RAMAZAN´DA EKMEK KAVGASI VEREN ÇOCUKLAR

RAMAZAN´DA EKMEK KAVGASI VEREN ÇOCUKLAR

NEZİR ÇELİK YAZIYOR

Dışarıda Doğubayazıt´ı gören insanlar ilçenin ne kadar zengin olduğunu görürler. Halbuki bir çok insan iftar saatinde evlerine ekmek götüremeyen insanlarla dolu.

Allahtan Şeyx Mustafa Tanrıkulu külliyesi Hacı Sebih Tanrıkulu her Ramazan ayında AŞ dağıtıyorda bu insanlar mağdur olmaktan kurtuluyor.

Dünyanın bir çok ülkesinde 14 gündür Ramazan coşkusu yaşanıyor. Her yerde farklı bir atmosfer içerisinde geçer ramazan ayı. Doğubayazıt´ta da yerini güzelliklere, farklılıklara bırakıyor. İnsanların iftar telaşı içerisinde sağa sola koşuşturmasından tutun, sahur vaktine kadar çarşı pazarın cıvıl cıvıl olmasına kadar. Aklınıza ne geliyorsa ramazan ayında Doğubayazıt´ta´ta yaşanıyor.

İlçe´de Kaç kişi işsizlikten bunalıma girmiş durumda? Sayıları o kadar çok ki, hiç kimse çevresindeki fakirin ne sayısını biliyor, ne de yaşadıklarından haberdar. Cami avlularına bakın dilencilerden geçilmiyor. İftar saati yaklaştıkça, ?Allah rızası için bir ekmek parası? diyenlerle daha sık karşılaşıyoruz. 

İftar sonrası da manzara aynı. Piyasada o kadar çok eli açık yürüyen var ki, hiç tanımayan bilmeyen biri bu şehre gelse, hakikaten Türkiye´nin en fakir ilçesine geldiğini anlar. Yetmiyor bir de civar vilayetlerden gelen dilenciler var! Yetmiyor ta Suriye´den gelenler bile var.

Ülkenin neredeyse üçte biri garibanlarla dolmaya başladı. Fakirlik her geçen biraz daha kapsamını büyütüyor. Pembe tablo çizmenin bir anlamı yok. Tablo işte sokakta gözümüzün önündedir. Esnaf Ramazan ayına rağmen kan ağlıyor, insanlar bir ekmek parası için dilenip yalvarıyorsa, tablo tek renktir; simsiyahtır. Hatta zifiri karanlıktır.

Kim ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse söylesin herkes geçinme derdinde. Okulların tatil edilmesinden sonra sokaklarda çalışan çocuk sayısının ne aşamada olduğunu daha net bir şekilde anlamaya başladık. Çocuklar gündelik hayatın en ağır yükünü taşıyorlar. Yaşam mücadelesine neredeyse 7-8 yaşlarından itibaren başlıyorlar. Yoksulluk onları hayatın acımasız şartlarına sürüklüyor.

Ekmek kavgasıyla henüz küçük yaştan itibaren tanışıyorlar. Fakirliğin nasıl bir şey olduğunu bilmeyenler anlamaz. Ayakkabı boyacılığı yapan çocukların ne şartlarda büyüdüğünü anlamak kolay bir durum değildir. Kağıt mendil satan çocuklarla kaldırımlarda karşılaşıyorsunuz. Adeta yalvarırcasına bir mendil satmanın çabasını veriyorlar.

İşsizliğin kol gezdiği kentte çocukların bunu yapması da normaldir. Aile bütçesine katkıda bulunan diyerek ifade ettiğimiz çocuklar aslında aile bütçesini yönlendiriyor.
Ebeveynler çocukların çalıştırılmasının suç olduğunu bilmiyorlar mı? Başka çareleri yok. Evdekilerin nafakasını temin edecek bir yol bulamadıkları için çocuklarını kağıt mendil satmaya, ayakkabı boyacılığı yapmaya, hamallık yapmaya, limonata satmaya, tartıcılık yapmaya göndermişler. 

Fakirlik değil mi insanların kötü yollara sapmasına vesile olan? Hali vakti yerinde olan bir anne-baba çocuğunu neden çalıştırsın? İş, aş derdi olmayan anne ve baba çocuğunun hamallık yapmasına müsaade eder mi? Evinde yiyecek, içecek bulamayan aileler, çaresiz kaldıkları için bu yola başvurmuşlar.

İstihdam alanlarının olmadığı yerleşim merkezlerinde çocuk işçiliğiyle mücadele bana mantıklı gelmiyor. Önce işsizlik sorunu giderilsin. İnsanlar çalışarak ailelerinin geçimini temin etsin. O zaman çocuk işçileri de dinlenmeye geleceklerini şekillendirmeye yeltenecektir.

Ebeveynler, çocuklarına daha rahat bir gelecek hazırlamak isterler. İstihdam olmadan da bunun olacağına ihtimal vermiyorum. Önce ebeveynlerin istihdam edilmesini sağlayalım ki, çocukların eğitime, bilime, ilime yönlendirilmelerini sağlayalım. Aksi takdirde sokaklarda ekmek kavgası veren çocuk sayısı bu sıralar yükselecektir.



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor