Bu iki kavram, yaşamımızı derinden etkileyen bir role sahiptirler. Bizler her zaman bunlarla bütünleşik bir şekilde beraber yaşarız.
Yaşamımızdaki vaziyetler, İyi ve kötü olarak iki sınıfa ayrılır. Bunlar, irili ufaklı olarak her anımızda mevcutturlar. İriler nadir, ufaklar daimdirler. Her vaziyet, birer isim ile lügatte yerini almıştır. Bu açıdan şeref ile gurur kabramlarının hangi vaziyetlerden doğma olduklarına bakalım.
BiZLER, AKIL VE GÖNÜLLERDEKİ YERİMİZİ DÜŞÜNEREK DAVRANIRIZ.
Çünkü karşıdaki yerimiz, bize yönelik davranış biçimlerini belirler. Bu yüzden akıl ve gönüllerdeki konumumuz, psikolojimizi derinden etkileyen en mühim durumlardandır.
Yanyanayken, karşı tarafın onaylamayıp dışlayacağı vaziyetimizi öteleyip, uyumun gerektirdiği roller ne ise onları en güzel şekilde oynamaya bakarız. Aksi halde dışlanır ve toplumla bağlantılı olan ihtiyaçlarımızı karşılamakta da zorluk yaşarız. Toplumda kişiyi saygın konumda tutucu hallere şeref, namus, ahlak vs. denilmektedir.
ŞEREF, ORTAM DÜZENİ VE İMAJI UĞRUNA KENDİ NEFSANİ ARZULARINDAN MESAFELİ DURMAK DEMEKTİR.
GURUR İSE, AÇIĞA ÇIKMASI NAHOŞ OLACAK HALLERİN SAKLI TUTULMASI DEMEKTİR.
Yani şeref, toplumsal bazlı iken, gurur, daha çok kişisel bazlıdır. Onaylanmaz arzulara teslim olan kişi, iradece zayıf olup bu zayıflığının görünmez olmasına özen gösterir. Bundan dolayıda yalnızlığı daha çok tercih edebilir.
Yalnızlık kuytu, beraberlik sahne demektir. Kuytusal hallerimiz ile sahnesel hallerimiz farklıdır. Kuytusal hallerin sahnesel haller ile olan psikolojik uyumsuzluğu, ikisi arasına sınır koydurtmuştur. Bu sınır bazen bir perde bazende bir duvar olabiliyor. Birlikte yemek yiyenler ayrı ayrı tuvalete giderler. Yemek ile tuvalet arasındaki duvar, sahne ile kuytu arasındaki duvardır. Yemek sahnede tuvalet kuytudadır. Çocuk, hasta, yaşlı ve bazı kültürlerde bu sınır yoksa bile bunlar, tiksintili olup psikolojik haz paylaşımının olmadığı mecburi ve istisnayi hallerdir.
Kuytu'nun sahne ile arasındaki uyumsuzluğu, kendini "ayıp" olarak kavratmıştır. Ayıp kavramı, kişisel psikolojik vaziyet için, tuvalet duvarına misali bir örtünün olması gerektiğini beyan eder. Bu ayıp kavramı, kişiyi burun temizliği gibi kişisel ihtiyaç giderim hallerinde, karşı tarafı tiksindirmemek için empatili ve duyarlı davrandırır.
HAZ İLE TİKSİNTİ, YAŞAMDA YERLERİNİ ALIP KÜLTÜR VE MEDENİYETİ ŞEKİLLENDİRİRLER.
Kuytusal ve sahnesel dediğimiz iç dış hallerimiz arasındaki ilişki, durumuna göre psikolojide şeref yada gurur olarak adlandırılır. ŞEREF, onaylanır vaziyetlerimizin sahneselliğidir. GURUR İSE, onaylanmayacak hallerimizin saklanırlığıdır. Kişiyi sahneye, yani toplum içine rahat psikolojiyle çıkartan onun onaylanır halleridir. Yani ŞEREFİDİR. Sahnede onaylanmayacak hallerin kapalı alanda tutulma çabası ise, kişinin GURURUDUR. "Falan şey benim gururumdur" demek, "falan şey benim perdemdir" demektir. ŞEREF, imza gibi kişinin öz kabulüyle ancak düşer yada kalkar. Diğer türlü kişinin başına isteği dışında ne gelirse gelsin şerefini etkilemez.
Kişinin saklamaya çalıştığı ve suç teşkil etmeyen bir ayıbını yada kusurunu ortaya çıkarmak, utanca ortak ettirir. Çünkü, ayıbı ortaya çıkarmak ayriyeten bir ayıptır.
GÖSTERMEMEK, BAKMAMAYA GÖRE DAHA KOLAYDIR.
