Ben ezzelden beri yani yaşamaya başladığımdan bu yana hiç bir insanın dinini, ırkını, memleketini ayırmaksızın insanları seviyorum. Haaaa, hiç mi insanlardan kötülük görmedim?, gördüm, onuda onların insanlığına bıraktım.
En çok nefret ettiğim kelimenin başında gelen laf ise, “orada adam çıkmaz, burada adam çıkmaz, zaten adam değildi.” Her kes insan olarak yaratılmış, bazı insanlara baktığında kendi sevgisini bir hayvana adapte etmiş, o hayvanın canının yanmaması için o kadar çok uğraş veriyor ki, hayretlere düşersiniz.
Biz dünyaya geldiğimizde anamızdan çıplak bir bedenlen doğmuşuz, daha sonra birileri bizlere yol göstermiş, ama iyi, ama kötü. Kimimiz müsülman, kimimiz hıritiyan, kimimiz Türk, Kimimiz Kürt, Kimimiz Laz, Kimimiz Çerkez, Kimimiz Alevi, Kimimiz Sünni, kimimiz Ermeni yada başka bir tarafa bizi yönlendirmişler.
Ama neticeye baktığımızda hepimiz insanız, insan olarak birimizi sevmek zorundayız ki, ben öyle biliyorum, başkalarını bilmem tabii.
Her zaman söylerim ve yazarım her ırktan benim dostlarım ve arkadaşlarım vardır. İş siyasete gelindiğinde “kapatın, ortamımızı bozmuyalım” der, geçeriz.
Bu sefer ki, yazımı Karadeniz’li canlar için yazmaya karar verdim. Zonguldak’lı can yoldaşım, Altuğ Durgu ile uzun bir zamandan beridir dostluğumuz bakidir. Her konuda anlaşır geriye kalan ömrümüzü geçiştiririz. Altuğ Durgu’nun vastası ile uzun bir zamandan beridir tanıştığım karekteri düzgün, alçakgönüllü, etrafındaki insanlara ve topluma faydalı olan bir kişi, Rize’li Hızır Canbaz, yok, yok soyadı Canbaz, aslında cana, can katan bir insandır. Canbaz kelimesi size başka bir şey hissettirmesin.
Zonguldak’tan Altuğ Durgu,
Uzun zamandan beridir dostuz, dostluğun ötesinde ekmeğimizi bile yeri geldiğinde paylaşırız. Yani tam anlamıylan arkadaşız,kardeşiz,dostuz,yoldaşız. Bu dostluğumuz ölünceye kadar baki kalacaktır, diye inanıyorum.
Rize’den Hızır Canbaz,
Hızır Canbaz ile sevgili dostum Altuğ Durgu vastası ile tanıştım, dedim ya! Uzun yıllar olmasada bir kaç yıl içerisinde kaynaştık, dost olduk, Hızır Canbaz mütevazı, alçak gönüllü bir insan. İstanbul’un seçkin spor kulüplerinin birisininde başkanlığını yapmakta. Tanışıklığımız biraz geçtikten sonra “abi bırak ha bu bey kelimesini, sen abimsin, bende senin kardeşinim da” yani anlıyacağınız Hızır Canbaz ile aramızda 3-5 yaş farkı var, ama olsun o bazı haddini bilmezler gibi görgüsüz değil, dedim ya! Tam bir centilmen babacan bir insan.Ekmek veren, aş verendır, yardım etmesini sever, ancak bir keresinde bir kaç zibidi haraç için mekanına dadanmış, Hızır Canbaz sandaliyeyi kaptığı gib herifleri ta, hastaneye kadar kuvalamış.
Samsun’dan Rahmetli Mustafa Yurt ile 80’li yıllara dayanır arkadaşlığımız ve dostluğumuz, Mustafa Yurt’un ötesinden aile bireyleri ile de haşır-neşiriz.Özcan Tekin,Mehmet Tekin, Selçuk Yurt,Zeki Tekin,Bahri Açar,Osman Yurt ve adını sayamadığım diğer aile bireyleri.
