Fizik, evrenin görünmez ipliklerini ören kadim bir sanat gibidir; zamanın ve uzayın, maddenin ve enerjinin dansını anlamaya çalışan bir bilgelik yoludur. İnsanoğlunun yıldızlara bakıp “Bu düzenin ardında ne var?” diye sorduğu günden bugüne, fizik her zaman bir rehber, bir ışık olmuştur.

Fizik, genç dimağlara yalnızca formüller değil, bir düşünme biçimi kazandırır. Doğa olaylarının ardındaki perdeyi aralamalarına, soru sormalarına, neden ve sonuçları birer bilmece gibi çözmelerine olanak tanır. “Bilimin esas amacı, karmaşıklığın ardındaki sadeliği bulmaktır,” diyen Newton’un sözleri, bu yolculuğun ne denli derin olduğunu hatırlatır bize.

Bu yolculuk, yalnızca teorilerle değil, aynı zamanda hayal gücüyle beslenir. Çünkü fizik öğrenmek demek, bilinmeyene cesaretle adım atmak demektir. Einstein’ın dediği gibi, “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir, çünkü bilgi sınırlıdır, ama hayal gücü tüm dünyayı kucaklar.”

Bugün, sizlere fizik biliminin sanatla kurduğu derin ve anlamlı ilişkiden bahsetmek istedik. İlk bakışta fizik ve sanat birbirinden tamamen farklı alanlar gibi görünebilir. Fizik, evrenin yasalarını anlamaya çalışırken; 

sanat, insan ruhunu ve duygularını ifade etmenin yollarını arar. Ancak biraz daha derine indiğimizde bu iki disiplinin aslında ne kadar iç içe olduğunu görebiliriz.

Sözlerimi tamamlarken şunu söylemek isterim: Fizik ve sanat, insanlığın yaratıcı gücünün en güzel ifadeleridir. Bu iki alanın buluştuğu noktada, bilim ve estetik, bilgi ve duygu birbirini tamamlar. Fizik ve sanat sayesinde evreni hem aklımızla hem de kalbimizle anlamamız mümkün olur.

Buna öncülük eden fizik öğretmeni Zennure ilçi Güngen 

Ve jüri üyeleri

Edebiyat öğretmeni 

RABİA AKTAŞ  DEMIRHAN

Fizik öğretmeni 

Keriman ADIMAN ÇELİK 

Müzik öğretmeni ROJDA ÖZHAN a

Emeklerinden dolayı teşekkür ederim..