Orada siyah; küçük bir sınıfa, bir karış toprağa, bir topluma, hayat boyu bir kadere, aklı başında insanların çıldırmalarına sıfat olmuştur belki de…
İnsan, tüm yaşadıklarını içselleştirerek deneyimlerine aktaran devingen bir sistemdir. Bu deneyimlerle yolunu, yoldaşını, yolda kalmışı bulur.
Kimi zaman yolda bulduğunu yolda yürüdükleriyle değiştiren aşağı bir varlık olsa da sonuçta yaşadığımız yer -Dünya- zaten kelime anlamı olarak aşağı bir yer; o sebeple insana ve kendimize çok da yüklenmemek gerekir. Hepimiz bir öyküyü yiyip yaşıyoruz işte. -Öyküyü yemek mi? sorularını duyar gibiyim. Evet, siz doğru duydunuz, ben de yanlış söylemedim.
Latincede öykü anlamına gelen "Gesta" ve İngilizcede yemek yemek anlamına gelen, bundan türeyen "İngestion." Yemek yemeyle öykü arasında böyle bir köken birliği varken aklınıza şu gelmiyor mu: İnsanın önce deneyimleri yemesi, sindirmesi ve bunu topluma geri sunması gerekir ki bir yerlerde varlığı kanıtlansın.
Ama her ne şekilde, durumda ve sözcede varlığımızı kanıtlamaya çalışsak da insanı insan yapan; ne dik yürüyüşü, ne toprağı eşelemesi, ne yiyecek bulması, ne inancı ne de inandıklarıdır. İnsanı insan yapan; konuşmadır. Kendini hep konuşarak kanıtlayabilir. Hep bir yerde söz sahibi olacağı, öğüt vereceği günü bekler.
Ve tabii konuşamadıklarıyla, itiraf edemedikleriyle de insan, insandır. Öyle olmasa; Âdem günahını Tanrı'ya itiraf etmez miydi...
Dilek Eylem TAŞDEMİR
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55
Ağrı
22.11.2024