İnsan bazlı suç kavramı, insanların çoklu oluşundan dolayı ortaya çıkan farklı koşul, imkan, kültür ve inançlar itibarı ile görecelikte kalmaktadır. Örnek: sigara içmek, yerine göre suç olarak belirlenmiştir. Buna benzer yaşami hallerin çoklu ve farklı oluşu, suç teşkil ediciliği belirleyip netleştirme ihtiyacı doğurmuştur.
Yürürlülük ve fayda halinde olan insani inşa ve düzenleri bilerek özellikle bozucu uygulamalarda bulunmaya suç denir. SUÇ, MANA OLARAK CEZA GEREKSİNİMİ DEMEKTİR. Hak ve adalet kapsamında cezaya müstehak oluştur. Aynı şekilde bozuluma sebep olmakla beraber yüksek düzeyli suç kapsamına girmeyen kabahat, kusur, hata, yetememe gibi kazai kanun bulaşıklı haller de vardır.
Her türlü suçu ve suçun karşılığını kanun çerçevesi içinde belirleme işlemlerine YASA denmiştir. Her bir vaziyetin karşılığında bir hak ediş kapsamında ceza ve diğer çeşitli yaptırımlar gibi ödül ve mükafatlar da vardır. Tüm bunlar için kaza ve kaderin sunduğu seçeneklerle yapılacak düzenlemelerin adına yasa denir. Yasalar, kader içinde yapılan tercihlerden ibarettir. O yüzden SORUMLULUK KADERİN DEĞİL, KADER İÇİNDEKİ SEÇENEKLERDE TERCİHİ KULLANANINDIR.
YASA NEDİR?
YASALAR, KADER İÇİNDE TERCİH EDİLEN SEÇENEKLERDEN İBARET OLUP İNSANLAR ARASI ANLAŞMAYA DAYALI ORTAK UYGULAMALARDIR.
Topluluklar, kendi aralarında düzenler kurmak için üzerinde anlaşıp kural olarak belirledikleri şekillerle yasalar yapıp, bu yasalarla ortak yaşam biçimi bulma tercihlerine ulaşabiliyorlar.
Yasalar, çoklu oluştan doğar. Bir arada bulunan iki kişi arasında ihtiyaç karşılama mecburiyetlerinden dolayı birbirlerine zarar vermemek için aralarında hissiyata dayalı refleksi bir anlaşma oluşmaktadır. Bu anlaşma, birbirlerine karşı hak gözetimi kapsamında insan oluş farkındalığından dolayı sözlü olarak mevzu bahse konu olmaya gerek duyulmadan da refleksi olarak yürürlüğe girme şekliyle oluşabilmektedir.
Buna, İNSANİ BOYUTLU REFLEKSİ YASA denilebilir. İnsani boyutlu refleksi yasanın oluşumu için, empati duyusunun gelişkin olması önemlidir. Bu duyunun gelişmesi, yaşamsal tecrübelerle uzun zaman almasından dolayı, TERBİYE-EĞİTİM-ÖĞRETİME ihtiyaç olmuştur. TEÖ ile daha önce yaşanmış ibret ve örneklerden çıkarılan derslerle oluşturulan yüksek düzeyli kültürel yapılar içinde nesillerin erkenden empatili şekil alması sağlanabilmektedir.
Refleksi yasa, doğal ihtiyacın gerektirdiği davranış biçimini dış gözetimli olarak koşul ve imkana göre otomatikmen ayarlayabilme yasasıdır. Örnek: idrar boşaltım ihtiyacında, çevreyi ve ortam psikolojisini gözetmek için aşılanmış kurallardan dolayı ulu orta yapmak yerine, düşünmeden tuvalete yada yoksa en uygun yer ve pozisyona yönelme davranışı, kültürel olarak aşılanmış ve bundan dolayı dürtüsellik kazandığı için düşünmeye ihtiyaç duydurmadan refleksi bir yasa haline dönüşmüş bir davranıştır.
YASASIZ YAŞAM, KURAL GÖZETMEKSİZİN İHTİYAÇ KARŞILAMAYA YÖNELME OLACAĞI İÇİN, KARGAŞALI VE ÇEKİLMEZ BİR YAŞAM OLACAKTIR. Bu durum, işi kaza alemine bırakma durumudur. Nefis, düşüncesiz ve kazayidir. Ruh düşünceli ve tercihidir. Öncülüğün ruhta oluşu, huzurlu ve rahat bir yaşama götürücü uygun seçenekleri tercih edebilmek için gereklidir. O yüzden kader seçenekleriyle yasa oluşturmak için kişilerin sahip oldukları özellikler çok mühimdir.
GENELE YÖNELİK MECLİSEN YASA ÇIKARITIMI İÇİN VEKİLLERİ SEÇEN TERCİHİN HANGİ ÖZELLİĞİ GÖZETTİĞİ ÇOK ÖNEMLİDİR. Çünkü yasa çıkarım olayı, kaderin seçeneklerinden başkası hesabına da tercihler kullanma olayıdır. Kişisel sorumluluğun yanında umumi sorululuk da vardır. Vücut, akıl ile yönetilmekten dolayı insani boyut kazadığı gibi, toplulıklarda akıl ile yönetilmekten dolayı insani boyut kazanırlar.
SEÇİM SİSTEMİNİN KENDİSİ DÜZEN VE HUZUR İÇİN DOĞRU BİR TERCİH İKEN, YANLIŞ SEÇME DURUMU İSE, HUZURSUSLUĞA SEBEP OLABİLEN BİR DURUMDUR. Yönetim ruha dayalı olduğunda doğru tercihlerde bulunmak kolaylaşır. Seçim sistemini var eden etken, ruhani ve nefsani olanları ayırd edebilme zorluğudur. Bu ayırım zorluğu icraatlerle kolay olduğu için seçimden sonra vaziyeti belirleme olsada zamana ve bedel'e mal olabilmektedir. Konuya yeteri kadar ilgi olursa, seçmeden önce ruhaniliği tespit edebilme yolları kolayca bulunur.
RUH İLE NEFİS ARASINDA, KENDİNDEN BAŞKASINIDA GÖREBİLME FARKI OLDUĞU İÇİN, TOPLUMSAL SEÇİMLERDE TOPLUMU VE TOPLUMUN GİDİŞATINI GÖREBİLEN RUH SEÇİLMELİDİR. Nefisin yapacağı işler, ezbere dayalı sürekli aynı işlerdir. Bir nakinanın bir parçasının sürekli aynı işi olduğı gibidir. Ruhun yönetimde olması, ruh için makam değil, üzerine vazife olan bir hizmet sorumluluğudur. Aynen özürlü ile akıllı arasındaki sorumluluk farkı gibi. Biri neyi niye tercih edeceğine dair herhangi bir görüşe sahip değilken, diğeri bir tercihin ardında hangi seçeneklerle karşılaşacağına dair belli miktarda öngürüyede sahiptir. Kısaca, genel için yasa ve yasaya mukabil suç belirleme iş'i bencil olanın değil, bizcil olanın işidir. VEKİLLİK DERSİ VE SINAVI OLMADIĞI İÇİN HALK, EHLİYETLİ OLANI DEĞİL, YA MADDİYAT ZENGİNİ YADA BEY OLANI SEÇER. Bu şekilde kırallık ve beylik dönemine alternatif olarak demokrasinin yürürlükte olduğu zan edilirken, kırallık ve beyliğin günümüze uyarlanışı yaşanmaktadır. Kanunen, yasa yapmaya ehliyetli olan kişilik yapıları her toplumda vardır. Toplumlar üzerinde analık babalık iç güdüsüne sahip olan kişilik yapılırı, tatminatlarını denge ve düzenden alırlar. Küçük ailesine yönelik olan sorumluluğu gibi, dünya üzerinde de bir sorumluluk hissine sahiptirler. Dünya için çalışması, çocuğu için çalışmasıyla aynıdır. Hiç bir dünyevi mal mülk onları cezb etmez. Çünkü onlar'ca, dünya zaten onlarındır. Onlar, siyasetle değil, neyin nasıl olması ve nasıl yapılması gerektiği ile ilgilenirler. O yüzden siyasette bulunmadıkları için seçime girmezler. Ancak nadiren kendi doğasından habersizce hizmet için baş ağırtmaya katlanıp oradan kendini siyasetin içinde bulun olur. Daha çok tabiatla sevişken halde oldukları için ruhları doğayla bütünleşiktir. Bundan dolayı çevre tahribatından incinme duyarlar. Dünya'nın güneş etrafındaki denge ve düzeni gibi her zaman ve durumda, denge ile düzeni bulup yürürlüğe koymaya dönüktürler.
