Tüketim ve israfın zirve yaptığı günümüzde, bir şeyler yolunda gitmiyor gitmesine de ancak çoğunluk bunun farkında değil.
Kaynaklar tükeniyor, iklimler değişiyor ve doğadaki kirlilik olabildiğince artıyor.
Bu, genelin pek umurunda değil ne yazık ki.
İsraf ve çılgınca tüketimin dünyamıza çıkan faturası da toprak, su ve havanın kirlenmesidir.
Kirlilik arttıkça da tüm canlıların nesillerini tehdit ediyor.
Canlı türü ve bitki örtüsü gittikçe azalıyor.
Salgın ve öldürücü hastalıklar artıyor.
Ekonomik kaynaklar daha çok kirliliği bertaraf etmeye ve sağlık harcamalarına gidiyor.
Anlayacağınız temizlemek yerine asıl olan, kirletmemektir her şeyden önce.
Zaten kirletilmese, cadde ve sokakları temizlemeye de gerek kalmaz ki.
Anlayacağınız birinci ve en önemli sorun kirletmektir, sonrasında kirliliği bertaraf etmektir.
Buna rağmen toplumda kirletmeme kültürü ne yazık ki gelişmemiş.
Kirliliğe karşı yapılan tek refleks, genelde ilgili kurumlara karşı yapılan eleştiridir.
Oysa her bir birey kendini, ortak evimiz olan çevrenin bir bekçisi ve koruyucusu olarak görmelidir.
Hiç bir şekilde ve hiçbir gerekçe ile kirletmemek gerekir.
İşyerleri ve evlerdeki atıklar, yerinde dönüştürmelidir.
Bu sayede kâğıt, metal, plastik, cam gibi geri dönüşümü olan maddeler ayrıştırılıp ekonomiye geri kazandırılmalıdır.
Çevreyi kirletenler, makul bir dille ikaz edilmelidir.
Kirliliğin küçüğü, büyüğü olmaz, diye meseleye bakmalıdır.
?Bir izmarit, bir çiklet ambalajı, bir pet şişeden bir şey çıkmaz? dememek gerekir.
Çünkü damlaya damlaya göl olur misali, küçük küçük atıklar çöp dağlarının oluşmasına neden oluyor.
Tekrar etmek gerekiyorsa, en büyük marifet temizlemek değildir, kirletmemektir.
Bunu toplumumuzda bir davranış ve kültür haline getirmememiz gerekir.
Aksi takdirde kirliliğin önüne geçmek mümkün değildir.
Günde birkaç kez değil, dakika başı cadde ve sokaklar temizlense bile arzulanan temiz ve sağlıklı ortamı oluşturmak mümkün olmayacaktır.( RECEP KAVUŞ)
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55
Ağrı
22.11.2024