İstek dışı bir ayıp görünürlüğü varsa o ayıp, bakan kişiye ait olur. Ayıbı bilerek göstermek ise, ayıbı gösterene ait ettirir. Yani kişinin kendi ayıbını saklama isteği, şeref isteği demek olduğu için, bu istek, istek dışı görünür olan ayıbı mazur kılar.
BİRİ İSTEMEDEN ALTINA ETTİĞİNDE ONA YARDIM EDİLİR. BİRİ'DE AÇIK ALANDA ORTAM PSİKOLOJİSİNE ALDIRMADAN TUVALETİNİ EDERSE O AYIPLANIR.
Çünkü diğeri mazurdur bu değil. Mazuriyetli olan ayıplanmaz. Bu örnekle iki benzer olayın farklı durumlarına baktık. Olayların kazai ve tercihi boyutları, şeref olgusunu belirler. Her çeşit kültürün farklıda olsa hoşluk ve nahoşluk uygulamaları vardır. Olaylardan alınan psikolojik etkileşim ise aynıdır.
Gerçek şerefli kişi, huzuru ve rahatı şerefte bulduğu için, diğer kişilerinde şerefe nail olmalarını ister ve onun için çabalar. Başkasını şereften mahrum etmeye çalışmak, kendisinin şerefli olmadığına delildir. Düşürmeye çalışan kendisi düşüktür ki rahatını başkasının düşüklüğü üzerine kurar. Yani kötü alanda iken kötünün iyisi olmaya çalışmak.. halbuki karşı tarafa kaybettirmeye çalışmak kötünün kütüsü olmaya sebeptir. Toplumsal yapının bütünselliği vardır. Ruhsalliyette herkes birbirine bağlı olduğu için, başkasını düşürmek, kendisine bağlı olan taşı denize atmaya benzer. İyi olan iyileştiricidir. Kötü olan kötüleştiricidir.
KÜFÜR EDEN KİŞİ, SADECE KENDİ İÇİNDEKİ SAKLI AYIPLARI ORTAYA ÇIKARMIŞ OLUR.
Aslen sahte bir şerefle kendini ve başkasını kandımayı oynadığını ortaya çıkarmaktadır. Gerçek şerefli kişi, alınan darbe ve zararıda yine şerflice beyan eder. Yani kabul görmüş vaziyetinden kabul görülmeyen vaziyete geçmez.
EŞYA ŞEREF'MİDİR?
KENDİNİ İHTİYAÇ DIŞI GÖSTERİŞLİ EŞYALARLA DONATMAK, GÖNÜLLERDEKİ YERİNİN YÜKSELECEĞİNE OLAN İNANÇTAN KAYNAKLANIR.
Çünkü göstermek demek, başkasını hesaba katmak demektir. Bu gösteriş, maneviyatla aynı güzellik sergilerse, o zaman o mekan güzelliği ruhsal güzelliğin temsilcisi olmuş olur. Aksi halde böyle bir inanç, ruhsal iletişim boyutunda eksik kalmaya sebep olur. Sevgiyi eşya'ya vermek, insana yönelik kendini beğenir bir duruşa sahip olmaya sebep olur. "Nasıl olsa sendeki yüksek yerim bu eşyalardan dolayı garantidedir" havasında olunur.
SADECE EŞYA'YA TUTUNMAK, EŞYA İÇİN HİLE HIRSIZ GİBİ HER ÇEŞİT GAYRİ ŞEREFİ HALLERE GİRMEYE YOL VERİR.
Eşya güzelliği, iç güzelliğin dışa vurumuna araç olmazsa, kendini kandırma boyutunda kalır. Eşyan güzel de sen nasılsın... gibi. Eşya iç çirkinliğe perde ise o eşya gururdur. İç güzelliğe temsil ise o eşya şereftir. Adı neye bağlı olduğuna göre değişir.
RUHSALİYET'TEN UZAK NEFSANİYET'E YAKIN OLMAK, EŞYA İLE DONANMIŞIN SADECE EŞYASINI GÖRMEYE SEBEP OLUR VE EŞYA'YA HASRET VE ÖZLEMLE KİŞİYİ PSİKOLOJİK BİR TUTUKLU YAPAR.
Eşyasından dolayı kişi ile bağlantı olursa, eşyanın gitmesiyle bağlantının bitmesi bir olur. Bu yüzden eşya ile konum edinmeye çalışanlar, eşya'yı sıkıca koruma iç güdüsüne sahip olurlar. Eşya'ya bağlı kişinin eşyasına çizik olduğunda ruhuna çizik olmuş gibi bir etkileşimi olur. Eşya değerinin geçersiz olduğu ruhsal alanlarda, eşya ile özdeş olmuş kişininde eşyayi imajı orada geçersiz olacağı için, ruhsal ortamı sevmez olur. Bu olurlar zinciri halka halka kişiyi ruhtan uzaklaştırır.