GÜNAH NEDİR?
Günah, ilahi bazlı herhangi bir programı, sistemi, kanuni oluşumu, düzeni, işleyişatı, bozmaya yönelik ve hak ihlalinde bulunulan uygulamalardır.
Günahın suç ile arasındaki farkı şudur: suç insanın tercihleri doğrultusunda yapılan düzenlere aykırılık iken, günah ise, ilahi takdirin sunduğu yol ve nimetlere aykırılık içerir.
ALLAH var edip yürürlüğe koyduğu yaşama dizayn vermiştir. ALLAH dizayn'nın bozulumuna yol açacak fiil ve eylemleri kısmen vahy yoluyla günah olarak belirtmişsede, belirtilmemiş bozucu vaziyetleride belirtilenler doğrultusunda bulmak zor olmaz. Günahların nedenselliği bilindikten sonra nelerin neden günah olduğu ve olacağı rahatça anlaşılır. Örnek: zina neden günahtır? Çünkü insani yaşam sistemi aile temeline dayalı olarak kurulmuştur. İnsani duygu düşünce ve psikolojik yapı, aile değerleri etrafında şekillenmektedir. Zina olayı aslen bu yapıyı yok etmeye dönük olduğundan günah olmaktadır.
BİR ŞEYİN GÜNAH OLUP OLMADIĞINI BULABİLMEK İÇİN, O ŞEYİN BÜTÜN HERKES TARAFINDAN YAPILDIĞINI DÜŞÜNMEK YETERLİ. Çünkü, yapılan her bir şeyin yayılıp herkese bulaşma yolu vardır. O yüzden, "toplum hangi yapıda olmalıki, mutlu ve huzurlu bir yaşam kurabilsin" diye düşünüldüğünde, böyle bir yapı şekli ve bu yapı şeklini bozan halleri bulmak zor olmaz. Bir vücut sağlıklı yada hastalıklı olabildiği gibi, toplumun sosyal yapı vücududa sağlıklı yada hastalıklı olabilmektedir. Vücudu hasta edici ve iyileştirici etkenler olduğu gibi, sosyal yaşamıda hasta ve iyi eden etkenler vardır. Toplumsal vücudun sağlıklı sosyal yapı şekli, her bünye ve kapasitenin kendini bilmesi ve kendisinie uygun olan iş ile mutlu olmasıdır. Aykü kapasite belirleme işi henüz genel bir uygulama olarak oturmadığından, işlerin gerektirdiği kapasitelere denk gelmeyen yetersizliklerle olan girişimler sonucunda başarısızlklar ve suç teşkil edici haller ortaya çıkabilmektedir.
FİZİKİ VÜCUDU HASTA EDİCİ ETKENLERE ZARARLI DENİR. VÜCUDUN MANEVİ BOYUTUNU HASTA EDİCİ ETKENLERE DE GÜNAH DENİR. Olumsuz bir vaziyetin genele yayıldığını düşünelim. Mesela; bir toplumun tamamen hısrsız yada gaspçı olduğunu düşünelim. O toplumda yaşayanların ne tür bir psikolojik yapıya sahip olacaklarını ve nasıl bir hayat süreceklerini tahmin etmek zor olmaz. Olumsuzu günah yapan etken bu yayılımdır. Olumsuzun genelleşmesi halinde ruh'un bedende huzursuz oluşuna sebep olur ki bu huzursuzluk da bedenden çıkış iseteğine sebep olur ve bu istek sebebindende ya düzeltici olarak sıkıntı-bunalım-kaos gibi durumlara yada düzelme olanağı tamamen devre dışı olduysa helak meydana gelmektedir.
ALLAH peygamberler vasıtasıyla kader içindeki seçeneklere yönelik hangi tercihlerin faydamıza olacağını ana başlıklar mahiyetinde beyan etmiştir. Bununla birlikte, faydasız ve zararlı seçeneklerinde önünü kapatmayıp, onların tercih sahibini vardıracağı son noktaya dair uyarılarda bulunmuştur. Uyarılarla birlikte mükafat bildirimide vardır. Bunlar, insanın sorumsuz olmak için tutunacağı mazeretinin olmaması içindir.
YOLDA İŞARET LEVHASI OLMAZSA, OLUMSUZ KAZAYA UĞRAMAKTAN YOL YAPANIN PAYI BÜYÜK OLUR. Eğerki ALLAH insanları peygambersiz bıraksaydı, kader seçeneklerine karşı insanı bihaber bırakmış ve tercihlerinde kendilerini sorumsuz kılmış olurdu. Bu şekildeki bir var edişe anlam vermekde de zor olurdu. Bir yol yordam yok, doğru ve yanlış neye göre olurdu...ceza ve mükafat olmasaydı olurmuydu... yaratıcı yaratılana yönelik duyarsız olurmuydu... gib.
Araba kullanıcının sahip olacağı vaziyete göre işaretlere rağmen olumsuz kazaya uğrayabildiği gibi, tercih kullanıcınında sahip olacağı vaziyete göre uyarılara rağmen olumsuz seçenek tercihlerinde bulunabilir. Cennetin cennet olduğuna inandıran cehennemdir. Olumsuz seçenekler, olumlu seçenekleri bilme açısından anlamı vardır. İYİ'Yİ ANLAMAK İÇİN KÖTÜYÜ YAŞAMA MECBURİYETİ YOKTUR. KÖTÜYÜ BİLMEK YETERLİDİR. Yani, doğruyu musibetle değil, nasihatle bulmak daha kârlıdır. O yüzden, yol işareti hükmündeki bildirileri dikkate alarak yaşamak daha kârlı olacaktır.
KANUN NEDİR?
KANUN, ALLAH IN VAR ETTİKLERİ İÇİN BELİRLEDİĞİ YOL, YÖNTEM VE İMKANLARDIR. Hayvanat alemi tamamen kazi kanunlara tabidir. Kader yazılımı, insanın insan oluş ve ALLAH ı bilişi için insana özel kanuni bir bölümdür. Yani insanı, kaza alemi içindeki seçeneklere karşı tercih için yüksek bilinç düzeyiyle sorumluluk kanununa tabi tutmuştur.
İNSANIN KENDİ YASALARINI/TERCİHLERİNİ DEĞİŞTİRME İMKANI VARKEN, İNSANIN ALLAH IN KANUNLARINI DEĞİŞTİRME İMKANI YOKTUR. İnsan, kanun olarak belirlenen kaza ve bununla bağlantılı kaderin belirlediği olanakkarı sadece yaşar. İNSAN KANUN YAPAMAZ. KANUNUN VERDİĞİ SEÇENEK VE OLANAKLARLA TERCİHİ YASALAR YAPAR.
