Mehmet Koç´un Kaleminden
Önce, Doğu Beyazıt´ın ulusal ve evrensel değerde olan varlıklarına bir göz atalım:
TARİH ve DOĞA
Türkiye ve Avrupa´nın en yüksek noktası olan Ağrı Dağı burada,
Dünyanın, Alaska´dan sonra en büyük meteor çukuru da burayadur,
Yüzlerce metre derinliğinde ve bir o kadar geniş olan buz mağaraları da,
Muhteşem ve özgün mimarisi ile İshakpaşa Sarayı da,
Urartu Kalesi ve eski Bayazit Camisi de,
Keşişin Bağı,
Türkiye´nin en yüksek rakımlı gölü olan Balık Gölü.
İNANÇ MEKÂNLARI
Ahmede Xani Türbesi,
Nuh´un Gemisi
ÖZGÜN YEMEK KÜLTÜRÜ
Abdigor, Helise, Keledoş, Mırtoğe vb.
Bünyesinde bu kadar tarih, doğa, inanç ve mutfak zenginliği bulunduran bir başka mekân zor bulunur. Bir başka ifadeyle; un var, şeker var, yağ var ancak bu ürünler bir türlü helvaya dönüşmüyor.
Bir yandan ilgisizlik, diğer yandan güvenlik endişeleri sebebiyle Doğu Beyazıt´ın bu zenginliği, ne yazık ki yeterince değerlendirilemiyor, bu güzelim ilçe daha çok terör olayları ile tanınır hale gelmiştir
Mevcut iş ve istihdam olanakları değerlendirildiği takdirde, öyle inanıyorum ki Doğu Beyazıt, eskiden olduğu gibi yine turizm ve ticaret hüviyetine kavuşacaktır.
Şu gerçeği unutmayalım, kim ne derse desin halk için öncelikli olan, geçinme, barınma ve huzurlu bir yaşamdır. Esasen siyasi partilerin, öncelikle ekonomiye odaklanmalarının nedeni de budur.
O nedenle şartlar nasıl olursa olsun iktisadi faaliyetlerin önündeki engeller kaldırılmalı ve insanların ticaret yapmaları her hal ve şartta teşvik edilmelidir. Unutulmaması gerekir ki yoksulluk, birçok kötülüğün en önemli nedenidir.
Hatırlanacağı üzere Doğu Beyazıt´ta, böyle bir dönemi Sınır Ticareti zamanında hep birlikte gördük ve yaşadık. Sınır Ticaretinin yoğun ve yaygın olarak yapıldığı 87-91 yılları, hemşerilerimiz için, bölge için çok rahat bir dönem olarak her zaman anımsanıyor.
O dönemde Doğu Beyazıt, tamamen bir ticaret merkezi haline gelmişti. Dolayısıyla, ticarettin yaratmış olduğu uğraşı ve menfaat dürtüsü, terör olayını tamamen ortadan kaldırmıştı.
Onun içindir ki ekonomik faaliyetler her zaman siyasi kararların önünde yer almalıdır. Bu gün yaşanan sıkıntılar, siyasi partilerin ekonomiden çok siyasi faaliyetleri ön plana almalarından kaynaklanıyor.
1 Kasım seçimlerinden hemen sonra bazı siyasi partiler, daha doğru dürüst bir görüşme bile yapmadan AK Parti ile koalisyon yapmayacaklarını deklere ettiler.
Oysaki eğer bir hükümet kurulmuş olsaydı, büyük bir ihtimalle ne, halen devam eden çatışmalar yaşanırdı, ne HDP 21 milletvekili kaybederdi, ne de MHP, TBMM de 4. parti olurdu.
HDP ve MHP, 80 kişilik gurupları ile halkın ekonomik ve sosyal sıkıntılarını TBMM´de gündeme getirmiş olsalardı, çok daha olumlu sonuçlar alırlardı ve bunca insanımız da yaşamını yitirmezdi.
Binaenaleyh her iki parti, halkın oyları ile elde ettikleri yasama yetkisini kullanmadılar, onun için de ikinci seçimde önemli oranda hezimet yaşadılar.