MENDERES’IN ASILDIĞI İPİN VE CELLÂDIN PARASINI AİLESINDEN ALDILAR

SEYİTHAN KAYA

Kültür-Sanat 29.05.2025 12:27:00 0
MENDERES’IN ASILDIĞI İPİN VE CELLÂDIN   PARASINI AİLESINDEN ALDILAR

Türkiye'nin demokrasi ve siyasi tarihinin utançla anılacak olan 16-17 Eylül 1961 günleri  en kara günlerdi. 

1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oyla iktidara gelen ve 10 yıl başbakanlık yapan Adnan Menderes ile arkadaşlarının idamının üzerinden tam 64 yıl geçti.

Bu utanç ve karanlık dönemi kronolojik şeklinde özetleyerek hatırlayalım,

Adnan Menderes, 1899 İzmir de Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yüksek tahsilini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yaptı. Aydın’da 9 Eylül 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkasının İl Başkanlığı ile ilk kez aktif siyasî hayata atıldı. 

Partinin kendini feshetmesinden sonra CHP'ye geçen Menderes, 1931 seçimlerinde Aydın milletvekili seçildi.

İsmet İnönü ile görüş ayrılığına düşen Menderes, parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi.  Birlikte ihraç edilen arkadaşları Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile 7 Aralık 1945'te Demokrat Parti'yi (DP) kurdu.

DP, 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde büyük bir başarı göstererek yüzde 52,7 oy alarak 420 milletvekili çıkardı. CHP ise bu seçimde yüzde 39,4 oy ile 63 milletvekili çıkarabildi.

Adnan Menderes'in 10 yıllık hükümeti döneminde Türk iç ve dış politikasında çok büyük değişiklikler oldu.

Menderesin ilk icraatı masraf olduğu gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. 

Menderes döneminde, İsmet İnönü nün Atatürk’ün resminin kaldırarak kendi resmin basılmasıyla devam ede gelen paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulaması kaldırıldı. Ve Atatürk'ün resimleri tekrar paralara basılmaya başlandı.

1933 yılında uygulamaya konan ve 1941’de kanunlaştırılan Arapça ezan üzerindeki yasağı kaldırarak dini özgürlüklerin önünü açtı. 

 

Din eğitimi dördüncü sınıftan itibaren velinin isteğine bağlı olarak yeniden verilmeye başlandı. 

Devlet radyosunda ilk kez dini programlar yayımlandı.

 

Yüksek İslam Enstitüleri açıldı.

 

Türkiye, 1952'de NATO'ya tam üye kabul edildi.

Türkiye'de, serbest piyasa ekonomisine geçişe hız verildi.

Tarımda makineleşme çalışmaları başladı.

Ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu.

KİT'lerin özel sektöre devri etti.

Ekonomide liberal bir politika izledi. Menderes'in politikalarıyla ekonomide kalkınma dönemine girdi. 

Yabancı sermaye girişini teşvik etmek amacıyla yasal mevzuat hazırlandı. 

Gayrisafi milli hâsılası yılda ortalama yüzde 9 büyüdü.

2 Mayıs 1954'te yapılan genel seçimlere katılım yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek oranda gerçekleşti.

DP, yüzde 56 oy oranıyla cumhuriyet tarihinin en yüksek oyunu aldı ve Meclisteki milletvekili sandalyelerinin yüzde 93'ünü kazandı.

Demokrat Parti'nin 1954'te kazandığı bu zaferin ardından, Kıbrıs'ta yaşanan sorunlar tüm ağırlığıyla hissedilmeye başlandı.

1955 yılında, Kıbrıs meselesinin gündemde olduğu bir dönemde, Türkiye’yi zor durumda bırakmak ve ayrıca darbeye zemin hazırlamak için Atatürk'ün Selanik'teki evinin Bombalandığına dair yalan ve kasıtlı haberlerle başlayan "6-7 Eylül Olayları", sıkıyönetim ilan edilerek ancak bastırılabildi. Olaylar bastırılana kadar İstanbul’da birçok yer yağmalandı, yakıldı yıkıldı.

 

Kıbrıs konusunun müzakere edilmesi için 29 Ağustos 1955'te gerçekleştirilen Londra Konferansı'ndan, Türkiye'de yaşanan "6-7 Eylül olayları" nedeniyle bir sonuç alınamadı.

Kıbrıs 11 Şubat 1959'da imzalanan Londra ve Zürih anlaşmaları ile bağımsızlık ve iki toplumun ortaklığı sağlandı.  Bu da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmen 16 Ağustos 1960‘ta kurulmasını sağlayan sürecin en önemli adımı oldu. 

17 Şubat 1959'da Kıbrıs konusunda görüşmeler için İngiltere’ye giden Menderes'in uçağı, Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düştü. Menderes bu kazadan yara almadan kurtuldu.

DP, 27 Ekim 1957'de yapılan genel seçimlerde yüzde 47,30 oy alarak tekrar birinci parti oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs 1960'ta sabaha karşı yönetime el koydu.

Darbeciler, TBMM ve Anayasa'yı feshetti ve siyasi faaliyetleri askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, DP'li milletvekilleri, hükümet üyeleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı.

Adnan Menderes, aynı gün yurt gezisi kapsamında bulunduğu Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassı Ada'da hapsedildi.

Menderes ve diğer DP üyeleri, bulundukları Yassı Ada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılanmaya başladı.

Celal Bayar'ın bir numaralı" sanık olarak yargılandı, dönemin Başbakanı Menderes ise onun yanındaki sandalyede oturtuldu..

Sanıklara savunma hakkı tanınmıyordu. Sanık Avukatları bile askeri cunta tarafında seçiliyordu.

Halk davaları "Yassı ada Saati" programıyla radyodan ancak takip edebiliyordu.

Mahkeme sürecinde sanıklara her türlü kötü muamele yapılıyordu,

 Sanıklara hakaret etmek ve küçük düşürmek amacıyla düşükler Yassı Ada'da" ismiyle tanımlıyorlardı. Ve bu isimle çekilen filmler çok çirkin görüntüler içeriyordu ve bu şekliye servis ediliyordu.

,              Hâkim Salim Başol özelikle Menderesi hiç konuşturmazdı sözleri hep Kısa kes" ifadeleriyle yarım bıraktırıldı.

Yassı ada yargılamaları sırasında adada görevli teğmen, üsteğmen rütbesindeki subaylarca Adnan Menderes, defalarca tokatlandığı, çıplak etinde sigara söndürüldüğü, en insanî taleplerinin garezen karşılanmadığı, “utanıyorum!” dediği halde tuvalet ihtiyacını başında nöbetçiyle yapmaya zorlandığı, sıradan insanlara yapılması bile ayıp sayılacak birçok itip kakmalara muhatap kılındığı kayıtlara geçmiştir. 

Zarafet ve kibarlığını muhaliflerinin bile kabul ettiği Adnan Menderes’e incelik ve kibarlığı bırakın, sıradan insanlık değerleriyle dahi bağdaşmayacak muameleler yapılıyordu. Bunlar onun bu millete ve bu vatana hizmetlerini gören, bilen ve kendisine bu yüzden saygı, minnet ve takdir duyan sayısız insanının içinde bir ukde olmuştur.

Menderes, Beş ay sonra hâkim karşısına çıkarılırken ağır psikolojik baskı, hakaret, fiziki işkence ve tecrit şartlardan dolayı konuşma kabiliyetini kayıp ettiğini şu sözlerle anlatıyordu;

"Dört-beş aydan beri tamamıyla tecrit vaziyetinde bulunuyorum ve tek bir odanın içinde ve günün 24 saatinde her saat değişen bir nöbetçi subayın nezareti altında hiç kimse ile konuşmak imkânı mevcut olmamak şartı ile yaşıyorum. Bu itibarla konuşma takatim hakikaten zaafa uğramış bulunuyor."

14 Ekim 1960'ta başlayan yargılamalar 15 Eylül 1961'de karara bağlandı.

Menderesin ve arkadaşlarının yargılandıkları suçlamalar; 

 

Meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, 

Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,

 

Kırşehir'in ilçe yapılması,

 Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek,

 

Yargı bağımsızlığını ihlal etmek,

 

 Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,

 

Vatana ihanet, 

 Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak,

 

CHP’nin mallarına el koyak,

 Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,

 

 6-7 Eylül olaylarına önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek,

 

 Kanuna aykırı olarak  üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak.

 

Mahkeme, yargılanan 592 sanıktan 288’i için idam istedi Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı.

Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı.

Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi'ne defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. 

Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.

Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961'de sabaha karşı idam edildi.

Menderes ise 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam" raporu alınmasının ardından, İmralı Adası'na götürüldü.

İlk durak, komutanın odası oldu. İdam kararı yüzüne okundu. Menderes’in dilinden "Allah milletimize zeval vermesin." cümlesi döküldü. 

Merhum Adnan Menderes, idam edilmeden önce cuntacılara hitaben yazdığı mektupta onlara dargın olmadığını belirtiyor. Menderes, mektubunda şu ifadelere yer verdi:

 

"Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki 'Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir.' İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok.

Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?

 

Şunu da söyleyeyim ki milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950'de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir.

Buna rağmen duam sizlerle beraberdir."

 

Başbakan Adnan Menderes, 17 Eylül 1961’de idam edildi. Son sözleri ise şöyleydi:

 ‘’Kimseye dargın değilim. Kırgınlığım yok. Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum’’

 

"Yeter söz milletindir." diyerek çıktığı siyaset yolunda güçlü Türkiye hayalini, politikaları ve kalkınma atılımlarıyla gerçekleştirmeye çalışan Menderes ve arkadaşları "demokrasi şehidi" olarak tarihine geçti.

                Ne acı ki bu karanlık günleri İsmet İnönü tarafında 27 Mayıs demokrasi bayramı olarak ilan edildi. Yıllarca bu ad altında kutlandı.

Cuntacılar Menderes’in idamından sonrasında da eşi ve çocuklarına zülüm etmeye devam ettiler.

 27 Mayıs İhtilali ile tutuklanan Adnan Menderes 17 Eylül 1961’de cuntacı zalimler tarafından idam edildikten sonra da eşi Berin Hanım ve çocuklarının hayatları hep acılarla geçmiştir. 

Cuntacı zalimler Menderes’in idamından 9 gün sonra Berin Hanım’ın kapısına dayanır. Belli ki yürekleri soğumamıştı.

Berin Hanım’a bir bohça içinde idam ipini ve idam gömleğini teslim ederler.

Zalimler bir de utanmadan idam ipinin, cellâdın ve imamın parasını Berin Hanım’dan tahsil edip, idam kararını da evin kapısına astılar.

Evdeki değerli eşyalara el koyarlar.

Ne yazık ki evdeki her şeye el koyan cuntacılar, Menderes Ailesi’nin şahsi eşyalarını da alıp götürüyor. Götürülen bu malların ne olduğu hiç bilinmiyor.

Uzun bir süre sonra, TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi.

Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşı, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.

                 Tarihin değişmez güzel bir cilvesi vardır; Mazlumlar sonsuza dek hep hayırla yâd edilir. Zalimlerde ise lanetlenerek tarihin tozlu sayfaları arasında kayıp olup giderler.

O zaman bizde, Zalimler için yaşasın Cehennem diyoruz ve yazıya noktalıyoruz.

                Selam ve duayla

SEYİTHAN KAYA

  • BIST 100

    9089,24%-0,89
  • DOLAR

    39,24% 0,35
  • EURO

    44,53% -0,12
  • GRAM ALTIN

    4157,10% -0,35
  • Ç. ALTIN

    6643,94% 0,00

Egazete


  • Cuma 20.1 ° / 7.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 20.7 ° / 5.3 ° Güneşli
  • Pazar 24.8 ° / 7.7 ° Güneşli

Ağrı

30.05.2025

  • İMSAK 03:34
  • GÜNEŞ 05:28
  • ÖĞLE 13:07
  • İKİNDİ 17:05
  • AKŞAM 20:35
  • YATSI 22:21