KANUN İLE YASA BENZERDİR FAKAT AYNI DEĞİLDİR. YANİ BİR DEĞİLDİR. ALLAH IN İNSANA RUHUYLA YÜKLEDİĞİ SIFATLARI VARDIR. ALLAH IN KANUN YAPMA SIFATI, İNSANDA YASA YAPIMI OLARAK TECELLİ ETMEKTEDİR. İnsan ne tür yasa yaparsa yapsın, hepsi belirlenmiş kanun çerçevesi içinde cereyan eder. Yapacağı yasalarla helaklık da olsa refahi bir yaşamlıkda olsa, kanunidir. Mucit ne icat ederse etsin, hepsini kendisinin var etmediği malzemelerle icat eder. Yasalar, kişisel tercihlere benzer olarak kanunda var olan seçenekler arasındaki toplumsal tercihlerdir. Yasa olarak belirlenen tercihler kanun değişimi değil, kanun dahilindeki seçeneklerin seçimidir. İç içe girmişliğin bütünleştirdiği toplumu kargaşa ve çatışmadan uzak tutmak için alternatif olarak çoğunluğa tabi oluş seçeneğine seçim seçeneği ile ulaşılmıştır.
Bütün tercihler kanunidir. Kanunun, cezalık ve mükafatlık maddeleri vardır. Yasa maddelerinin çemberi, kanun maddelerinin çemberi içinde döner. Yasa çemberi içinde olanlar, kanun çemberi içinde olanlara göredir. Kanunda etme bulma varsa yasada da ektiğini biçme vardır. Kanundan yasaya metıd yansıması vardır. Kişi tek başına da yaşasa, toplum içinde yasalara bağlı da yaşasa, hepsini kanun çemberinde bulunanlarla yaşar. Kanun hükümleri, kişisel tercihler üzerinde sorgusal olduğu gibi, yasal/toplumsal tercihler üzerinde de sorgusaldır.
DEMOKRASİ DENİLEN KAVRAM, ASLEN KADER SEÇENEKLERİNE KARŞI İRADEYİ TERCİHLERİNDE SONUÇLARINA KATLANMAK ŞARTIYLA SERBEST BIRAKMA KANUNU'NUN YANSIMASIDIR. Ne kanun nede yasa iradeyi tutuklamazlar ancak, irade, kanun yada yasa maddelerince kendini tutuklattırabilir. Çünkü, iradenin önünde, bozucu seçeneklerde olduğu için, bu seçeneklere karşı kanuni ve yasayi tutuklayıcı maddeler gereklidir.
KANUN ÇAPI, MANTIK SINIRLARI DIŞINDAKİ ÖTE ALEMLERİDE KAPSIYORKEN, YASA SADECE MANTIK ÇAPI İÇİNE DAHİL OLABİLENLERİ KAPSAR. ikisi arasındaki temel farklar bunlardır. Mantığın, her varlığı algılama kapasitesinin olmadığına dair gerçekliği, iradenin yasadan öte kanuni maddeleride dikkate almasına sebeptir.
MANTIĞIN HAYRETLİ BAKIŞLARI ÖNÜNDE CEREYAN EDEN KANUNİ İŞLEYİŞAT, MANTIĞA BİLİNÇİNTEN HARİÇ OLARAK İNANÇ DA VERMEKTEDİR. Çünkü, bir bilinen ardı'nın ardındaki ard'lara dair bilinmezlik, mantık kapsamına bilinç olarak değil, inanç olarak girer. Göz önünde belli bir kanuni nizamın işleyişatı göz ardı edilemediği için, kanun'un göz önünde olmayan kısımlarıda düşünce ve kanaat ardı edilemiyor.
