Herkes evlat sahibidir yeri geldiğinde elhamdülillah Müslümanız deriz alemlere rahmet diye gönderilen Allah´ın nebisi Hz. Muhammet Mustafa (sav) gibi bir son peygamber, yol gösterici Kuran´ı kerim gibi bir kitaba sahip bir ümmetiz binlerce kez şükürler olsun ki Müslüman bir ana ve babadan dünyaya gelmişiz .
Hz. Muhammet sav gibi bir liderin ümmetindeyiz sonsuz derece Allah´ıma hamdı senalar ediyorum. İş dünyasının içindeyiz dünyanın her tarafıyla ticari ilişkilerimiz oluyor, milletin içindeyiz milletin dert ve sıkıntılarını görüyoruz elimizden gelen yardımı yapmanın gayretindeyiz ama bazı şeyler var ki elinden tek başına çok bir şey gelmez duadan başka misyonerlerin faaliyetini durdurmakta birlikte yapılmadıkça neticesi zor ve Müslüman olarak böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız.
Araştırma ve gözlemlerim misyonerlerin faaliyetleri ve aldıkları sonuçların derecesi beni bu konuda uyarı yapmaya itti. Gençlerimiz ve bilmeyenlerimiz için biraz geniş anlatmaya karar verdim.
Sömürgeci güçler ile misyonerlerin gayesi bir
İslam âleminde Hristiyanlaştırma faaliyetlerinin kökleri haçlı savaşlarına kadar uzanır. Hıristiyan Avrupa´nın İslam âleminde teşkilatlı bir şekilde misyonerlik çalışmalarını başlatması ise 13. asrın başlarında olmuştur. Hıristiyan misyonerler İslam âlemindeki Hristiyanlaştırma faaliyetlerini organize etmek amacıyla tarih boyunca çeşitli dernekler ve teşkilatlar kurmuşlardır. On dokuzuncu asrın girmesiyle misyonerlik faaliyetleri daha da gelişmeye ve güçlenmeye başladı. Özellikle Batı´nın gerçekleştirdiği teknolojik gelişmeleri çeşitli İslam topraklarına sokmak suretiyle nüfuzunu genişletmesi İslam âlemine misyonerlik faaliyetlerinin sızmasını da kolaylaştırdı. Misyonerlerin Müslümanlar arasında yayılmasını Avrupa ülkelerinin İslam topraklarına askerler göndermesi takip etti. Bu noktada sömürgeci güçlerle misyonerlerin gayeleri birleşiyordu
İslam dünyasında 13. yüzyıldan beri yürütülen misyonerlik faaliyetleri Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin yer aldığı yazarı Tarihçi yazar Dr. Ahmet Uçar "İslam Dünyasında Misyoner Orduları" kitabında İslam dünyasında misyonerlerce yürütülen, özellikle de kadınlara, gençlere ve yardıma muhtaç çeşitli sosyal kesimlere yönelik faaliyetleri belge ve hatıralara dayalı olarak ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor okumanızı tavsiye ederim.
Osmanlı Devleti Dışişleri Bakanlığı´na 23 Ekim 1917´de arz edilen ayrıntılı bir misyoner raporu yer alıyor. O raporda Protestan misyonerlerin dünyadaki gücü şöyle anlatılıyor: "Çok büyük miktarda para harcayan söz konusu misyoner cemiyetleri bu devirde yarısı İslam topraklarında olmak üzere dünyada 124 bin 373 misyoner tarafından idare edilen, 3 bin 838´i ana ve 34 bin 719´u yardımcı merkez olmak üzere 38 bin 557 misyonerlik merkezine sahiplerdir. Misyonerlere bağlı olarak dünya üzerinde 86 üniversite ve kolej, 522 öğretmen ve ruhban mektebi, bin 714 yüksekokul, 30 bin 185 ilkokul ve 28 bin 952 pazar günlerine mahsus olmak üzere pazar okulu bulunmaktadır. Bu okullar 412 bin 44 profesör, öğretmen ve yardımcı öğretmen tarafından idare olunmakta ve buralara bir milyon 478 bin 193 talebe devam etmektedir. Bunların dışında misyoner cemiyetleri 576 hastane, bin 77 klinik, 3 yardım müessesesi ve hastabakıcı kadınlar yetiştirmek üzere 98 mektebe sahiptir." MÜSLÜMANLARI İSLAMİYET´TEN VAZGEÇİRMENİN YOLU Misyonerlere göre bir Müslümanı Hıristiyan yapmak zordu. Onun için önce densizleştirmek, sonra da Hıristiyanlaştırmak gerekiyordu. Bunu yaparken dini öne çıkarmadan faaliyet göstermek. gençlik, kadın hakları, eğitim, sağlık, sosyal yardım, eğlence, spor vb. faaliyetler kullanılarak, hatta onlar istismar edilerek çalışmak gerekiyordu. Protestan misyonerlerin lideri Yahudi asıllı Amerikalı Misyoner Samuel Zwemer kitapta misyonerlere şu taktiği veriyor
