Tarih: 17.07.2016 09:18

Prof. İrfan Aslan Dönemi Eleştiriliyor

Facebook Twitter Linked-in

Aslan´ın, Ağrılı Akademisyenlere Fırsat Vermediği İddia Ediliyor

Ağrılı Akademisyen Coşkun Taştan´ın Açıklaması Şöyle;

Doğubayazıt Gazetesi

?TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ: BİR BAŞARISIZLIK ÖYKÜSÜNÜN AYRINTILARI

Doç.Dr. Coşkun Taştan

Bugüne kadar Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi´nin yanlış idare edilmesi ile ilgili yaptığım her tespit üniversiteyi karaladığım ithamı ile karşılaştı. Gözümüzün içine bakarak kamunun ve IC Vakfı´nın kaynaklarını çarçur eden üniversite idarecileri hep bu argümanın arkasına sığınarak eleştirileri bertaraf etti. Şimdi en baştan açıkça söyleyeyim: Bu yazıdaki eleştirilerim ne İbrahim Çeçen Vakfı´nı, ne de Ağrı´ya üniversite kuran politikacıları hedef almaktadır. Ne de, 5 yıl boyunca şahsen benim de hizmet ettiğim üniversitenin kurumsal kimliğine leke sürmek gibi bir amacım olabilir. Tam tersine, politika yapıcıların cesaretiyle ve IC Vakfı´nın büyük fedakarlıklarıyla kurulan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi´nin haklarını ayaklar altına alarak kurumsal kimliğini rezalete dönüştüren üniversite idarecilerinedir sözüm.

Adını aldığı iş adamı İbrahim Çeçen´in büyük özverileriyle ve devlet kaynaklarıyla kurulan AİÇÜ´nün, Türkiye´deki diğer tüm üniversitelerden bir farkı var. Üniversitemiz, devlet kaynaklarının yanı sıra, neredeyse devlet kaynaklarına eş değer miktarda vakıf kaynaklarını da kullandı bugüne kadar. AİÇÜ´nün kullandığı devlet ve vakıf kaynaklarını birbirine oranı açısından ele alırsak ortaya şu çıkar: Türkiye´de hiçbir vakıf üniversitesi AİÇÜ kadar devlet desteği almaz. Aynı şekilde Türkiye´de hiçbir devlet üniversitesi de AİÇÜ kadar vakıf desteği almaz. Peki devlet ve vakıf kaynaklarının eş zamanlı olarak oluk oluk aktığı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi´nde bu kaynaklar ne ölçüde rasyonel kullanıldı? Bu kaynaklar ne ölçüde amacına (yani memleket yararına ilim ve irfan üretmek için) seferber edildi?

Bu sorulara yanıt bulmak için kullanabileceğimiz çok basit bir gösterge var: Akademik başarı sıralaması. Türkiye´deki üniversiteleri belirli kriterlerle değerlendirerek akademik başarıları açısından sıralayan URAP´ın 2016-2017 verilerine göre, AİÇÜ en son sırada yer alıyor. Ayrıntılarını URAP´ın web sayfasında (tr.urapcenter.org/2016/) da bulabileceğiniz bu başarı sıralamalarına birkaç açıdan bakalım:

Tüm üniversiteler sıralaması: Devlet ve vakıf üniversitelerini kapsayan listede, 130 üniversite arasında yapılan sıralamada AİÇÜ en sonuncu, yani 130. sırada.

Devlet üniversiteleri sıralaması: URAP, toplam 95 devlet üniversitesini genel olarak akademik performans göstergeleri bakımından sıralıyor. Bu 95 üniversite arasında AİÇÜ ne yazık ki en sonuncu, yani 95. sıradadır. Başka bir açıdan bakalım: Çatışmaların, yoğun güvenlik kaygılarının, yoksulluğun diz boyu olduğu (ve IC Vakfı gibi milyonlarca TL ek kaynağı da olmayan) illerdeki üniversiteler, yani Bitlis, Batman, Tunceli, Şırnak, Hakkâri? gibi illerin bile gerisinde AİÇÜ.

