Doğu Beyazıt çok talihsiz bir yer. Siyasi baskılar, faili meçhul cinayetler, ekonomik ambargolar ilçe için adeta bir kader haline gelmiştir. Doğu Beyazıt'ın bu talihsizliği ta Nuh Tufanından beri devam ediyor. Bir başka ifade, kutsal kitaplara göre Nuh Peygamber de Doğu Beyazıt'ta yaşamıştır. Dolayısıyla İslam ve Musevi inancına göre insanlar ve diğer canlılar Doğu Beyazıt'tan yeryüzüne dağılmışlardır.
O nedenle Doğu Beyazıt, inanç noktasında önemli bir merkez olması gerekirdi. Putperest bir kavim Tufanla yok edilmiş, Hazreti Nuh'u kabullenen inançlı insanlar ise yapılan bir gemi ile tufandan korunarak, Doğu Beyazıt'a geldikten sonra sular çekilmiş, gemi Meşar(Mahşer) Köyünde karaya oturmuştur.
Nuh'un Gemisinde bulunan insanlar ve diğer canlılar, Doğu Beyazıt'tan karaya ayak basmışlardır. Bir başka ifade ile insanlar ve hayvanlar Doğu Beyazıt bölgesinde yeniden çoğalmış, Nuh Peygamber de kavmini uzun süre Doğu Beyazıt'ta yönetmiştir. Bunun başka bir izahı olamaz.
Dolayısıyla putperest kavmi cezalandırılan Nuh peygamber`in öyküsü, Ağrı Dağında sırrını korumakta, çeşitli ülkelere mensup bilim adamlarının, tarihçilerin ve turistlerin ilgisini çekmeye devam etmektedir. Nitekim Meşar (Mahşer) Köyünde tespit edilen Gemi Kalıntısı da Amerikalı bilim adamları tarafından bulunmuştur. Bizimkilerin öyle bir derdi yoktur zaten.
Bu itibarla yabancı bilim adamlarının araştırmaları, Nuh`un gemisi olayını bu noktaya kadar getirmiş, olay adeta bütün dünya tarafından kabullenmiştir. Ne var ki bizim konuya olan yaklaşımımız ise, "Nuh Kuşçulu veya Nuh`un Ankara makarnasından" öteye gitmemiştir.
Dünyanın ünlü dergi ve gazetelerinde yayımlanan fotoğraflara göre gemi Ağrı Dağının doğusundaki Doğubayazıt`ın Üzengili (mahşer) köyünde görülmüştür. Yüksekten bakıldığında bir gemi tabanı bariz bir şekilde görülmekle birlikte, yamaçlarda yapılan deneysel araştırmalarda da bu husus doğrulanmış bulunmaktadır.
Bütün bu görsel ve deneysel tespitlere rağmen yine de hadiseye uydurulmuş bir hikaye gibi bakılmakta, o nedenle Nuh Tufanın Doğu Beyazıt'ta sonlandığı şeklindeki gerçekler Dünyaya yeterince anlatılmamış, tanıtılmamıştır. Oysaki gerek Kuran'da gerekse Tevrat'ta Nuh Tufanından söz edilmekte, suların çekilmesi ile birlikte geminin Ağrı Dağı bölgesinde karaya oturduğu açıkça ifade edilmektedir.
Burada asıl sıkıntı Devletin bu gerçeği yeterince dile getirmemesidir. İlahi bir söylem olmasına rağmen bir güne bir gün Diyanet tarafından da bu mevzu dile getirirlmedi. Bu olanak başka bir devletin elinde olsaydı kim bilir nasıl kullanırlardı. Uzak Doğudaki ülkeler Nuh Tufanını ve Nuh'un Gemisini konu alan müzeler inşa etmek suretiyle dünyanın ilgisini çekmeye devam ederken, bizde ise bu olay yerel bir turizm söylentisinden öteye gitmemiştir.
Bildiğim kadarıyla Ağrı eski milletvekili Hanifi Alır, vekilliği döneminde uzak doğuya giderek Hong Kong'da inşa edilen Nuh'un Gemisini yakından takip etmiş, hatta benzerinin Doğu Beyazıt'ta yapılması için büyük çaba da harcamıştı.
Ağrı eski valisi Sayın Şevket Ekinci olmasaydı Nuh'un Gemisi bu kadar gündemde olmayacaktı. Keza bu hususta yapılan toplantılarda Ağrı eski vali yardımcısı Fikret Kasapoğlu ve Doğu Beyazıt eski kaymakamı Cengiz Gökçe'nin gayretleri sonucunda Nuh'un Gemisinin yeri resmen onaylanmıştır.
Ne yazık ki, Ağrının milletvekilleri, il ve ilçe belediye başkanları il genel meclis üyeleri ile belediye meclis üyelerinin, bölgeye büyük yararlar sağlayacak Nuh'un Gemisi olayını yeterinde gündemde tutmamaları nedeniyle, kamuoyunda işin ciddiyeti tam olarak anlaşılamamıştır.
Binaenaleyh öncelikle bölgede ciddi bir müze çalışması yapılması gerekir. İlçe Kaymakamı Karahan Daştan, her ne kadar kıt imkanlarla bu konuda çabalıyor ise de Turizm Bakanlığı, Ağrı Valiliği, Üniversite ve Özel İdarenin de Nuh'un Gemisi hakkında yatırım ve araştırma yapmaları gerekir.
Binaenaleyh NuhTufanı konusunda yeterli enformasyonun yapılması durumunda Doğu Beyazıt'ın bir inanç merkezine dönüşmesi ve kısa sürede Urfa ve Konya gibi bir konuma gelmesi mümkün olabilir.