Tarih: 14.04.2009 00:00

O Rahmet Peygamberi (S.A.V.)

Facebook Twitter Linked-in

O Rahmet Peygamberi (S.A.V.)


SEYışAN KAYA


 MALı MÜşAVıR


??Ruhum sana aşık, sana hayrandır EFENDıM.


Bir ben değil, âlem sana kurbandır EFENDıM.


Doğ kalbime bir lahzacık Ey Nur-i Dilara,


Nurun ki gönül derdime dermandır EFENDıM.??


            Değerli okuyucular, efendiler efendisi iki cihan güneşi, alemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz, seyidimiz, Hz. Muhammed (s.a.s) ın Kutlu Doğum haftası,  münasebetle  bizde o kutlu insanı bir nebzede olsa anmak güzel ahlakında bir demet sunmak istedik.


Onu anlatmak, Övmek ne haddimize.


Onu Cenabı Zül celal övmüştür, Habibim demiştir.


Bize de Ancak, nurunda, Sözlerimizi değerlendirmek düşer.


Resulü Ekrem in Güzel Ahlâkı ve Âdetlerinde bir buket:


1 ? Resûlullahın ilmi, irfanı, fehmi, îkanı, aklı, zekası cömertliği, tevazuu, şefkati, sabrı, gayreti, hamiyeti  sadâkati, emâneti, şecaati, mehabeti, belagatı, fesahati, fetâneti, melâhati, veraı, iffeti, keremi, insafı, hayası, zühdü, takvası bütün Peygamberlerden daha çoktu. Dostundan ve düşmanından gördüğü zararları, eziyetleri af ederdi. Hiçbirine karşılık vermezdi. Uhud gazasında kâfirler yana­ğını kanatıp, dişlerini kırdıkları zaman, bunu yapanlar için, (Yâ Rabbi Bunları af et! Cahilliklerine bağışla) demişdir


2 ? şefkati pek çoktu. Hayvanlara su verir. Su ka­bını eliyle tutarak doymalarını beklerdi. Bindiği atın yüzü­nü ve gözünü silerdi.


3  ? Her çağırana lebbeyk (efendim) diyerek cevap verirdi. Kimsenin yanında ayaklarını uzatmazdı. Diz çöküp otururdu. Hayvan üzerinde giderken, bir yaya görünce, ar­kasına bindirirdi.


4 ? Kendisini kimseden üstün tutmazdı. Bir yolculuk­ta, bir koyun kebabı yapılacağı zaman, biri ben keserim dedi. Bir başkası, ben derisini yüzerim dedi. Diğeri, ben pişiririm dedi. Resûlullah da, ben odun toplarım deyince, Yâ Resûlallahl Sen istirahat buyur! Biz toplarız dediler. (Evet! Sizin herşeyi yapacağınızı biliyorum. Fakat, iş gö­renlerden ayrılarak oturmak istemem. Allahü teâlâ, arka­daşlarından ayrılıp oturanı sevmez) buyurdu. Kalkıp odun toplamaya gitti.


5-Ashâbının oturdukları yere gelince, baş tarafa  geçmezdı. Gördüğü aralığa otururdu. Elinde bastonu olarak bir gün sokağa çıktılar,  görenler ayağa kalktılar,(Başkalarınrının birbirlerine saygı duruşu yaptıkları gibi, benim için ayağa  kalkmayınız! Ben de, sizin gibi bir insanım, herkes gibi yerim. Yorulunca, otururum) buyurdu.


6 ? Çok zaman diz çökerek otururdu. Dizlerini dikip, etrafına kollarını sararak oturduğu da görülmüştür. Yemekte, giymekte ve her şeyde  hizmetçilerini    kendinden ayırmazdı. Onların işlerine yardım ederdi. Kimseyi dövdüğü  sövdüğü hiç görülmedi. Her zaman hizmetinde bulu­ndu Enes bin Mâlik diyor ki, Resûlullaha on sene hizmet .  Onun bana yaptığı hizmet, benim ona yaptığım­dan daha çok idi. Bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim.


