Basın hürriyeti kalkarsa, vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de kalkar. Franklin Delano Roosevelt
AYŞEGÜL KARADAĞ YAZIYOR
Basın özgürlüğü ve gazetecilerin haklarının korunması konusunda dünyanın en saygın uluslararası basın kuruluşlarından Gazetecileri Koruma Komitesi`nin (Committee to Protect JournalistsCPJ) `2013 yılında hapiste olan gazeteciler` raporunda, Türkiye, gazetecileri hapse atan ülkeler sıralamasında, geçen yıl olduğu gibi listenin en tepesinde yer aldı.
Türkiye`nin birinci olduğu liste, İran ve Çin'in ardından Eritre, Vietnam, Suriye, Azerbaycan, Etiyopya, Mısır ile Özbekistan gibi ülkelerle devam etti. Yani dünyanın en büyük 16 ekonomisi arasına girmekle, bölgesel bir güç olmakla övünen Türkiye, gazetecilerini hapse atan ülkeler sıralamasında Eritre'nin Suriye'nin bile gerisinde kaldı.
Bugün Türkiye basın özgürlüğündedünyada en fazla hak ihlallerinin yaşandığı ülke konumundadır. Oysa Anayasamızın 28. maddesinde, Basının hür olduğu, sansür edilemeyeceği açıkça vurgulanmıştır.
Peki 2013` ten bu yana ne değişti? En çok gazetecilerin öldüğü veya öldürüldüğü ülke? En çok faili meçhul cinayetlerin olduğu ülke? En çok sınır ihlalinin olduğu ülke? En çok aydın ve yazarların cezaevinde olduğu ülke? En çok terör adı altında baskın ve operasyonların yapıldığı ülke? Hepsinin cevabı Türkiye üzerinde yoğunlaştığı açık ve net. Gazeteciler tabii ki sadece ölmüyor, öldürülmüyor haber peşinde koşarken, yazdıklarından dolayı bolca da hapislere atılıyor.
Bu durumun en açık kanıtı acımasızca öldürülen Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Turan Dursun, Musa Anter, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Uğur Mumcu ve Hrant Dink gibi saygın kişilerdir. Terör örgütü mensubu olmakla, yazdıklarıyla terör örgütlerine destek vermekle suçlanıyorlar. Değişen bir şey olmuyor ne yazık ki.
En iyi haberi, en iyi görüntüyü almak için çaba sarf eden gazetecilerin sonu ya cezaevi ya da ölüm oluyor. Bugün Türkiye'de yaşanan ifade özgürlüğündeki gerilemenin en temel nedeni yargının bağımsızlığını yitirmiş olmasıdır.
Türkiye'ye baktığımızda ortada ciddi bir basın ve ifade özgürlüğü sorunu varken, bu kadar çok sayıda gazeteci, yazar, aydın, bilim insanı, avukat, sendikacı, belediye başkanı ve öğrenci, yalnızca düşüncelerinden dolayı cezaevinde olduklarını görüyoruz.
Önceki İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 26 Aralık 2011 tarihli açıklamasında, terörü silahta değil, resimde, tuvalde, şiirde, makalede, kitapta arayan bir tanım yaptı. Terörün tanımı böyle yapılınca, tüm gazetecileri terörist suçlamasıyla hapse koymanın yolu da açılmış oldu.
Zaten dünyanın hiçbir ülkesinde diktatörler tarafından yönetiliyor bile olsa gazeteciler ve aydınlar, düşüncelerini açıkladıkları ya da yönetimlerin haksız uygulamalarını eleştirdikleri gerekçesiyle cezaevine konulmazlar. Ortada bir cezaevi durumu varsa basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
Özgür basın, insan haklarına dayalı, demokratik bir toplumsal ve siyasal düzenin yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Diktatörlerin egemen olduğu toplumlarda basın özgürlüğü risk oluşturur.
Bizler meslek örgütleri olarak gazetecilere özgürlük talep ederken halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkına saygı duyulmasını sağlayacak bir yayıncılığı savunuyoruz. Yeni yılın tüm tutsaklara özgürlük getirmesini diliyoruz.
9357,24%-0,11
34,57% 0,26
36,28% 0,16
2993,61% 1,07
4956,37% 0,00
Ağrı
22.11.2024