Trafik ıçindeki Keşmekeşlik?
Hamza Salman
Sevgili okuyucular, sizinle olan bugünkü birlikteliğimizin konusu, şehir merkezindeki trafik keşmekeşliğidir.
Çok özel bir konu olması sebebiyle mutlaka değinilmesi gerektiği için bende değinmek zorunda hissediyorum kendimi.
Bir vatandaş olarak herkes gibi bende bazı saatimi trafik içinde geçiriyorum ve doğal olarak bundan etkileniyorum.
Yılın 365 gününe baktığımız zaman görüyoruz ki birçok gün ve haftaları özel gün ve hafta olarak ayırmış ve bu gün ve haftalarda bir takım etkinlikler yaparak toplumu bazı olaylara karşı duyarlı bir hale getirmeye çalışıyoruz.
ışte bu önemli olarak değerlendirdiğimiz haftalardan bir tanesi de trafik haftasıdır.
Ancak ben de şunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim.
Bence yaşantımızla ilgili olan trafik için yılın her gününü önemsemeliyiz.
Baksanıza Yaz mevsiminde olduğumuzdan beri yollarımız adeta kan gölüne dönmüş durumda. Sadece televizyon kanallarına yansıyan trafik haberlerine bakarak kanımca şunu yapmalıyız.
Her gün evde, okulda, sokakta trafikle ilgili çocuklarımızı, öğrencilerimizi ve insanlarımızı bilgilendirmeliyiz. Kırmızı ışıkta geçmeyin sloganını beyinlere nakşetmeliyiz.
Bunu neden söylüyorum derseniz, ister yayalar ister araç sahipleri olsun halen insanlarımız kavşaklarda trafik renklerine dikkat etmeden gelişi güzel yollarına devam ediyorlar.
Belki bu bir genelleme olmayabilir ancak, emin olunuz ki toplumumuzun yüzde sekseni trafik ışıklarına dikkat etmiyor.
Trafik işlerimizi yönetenlerin de vakıf olduğu bu keşmekeşliğin hoş görü anlayışıyla çözümlenmesi elbette ki mümkün değildir. Caydırıcı tedbirlerin tereddütsüz uygulanması gerekir diye düşünüyorum. Ancak yazılı ve görsel medyayı yakından takip eden birisi olarak, trafik konusunda ülkemizle diğer dünya ülkeleri arasında bir kıyas yapıldığı takdirde olumsuzluklar açısından bizlerin ne kadar geride olduğumuz hemen ortaya çıkacaktadır. Çünkü trafikle ilgili hiçbir slogan, sembol ve caydırıcı söz bizleri yolumuzdan çevirme gücüne sahip değildir.
Trafik içindeki bu keşmekeşliklerin ortaya çıkardığı dramatik sonuçlar, hiç kimseyi etkilemediği gibi bu sonuçlar bizler için ders alınacak ibretli vesikalar kategorisine de girmiyor maalesef.
Siz ne kadar trafikle ilgili insanları eğitirseniz ediniz insanlar yinede "Kırmızıda geçme ölümü seçme" özdeyişini sembolik bir anlam dışında gerçek anlamını bilmek istemiyor ve pratikte bunu hayatında uygulamıyor.
Oysaki işin esasına baktığımız zaman trafikle iç içe yaşamakta olan insanlarımızın mutlaka bu sloganı kafalarına nakşetmeleri ve ona uymaları gerektiği idrak edilmelidir.
Ancak şöyle de olabilir. ınsanlarımız, trafik kurallarını hatırlatmaya yönelik bu sözü doğru kabul ederek yeşil ışıkta geçmeye çalışmaları, bazen hayatları için de tehlikeli olabiliyor. Bu nasıl olur derseniz, bakın şöyle: O zamanda trafik lambalarını kavşaklara dikmeyi dekoratif amaçlı bir olay sanan ve gerçekten bunun böyle olduğuna inanan sürücülerimizin idare ettiği araçların altında kalmak ihtimali de çok yüksektir. ıster yayalarımız olsun, isterse sürücülerimiz, bu konuda al birini vur ötekine. Herkesin çok iyi bildiği ancak bilmeyenlerin de olabileceği ihtimaline karşı, trafik lambalarındaki sembolik renklerin yaşantımızdaki pratik anlamlarının nasıl değiştiğini bugün sizlere bu sütunda tekrarlamak istiyorum.
Yalnız her gün görerek ve yaşayarak bildiğimiz bu renklerin gündelik yaşamımızdaki anlamları yaşantımızla doğru orantılı olarak kendiliğinden şu şekilde değişmiştir:
Yayalar için kırmızı; geçme!, sarı; yine geçme!, yeşil; kesinlikle geçme! Umarım sizler de bunu tasdik ediyorsunuz dur. Yalnız bu konuda sizlere aktarmayı uygun gördüğüm bir şey daha var. Karşıdan karşıya mutlaka geçmek gibi özel bir durumu olanların, yaya geçitlerinden en az
Bunu yapmak istemeyenler, mutlaka yüklü bir hayat sigortası yaptırmaları menfaatleri gereğidir. Sakın bu söylediklerimi şaka zannetmeyiniz.
ınanınız doğru söylüyorum?