Sağlık, eğitim, ekonomi, hayatın her alanında sorunlarımız kat be kat arttı.
Esnaf iş yapamıyor.
Kirasını ödeyemiyor.
Öğrenciler okula gidemiyor.
Eş, dost, arkadaş buluşmalarımız bile neredeyse yok gibi.
Bu sorunların gölgesinde Ramazan Ayına girdik.
Bir yanımız sevinçli, bir yanımız buruk.
Sevinçliyiz çünkü Ramazan Ayı ile umutlarımız artıyor.
Buruk haldeyiz çünkü sahurlarda, iftarlarda, teravihlerde bulaşamayacağız, aynı atmosferi solumak imkânsız hale geldi.
Bu yaşananları düşününce, ortada büyük bir sınav olduğu çok belli.
Herkes şükretmeyi, paylaşmayı öğrenmek zorunda.
Bir virüs, insanlık dersi veriyor bütün dünyaya.
Bütün dünya, küçücük bir virüsle savaşıyor.
Kimsenin ona gücü yetemiyor.
Bir tek Allah isterse, “ol” derse, bu sorun ortadan kalkacak, artık herkes bunu biliyor.
Özellikle bu Ramazan Ayında, sorumluluklarımız çok fazla.
Sadece birkaç saat aç kalmakla Ramazan Ayı geçirilmez.
İhtiyaç sahibi aileleri gözetmek zorundayız.
Zengin iftar sofralarında, israfa dönüşen sofralarda iftar açmak yerine, evimizde, ailemizle, mütevazı sofralarda iftarımızı açacağız.
Her yıl iftar sofralarına büyük bütçeler ayıran iş insanları, sivil toplum kuruluşları ve kurumlar, bu parayı bu yıl ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırmalı.
Bu virüsle Allah’ın bize vermek istediği mesajlardan biri de budur, kim bilir?
Paylaşmaktan kaçan, bencilleşen, gözü ve gönlü doymayan insanlar oluverdik, ne acı.
Dünyayı kasıp kavuran, dünya düzenini yerle bir eden, büyük dediğimiz o devletleri çaresiz bırakan bu salgın hastalığı biz Müslümanlar, ibret almalıyız.
Herkes kendi sokağındaki ihtiyaç sahibi aileye sahip çıkarsa, ortada yoksulluk diye bir şey kalmaz emin olun. MEHMET FATİH EFE