Fatsa’dan, saygı duyduğum, kişiliğine ve karekterine hayran olduğumu sinemamızın usta oyuncusu Kadir İnanır.
Karadniz’in hırçın çocuğu, ona memleket sorulmaz, çünkü Türkiye’nin her yeri benim memleketimdir, der, Volkan Konak. Mamostem (Eğitmenim) Rahmetli İlhan Aladağ yakalandığı amansız kanser hastalığı sırasında İstanbul Cerrahpaşa hastanesinde tedavi oluyordu. O sırala Cerrahpaşa hastanesinde kanser vakaları oldukça yoğunluktaydı. Volkan Konak bunun üzerine bir türkü yapmıştı, yani Cerrahpaşa onunda çok sevdiklerini elinde almıştı ve çokça canı yanmıştı. Türküden bir kaç kıta aktarayım.
İçmem suyundan, içmem
Vay seni cerrahpaşa
İçmem suyundan içmem
Bir dahaki seneye
Yolcida geliup geçmem
Yaş akar gözüm sızlar
Ne kaldu gerisine
Her kesin bir derdi var
Durur içerisinde.
İnandık doktorlara inandık
Öyle, böyle dediler
Ayruluk defterini
Elimize verdiler
Doktorlar da ne bilir
Ciğerimin acısını?
Cerrahpaşaya koydum canımın yarısını.
Arhavi’den Rahmetli Kazım Koyuncu’ya ne demeli. O da bu kanser illetine yakalanmıştı ve genç yaşta aramızdan ayrıldı. Kazım Koyuncu düzgün bir sanatçıydı. Her kesime hitap ederdi, zaten bu konuda kendisini çok sevdirmişti. Cenazesini İstanbul Açık hava tiyatrosunda kaldırıldığında yüzlerce kişi onu yalınız bırakmamıştı. Ne demişti rahmetli Kazım Koyuncu aktarayım.
“Kürdüm dedim, hadi lan bölücü dediler.
Lazım dedim, hadi lan devşirme rum dediler.
Aleviyim dedim, dinsiz kızılbaş dediler.
Ben dedikçe onlarde bir şey dediler.
İnsanım diyecekyim, ama insanlığa ait bir şeyi yok ettiler.”
Hopa’dan sevgili dostum Yıldır Karataş,Trabzon’dan Uğur Şimşek, ve de adını sayamadığım tüm Karadeniz’li dostlsrıma sevgi ve saygılarımla.
RESSAM AYÇA ÖKSÜM’A DAİR
Nur yüzlü güzel bacım. Sana bir kaç kelamım var.!
Güzel resimler çizer bu konuda hünerlisin bilirim. Benden yana ne kadar hünerin varsa dök ortaya, güzel bir resim çiz, yok, yok öyle mutluluğun resmini çiz, diyemem. Zaten mutluluk resmini çizmek biraz sana ağır gelir. Hiç kimse mutlu değil ki, bende mutlu olayım ve mutluluk resmimi çizsen.
Kara kaleminde ne varsa karala, açık olan anlımı sakın kara kalem ile karalayıp kapatma, ak olan sakalımı sakın olasın karalamıyasın, kolay değil, başımın dik, anlımın açık, yüzümün ak olmas için azmı rahmetli annemden dualar aldım.
Annemin duası tutmuşken, nasıl karalarım ak olan yüzümü. Olsun teeeee, eskilere gidelim. Siyah-beyaz olsun. Siyah-beyaz olsun ki, karekterim ortaya çıksın. N’e biz diyoruz “Allahım yüzümüzü ak,başımızı dik, anlımızı açık et” adamlar giderler berbere, yüzlerini karaya çalarlar, alınlarına karalar bağlarlar, n’eymiş? Genç görüneceklermiş. Haydi ordan, yaş geçince, baş yere düşünce karalar çalsalar ne yazar.?..
“Bizde malzeme çok, siz rahat olun”