Tarih: 27.06.2025 11:23

HAYDI ÇOCUKLAR SONSUZ NURA KOŞUN

Facebook Twitter Linked-in

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz.”

 (Buhârî, Vesâyâ, 9)

 

Çocuklar, Allah in bizlere birer emanetleridirler. Bu emaneti verirken beraberinde bize bazı sorumluklar da yüklemiştir. Bu emanetlere, sahip olarak değil hizmetçi olma sorumluluğu yüklemiştir. Yani bizi bu kıymetli emanetlerin ergenlik çağlarına kadar hizmetçileri kılmıştır.

 

Çünkü dünyaya yeni gelen çocuk, her yönüyle büyüklerin yardımına muhtaçtır. Belli bir yaşa kadar ana babaya bağımlıdır. Dolayısıyla çocuk, kendisine gerekli olan ilginin gösterildiği ölçüde sağlam bir kişilik kazanır.

 

Öyleyse, Allah’ın bu kadar kıymet verdiği bu emanetleri biz de tertemiz olarak fıtratlarını ve ahlaklarını bozucu her türlü etkenlerden muhafaza etmeliyiz.

 

Onları bu zararlı unsurlardan korumak için de küçük yaşlardan itibaren hem dünyaları hem de Ukbeleri için iyi, sağlam bir eğitim vererek, kendisine, ailesine ve topluma faydalı insanlar olarak yetişmelerine gayret göstermeliyiz.

 

Bu nedenle küçük yaşlardan itibaren sağlam bir din ve ahlak eğitimi vermeliyiz. Akabinde ise günlük yaşantılarında lazım olan ve hayatlarını sürdürebilecekleri işler konusunda çağın icaplarına paralel ilim ve meslek eğitimini aldırmalıyız.

 

 Çocuk yetiştirme konusunun bu aşamasında başarılı oluna bilinmesi için öncelikle kendi durumumuzu gözden geçirmemiz gerekir. 

 Önce kendinizi düzeltmeliyiz. Kendini ıslah etmeyen başkasını hiç ıslah edemez. Islah etmeyen İfsat eder hatta iyilik zannıyla yaptığı iyilikler kötülüğe dönüşebilir.

Yani eğitim, öğretim din ve ahlak eğitimi konusunda yeterli değilsek ya da yapmalarını istediğimiz davranışlarının aksini yapıyorsak fayda yerine zarar vermiş oluruz. 

 

Dolaysıyla bu çocukta bir çelişki ve kafa karşılığına yol açacaktır ve bir sonuçta alınmayacaktır. Kısacası onlardan beklediğimiz davranışları öncelikle biz yapalım ki istek ve beklentilerimiz etkili olabilsin. Zira çocuklar istediğiniz gibi değil yetiştirdiğiniz olacaklardır.

 Çünkü çocuklar anne babayı rol model alacaklar ve onlara benzeyecekler.

 

İbn-i Haldun bu gerçeği şöyle formüle eder;

“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.’’

Çünkü Çocuğun yaşadığı ilk çevre ailedir. Aile kişiliğin oluşmasında en önemli çevresel faktördür.

Aile çocuğun ilk sosyal deneyimlerini kazandığı yerdir. Çocukların gelişiminde aile yol gösterici ve kuralları öğretici rol oynar.

 Çocuğun doğru ve yanlışı öğrenmesinde, davranışlarını kontrol etmesinde, ailenin rolü çok büyüktür. 

Sözün özü, Eğer onlara sağlam bir ahlaki eğitim vermezsek, onlara mesai harcamazsak onları pusuda bekleyen ve kötülüklere götürecek zararlı televizyon programları, sokaklar, kötü arkadaşlar ve kötü çevre insafına kalmış olacaklar. Bizim yerimize eğiticiler onlar olacaklar. Çünkü çocuk bembeyaz bir kâğıt gibidir, kâğıtta ilk yazılan yazıyı ne kadar silsen de yine de izi kalır. Yine çocuk boş bir kaset gibidir. Çevresinden ne görürse, ne duyarsa hemen onu kaydedecektir. Rol model de onların ruh dünyasındaki olumsuz figüranlar olacaktır.

 

Peygamber Efendimiz bir hadisinde anne ve babanın çocuklarına bırakacakları en değerli şeyin güzel ahlak olduğunu şöyle ifade eder:

“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir şey bağışlayamaz.” (Tirmizi, Birr, 33) bu hadis aslında çocuğun ahlak eğitiminin önemine dikkat çekmektedir.   

Çocuğun kişiliğinin oluştuğu, şahsiyetinin ve ahlakının geliştiği ilk devre 0-6 yaştır.  Altı yaşa kadar çocuğun karakteri nasılsa, ondan sonraki yaşantısında fazla değişiklik olmaz.

Bu konuda, irfan ehli şöyle demişler:

“Küçükken öğretilen, taş üzerine yazılan gibidir.

Biraz daha büyüyünce öğretilen, kâğıt üzerine yazılan gibidir.

Biraz daha büyüyünce öğretilen, kum üzerine yazılan gibidir.”

 

Bu sözden de anlaşılacağı üzere küçükken öğretilenlerin hafızadan silinmediği hepimizin bildiği bir gerçektir.

 

 

Çocuklar, Allah in bizlere birer büyük ve kıymetli emanetleridirler. Bu emanet aileye bereket, saadet ve mutluluk getirir.

 

 

Çocuk bulunan yuva huzurla dolar neşe ile dolar. Sevinçlerimiz onlarla çoğalır, iyi olduklarında rahat ve huzurlu oluruz. Çalışmamız, çabamız ve yorulmamız onlar içindir. Allah muhafaza kötü yetiştiklerinde ise gündüzlerimiz huzursuz, gecelerimiz uykusuz geçer.

 

 

Çocuğun kişiliğinin oluştuğu, şahsiyetinin ve ahlakının geliştiği ilk devre 0-6 yaşıdır. 

 

İşte çocuğu bu aşamada olan, bilinçli bir ebeveyn, çocuğumu nasıl eğitmeliyim? Nasıl yetiştirmeliyim? Geleceğe nasıl hazırlamalıyım? Diye sürekli düşünür durur. Yetkili veya tecrübeli insanlara başvurur fikir ve tavsiyeler alır.

 

 O aile, Psikoloğa gider ve çocuk eğitimi kaç yaşında nasıl başlamalı?  Diye sorar. 

 

Psikolog çocuğunuz kaç yaşında? Diye sorunca aile,

 

Henüz bir yaşında cevabını verir. Psikolog;

 

 Bir yıl geç kalmışsınız der. 

 

 

Aslında İslam kültüründe çocuk eğitimi daha da geriye götürülür. Ve çocuk eğitimine anne karnında başlanır. 

 

Bu konu ile ilgili bilimsel bir araştırmada hamile bir anneye sürekli Kur’an dinletilir, çocuk doğup büyüdüğünde kendi yaşındakilerden daha erken Kur’an-ı öğrenir. 

 

Yine helal ile beslenme ile haram ile beslenmelerin de çocuk üzerinde çok büyük izleri oluşturduğunu tespit edilir. Dinimizde bu konu üzerinde hassasiyetle durmaktadır. 

 

 

Bu perspektifte baktığımızda, çocuklarımız, her şeyden yani, ticaretimizden, siyasetimizden ve dünya meşgalelerimizden daha önemli olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkar

 

Onları iyi birer insan olarak yetiştirmek hem bir kulluk görevi ve hem de toplumsal birer sorumluluktur. 

 

Zaten Cenabı Hak, İslâm fıtratı üzere doğan çocukların bu safiyetini koruma vazifesi anne ve babaya yüklenmiştir. Ailenin neşesi, toplumun bekası, yarınların ümidi olan çocukların terbiyesi, hususî bir ihtimamı gerektirmektedir. 

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz.” (Buhârî, Vesâyâ, 9)

 Hadis-i şerifiyle bu gerçeği ifade eden Efendimiz, çocuklarına karşı sevgi ve şefkatle davranmak suretiyle onlara düşkün olan hanımları methetmiştir. (Buhârî, Nikâh, 12)

 

 

Öyle ise, Okulların tatile girdiği bu günlerde anne ve babalara önemli bir görev daha düşmektedir:

 Çocuğuna Allah’ ın Kitabını (Kur?an-ı Kerimi) öğretmek.

İlk emir ve ilk ayeti oku (ikra) olan bir ilahi kitabın bu emri karşısında çocuğunun ilk öğrenmesi gereken bilgi bu ilahi kitaptan başka ne olabilir ki?

 Bu nedenle, İslam, fıtratı üzere doğan çocuğumuza öğretmemiz gereken ilk bilgi Allah sevgisi, Kur’an, Sünnet bilgisi ve sahih İslam akidesidir.

 

 

Kısa bir dinlenmeden sonra çocuklarımızı mutlaka Kur’an öğrenmesi, din ve ahlak konusunda ki eğitimi için teşvik etme yönünde çaba göstermeliyiz. Çocuklarımıza Kur’anı ve temel dini bilgileri öğretelim ki arkamızdan Fatiha okuyacak birileri olsun.

 

 

Ayrıca; zamanında görevini yapmayan anne ve baba, hesap gününde;

 

Ey anne-baba bana neden gerçekleri öğretmedin, şu anda halim ne olacak? Diye yakamıza yapıştıklarında, onlara verilecek hiçbir cevabımız olmayacak.

 

 Öyle ise fırsat eldeyken görevimizi yapalım. Hayırlı evlat yetiştiren anne ve babanın amel defteri de kapanmaz. O evlat hayırlı işler yaptıkça ebeveyne de bir misli sevap yazılır.(Tabii ki tersi de öyle).

 

 Kısacası çocuklarımız hem Cennetimize ve hem de Cehennemimize vesile olabilirler. Onun anahtarı da elimizde. 

 

Yazıyı Bir kaç hadis ile bitirelim: 

 

"Kişinin çocuğuna; Kur`an-ı kerimden bir ayet öğretmesi onun için; gündüzü oruçla, gecesi namazla geçen bin senenin ibadetinden daha hayırlıdır. O, yine fakir ve miskinlere bin dinar tasaduk etmekten daha hayırlıdır." 

 

"Çocuğuna Kur`an-ı kerimi öğreten ve onunla amel eden kimseye, ışığı; güneşin dünya evlerindeki ışığından daha fazla olan bir taç giydirilir. Çocuğuna ise daha fazla ihsanda bulunulur. "Çocuklarına; Kur`an-ı kerimi, dini edepleri ve farzları öğretmeyen insanların çocuklarının vay haline! Onlar, cahil olarak yetişirler. Ben, onların babalarından beriyim [uzağım.]" 

 

Resul-i Ekrem (s.a.a) bir gün şöyle buyurdu: "Yazıklar olsun ahır zaman babalarına!" 

 

Bunun üzerine ashap sordu: 

 

"Yoksa müşrik mi olacaklar?" Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurdu: 

 

"Hayır, Müslüman kalacaklar; ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları dünya malı kazanmaya sevk edeceklerdir. İşte ben böyle babalardan uzağım; onlar da benden uzaktırlar." 

 

Selam ve duyla

 

SEYİTHAN KAYA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —