Kelimelerin yapısal şekillerine tutunarak doğuşlarının sebeplerine inildiğinde, geçmiş tarihi koşulların şekillendirdiği psikolojik yapıların nedenlerine ve bu nedenlerden oluşmuş kavramların nasıl ortaya çıktıklarına varmak mümkündür.
ŞERME KELİMESİNDEN, MİSAFİR PERVERLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞ SEBEBİNE ULAŞMAK
Şer kavramı, bildiğimiz gibi kötülük kapsamına giren her şeyi ifade eder. Me biz demektir. Me eki şer kavramına eklendiğinde, ŞERME olur. Çevirisi KÖTÜLÜK BİZE demektir. Yani "hizmet, saygı edep ahlak gibi insani sıfatlar yürürlükte olmazsa kötülük oluşur" manası. Şerme'nin Çevirisi "ayıp" olarak yapılmıştır.
Bir kişi, başka bir kişinin alanına dahil olduğunda, iyilik ve kötülük çekirdeklerine dair farkındalık ön plana çıkar. Kişiler, kötülüğün meyve verimine kadar olan gidişatı önlemek için karşılıklı farkındalıkla kötülüğün çekirdeğini beslemekten uzak dururlar. Bu durum, mekan sahibine MİSAFİR PERVER, oraya geçici olarak dahil olana ise MİSAFİR rolünü verir. Bu kavramlar, insani düzenin korunması adına ortak çabalardan ibarettir.
Yaşami ihtiyaç karşılanımı, mekan sorumlusunun imkanı dahilinde olduğundan, Bu sorumluluğu, bazı düzenleri bozmayacak ölçüde yerine getirmekle mükelleftir.
Mekan yetkilisi olmanın yüklediği sorumluluk yerine gelmediğinde, misafirin İç dünyasında büyük kötülüklere kadar yolu olabilecek çocuksu tepkiler kımıldanmaya başlar. Bunu önlemek adına ŞERME kelimesiyle kötülüğün başlangıcı hatırlatılarak, insani sorumluluğun gereği olan davranış, ilgi ve hizmet sergilenir.
MEDİTASYON NEDİR?
Bazı kavramlar, çıkmış oldukları bölgelerin lisanıyla alakalı oldukları için nedenine ve nasılına ulaşabilmek, o lisanı iyice bilmeyi gerektirir. Meditasyonun uygulamasına baktımızda, hakikatlere varabilmenin içsel bir mücadelesi olarak görünüyor.
Olayların cereyan biçimleri düşünsel ve reflekssel olarak iki sınıfa ayrıldığı için meditasyon, düşünsel boyutun gelişmesini sağlayan beyinsel bir spor mahiyetinede geçer.
Meditasyon, varlığı ve olayları düşünsel boyutla ele almaya yardımcı olabilecek düşünce güçlendirici bir uygulamadır. Sonuç olarak yine insan oluşu sağlayan bir iç dünya mücadelesi ve hissi alımlar yapabilme çabası olarak görünüyor.
DİNLENME NEDİR?
Dinlenme kavramı, uygulama olarak meditasyonla benzerlik taşır. Mana olarak ise din tabiri, insanı hayvandan ayıran gaybın ilahi boyutuyla bağlantılılık içerdiğinden, icraate dönüşmüş olan enerjinin yerine yeni alımlar yapmak suretiyle SUlama misali ile düşünceyi gaybın ilahi boyutuyla beslemeye tabi tutmakla düşünce DİNlenmiş olur.
Dinlenme tabiri, genelde fizikiyatın istirahtıyla özdeşleşmiş olsada aslı, ibadet ve ibadetvari bir yaşamla alakalıdır.
Dinlemek ile dinlenmek, düşüncenin pozitif anlamda işleyişte olmasını kast eder. İşitme manasındaki dinleme de, algısal değişime uğrayanlardandır.
Sesiz ortamda kafayı dinlemek demek, gayb ile bağlantı kurup yeni ilhami alımlar yapmak demektir.
DÜŞÜNCE, GÖZE GÖRÜNMEYEN VARLIKLAR ARASINDA SOMUT ESERLERLE EN ÇOK DEŞİFRE OLANDIR. İnsan, gayba bağlanışını bu somut eserli gaybi düşünce ile gerçekleştirir. Bununla ya cinlenir yada dinlenir.
CİNLENME NEDİR?
Cinlenme, varlığı ve olayları ele alış esnasında insani hakikatlerin hatırdan perdelenmesi ve bu hakikatlerden uzak olan yorum ve davranış biçimlerinin insani olmayan kaynaktan beslenişidir.
Örnek: bir yaşlı ile olan diyalogta bir gün kendisininde yaşlı olacağı hakikatinden uzak şekilde ele almak gibi.
Düşüncenin cinli mi, dinli mi olduğu, hakikatlerle ne kadar içli yada dışlı oluşuyla belli olur. Ömür bazı şeyler uğruna harcanırken, ölüm gerçeğinin hesapta olmayışı, mantıkla ve insanlıkla bağdaşmayan hallerin ortaya çıkmasına sebep olur. Cinlenmiş düşünce yapıları, cin olgusunu kabul etmezse bile cinlerin her an tepesine çıkıp emir vermeleri olasıdır.
Her cinli, tımarhanelik tarzda zarar verici olacak değil, fayda görünümlü, uzun süreçli ve zarar neticeli işlerin işleyişlerinde de görünmez bir rol oynamaları yüksek ihtimaldir. Bu rakip varlıklar, her zaman ve her yerde tüm işlere karışabilirler. Bu kandırmalı karışmalara karşı bağışıklık çeşitlerinden DİNlenişin yanı sıra önemlilerden bir taneside BI İSMİ ALLAH tır. Yani bismillah demek yardım dilemek demektir. Devamında iyilik, sabır ve sadaka gibi işler de anti cin olan farklı bağışıklık sistemleridirler. Kafayı DİNlemek yerine onu zevk, haz, yada hırsla sarhoş etmek, gayb kulağını insani alıma kapatmak olur.
GEÇMİŞ ÇAĞLARIN VAZİYETLERİ DİNLİMİYDİLER? CİNLİMİYDİLER?
Peygamber ve olaylarından bahsetmek, DİNleme anlamındaki din adamlığı değildir. Din insanı demek, varlıkların ve olayların hakikatlerini okuyup alması ve ona göre iş yapması demektir. Kişi bu şekilde kenDİNi bildikten sonra, DİNlenme ile insani kaynaktan beslenmeye geçer. Dini hüküm, aklın DİNleyişi ile alınıp verilen hükmüdür. Dinleyen her bir akıl, bir işin çözümünü gerçekleştirir. Bir kişi yada bir kaç kişinin DİNleyişi bütün soruları çözmeye yetmez. Bunun için en az olarak hemen her ailede bir kişinin aklını DİNleyebilmesi gerekir. Gereklilik miktarı bu kadar çok iken topluluklar, aklı dinlemek yerine sorunların çözümünü sabit şahıs yada şahıslara havale ettiklerinde çözümler noktasında yetersizlik içinde bocalarlar.
Aklı ilham ile beslenen kişi, çözümler için her zaman her yerde olamaz. O yüzden toplumu kendisine bağlamak yerine, akıl kullanımını teşvik etmelidir. Bununla birlikte ilham alan aynı zamanda cinhamda alandır. Buda şahıs endeksli toplumu sorunsal kılar. Birinin cinhamı, başka birinin ilhamı ile bertaraf olabilme yolu vardır. Durum böyle iken liderlerinin sorgulanmazlığı, cinler için hüküm fırsatı olur. İşlerini kişi şahsından yürütmelerinin önündeki engel kalkmış olur.
SORGULAYIŞ, CİNLERİN EN BÜYÜK KORKUSUDUR. Bir uygulamanın neden ve nasıl ortaya çıktığını, nelere sebep olacağını, insanı nerelere kadar götürebileceğini, neler yaptırmaya aday olduğunu sorgulamak, cini işleri deşifre eder.
ÇAĞLARIN CİNNİLİĞİNİ KALELERDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR. Kaleler, insani olmayan cini dünyanın ihtiyaçsal eserlerindendirler. Krallık gibi tekbaşlı sistemler, cin işlerine kolaylık sağlamıştır. Bu açıdan ortaçağ kaosu dini değil cini olmaktadır. Din şahıs tekelinde olduğunda, bir dünya yük'ü bir şahısa yüklemek olur.
O zamanların din adamları denilen kişileri, olayları yönlendirmede gerçekten düşünceyi DİNleniş ile mi besliyorlardı? Kutsal kitapların ezberlenişi, dinleniş değildir. O kitapların işaret ettiği aklı gayba bağlamak dinleniştir. Çünkü sorunlar ve çözümler, bir kitaba sığmayacak kadar çoktur.
Örnek: İnterneti gaibi alem diye ele alırsak, içindeki lazım olan olmayan her şeyi bir kitaba yazmak yerine, lazım olduğu anda internete bağlanışı bilmek gerekir. Yani DİNlenmeyi bilmek gerekir.
DEMOKRASİ, CİNİ İŞLERE ENGEL OLABİLDİMİ? Kıral çıplak diyebilmeye kadar eleştiri ve sorgulamanın önü tamamıyla açılmış değil. Gücün zorbalıkla baş olması değil, seçimle baş olmaya geçildiysede, savaşların varlığı halkı muhtaciyete itmesi, durumu aynı hesaba getirir. Yani kral çıplak misali ile yanlışları örtbas edilecek mercilerin var olmasına sebep olur.
Birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra üçüncüyede gebe oluş durumu, cin hakimiyetli dünyanın devam ettiğini gösterir.
ROTA NE OLMALI?
Geçmiş tarihten bugüne gelen birikimlerden çıkarılan dersler, önümüze yeni alternatifler sunmaktadırlar. Öncelikle nasıl bir dünya istenildiği konusundaki ortak noktaların buluşturulması lazım. Bu noktalarla dünyanın nasıl olması gerektiği konusu tartışma konusu olmaktan çıkıp bu konuda küresel bazda bir hemfikirliğe geçilmesi gerekir. Geçildikten sonra sorunların çözümü, orakça belirlenmiş ve hedeflenmiş dünya şeklinin gereği doğrultusunda istişareli olarak ele alınacak.
İnsanlık tarihinin her döneminde ve her yerinde var olmuş ve olacak olan din cin gibi ortak konuların varlığı, yaşamı şekillendiren önemli etkenler olarak, asıl mesele olan iyi bir dünya konusu içinde de gereken farkındalık düzeyi ile yürürlükte olmaya devam edecekler
9411,13%0,46
34,56% 0,25
36,04% -0,51
3000,45% 1,31
5010,37% 1,12
Ağrı
22.11.2024