleri olmak üzere bilimum yiyecekler ve içeceklerlerin atıklarını pervasızca çevreye saçabiliyoruz? Asla unutmayalım ki çevremiz ruhumuzun ve zihnimizin göstergesidir. Yine önemli yanlışlarımızdan birisi de anlaşılmaz derecedeki tedbirsizliğimizdir ve kör cesaretimizdir. ?Evelallah bana bir şey olmaz? mantığıyla tedbirsizce yapılan yolculuğumuz çok büyük kaza ve kayıplara sebep olmakta hatta karşıdaki suçsuz insanları da mağdur etmektedir. Kör cesaret cesaret değil olsa olsa hemakattır. Cahillere cesaretlerini test etme imkanı ve fırsatını vermemeliyiz.



            Trafikte pek dikkate alınmayan önemli hatalarımızdan birisi de empati eksikliğimizdir. Bizim işimiz ve acelemiz olabildiği gibi, başkalarının da işi ve acelesi olabileceğini aklımızdan çıkarmamak gerekir. Sürücüler zaman zaman kendilerini başka sürücünün yerine koyabilmeli.



            Trafikteki yanlışlarımız elbette bunlarla sınırlı değildir. Bu ve benzeri olaylarla hatalarımızın sayısını artırmak mümkün ama önemli olan sorunlara çözüm üretebilmektir. Trafik alanları yaya yada araç fark etmez kişilik ve karekterin ön plana çıktığı alanlardır.



            Yapılan bir araştırmaya göre sık sık korna çalanların aşırı hızla magandalık yapanların ruhen ve fiziksel açıdan mutlaka bir kusura sahip olduklarını göstermektedir. Kendinden ve kişiliğinden emin, duygusal ve fiziksel fonksiyonları yeterli karekterli ve kişilik sahibi insanlar trafik alanlarını bir tatmin alanı olarak görmezler. Kişilik ve karakter eğitimini tamamlamayan bireylere yaşı ve makamı ne olursa olsun sürücü belgesi verilmemelidir.



            Sonuç olarak bireysel ve toplumsal plandaki duyumsuzluklarımızı, tutarsızlıklarımızı ve yanlışlarımızı adeta bir yazboz kâğıdı gibi trafik ortamında kendini göstermektedir. Dolaysıyla, bireysel ve toplumsal iletişimimizi düzene sokmadığımız müddetçe trafikteki facialar son bulmaz. Bütün bu olaylar dikkate alındığında trafiği düzene sokmanın en köklü çözümü, topluma eğitim yoluyla çeki düzen vermekten başka çaremiz yoktur. Gerçek anlamda sevcen, saygılı, hoşgörülü, güleç yüzlü, sabırlı ve anlayışlı bireyler yetiştirmek, hem toplumsal huzur ve refahımız hem de canlar yakan, yuvalar yıkan trafik terörünü sona erdirmenin en emin yoludur. Bunu başarabilmenin yolu da insanca, saygıya dayalı iletişim ve beraber yaşama anlayışını topluma da yaygınlaştırmaktır. Bu şehirde yaşayan bir birey olarak hem araç hem de yaya trafiğinde kendi adıma her kese söz veriyorum öncelikle bunları kendi hayatımda ve günlük yaşantımda uygulayacağım bu gibi toplumsal olayları anlayış temelinde çözeceğimize inanıyorum. Reşit Güneç






Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor