Maksut KONYAR Yazıyor
Bu aralar yazı yazmak içimden hiç gelmiyor. Peki, yazmakla, fikirlerimizi paylaşmakla bizler Türkiye’de neyi ne kadar etkileyip değiştirebiliriz ki ?
Ülkeyi yönetenler gazeteci ve yazarların yazdıklarını, fikirlerini çok mu dikkate veya kale alıyorlar…
Yazılanlara hiçbir kıymeti harbiye vermiyorlar. Bir değer olarak görmüyorlar. Ülkeyi yönetenler veya danışmanları bu tarz eleştirel yazıları okuma lütfüne bile tenezzül etmiyorlar. Ülkeyi yönetenlerin kimseyi dikkate almadığı bu haliyle çok açık ortadadır.
Her şeyi siz bilirsiniz mantığı hakim
Cumhurbaşkanına sen her şeyi en iyi bilensin, en iyi yapansın, padişahım sen çok yaşa şakşakçılığını yapan gazeteci ve yazarlar köşe başlarını almışlar. Bize düşen köşemize çekilmek ve sadece ülkenin kötü gidişatını üzüntüye gark olmuş vaziyette sadece izlemek.
Halkın çoğu mağdur ve mazlum
Gerçekten bu ülkenin çoğunluğu hep mağdur ve mazlum. İliğine kadar sıkıntılar içerisinde debelenip, yaşıyor. Sırtında tabiri caiz ise boza pişiyor. En basit tabirle ülkede yaşayan nüfusunun üçte biri olan halkın topyekûn “İnsan” olmaktan kaynaklı hakkının gasp edilmesi halen hukuki ve gayet normal karşılanıyor. Kürt çocuklarının anadillerinde eğitim hakkı başkalarının iznine tabi ediliyor. Devlet aklı halen çocuklara anadilde eğitim verilirse ülkenin bölüneceğine inanıyor.
Zalim ve zulüm eden hep orta yerde olduğu gibi duruyor. Değişen hiçbir şey yok.
Türkiye yine 12 Eylül dönemlerini aratmayacak yasaklara geri dönüyor. Her tarafı tank ve askerlerle kuşatılmış bir coğrafya. İnsana sanki kendi ülkesi ve kendi vatandaşı değilmiş gibi adeta başka bir ülkenin işgal gücü gibi bir görüntü veriyor. Bu travmaları hesaplamıyorlar, duygusal kırılmaları bölünmüşlük olarak kabul etmiyorlar…
Vandalizimden şikâyet edenler…
Eyyy Hükümet,
Ey Cumhurbaşkanı
Ey ülkeyi yönetenler…
Eğri oturup doğru konuşun. Halkın bu infial halini sadece anlamaya çalışın. Havuz yazılı ve görsel basınına “Kim bu şiddetin müsebbibi?” diye sorsan koro halinde el cevap; “Sadece PKK”.
“HDP’nin halka yaptığı çağrı sonucu tüm bunlar oldu” diyenlere birkaç soru sorayım; bir halkın ülkesi tarafından yaklaşık bir asırdır topyekûn yok sayılması ve en temel insani hakkının gasp edilmesi, zulme uğraması, baskılanmasının, her tür faşizanlığın dayatılması sonucu bu çıldırma haleti ruhiyesinde ki kabahati hiç mi aranmaz?
Vurun abalıya demek çok kolaycı bir anlayıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nobranlığının hiç mi bu işte günahı yok?
Hükümetin 12 yıllık iktidarında Kürt sorununu çözme sürecindeki tutarsız davranışları, yanlış politikalarının bu olayların bu hale gelmesinde hiç mi etkisi olmadı?
Hükümetin bir taraftan görüşüp müzakere yaptığı PKK ile ki “12 yıllık icraatlarının içerisinde en doğru olanıdır”, PKK lideri ve kadrolarıyla görüşüp, müzakere ediyoruz demeleri halkın kahir ekseriyeti tarafından onaylandı ve destek gördü. Çözüm sürecine desteğin % 60 bandında olduğu görülüyor. Buna göre; IŞİD ile PKK eşdeğer söyleminizi nereye koyacaksınız? ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ diye sorarlar. O zaman ne kadar inandırıcı olursunuz? Bu, söyleminizin karşılığı olmaz.
Ölen 42 vatandaşımızın içler acısı kederi, Tamamına Allahtan rahmet diliyorum. Tahrip olan yerler, araçlar, maddi kayıplar, vs…
Devlet olarak IŞİD terör örgütünün Kobani’yi istila etmesine, barbarlıklarına, adeta katliam yapmasına seyirci gibi bakılması, sanki yapılan barbarlığa çanak tutar gibi “Kürt ve Kürdistan coğrafyasına düşmanlık” eden bir politika imaj ve algısı ile dünyaya ve iç kamuoyuna hoş olmayan bir görüntü veriyoruz.
Kobani halkı bu ülke insanlarının öz kardeşi, akrabası. Peki, Kobani düştü düşecekten memnun bir eda ile ha gayret çabasında klasik devlet mantığı ile desteğe gitmek isteyenler engel olmak, dünyadan gelecek insani ve her tür desteğe kapıları adeta kapatıyor olmak ne kadar doğru? Bu konuda ülkemize BM ve Dünya devletleri tarafından uyarı üzerine uyarı yapılmasına neden nedir?
Kürtler yoruldu
Kürt bölgesinde 90’lı yılların devlet manipülasyonlu oyun ve tezgâhları tekrardan gündemde. Kolluk güçlerine gündüz pusu kurmalar, muhalif gazeteci veya gazete dağıtıcılarını öldürmeler vb vakayı adliyeden saydığınız birçok şaibeli olaylar zincirini üzüntü ile izliyoruz.
Çözüm süreci Kürt sorununu temelde tamamen çözme imkanı mevcut iken, bunun yerine minik bir bağnazlığa sıkışıp kalmış vaziyetin kime ne faydası olabilir? Kamu güvenliği diye diye 12 Eylül yasaklarına ülkeyi geri götürmeyin. Bağnazlık ve yasaklar yerine daha fazla özgürlük, demokrasiyi ilçeselleştirin. Evrensel hukukla ülkenin birlik ve beraberliğini taçlandırın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanki parti genel başkanı gibi mitinglerde çok nobran bir tutum ve dil söylemlerine başvuruyor.
MHP ve Ak Parti Milliyetçi yarışına girdi
Her zaman vatan millet hamaseti ile Kürt halkı ve Kürdistan coğrafyasına en üst perdeden düşmanlık naraları atılıyor. Kısaca iç siyasetimiz savaş tamtamları ile milliyetçilik hamaseti yarışında olan bir görüntü veriyor. Adeta MHP ile Ak Parti kim daha çok milliyetçi yarışındalar…
Elbette bizim gibi sosyo-ekonomik durumda olan ülkelerin siyasetçilerine kolay gelen ya din üzerinden veya milliyet üzerinden ucuz hamaset siyaseti yapmaktır.
Ülkemizde sorun çözme mantığına bakıldığında maalesef sonuç hep aynıdır. Evrensel hukuktan yoksun ve sorun çözme mantığı hiç yoktur. Çok sığ bir düşünceye sahip olan bir devlet organizasyonu ile yönetiliyoruz. Gerçekten insan hafızası bu sığlığı anlamakta çok zorlanıyor. Bu devletin sorunlarını akıl ve izanla halletme, iyi niyetle sorun çözme mantık ve çabasını görmüyoruz.
Coğrafyamız maalesef hamasetle istismara müsait insanlarla dolu.
Çünkü analitik bir düşünce yok. Bu da bilimsel ve evrensel ölçekte eğitimle çocukları dolayısıyla insanlarımızı yetiştirmediğimizden kaynaklanıyor. Biat kültürünün yaşam tarzı sonucu ancak bu olur. Meseleleri, olayları birçok boyutta sorgulama yeteneği geliştirmiyoruz. Sistemin öğretilerine baktığımız zaman faşizanca bir öğreti ile düşmanlık aşılayan nesiller yetiştiriyoruz.
2015 genel seçiminde Milliyetçi duygular ön palana çıkarılacaktır
Anlaşılan 2015 genel seçimlerine tekrardan bu hamaset ve milliyetçi nutukları ile girileceği belli oldu.
Sonuç olarak bu ülkenin hayrına olan Türklerle Kürtlerin ittifakı ve güç birliğidir, sosyal, ekonomik, kültürel birlikteliktir, eşit paylaşımdır. İçinde tüm halkların eşit temelde hakkaniyet ölçüsünde kardeşliğini sağlayan ve barış dilinin hâkim olacağı, insanı değerleri esas alan, her farklılığın vücut bulduğu bir ülkede yaşamak temel esas olmalıdır.
Kardeşlik laf ile değil icraat ile olur
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sıkça dillendirdiği; “Kardeşlik hukukunu tesis edeceğiz” sözündeki ‘kardeşliğin’ gerçek manada hukuku tesis edilmelidir.
İnsanların onurlu, özgür, barış ve kardeşlik temelinde eşit, beraberce yaşayacağı ülke ve yarınlar diliyorum.
9357,24%-0,11
34,57% 0,26
36,28% 0,16
2993,61% 1,07
4956,37% 0,00
Ağrı
22.11.2024