ARD'LAR HAKKINDAKİ KISMİ BİLİNCE 'DİN' DİYORUZ. Neden kısmi bilinç? Çünkü, bu telefonun çalışmasını sağlayan içindekilerini yeni konuşan bir çocuğa anlatamadığımız gibi, din de buna benzer her şeyi bize anlatamaz. Anlatımlar, kapasite gözetimlidir. Çocuğun bilinç boyutu olgun bilim insanı düzeyinde değil, bizimde ilahi boyutumuz ALLAH düzeyinde değil. Kanun işeyişatı sınırlar taksimatı itibarı iledir. Mantığı tam olarak kullanmazsak bile, onunda çapı her ne kadar ise, sonuç olarak kanunun sınır maddesine tabidir. Bu telefonun her bir parçası, kendi sınırları içinde kendilerine belirlenmiş olan görevlerini birbirleriyle bağlantılı olarak yaptıkları için telefon olmuşlardır. Kainat içindeki varlıklar da kendi sınırları içinde kendilerine belirlenmiş olan görevlerini birbirleri ile bağlantılı olarak yaptıkları için kainat olmuşlardır. KANUN İLE YASA, BİRBİRİYLE BAĞLANTILI OLARAK KENDİ GÖREVLERİNİ YAPMAKLA İNSANIN BİRER PARÇASI OLARAK İNSANI TAMANLAYACAKLARDIR. İnsan, kanunla bağlantılı yasalar yapmakla insandır. İnsan varlığıda kanunsal olduğu için, kapasite olarak da yine kanuni sınırlar itibarı ile insandır. Bilincimiz, kendi sınır çapını toplam olarak bilmez. Bilinç, çap içinde ilerleye ilerleye kendi sınırı hakında kanaatler edinmektedir. Gün geldi dünya çapını ölçebildiğimiz gibi, gün gelir kendi çapımızıda ölçebilmeye varırız belki. Belkide gezegenler arası ışınlama ile seyahat olanağımız bile vardır. Kainat bizim için yaratılmışsa, böyle bir durum olasılıklar kapsamında olabilir. Yani kanun kapsamında olabilir. Bunları kanun'un el verdiği imkanlar dahilinde ilerleye ilerleye göreceğiz. Bu ilerleyiş yolunda ve her halükarda, yol durumuna göre değişimli olan yasalar, değişmez kanuna dönük halde olmalılar ki kanun'un tanıdığı olanaklara yönelik sağlıklıca ilerleyiş olabilsin.
NOT: SAYIN OKUR, BU YAZI SUÇ İLE GÜNAH'IN, YASA İLE KANUN'UN TANIMLARINDAKİ FARKLI BOYUTLARININ ORTAYA ÇIKARILIŞIDIR. Gelinen zaman itibarı ile kavram tanımlarını daha detaylı inceleme ihtiyacı doğmuştur. İhtiyaçlarımıza hitap eden seçeneklerin ardındaki seçenekleri dikkate alarak tercihlerde bulunma ufkuna sahip olmamız gerekir. Yaşama daha genel çaplı ve daha uzun mesafeli öngörü ile bakmalıyız. Adalet ve merhamet'e şahsi menfaat bulaştığında, bu bulaşık teşhir edilmeyip ötelenmediği zaman menfaat, kişi'nin iç dünyasında tahta oturarak adalet ve merhameti kendi şahsi menfaatine hizmet için kullanır. Bu bulaşıktan dolayı her iki kavrama başka türlü anlam verebilme iradesinden yoksun olur. TABAK, YEMEK BULAŞIĞINDAN ARINMADIĞINDA, OLACAK OLAN TABAĞA DEĞİL, ONU KULLANANA OLUR. Adalet ve merhamet kavramları bulaşıklarından arınmasa da, olacak olan onları kullananlara olur.
Kavramlar arınımı, sağlıklı gidişat için mühimdir. Onları bulaşıklarıyla devr alan nesiller, bulaşığa bulaşık ekleye ekleye insanlıkla bağdaşmayan dönüşü zor derinleşmeye uğrayarak, var oluş anlamı kaybolmuş ve ömrünü yitirmiş olarak kendi doğasına aykırıca vahşiyane aleme tabi olurlar.
Sevgi ve saygı kavramlarıda rol bulaşığı edine edine milleti tiyatro ustası haline getirebilmektedir. Bu bulaşıklar üzerinde olan evlilikler, dostluklar ve daha farklı irtibatlardan dolayı kişiler, hayal kırıklığı ve eziyet içinde olabiliyorlar.
Bulaşıksız sevgi ve saygıdaki haz, hazların en kapsamlısıdır. Kavramları bulaşıklarından ne kadar çok arındırırsak, ruhumuz o kadar çok özüyle huzur içinde olur.
Suç ve günah'a meyiliyatı yüksek olan toplumların sağlıklı düzenleri için sistemler bulunabilir. Her canlı türü, kendi özelliği ve içinde blunduğu koşullar itibarı ile sistemini bulup yaşam düzenini kurabilmektedir. Hal böyle iken, insana yönelik ilahi uyarı ve rehberlikler olmasına rağmen insanın düzensizlikler içinde bocalaması, henüz tamamlanmamış büyük eksiklerdendir.
Unutulmaması gereken şudur: eskinin uzak diyarları, teknolojikmen bugünün yakın komşuları demektir. Komşu demek, birbirinden her çeşit vaziyet bulaşığı edinebilmek demek olduğundan, iyilik ve kötülük kavramları üzerine düşünüldüğünde, tüm dünya'yı kapsayacak şekilde geniş kapsamlı olarak ele alınmalıdır.
DÜNYA'NIN BİR UCUNDAKİ BİR OLUMSUZLUK YADA OLUMLULUK, DİĞER UCUNDAKİNİ İLGİLENDİRMELİDİR. İlgilendiremiyorsa, günün koşul ve imkanları ile bağdaşmayan bir sorumsuzluk var demektir. Her vaziyetin bir kelebek etki yönü vardır. Bu etkinin ilerleyiş hızı eskiye göre bugün çok daha hızlıdır. O yüzden her kişinin her vaziyeti, dünya'yı değiştirmeye aday olduğundan DOĞRULAR VE YANLIŞLAR, DÜNYA'NIN ZARARINA VE FAYDASINA TEKABÜL ETMELERİ İLE BELİRLENMELİDİR. Dünya'nın yekvücut bir gemi oluşunun idraki, bilimsel imkanlardan dolayı daha önce bulunmadığı için, dünün kaos ve kargaşa nedenleri, bügünün nazarıyla özürlü konumunda kalmaktadırlar. Aynı nedenler, hakikat çemberinin ulaştığı kapsam itibarı ile bugün tecelli etmeleri halinde, suç ve günah kapsamına girebileceklerdir. En yırtıcının kral olması, kralın oğlu demek kralık ehliyetine sahip olmak demek gibi durumlar, bugün olması halinde, psikopat tanımı kapsamında kalabilecek durumlardan olurlar. Bugünki sistem itibarı ile mevcut olan vekillikte kral edasına bürünük halde olmak da aynı kapsama girebilmektedir.
İlerleyen tekno gelişim, şimdiki yönetim biçimi olan meclis sisteminide bir gün demode edecektir. Kararlara katılım iradesi aracı vasıtasıyla değil, direkmen içinde bulunma imkanına kavuşacaktır. Milyonlarca kişinin oy ve yorumları, yüzlerce kişilik meclisin oy ve yorumlarından daha hızlı sahneye ulaşabilmektedir. Bu imkanlar, henüz önceki imkanların eseri olan geleneksel sistemlerin yerini almış olmasada gidişat. yer değiştirmeye yöneliktir.
KANUN, YASA, GÜNAH VE SUÇ KAVRAMLARININ VARLIKLARINA VE ŞEKİLLERİNE DAİR, HAKİKAT İÇİNDE VE HAKİKATE YÖNELİK ARINARAK BÜYÜYEN BİLİNÇ KÜRE'Sİ VASITASIYLA, NEDENSEL BOYUTLARININ ÖZÜNÜ BULMAYA DOĞRU İLERLEME DEVAM EDECEKTİR.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
Ağrı
23.11.2024