?Müslümanlara İslamiyet´ten vazgeçmelerini söylersek bunu asla yapmazlar. Bunun yerine onlara İslamiyet´in çok büyük ve muhteşem bir din olduğunu, mücevher yüklü büyük bir gemiye benzediğini, ancak geminin yükün ağırlığı nedeni ile su almaya ve batmaya başladığını söylemeliyiz. Onlara geminin yükünü sahile çıkarabilmesi için önemli gözükmeyen bazı yüklerini denize atmaları gerektiğini telkin etmeliyiz. Mübah ve müstehab´dan başlamalı, sünnetle devam etmeli, sonra da vacip ve farz geminin tüm yüklerini attırmalıyız. Gemi karşıya geçse de boş geçmeli.? Osmanlı Hariciye Nezareti Şube-i Mahsusa Müdür-i Umumîsi Ahmet Muhtar Bey´e 23 Ekim 1917´de elden takdim edilen misyonerlik raporunda, Müslümanlar´ın nasıl Hıristiyanlaştırılacağı kitapta şu şekilde anlatılıyor. ?Misyonerlerin bir kimseyi Hıristiyanlaştırma faaliyeti üç safhaya ayrılır. Birincisi sohbet, gazete, dergi, kitap ve risaleler yolu ile doğrudan doğruya İncil´in hükümlerini neşr ve telkin. ikinci olarak tıbbî misyoner cemiyetleri. üçüncü olarak da mektepler vasıtasıyla Hıristiyanlığın öğretilmesi ve Hıristiyanlık terbiyesinin verilmesidir?? Raporda sakin ve yumuşak huylu olma üzerinde de özellikle duruluyor. Sadece hilm ve sukûn sayesinden bir misyonerin er ya da geç muvaffak olacağı belirtiliyor. Ayrıca misyonerlerin münakaşalardan uzak durmaları ve epeyce hazırlanmış bulunmadıkça münakaşalara ve tartışmalara girişmemeleri tembihleniyor.
Misyonerler tarihten bugüne hiç durmadan çalışmışlardır şimdilerde de çalışıyorlar ve gittikçe güçlenmişlerdir Müslüman kardeşlerimizi önce ateşlere atmak için terör örgütleri ile İslam dünyasını bağdaştırma gayretlerini hiç bırakmamışlardır dünyada ismafobyanın daha güçlenmesi için de her türlü girişimleri yaptıklarını görmeyenimiz kalmamıştır. Cahil toplumlar misyonerlerin pençelerinde bir oyun hamuru gibi şekilden sekle koyabilecekleri bir malzeme olmaktan çıkarmak için bilgili bir gençlik için hep birlikte çalışmalıyız.
Misyonerler senin dini senden iyi biliyor ey Müslüman kardeşim.
Biz dinimizi ne kadar biliyoruz. Medyadan tv den internetten ramazan ayında çıkan hocalardan biliyoruz yani kulaktan dolma bilgilerle olduğu kadar bu da misyonerlerin bizi kandırmasına kapı açıyor. Misyonerler senin dinini senden iyi biliyor dedim yanlış demedim misyonerlerin kullandıkları, o kadar çok yöntem ve teknik var ki masala feto terör örgütü bu yöntemler ışığında Müslümanların içine sızmış bir Truva atıydı. Müslüman kardeşlerimizin dini duygularını istismar ederek sömürerek büyümüş ve devleti imanlı adamlar yönetsin tezi ile yöneticileri kandırmış ve ülkeyi esir almak istemiştir. Allah (cc) buna müsaade etmemiş milletimizin dirlik ve birliği ile emellerine ulaşamadan gün yüzüne çıkmıştır. Allah (cc) ülkemizi daima korusun birlik ve dirliğimizi daim eylesin. Şimdi İslam düşmanlığının başka bir versiyonu olarak imanlı adamların görevlere gelmesini engellemek için içerde ve dışarda ki gizli misyonerler aracılığı ile alğı politikaları yaparak emellerine ulaşmanın gayretindeler. Benim söyleyeceğim şudur ki anne baba, kardeş, akraba, dost, arkadaş yakınınızda kim varsa bir birlerini uyarmaları iyi araştırılmadan kanaat tam oluşturulmadan sözüne özüne geçmişinden emin olunmadan kim olursa olsun ister bu bir devlet görevlisi ister bir siyasetçi ister padişah olsun Müslüman akıllı olmak zorundadır hiç kimsenin maşası olmamak zorundadır.
İyi bir insan iyi bir Müslüman iyi bir ana-baba-kardeş-dost ve yoldaş olacağız.
Son söz olarak çok bilgili olmak için okuyacağız, dinimizi peygamberimizi çok iyi tanıyacağız, fen ilimlerinde dünyaya faydalı işlerde en önde olacağız, kandırıldık dememek için çok iyi araştıracağız müzakere edeceğiz en mühimi Allah´a kul olmak için gayet edeceğiz. Misyonerleri de doğru yola getirmek için çaba içinde olmak için gayret edeceğiz. Müslüman her daim bilgili, hoş görülü kendinden emin olan kişidir bende bir Müslüman kardeşiniz olarak düşüncelerimi Müslüman kardeşlerimin daha dikkatli olması için karınca misali naçizane bir iki kelam etmek istedim. Allaha emanet olun hayırlı günler dilerim kalın sağlıcakla.