SOHBET İLAÇTIR.
EŞYALI OLUPTA EŞYANIN BÜYÜSÜNDEN KURTULMANIN YOLU SOHBETTİR.
Sohbet, alemler arası seyahat demektir. Psikolojik tadillat ve temizlik demektir. Uyumuşluktan uyanmak demektir.
Yüzeysel olmayan bilgi yüklü derin sohbetler, süpürge makinesi gibi her delikte saklı olan kirlilikleri çeker çıkarır ve kişiyi daha temiz alana çeker. Yani kötü arzuların ve geçici kandırmalıkların tutukluluğundan kurtulmaya ve onlardan uzak durmaya güç verir.
BİLGİLİ OLMAYA RAĞMEN SOHBETSİZ OLMAK, CEHALETİN TUZAĞINA DAHA ÇETİNCE DÜŞMEYE YOL VERİR.
Çünkü bilgi, sadece bir araçtır. Zarar'ın hizmetine girdiğinde daha çok zararlı olur. Bilgiyi arzuların güdümünden sohbet yoluyla yardımlaşmalı kurtarmak mümkündür. Çünkü insan yalnızken arzularını, birlikteyken karşıdakini işitir. Kulakların varlık anlamının bir yönüde budur.
Belirgin ve daimi şekilde gururlu duruşa sahip olan kişinin içi, sahnede dışlanacak haller ile doludur. O'da hem o hallerin tutuklusu hemde dışlanırlığını bildiği için, saklama perdesine dokundurtmama dikkati içindedir. Perdedesine şaka ile dokunana bile yüksek tepki verir. Onun perdelemeye çalıştığı bir şeyi dile getirmek, pedesine bir darbe demektir. Bu kişiler yetkili şahıslar ise, onlara bağlı ortamın hali de çoğunlukla gergin olur. Gururlular bu yüzden fazlaca taviz vermez ve yanaşılmazdırlar.
GURURDAN ÖRNEKLER
Örnek: içi kirli olupta temiz arabaya binen kişi için, araba o kişinin gururudur. Yani perdesidir. Yada cahil bir babanın akıllı çocuğu baba için gurur demektir. Çünkü onun cahilliğini birazda olsa öteleyip bakılmaz kılar. Perde yani. Yada taraftar olunan bir spor takımının başarılı olmasıda taraftar için gurur anlamını taşır. Yani güçlü takımın taraftarı zayıf olsa bile takımın başarsı, temsilen taraftarın başarsı olarak yansıma yaptığı için, onun zayıflığına perde olmuş olur.
ŞEREFTEN ÖRNEKLER
Bencil değilde bizcil oldukları için yardımseverdirler. Şefaflıktan ve temizlenmekten yanadırlar. Doğruyu severler. Yanlışlarında çabuk mahçup olurlar. İnsanı sayar ve buna layık olmalarını isterler.
SOSYAL İLİŞKİLER İLE GEÇİMLİK ÇALIŞMALARINININ GEREKTİRDİĞİ KABUL VE NA KABUL OLGULAR, KÜLTÜRLERE GÖRE FARKLI OLSADA NETİCEDE BU OLGULAR VARDIRLAR.
Sahtekarlık na kabul, dürüstlük kabuldür.
Kültürleri farklı olsada her toplumun kabul ettiği ve kabul etmediği haller vardır. Yaşami şartlar, herşeyi ne tümden kabul edebilir, nede tümden etmeyebilir. Toplu yaşam dışında, kişi tek başına yaşasa bile, kendi kendine yine bazı yasak ve yasal uygulamalarla yaşamak zorunda olacaktir. Çünkü yaşam demek, bazı şartlar ve kurallara bağlı olmak demektir. Yaşamı yok eden ve var eden olayların varlığı, yaşam için kurallar gerektirmiştir.
Deyim: "ne elbiseler gördüm içinde insan yok. Ne insanlar gördüm üzernde elbise yok." Bu deyim anlam olarak şeref ile gurura atıf içerir.
Not: sayın okur, bu konuyu burda noktalayalım. Herkesin tabi olduğu ve şeref ile gurur diye adlandırılan psiolojik hallerin farklı boyutlarını birbirinden ayıklamaya çalıştık. Eğerki hepsini anlayarak ve ilgiyle okuduysan, bir şeyler ekleme olanığın var demektir. Hayatta kendimizi ve başkasını daha şefaf anlamak adına bu konunun önemi vardır.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55
Ağrı
22.11.2024