Sonbahar masalları
Yeryüzünü aydınlatan ayın şavkı, yıldızların nazenin titrek silueti, gökyüzünü terk etmeye başlarken kışın soğuk karanlığını koyu ve ağır bir yorgan gibi üzerimize çekmeye başladık.
Bu anlamda sonbaharı kıştan pek de ayırmamak gerekir. Bir yandan soğuklar hayatımızı iyice esir alırken, bir yandan da kış hazırlıkları başlar.
Sonbahar rüzgârlarının keskinleşmeye başlamasıyla ağaçlardan yapraklar, nazlı bir şekilde toprağa doğru dökülürken, toprakta sarı lekeler oluşmaya başlar. Yaz kokuları, çoktandır yerini çürümüş nebatatın küflü kokusuna bırakmıştır.
Kentlerde sonbahar yağmurları gök gürültülerine karışırken, dağlar, başına beyaz sarığını giymenin gayretine girişir. Gümrah ırmakların sessizliğini keskin rüzgârlarların ıslığıyla bozmaya başladığı dağların eteklerine çiğ tutunmuştur.
Gölgeler, serinlik değil ayaz devşiriyordur sonbaharın kışa bakan yamacından. Artık gölgelerden güneşe doğru kaçmaya başladığımız güz mevsimi, yerini kışa terk etmek için sabırsızdır.
Sonbahar kendini iyice hissettirmeye başlarken, gündüzler kısalmaya, geceler uzamaya başlayacaktır.
Anadolu?nun bir yerine sonbaharın melankolik hüznü yağarken, başka bir ücra yer çoktan kışa teslimiyeti kabullenmiş, kardan beyaz örtünün altına yatmıştır.
Bir ikindi sonrası dağlardan esen rüzgâr, karın soğuğunu sokaklarda gezintiye çıkarır. Kapı ve pencere aralıklarından evlerimizin içine kadar girmeye başlar. Kararıp matlaşan gökyüzü, usul usul kar yağdıracaktır kentlerin, kasabaların, köylerin üzerine.
Mat bir gökyüzünde esen keskin kar soğuklarının etkisi ile yorganını iyice sarınıp uyuyan çocuklar, sabahın erken saatlerinde mahmurlu gözleri ile pencereden dışarı bakınca sevinç çığlıkları atacaktır. Her taraf kardan bembeyaz bir örtüye bürünmüş, boyları iyice kısalmış ağaçların dalları, karın ağırlığında secdeye kapanmış gibi olur.
Yetişkinler için çoğu zaman çile demek olan bu tablo, çocuklar daha çok muştulu bir eğlencedir.
Dağlar, beyaz gelinliğini üzerinde hiç çıkarmaz mevsim boyu. Yollar, aylarca kapalı kalır ve insanlar, ilkbahara kadar kendi iç âlemlerine çekilecektir.
Kış başlarken, özellikle uzak dağ köylerinde insanlar evlerine kapanacak; söylenceler, masallar, kalabalıklaşıp uzayacaktır uzun kış gecelerine. Elektrik kesintilerinin arttığı bu vakitler, dedelerin, nenelerin, büyüklerin torunları ile masallarda beraber yeni maceralara doğru yol aldığı vakitler olacaktır.
Bu fırsat, bütünleşme ve sevgi bağlarını iyice kuvvetlendirecektir.
?Bir varmış, bir yokmuş?? ile başlar; atalarından yadigâr sözlü edebiyat böyle dile gelir. Masallar o kadar uzun olur ki uzun kış gecelerine dahi sığmaz çoğu zaman. Bu anonim masallara bazen de kendi hayat hikâyeleri destanlaşarak eşlik eder.
Her zaman gökten üç elma düşmez; bazen de bu anlatılar kendi anılarından dramlar devşirerek ortama bir hüzün havası verir. Hüzün veya sevinç; bir önemi yoktur. Kalplerin kenetlendiği o seremonilerde hep bir iç huzur vardır.
Kalorifer peteklerinden bihaber, medeniyetin nimetlerinden mahrum bu uzak köy ve kasabalarda harlı bir soba başında yapılan sohbetlerin tadına doyum olmaz. Çaylar ve çorbalar, soba üzerinde pişirilir, ıslak kıyafetler orada kurutulur. Mevsim kış olunca buralarda sadece evlerin değil, hayatın merkezine de soba kurulur.
Nice kışlar, mevsimler ve hatta yıllar geçer, ömür hafızamızda birçok şey küllenir, unutulur. Lakin uzun kış gecelerinden dimağımıza yapışan masallar, hep özlemle, tebessümle hatırlanır ve bir ömür boyu bize eşlik eder.
9411,13%0,46
34,56% 0,25
36,04% -0,51
3000,45% 1,31
5010,37% 1,12
Ağrı
22.11.2024