PİRAMİT, PERİ BACALARI VE NUH'UN GEMİSİNE DAİR İKİNCİ BÖLÜM

Piramitler ve benzeri eserler üzerinden insanı okumanın, günümüz ve geleceğin rotası için kılavuzluk değeri vardır.

Her öncekiler her sonrakiler için ibretler ve örnekler bırakmak suretiyle yol buluş avantajıdırlar. Şekillenişin iyi'ye değişebilmesi reflekslerle değil, okuma ile mümkündür. 

DÜNYA'NIN ŞEKİLLENİŞİNDE DOĞAL VE YAPAY OLAYLARIN ROLÜ

Doğal ile yapay oluşum ve olaylar, birbiriyle iç içedir. Tabiat olayları, oluşum ve yaşami kanunlar çerçevesinde meydana geldiği gibi insanın eser olarak yaptıklarıda, bu kanunlardan bağımsız değildir. 

İnsan ne yaparsa yapsın, her yapılan eser bu doğal kanunları kullanma sonucuyla ortaya çıkar. 

Bir çorba yapılacaksa, o kanunlar çerçevesinde yapılır. Kıvamından tadına kadar yapılan tüm işlemler, kanunun el verdikleri ile yapılır. Karışımdan ateşin miktar ve süresine kadar olan ayarlar kanunidir. Motorun çalışması yada bozulması kanunidir. 

"Şöyle olursa böyle olur, böyle olursa şöyle olur" gibi tüm olgulara olur yada olmaz diyen, kanunun kendisidir. Olur olmaz kelimeleri, kanun çerçevesinde olacakları kast eder.

Ateşin üzerine pardak kapatılırsa söner. Bu cümle kanuna aittir. Kanun'nun deyişini seslendiren ağız, kanuni olayı ses'e dönüştürme tercümanıdır. O ağız, tabiata bağlı ve tabiatın bir parçası olarak tabiatın kendi ağzıyla kanunun ses'e dönüşmesidir. Kulakların varlık nedeni, yere bağımlı olarak yerden kopukluğun verdiği icraat gereğindendir. Bu icraat gereklerinden sesi duyma gereğide vardır.

HER SES BİR LİSANDIR.

Su sesi "ben suyum" der. Rüzgar yağmur vb. yine öyle. 

Gözler kapatılarak sadece sesten bardağın neresine kadar suyun dolduğunu bilmek, lisanı bilmekle mümkündür. Ses, ne kadar mesafeden, ne kadar hızla, ne kadar yoğunlukla ve ne kadar sürede düştüğünü anlatır. İnsan kulağı buna uygun değilsede, bir bardağa çizikler atılsın, her çiziğe kadarki dolum sesi cihaza kayd edilsin. Başka zaman ve başka yerde aynı ortam ve aynı mesafe ve ölçümdeki boşaltım sesinden suyun hangi çiziğe geldiğini cihaz bilecektir. Gözlerin oluşu, kulağa bu kadar özellik gereksinimi bırakmamıştır. Sesler lisan fakat, her kulağın o kadar matematiksel boyutu yoktur. Yinede tabiatın konuşmasından bardağa bir sıvının döküldüğünü anlayacak kadar vardır. 

İnsan bir taş attığında, öğrenilmiş kanunla atıldığı için normal görülür. Taş kendiliğinden fırlarsa buna mucize denir.

Mucize kavramının varlığı, mucizevi olaylardan kaynaklı olduğunu gösterir. Genellikle aklın henüz çözemediği olaylara mucize demenin yanında, insan eliyle yapılmayan işlere de mucize denir. 

Mucize olarak tanımlanan bilinmezlik bilindikçe, eko sistem olarak tanım değiştirmiştir. Yağmur bir mucize tanımı iken, denizden kalkan buhar olduğu öğrenildiğinde tanım şekli sistem olmuştur. 

Sistem demek, aynı olayların aynı şekilde devam etmesi demektir. Bir olayın nasıl meydana geldiğini çözmek o olayın nedeninide ele verir. Nasılın nedenden sonra olduğu keşfedilir. Bilimin ilimden gelişi öğrenilmiş olunur.

İLİM NEDİR? BİLİM NEDİR? 

İlim, var olupta henüz bilinmeyendir. Bilim, bilinendir. Bir şeyin görünüp bilinen kısmı bilimdir. O şeyin henüz bilinmeyen kısmı ise ilimdir. Kısımlar bilindikçe bilim olur. 

Telefonun dış kısmı bilindiği için bilimdir. İç kısmı bilmeyen için ilimdir. İç kısm onu yapan için bilimdir. Yapanında henüz çözemedikleri de ona ilimdir. 

Telefonun içini bilmeden ona bilim demek, onu bilenin şahsından ona bilim denilmektedir. İç kısmı bilmeden oraya bilim diyene orası ona aslen

henüz ilimdir. 

İNSAN, İLİM ALEMİ İÇİNDE BİLİM ÇEMBERİNİ GENİŞLETENDİR.

 Ne kadar yazı varsa, hepsi harflerdendir. Ne kadar çeşitli madde varsa hepsi atomlardandır. Ne kadar olabilirlik varsa hepsi ilimdendir. Harf yazının, atom şekillerin, ilim bilimin öncesidir. 

İnsan, var olan malzemelerle olabilecek eserleri ortaya çıkarır. Doğal kanunlar ile yaşamsal ihtiyaçlar iç içe olduğundan, birbirleri ile bir konuşma biçimi ortaya çıkar. 

Çekirdeğin bilim boyutu çekirdektir fakat, onda görünmeyen ve bilinmeyen boyut ağaç ilimidir. Ekilip ağaç olması, ilimin ortaya çıkıp bilim olmasıdır. 

Bu telefon ilimden bilime çıkarımdır. İçindeki maddeler daha önce tek tek okunup bilinmeyle özellikleri tanıdık hale geldiği  için onlarla ne tür cihazi vücutların olabileceğini bulmak kolaylaşmıştır.

Bir taş ustası taşlarla kaç çeşit yapı yapabiliyorsa, bu cihazın içindeki taşların ustasıda o taşlarla o kadar çeşit cihaz yapabilir. Taşlar, bilmeyenin ilimi iken bilenin bilimidir. 

İlim inançla ele alınır. Bilim şahitlikle ele alınır. Telefonun içini bilmeyen, içeride birşeylerin olduğuna inançlıdır. Ağaç bilinir, çekirdeğin toprakla olan ilişkisine inanılır. 

DÜNYA'NIN KENDİSİ BİLİMDİR. OLUŞUM KAYNAKLARI İSE İLİMDİR. Henüz bilime çıkarılmamış kısımlar olsada ilimine inanılır. 

Bir arabanın işleyişini ve nasıl ortaya çıktığını çözebilmek, onun yapılmadığı anlamına gelmez. 

Kendiliğinden cereyan eden sistemlerin başlangıç verilişi vardır. Tohum ekimi başlangıç veriştir. Lokmayı yutmak başlangıç veriştir. Yumurtayı döllemek başlangıç veriştir.

Sistem demek, kurulmuş olan demektir. Kurulu sistemlerin bağlı olduğu kanunlarla iş yapmak, o işin ne kadar paydaşlı olduğunu ortaya koyar. Teknolojik sistemler, biyolojik sistemlerin bağlı olduğu kanunlara bağlı çalışırlar. Elektriğin ne kadar kanuni maddeleri varsa, sistem kurmak için kullanılan maddeler o kannundandır. 

Övünümler her zaman sebebin sebebine aittir. Sebepler halkalarından oluşan zincir nereye kadar giderse, övünümde oraya kadar gider. Bir halka, övünümü tutup vermemezlik ederse, ona sebebiyet veren halka onu bıraktığında, övünümün kendisine ait olmadığını anlar. 

Lüks arabasından dolayı kendisiyle övünenin, üretici ve tamirciye karşı durumu nasıldır? Vs. 

Dağlar, ovalar, denizler neden oluştuysa, peri bacalarıda aynı nedenden oluşmuştur.  İsim'in bir zan'dan geldiği söylenir. Dağlar, ovalar, denizler, hava, ormanlar, ateşler, bitkiler, hepsi canlı bir vücudun birer organı olarak oluşmuşlardır. Oluşturmak ve yaşatmak için kanun gerekli. Oluşumun başlangıcından önce kanun gelir.

Duvar örülümünde ustanın her tuğlaya tek tek eli değer. Böyle el değimli işlere YAPILIŞ diyoruz. Bir bebek misali meydana gelenlere de OLUŞUM diyoruz. Başlangıcına ulaşamadığımız oluşumlara KENDİLİĞİNDEN diyoruz. Bu "kendiliğinden" deyimine, "kanun işleyişinden" denilebilir. Yutulan lokma vücutta kendiliğinden değil, İşleyen kanunla hareket eder. 

DÜNYA ORGANLARININ OLUŞUMU, İŞLEYEN KANUNLA MEYDANA GELMİŞTİR.

Kanunlar amaçlıdır kanunları amaçlar yapar. 

Her organın vücutta bir varlık amacı vardır. Amaç, bilinçten ibarettir. Sperm insan olacağını bilmesede bilim bilir. Dünya organları yaşam gezegeni olacağını bilmesede bileni bilir. 

SIRALAMA ŞEKLİ: bilen, amaç, kanun, başlangıç ve oluşum olarak ortaya çıkmaktadır. Bilen, bu sıralama ile canlı vücutta bir bilen daha meydana getirmiştir. Yani insanı. Nedenide bilenin bilinmesi. 

Bilinmek isteyen, bileni düşündürtmekle bilinmek ister. Bunun için çeşitli ifadeler kullanır. PERİ BACALARIDA DÜŞÜNDÜRTME ÖZELLİĞİNDE OLDUKLARI İÇİN, OLUŞUM BAŞLANGICINDA BU AMAÇ MI VARDI DİYE DÜŞÜNMEYE SEBEP VERMEKTEDİR. Yemek ve içmek, bir sürü oluşuma başlangıçtır saç'tan tırnağa, spremden yumurtaya, sütten dışkıya kadar..

İşe yaramayan bir oluşum yoktur. PERİ BACALARIDA BAŞLANGIÇ VERİLMİŞ BİR OLUŞUMDUR. Bilince görsel sunum amaçlı olsada, bunun inşa metodu yine kanuni oluşumla meydana gelmiştir. 

Canlı türlerin vücutlarında da şahanelik görseller vardır. Yılanın pulluklarından tavus kuşun tüylerine kadar bir liste yapmak mümkündür. Bir gören olmayacaksa, okunası görselin olması neden var olsun..?

BACALARIN GÖRSELLİĞİ "TAŞ ÜSTÜNE TAŞ BIRAK" DİYE BİR ÖĞRETİ MESAJINA BENZİYOR. Tabiatik oluşturma kanunuyla, el ayak ve düşünme özellikli bir canlıya bu mesaj uyumludur. İp uçları, işi yapabilecek özelliktekilere verilir.

Kulaklar sadece kelimeler içinmi vardır? Şekiller sadece nasılı mı anlatır? 

Bilmece bulmaca

devam edecek