7 ? Söküklerini, yırtıklarını kendi de yamar, koyunlarını kendi de sağar, hayvanlarına kendi de yem verirdi. Çarşıdan satın aldığını eve kendisi götürürdü. Yolculuk­ta hayvanlarına yem verir, bazen tımar da ederdi. Bunları bazen yalnız yapar, bazen da, hizmetçilerine yardım ederdi.


8 ? Bâzı kimselerin hizmetçileri gelip kendisini ça­ğırdıklarında, Medine nin âdetine uyarak, onlarla elele ve­rip yürürdü.


9  ? Hastaları ziyaret eder, cenazelerde bulunurdu. Gönül almak için, kâfirlerin ve münafıkların hastalarını da ziyaret ederdi.


10  ? Sabah namazlarını kıldırdıktan sonra, cemaate karşı oturup, (Hasta olan kardeşimiz var mı? Ziyaretine gidelim ) derdi. Hasta yoksa, (Cenazesi olan var mı? Yar­dıma gidelim!) derdi. Cenaze olursa, yıkanmasında, kefenlenmesinde yardım eder, namazını kıldırır, kabrine ka­dar giderdi. Cenaze yoksa,   (Rüya gören varsa anlatsın! Dinleyelim, tâbir edelim!) derdi.


11  ? Ashâbından birini üç gün görmese, onu sorardı. Yolculuğa gitmiş ise, hayır dua eder, şehirde ise ziyarete giderdi.


12 ? Yolda karşılaştığı Müslümana önce kendi selam verirdi.


13 ? Deveye, ata, katıra ve eşeğe biner, bazen  başkasını da arkasına oturturdu.


14  ? Misafirlerine, Ashâbına hizmet eder, (Bir topluluğun en üstünü, hizmet edenidir) buyururdu.


15  ? Kahkaha ile güldüğü hiç görülmedi. tebessüm ederdi. Bazen gülerken mübarek ön dişleri görünürdü.


16  ? Hep düşünceli, üzüntülü görünür, az söylerdi. Konuşmaya tebessüm ederek başlardı.


17  ? Lüzumsuz ve faydasız bir şey söylemezdi. Lazım olunca, kısa, faydalı ve mânâsı açık olarak söylerdi,  anlaşılması için bazen üç kere tekrar ederdi.


18 ? Yabancı ile ve tanıdıklarla ve çocuklarla ve ihtiyar kadınlarla ve mahrem kadınlarıyla latife, şaka yapar di. Fakat bunlar, Allahü teâlâyı bir an unutmasına sebep olmazdı.


19  ? Heybetinden kimse yüzüne bakamazdı. Birisi gelip mübarek yüzüne bakınca terlerdi. (Sıkılma! Ben me­lik değilim, zâlim değilim. Et suyu yiyen bir kadıncağızın oğluyum) derdi. Adamın korkusu gidip, derdini söylemeye başlardı.


20  ? Bekçileri, kapıcıları yoktu. Herkes kolayca ya­nma gelip, derdini söylerdi.


21  ? Hayası çoktu. Konuştuğu kimsenin yüzüne bak­mağa utanırdı.


22  ? Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Kimseden şikâyet etmez, arkasından söylemezdi. Bir kimsenin sözü­nü veya işini beğenmediği zaman, (bâzı kimseler, acaba neden böyle yapıyorlar?) derdi.




??Ey yüksek payeli padişah!


Ey tahtı felek güneşi olan padişah!


Benim bilgimle ne mümkün seni övmek!


Büyük güç sahibi Allahtır seni öven.


            Ben ne diyeyim; ey şehinşah!


            Seni Allahın sözleri övdükten sonra?


            şahım! Senin için güzel addır (Yasin)


            Taha! Senin tılsımındır (Tasin) (AHMED-I HANı)


                                  


23 - (ıçinizde Allahü teâlâyı en iyi anlayan ve Ondan en çok korkan benim) derdi. (Benim gördüğümü görseydi­niz, az güler, çok ağlardınız) der, havada bulut görünce (Ya rabbi Bu bulutla bize azab gönderme ) derdi. Rüzgâr esince (Ya rabbi bize hayırlı rüzgar gönder) Gök gürleyince  (Yâ Rabbi! Bize incinip de, öldürme. Azabının gönderme». Afiyet ihsan eyle!)   derdi. Namaza dururken, ağlayan kimsenin içini çektiği gibi, göğsünden ses işitilirdi. Kur-an okurken de, böyle olurdu.


24- Kalbinin kuvveti, şecaati şaşılacak kadar çoktu Huneyn gazasında,  müslümanlar, ganimet toplamak için dağılıp, üç dört kimse ile kalmıştı. Kâfirler, hemen  hucum ettiler.Resûlullah onlara karşı durup kaçırdı. Bir kaç defa oldu. Asla gerilemedi.


25- Kâfirlerden Rigane isminde bir çoban çok kuvvetli  idi. Sığır derisi üstünde ayakta durup, on kuvvetli kişi  deriyi etrafından çeker, deri parçalanır, Rigane yerinden hareket etmezdi. Resûlullaha, güreş edelim, beni yatırırsan, imâna gelirim dedi. ılk sarmaşada, Rigane sırt üstü yıkıldı. Yanlışlık oldu, tekrar güreşelim dedi. ıkinci ka­pışmada  yine yıkıldı. Üçüncüde de sırtı yere gelince: Ben iman etmem. Seninle alay etmiştim. Sırtımın yere geleceği  hatırımdan bile geçmemişti. Fakat senin kuvvetinin çokluğunu. pek beğendim diyerek, sürüsünü Resûlullaha he­diye etti.


26 ? Çok cömert idi. Yüzlerle deve ve koyunlar ba­ğışlar, kendisine bir şey bırakmazdı. Nice katı kalpli kâfir­ler, bu ihsanlarını görerek îmâna gelmişlerdir.


27  ? Kendisinden bir şey istendikte yok dediği hiç işitilmedi. Var ise verir, yok ise sükût ederdi.


28  ? Allahü teâlâ, (iste vereyim) buyurmuşken, dün­ya servetini istemedi. Elenmiş buğday unu ekmeğini hiç yemedi. Hep elenmemiş arpa unu ekmeğini yerdi. Doyun­caya kadar yediği görülmedi. Ekmeği katıksız olarak veya hurma ile, sirke ile, meyve ile, çorba ile veya zeytin ya­ğına batırıp yerdi. Tavuk, tavşan, deve, ceylan, balık ve pastırma etleri ve peynir de yerdi. Etin kol tarafını sever­di. Elleri tutup ısırarak yerdi. Bıçakla kesip yemek de olurdu. Ekseriya süt veya hurma yerdi. Evde iki üç ay yemek  pişmeyip, ekmek yapılmayıp, yalnız hurma yeğdi aylar da olmuştur. ıki üç gün bir şey yemediği de olurdu. vefât ettiği zaman, bir demir zırh ceketi, otuz kilo arpa için bir yahudide  rehin bırakılmış bulundu.


29  ? Bir yemeği beğenmediği işitilmedi.   Beğendiğini yer, beğenmediğini yemez ve bir şey söylemezdi.


30  ? Günde bir kere yerdi. Bâzen sabah, bâzen akşam yerdi. Eve gelince (yiyecek var mı?) der, yok denilire oruç tutardı.


            Yemeği sofra bezi, tepsi, masa gibi bir şey üstünde  yemeyip, yere kor, diz çöker, bir şeye dayanmadan yerdi Yemeğe besmele okuyarak başlardı. Sağ eli ile yerdi.


31?Zevcelerine  ve  hizmetçilerine bâzen bir senelik arpa ve hurma ayırır, bundan fakirlere de sa­daka verirdi.


32  ? Yemekler arasında .koyun etini, et suyunu, ka­bağı, tatlıları, balı, hurmayı, sütü, kaymağı, karpuzu, ka­vunu, üzümü ve salatayi severdi


33  ? Suyu yavaş yavaş, besmele ile başlayarak üç yudumda içer, sonunda (Elhamdülillah) der ve duâ ederdi.


34  ? Her Peygamber gibi, zekât malı ve sadaka al­mazdı. Hediyeyi kabul ederdi. Ekseriya karşılığını verirdi.


35? Giymesi caiz olanlardan her bulduğunu giyerdi. Kalın kumaştan ihram şeklinde dikilmemiş şeylerle örtü­nür,


            Peştamal sarınır, gömlek ve cübbe de giyerdi. Bun­lar pamuktan, yünden veya kıldan dokunmuştu. Ekseriya beyaz, bazen yeşil giyerdi. Dikilmiş elbise giydiği de olur­du. Cuma ve bayramlarda ve yabancı elçiler geldikte ve cenk zamanlarında kıymetli gömlekler, cübbeler, yeşil, kır­mızı, siyah da giyerdi. Kollarını bileklerine kadar, mübarek ayaklarını baldırın yarısına kadar örterdi.ımâmı Tirmüzînin (şemâsii şerife) kitabında diyor ki, (Resûlullah, Kamis, yânî gömlek giymeği severdi. Gömle­ğinin kolları, bileklerine kadar uzundu. Gömleğinin kolla­rında ve yakasında düğme yoktu. Ayakkabısı deriden olup, bir tasması ve iki kubâlı vardı. Kubâl, bir ucu tasmaya, diğer ucu ön uca dikilmiş kayıştır. ıki parmak arasından geçmektedır. Elbise ve ayakkabı giymekte   âdete uyulur. Adetten ayrılmak şöhrete sebep olur.  şöhretten kaçınmak lazımdır.Mekke ye girdiği zamanda, başında siyah   sarık sarılı idi.


 


??Henüz  ne bu yer ne bu gök vardı.


Serveriydi o, tüm peygamberlerin.


            Onun içindi feleklerin yaratılışı,


            Meleklerin secdesi yine onun için.


Adem henüz su ve çamur içindeyken.


O, bütün alemler için rahmetti.  (AHMED-I HANı)


 


36 ? Ekseriya beyaz, bâzen siyah tülbenti başına sarıp  ucunu  bir karış kadar arkasına sarkıtırdı


 37 ? Arabistan?daki âdete uyarak saçlarını kulakların yarısına kadar uzatır, fazlasını kestirirdi


38  ? Ellerine, başına, yüzüne misk veya başka ko­kular sürer, ud ağacı, kâfurî ile bohorlanırdı.


39? Yatağı, içi hurma iplikleri ile dolu, dabağlanmış deriden idi. ıçi yünle dolmuş bir yatak getirdiklerinde, ka­bul etmedi ve (Yâ Âîşe! Allaha yemin ederim kî, eğer ıs­tesem, Allahü teâlâ her yerde altın ve gümüş yığınları ya­nımda bulundurur) dedi. Bâzen hasır, tahta, döşek, yünden dokunmuş keçe veya kuru toprak üzerinde de yatardı.


40? Sakalını bir tutamdan fazla uzatmazdı. Fazlası­nı makasla kırkardı.


41   - Her gece gözlerine üç kere sürme çekerdi.


42- Evinde ayna, tarak, sürme kabı, misvak, makas,  iğne,iplik eksik olmazdı. Yolculukta bunları beraber götürürdu.


43? Her işinde sağdan başlamayı, sağ eliyle yapmayı.severdi. Yalnız, sol eliyle tahâretlenirdi. | 44? Mümkün olduğu kadar her işini tek sayıda ya­pardı,


45 


Orjinal Habere Git

— HABER SONU —