Dün bir haber aldım, belki de önceki gündü bilmiyorum. Adam, üzüntüden ölmüş…
Bir insan bir yere bakıyorsa orada hasret kaldığı bir şeyler vardır.
Bir insan bir insana bakıyorsa orada yaşanmamış bir şeyler vardır. Siz bir insana bakınca ne görürsünüz, mesela; para, mevki, üst baş, etiket…
Başka bir yerde bunlar belki kabullenilir, ama burada – taşrada- bu pek mümkün değil. Görüp görebileceğiniz şeylerin toplamı ağrı- sızıdır.
Gördüklerinizden çıktığınızda elinizde kalan öykünmedir. Çarpılıp bölündüğünüzde ise size kalan yalnızca titrek bir iç çekiş oluverir. Herkes birilerinin üstünde egemen olma telaşında; kendilerinin insan olduklarını unutmuş olmalılar, çünkü şapkamı önüme alıp düşününce başka bir cümleye vardıramadı harfler. İnsan, ancak kendini unutunca gaddar olabilir. Ama taşraların ülkesindeki âdet ve usûl şudur ki, kimse âşığa, yaşlıya, kocakarıya, çoluğa çocuğa, hele ki düşküne tekme vurmaz, ayağını kaydırmaz. Debelendikleri tek bedbaht duygu yaşadıklarının toplamı kadar bir hayata sahip olmalarıdır. İnsan gördüğü ve yaşadığı kadarından ibarettir. Seçilebilecek hayatlar da mümkün olmadığına göre ortada büyük bir terazi sarsıntısı vardır.
Pek çoğumuzun beşeriyet pek azımızın insaniyet gösterebildiği yerde; varoluşuyla yüzleşmediği, ipin ucunu kaçırdığı noktada da Âdemoğlu oluverir. Hem hata yapmak lüksünü oğlu attığı kelimeden almamış mıydı, ikilemliği buradan gelmiyor mu… Tıpkı Sartre' nin çelişik ve tutarsız varoluşçuluğu gibi. Şimdi bu cümleler yanlış anlaşılmasın, sizlere soru sormuyorum, soru işareti de kullanmadım, belki fark etmişsinizdir. Biliyorum ki düşünecek, kendini sorgulayacak epey az âdemoğlu nefes çalışması yapıyor. Bu durumda kime karşı gelmek gerekir, benzerlerimize mi, benzemezlerimize mi…
Zamanı özümseyip onu kendimce üretmeye yeltenmem; özümün egemenliğindendir. Belki düzmece ya da dalavere de denilebilir. Ama baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; fikri belki de zikri. Bir yerlerde unutulan benlik bulunabilmeli, başkasının kaybına yol açmadan. Nihayetinde de gelinen, gidilen yol unutulmamalı.
Şimdi kalemi bırakıp biraz dinleneyim diyorum, bir de bakıyorum ki sandalyenin ayakları kırık…
Dilek Eylem TAŞDEMİR
9411,13%0,46
34,56% 0,25
36,04% -0,51
3000,45% 1,31
5010,37% 1,12
Ağrı
22.11.2024