2000 yılından sonra kurulan üniversiteler sıralaması: 2000 yılından sonra kurulan 58 üniversite arasında yapılan sıralamada AİÇÜ en sonuncu, yani 58. sırada yer alıyor. Yani kendisi ile aynı dönemde ve aynı (hatta daha kötü) sosyo-ekonomik şartlar içerisindeki illerde kurulan üniversitelerin bile gerisinde AİÇÜ. Bazı illerdeki üniversitelerin sıralamadaki yerlerini verirsek tablo daha açık hale gelecektir: 2000 yılından sonra kurulan üniversiteler arasındaki sıralamaya baktığımızda Bingöl 19., Gümüşhane 20., Batman 28., Bayburt 33., Bitlis Eren 35., Tunceli 36., Şırnak 38., Muş 42., Siirt 45., Iğdır 50., Ardahan 51., Hakkari 53., Mardin 57. ve Ağrı en sonuncu (58.)

Burada bir kritik bilgiyi eklemek, durumun vahametini görmek bakımından gerekli: IC Vakfı her yıl, akademik başarıyı artırmak için AİÇÜ´ye yayın teşvikleri adı altında önemli miktarda kaynak aktardı. Yani makale yayınlayan öğretim üyelerine, başka kurumlardan teşvik alıp almadığına bakmaksızın bu yayınları için para ödedi. Bildiğim kadarıyla bu uygulamanın da başka bir üniversitede örneği yok. Bu teşviklere rağmen AİÇÜ, akademik performans bakımından sonuncu geldi.

Başarısızlığın nedenleri:

Akademik başarı sıralamasındaki rezalet ortada. Peki bunun nedeni nedir? AİÇÜ´yü kurarak bugünlere ?getiren? kadro nerede yanlış yaptı? Lafı dolandırmaya gerek yok, bu başarısızlığın birinci dereceden sorumlusu kurucu rektör İrfan Aslan ve yönetici ekibidir. İşte bu rezaletin nedenleri:

1. Vizyon ve görgü yoksunluğu: Kurucu rektörün Erzurum´un ötesine geçmeyen, dünyadan ve Türkiye´den bihaber, kendi içine kapanık bir profile sahip olması başlı başına ve ilk sıradaki etkendir.

2. Akademik kadrolaşmanın liyakat ölçülerine göre değil hemşehricilik, akraba kayırmacılığına göre ve ideolojik ayrımlarla yapılması: AİÇÜ´nün kurucu ekibi iş başına geldiğinde kadrolarında yalnızca birkaç doktoralı öğretim üyesi varken bugün (doktorasız öğretim üyeleri de eklendiğinde) bu sayı yüzlerle ifade edilmektedir. Açık Öğretim Fakültesi mezunları bile sırf akraba ve hemşehri olmasından ötürü öğretim üyesi yapıldı. Buna karşılık Türkiye´nin en iyi üniversitelerinden mezun öğretim üyesi adayları, kurucu ekibin hiçbir gerekçe göstermeden reddetmesi nedeniyle AİÇÜ´de işe başlayamadı (Bilkent, ODTÜ mezunu olup şahsen benim özgeçmişlerini rektörlüğe ulaştırdığım öğretim üyesi adayları, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmişti. Bunun gibi sayısız vakıaya da tanık oldum). Açık Öğretim Fakültesi mezunlarının öğretim üyesi yapıldığı AİÇÜ´de mevcut rektöre oy vermeyenlerin yakınları, doktoralarını bitirdiği halde yıllardan beri ?öğretim görevlisi dr.? olarak çalıştırılmakta, yrd.doç. kadrosuna atanmamaktadır. AİÇÜ´deki bu çarpık yönetim anlayışının örnekleri sayısızdır.

3. AİÇÜ´ye aidiyet hissinin gelişmemesi:  AİÇÜ kurucu kadrosunun tamamına yakını ve öğretim üyelerinin önemli bir kısmı, Erzurum´dan gelmektedir. Kurucu rektör bile kadrosunu AİÇÜ´ye getirmekten kaçınmıştır. Evet, yanlış okumadınız: Kurucu rektör 8 yıl boyunca rektörü olduğu üniversiteye kadrosunu almaya tenezzül etmemiş, kadrosunu Erzurum´da tutmuştur. Ağrı-Erzurum arası karayolu ile yaklaşık 170 kilometredir ve bu karayolu, ailesini ve kadrosunu Ağrı´ya getirmeden AİÇÜ´de görev yapan rektör, rektör yardımcısı, yönetici ve öğretim üyeleri tarafından aşındırılmaktadır. AİÇÜ, Türkiye yüksek öğretim sistemine ?taşımalı eğitim? modelini hediye etmiştir. Öğretim üyelerinin aileleriyle, kadrolarıyla Ağrı´ya gelmeyi reddetmeleri ise kurumsal aidiyetin gelişmesinin önünde büyük bir engeldir. Kurumsal aidiyet, toplam kalitenin ve akademik performansın gelişmesinde önemli bir faktördür.

4. Üniversiteyi kamuya ait kaynaklarla kurulmuş bir yatırım olarak değil kişisel bir feodal işletme gibi görme: AİÇÜ´nün yöneticileri, üniversitenin kamu kaynakları ve vakıf kaynakları ile kurulan ve devlet rasyonalitesi ile idare edilmesi gereken bir kurum olduğunu unutarak burayı kişisel bir feodal işletme gibi algılamışlardır. Kaynaklar bu yanlış rasyonalite çerçevesinde heba edilmiştir.

5. Vakıf destekleriyle gelişen kampusun fiziksel görünümünü sürekli ön plana sürerek bu görüntünün arkasında, insan kaynaklarının ve kalite artırıcı faktörlerin heba edilmesi: AİÇÜ kampusunun fiziksel olarak gelişmesinde, emsali diğer üniversitelerden farklı olarak IC Vakfı´nın 150 milyon TL´nin üzerindeki bağışı etkili olmuştur. Devletin bugüne kadar yaptığı 200 milyon TL´yi aşan yatırıma bunu eklediğinizde yaklaşık 350 milyon TL eder (eski parayla 350 trilyon TL). Hep söylerim, 350 milyon TL´yi tarlaya tohum diye ekseniz her taraftan bina fışkırır. AİÇÜ kampusunun göreli olarak hızlı gelişmesi, Ankara´da karar alıcılar üzerinde hep yanıltıcı bir faktör olarak rol oynadı. İrfan Aslan´ı 2012 yılında ikinci kez rektör olarak atayan Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül, 2012´deki rektörlük seçimi öncesinde gerçekleştirdiği ziyareti sonrasında ?Ağrı´daki kampus Türkiye´de yok? diye açıklama yapmıştı. Aynı şekilde bugün de ?Ağrı´da bir gül bahçesi kurulmuş? türünden övgülerin dizildiğini duymaktayız. Kurucu rektör, binaların ve kampusun fiziksel gelişimini ön plana sürerek esas başarısızlığı hep gizlemeyi başardı bugüne kadar. Ancak takke düştü ve kel göründü.

6. Beşeri kaynakların, şahsi çıkarlar nedeniyle heba edilmesi: Kurucu rektör, vizyon ve görgü eksikliğinin gereği olarak, yalnızca ve yalnızca kişisel çıkarlarını esas alan, hemşehri ve ideolojik kayırmacılıkla şekillenmiş bir kadrolaşmaya gitmiştir. Diğer yandan, nitelikli personeli de yıldırmaktan çekinmemiştir. Örneğin, İslami İlimler Fakültesi´nde görev yapan Fatih Taştan, doktorasını 2013 yılında ODTÜ´de tamamlamıştır. Şahsen ben AİÇÜ´deki yanlış idareciliği her fırsatta açıkça eleştiren biriyim ve Dr.Fatih Taştan sırf benim kardeşim olduğu için 2013 yılından bugüne kadar (hak ettiği halde) yardımcı doçent kadrosuna atanmamıştır. Bunun gibi sayısız irrasyonel ve feodal tasarruf, AİÇÜ´deki mevcut insan kaynaklarını heba etmektedir.

7. IC Vakfı´nın akademik başarıyı desteklemek için verdiği akademik teşvik primlerinin, oluşturulan katsayılarla irrasyonel biçimde heba edilmesi: AİÇÜ´nün mevcut yönetimi, IC Vakfı tarafından verilen teşvik ödüllerini, tamamen kişisel çıkarlarına göre ayarlanmış katsayı formülleriyle amacının dışına taşırarak istismar etmişlerdir. Örneğin 6 kitap yayınlamış (?yönetimle arası bozuk?) bir akademisyen, IC Vakfı´nın 2014 yılında verdiği teşviklerden, sıkı durun tam ?0? (yazıyla: sıfır) lira teşvik almıştır. Çünkü teşvik miktarını belirleyen katsayı ve formül, mevcut yönetimin kendi makalelerine akacak şekilde belirlenmiştir. IC Vakfı (doğal olarak) teşvik için ayırdığı kaynağı üniversiteye aktarmakta ancak bu kaynağın dağıtılmasında kullanılacak formüllerin belirlenmesini üniversite idaresine bırakmaktadır. Üniversite idaresinin ise bu formülü neye göre belirlediğini tahmin etmeniz zor değil. Çok büyük miktarda teşviklere rağmen akademik performansın neden Türkiye´de en sonuncu sıraya düşecek şekilde gerçekleştiğini rasyonalite ile açıklamak imkânsız.

8. Halkla bütünleşen, kapılarını herkese açan bir üniversite yerine kale gibi içe kapanarak şehir halkıyla arasına görünür ve görünmez duvarlar kurmayı tercih eden bir yönetim anlayışı: AİÇÜ idarecileri, Ağrı halkını ve öğrencileri adeta düşman gibi görerek kampus girişini görünmez kale duvarları ile şehirden ve halktan kopardı. Bu ise, bilimin esas zemini olan gerçeklikten üniversiteyi kopardı. Toplu taşıma araçları kampüse sokulmadı. Öğrenciler Şeker Fabrikası yönündeki kapıda indirilerek, çamurda, karda, -40 derecede soğuklarda bile 1500 metre yürümek zorunda bırakıldı (bugün bile bu uygulama devam etmektedir). Rektör ise, öğrencilerden ?bağış? adı altında topladığı paralarla aldığı SUV makam aracı ile seyahat konforunu artırmakla meşguldü. Sonuçta kendi içerisine kapalı, kaynakları kişisel çıkarlara seferber etmekle meşgul bir yapı ortaya çıktı. AİÇÜ idarecilerinin bu sakat bakış açısını açığa vuran son olaylardan biri, 2016 yılının Mart ayında üniversitenin futbol sahasında düz koşu yapan sporcuların kampüsten zorla, yaka paça atılmalarıydı. Amatör Futbol Federasyonu tarafından bu olayın kınanması üzerine AİÇÜ tarafından yapılan yazılı açıklamada ?yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış? ifadesi kullanılmıştı. Bu ifade doğru idi ancak tartışmalı olan, kimin ev sahibi, kimin yavuz hırsız olduğu idi. Bu ayrı bir mesele. Ancak burada üniversite yönetiminin kendisini ?ev sahibi?, Ağrı halkını ise ?yavuz hırsız? olarak görmesi, başarısızlığın da esas nedeni olan ve AİÇÜ´yü şahsî çiftlik olarak gören yönetimdeki hastalığın semptomlarından biridir.

Yaklaşan rektörlük seçimleri ile ilgili bir iki kelâm:

Komplo teorisine yer bırakmayacak kadar açık söyleyeyim: Bu yazı, yaklaşan AİÇÜ rektörlük seçimleri ile yakından ve doğrudan ilişkilidir. Memleket yararına ilim ve irfan üretmesi için bunca kaynağın yatırıldığı AİÇÜ´de bugün gelinen nokta itibariyle ilimin esamesi okunmazken, yalnızca ?irfan? üretildi. Bu ?irfan?, kamu kaynaklarını hoyratça kendisi, akrabaları ve hemşehrileri için seferber ederek Ağrı´da gününü gün etti. Sesini çıkaranlara her türlü zulmü reva gördü. Şimdi AİÇÜ, gerçek İrfan´a kavuşacak. İrfan Aslan´ın ardından yönetime talip olan Prof.Dr. İrfan Küfrevioğlu, AİÇÜ´yü akademik başarı sıralamalarındaki bu utanç verici durumdan kurtarmak için gerekli görgüye ve ahlâka sahip birisi. Kendisini bekleyen büyük sorumlulukların farkında. Yaklaşan rektörlük seçimlerinde kendisine başarılar diliyorum.?

AĞRI´DA REKTÖR ADAYI

Prof.Dr. İrfan Küfrevioğlu

/resimler/2016-7/17/0934523587973.jpg




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —