SÜNNET, SÜNNET OLA Ki;

SÜNNET, SÜNNET OLA Ki;

Yaşar Olgun´un Kaleminden

Yaşar Olgun´un Kaleminden

Yıl 1960´lar Rahmetli Sünnetçi Sofi Hamit, evden çıktığında, ellinde kahverengi sünnet çantasını gören çocuklar köşe bucak kaçardı.

Bayazıt´ın tek cerrahi ve tek sünnetçisi idi. Sünnet ettikleri hep yan işerdi. Bir gün Reco pisuvarda işerken, yanındakinin ayaklarına işerken, yanındaki olan oğlum seni Sofi Hamit mi sünnet etti? Diye sorunca; Reco şaşırır ve sorar ağabey nerden bildin. El cevab o da beni de sünnet etmişti der.

Sünnetçi Sofi Hamit´in sünnet malzemesi; ustura, makas ve torbasında büyükçe lokumdu; uyuşturmak nerde, sünnet edileceğin ağzına büyükçe lokum verilir, kesim esnasında yukardan kuş çıkacak der ve kesim yapılırdı.

Ağzındaki lokumdan dolayı çocuğun bağırması duyulmazdı. Sünnet yerine dikiş yok, yara tozu yerine söğüt ağacının çürük tozu dökülür ve üstüne lastikli etek giydirilerek çayıra salınırdı?

Geçen hafta torunumu tam teşekküllü bir hastahanede sünnet ettirdim. Sünnet ettirmeden önce sünnet kilotu aldırıldı, hal bu ki  bize etek giydirilmişti. Beyaz gömlekli doktor ve asistanları devlet töreniyle torunumu sünnet yapılacak yere aldılar.

Bir saat sonra torunum al yanakla yanıma gelerek dede doktor canımı çok acıttı. Onu dövsene diyince;

Aklımdan çektiğim acılar ve yan işeyenler gelince; Rahmetli sünnetçi Sofi Hamit´i kim dövecek diye geçirdim.

Yine de mekanı cennet olsun.

O günlerin tadı başka, ya olmasalardı.



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor