PAŞA PAŞA

PAŞA PAŞA

Ya rab yok mu ? Bu karanlık gecenin, Nurlu sabahı ?...

SEYİTHAN KAYA YAZIYOR
Ya rab yok mu ?
Bu karanlık gecenin,
Nurlu sabahı ?...
Gufran ve bereket ayı olan Ramazanı Şerifin yarısını geride bıraktık. Ancak bu Ramazanı da buruk ve hüzünle geçiriyoruz. Çünkü İslam aleminde kan ve göz yaşı dinmedi. Kardeş kanı ve göz yaşı akmaya devam ediyor.
Afganistan da, Irak da, Filistin da, Suriye de ve Mısır da bir taraftan haçlı ordusunun, azgın cellatların zulmü sürerken bu yetmiyormuş gibi diğer taraftan Müslümanlar, egemen şebeke göçlerin desteği ve kışkırtmaları ile bir birlerini boğazlıyorlar.
Mısırın firavunları buna çanak tutarak çoluk çocuk demeden yüzlerce savunmasız ve masumu sivil insanı katıl ediyor binlercesini yaralıyor. Amma başta İslam alemi olmak üzere Dünya kamuoyunun kılı bile kıpırdamıyor.
Ülkeleri, malları, canları ve namusları elden giden, ‘’iffetimiz elden gitti, namusumuz kirlenmiştir, bizi ölüründe bu hayattan kurtulalım ‘’diye feryat eden Müslüman bacımın durumu ortadayken, vicdan sahibiyim diyen hangi insan hüzün ve keder duymaz ki.
Ya Rabbi nedir bu İslam aleminin başına gelenler?
Ne hata ettik ki bedelini bu şekil de ağır ödüyoruz?
Ne zaman bu işgaller, zulümler, işkenceler ,son bulacak akan kardeş kanı ve gözyaşı dinecektir İslam coğrafyasında.
Şairin dediği gibi;
‘’Ya Rab yok mu, bu karanlık gecenin nurlu sabahı?’’
Ümit varız bu karanlık gecenin nurlu sabahı olacaktır ve yakındır.
Biliyoruz ki, şafağa yakın zaman, gecenin en zifiri karanlık anıdır. Çünkü, peşinde nurlu sabahlar doğacaktır.
Zalimin zulmü, korsan devletin’ vahşiliği, Haçlı caniliğin artması;
Zulüm ve gözyaşı üzerine kurulan saltanatların yıkılışı, ezilen mazlum milletlerin kurtuluşunun yakın olduğunu müjdeliyor.
Ramazanı Şerifi, buruk ve hüzünlü geçirerek bayrama yaklaşıyoruz.
Tüm olumsuzluklara rağmen, Ramazanı Şerifi ve bayramın hayırlara ve zulüm altında inleyen İslam aleminin kurtuluşuna vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ve temenni ediyoruz.
Bayramlar, sevinç ve sürur günleridir. Ulvi duyguların coştuğu, hürmet ve muhabbet gibi hislerin fertler arasında alabildiğine hareketlendiği güzel günlerdir. O günlerde, yardımlaşma ve kaynaşma son haddine varır.
Ancak asıl önemlisi, Ramazan bayramından önce, varlığın şükrü yaradılışın sadakası olan fitre müessesesinin oluşturduğu göz yaşartıcı atmosfer.
Öyle bir atmosfer ki, fitre alması gereken ihtiyaç sahipleri bile, sevabını umarak kendisinden daha kötü durumda olanlara, veriyor.
Acaba küre-i arz da, buna benzer bir yardımlaşma örneği daha varımıdır?
Dinimiz sosyal adaleti tesis etmek için, sosyal dengeleri çok iyi dizayn etmiştir.
Yüce dinimiz bu bağlamda devamlı, fakiri-güçsüzü, yoksulu korumuş,kollamış ve yanında yer almıştır.
Maddi imkanı yerinde olana, zekat yükümlülüğünü getirmiştir. Bu konuyu o kadar önemsemiş ki, olmazsa olmaz, yani İslam’ın beş şartından biri olarak kabul etmiştir.
Malın bir nispetini; fakire, güçsüze vereceksiniz demiş.
İslam literatüründe sadakalar, ikiye ayrılıyor; birisi zorunlu, biri de ihtiyaridir.
Zorunlu olan zekattır.
Zengin malının zekatını vermek zorundadır. Çünkü zekat, fakirin zenginde ki hakkıdır. Zenginin ise borcudur.
Zekat bir yardım değildir. Fakirin zenginde bulunan emanet malıdır, alacağıdır:
Zengin zekatını fakire verirken, aldığı bir borcun iadesi olduğunun idrakinde olmalıdır.
Fakire bunu verirken, nefsine uyup fakiri rencide etmemelidir. Çünkü, Allah zengine bu malı verirken, fakirin hakkını o malda gizlemiş ve fakire verilmek üzere emanetine bırakmıştır. Verilen emaneti, yerine vermemek emanete hıyanettir. Emanete hıyanet de, münafığın alametlerinden bir tanesidir.
Dikkat ederseniz Camiye, mescide, zekat verin demiyor; fakire verin diyor Yüce yaradan. Çünkü fakirin malıdır ve sayılan sınıflar dışında kimseye verilmez.

Varlığın şükrü olan fitreyi fakire vereceksin. Bununla beraber, bir Müslüman, yaptığı hataların cezası olarak, fakire-yoksula maddi yardımda bulunarak, cezasını ödemiş olacaktır.

Yemin mi ettin, kefareti yoksulu doyuracaksın;

Kasten oruç mu bozdun, fakire maddi yardımda bulunacaksın;

Verdiğin sözümü yerine mı getirmedin, fakiri doyuracaksın, ihtiyacını karşılayacaksın.
Kısacası, yaptığın her hatanın cezasını, fakiri gözeterek, kollayarak, kurtulacaksın.
Fakir ille de fakir, yoksa başka yolu yok.
Diyanet İşleri Başkanlığı, fitrenin asgari yani en az miktarını (on tl) olarak belirledi.
Diyanetin belirlediği miktara bağlı kalmadan, iftar sofranızın zenginliği oranında vermelisiniz. Cimri davranmayınız, cömert olunuz, Allah cömertleri sever.
Emin olunuz ki Allah’ın vaatleri, boşuna değildir (haşa). Vereceğiniz her kuruşun, misilleri ile size geri döneceği gibi, görünen ve görünmeyen kazaları ve belaları da def eder; malı da eksiltmez, aksine çoğaltır.
Şunu da unutmayalım ki, fitrenin miktarı herkes için aynı değildir.
Zengin zenginliği oranında, maddi durumu daha düşük olanlarda durumlarına göre fitre verecektir.
Yoksa halk arasında bilinen şekilde değil, yani zengin bu miktarı asgari fitre miktarı olan (on) TL yi vermeyecektir. Bu miktar, isminden de anlaşılacağı üzere asgari, yani en az bu kadar olacak, bundan aşağısı olamaz.
Asgarisini elbette ki, durumu düşük olanlar verecektir. Zenginler ise, asgari miktarına bağlı kalmadan, servetlerinin nispetine göre, fitre-sadakalarını vereceklerdir.
Yani; Servetini milyon dolarla hesaplayacaksın, buna rağmen zekatını vermeyeceksin; komşunun ocağı tütmeyecek, sen bu duruma kayıtsız kalacaksın. Fitre sadakasını garibanın verdiği asgari miktarında vereceksin
Yok öyle hileli yollara kaçmak,
Paşa paşa geleceksin, İslam’ın çizgisine boyun eğeceksin. Adam gibi, milyon dolarlarını hesaplayacaksın ve ayrıca yalnız kuş sütü eksik olan iftar sofranı, zenginliği nispetinde fakir ve yoksulun hakkı olan fitre sadakasını ver ereceksin.
Bu şekil de mübarek Ramazan da azda olsa nimetleri paylaşmış olursun
Şimdiden Ramazan bayramınızı tebrik eder,zülüm altında inleyen İslam aleminin kurtuluşuna ve insanlığın hidayetine vesile olmasını yüce Allah tan niyaz ve temenni ederim.
SEYİTHAN KAYA
DENETÇİ
MALİ MÜŞAVİR
DOĞUBAYAZIT



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor