Psikolojide iki etken vardır. Genleşme ile sıkışma. Darlık ile bolluk. Her şeyde eksi ve artı olduğu gibi, psikolojide de iki zıt kutup vardır. Bu iki zıt kutup, düşünsellikten fizikselliğe kadar kendilerini çeşitli şekillerde etkinleştirirler.
Bir sünger düşünelim, onu elimizle baskılayıp tekrar bırakalım. Baskılarken çıkardığı ses ile bırakırken çıkardığı ses aynıdır. İki ses arasında sebep farkı vardır. Biri genleşmenin sesi diğeri sıkışmanın sesi. Bu uygulama, ağlamak ile gülmeye bir örnektir.
Bir bebek dünyaya geldiğinde, ana karnındaki rahatı bozulduğu için baskılanmaya maruz kalır. Yani dışarısı içeriye göre eksi vaziyette kalmaktadır.
Buna baskılanma da denilebilir. Bebeğin çıkardığı ses, baskılanışın sesidir. Buna ağlayış diyoruz. Bütünleşik olduğu rahat yuvadan/rahimden kopmanın sesi. Aynen bir yetişkinin bütünleşik olduğu bir mal yada insanı kaybetmede çıkardığı ses gibi. Bebek aynı şeyi fiziki olarak yaşarken, yetişkin bunu psikolojik olarak yaşar.
Ağlayışın düşünsel boyutunda da aynı sebep vardır. Bir baskılanış hatırda canlandığında aynı etkiyi yapar. Kendisinde yada başkasında olmuş bir baskılanış olabilir fark etmez. Psikolojik boyutta kaybediş, küçümseniş, aşağılanış ve onur kırıklığı gibi çeşitli baskılanış halleri vardır. Bir şeye hayalden bütünleştikten sonra, somut olarak ayrı kalış da bir baskılanıştır. Bu baskılanışın sesi de yine aynı ses olur. Aynen bebeğin bütünleşik olduğu rahimden koptuğu an gibidir. Ulaşılmayacak bir şeylerin arzusunda olmakda bir baskılanıştır. Bu baskılanış, kişiye nahoş yada muhasebesiz işler yaptırır.
Hayalen bütünleşik olma durumu artı'dır. Bütünleşik olma arzusundayken ayrı oluş fark edildiği an, artı'dan eksiye geçiş anı'dır.
Beyazdan siyaha doğru geçerken aradaki mesafeyi milyonlarca ton farkı ile geçebiliriz. Yani her eksi hal, ağlama olmazsa bile ağlamaya doğru giden bir ton farkıdır. Bu ton farklarını soğukluk, yüz ekşime, hüzünlenme, üzülme büzülme ve sitem gibi isimlerle beyan ederiz. Baskılanışın her bir derecesine göre bir vaziyet türü vardır. Ortak nokta baskılanıştır. Yani eksi.
Çocuğun, yetişkinin, yaşlının yada farklı kültür biçimlerinin eksi ve artıları aynı olmayabilir fakat, ortak etki noktaları hep aynıdır. Baskıdır.
Baskı görsel, duysal, dokunsal ve düşünsel boyutlarla ve çeşitli derecelerle icraatta bulunabilir. Çıkardığı ses ise, ister konuşma biçimi olsun, ister bağırış haykırış olsun, ister şiir olsun. İster fiziki bir hareket olsun, sonuçta bir şeyi temsil eder. Ağlayışı. Yani baskılanışı. Toplamda kısaca AĞLAMAK BASKILANMAKTIR sonucuna varıyoruz.
GÜLMEK NEDİR?
Gülmek, baskılanışın bırakılmasıdır. Yani tersine dönüş olarak daralmanın genlenişi.. Bir bebek yukarı doğru zıplatıldığında, baskılanır. Sonra tutulduğunda ise, baskı bırakılmış olur. Fırlatırken rahimden kopuş gibi elde olma güveninden kopuş yaşar. Bu kopuş ona bir derece şok, korku ve endişe verir. Yani baskı ve daralış verir. Tekrar ele gelip güvene geçtiğinde ise, genleşme olur. Yani güvene kavuşup rahatlama genlenişi. Bu genleşmeden gelen ses'e gülmek diyoruz. Yaşamımız bu örneğe benzer haller ile doludur. Her olayın bir baskısal yönü birde o baskının bertaraflık yönü vardır. Biriken baskısalık haller bertafalığa uğramaz ise, kişi psikolojik çöküntü yaşar. Özür dilemek bu yüzden vardır.
Bir insan yere düştüğünde, onu izleyen kişi eğer ondan herhangi bir şekilde baskı yaşadıysa, düşme olayı izleyene genleşme verir. Çünkü düşme olayı, bir şekilde baskının kalkmasını temsil eder. Bu temsiliyatın verdiği genleşme etkiside aynı sesin çıkmasına sebep olur. Yani gülmeye.
Çekinsel olarak insanlara yaklaşım içinde olan biri, hiç tanımadığı birinin de yere düşmesine güler. Çünkü o çekinsellik, kurgusal bir baskısallık halidir. Yada tanımadığı kişiye, çevresindeki çekişip rahatını kaçıranlarada aynı psikoloji ile baktığı için, onunda yere düşmesinden genleniş duyar.
Bir yetkili konuşma yaparken, küçük ve basit bir espirisine yada dil sürçmesine kahkahayla gülünüyor. Halbuki ondan daha pek bir espiriyi başka biri yapsa, hiç umursanmyada bilinir. Neden? Çünkü: yetkiliyi dinleme zorunluluğu bir baskılanıştır. O yetkili gibi konuşamama durumu varsa bir baskılanıştır. Konuşulanı anlama çabası bir baskılanıştr. Üzerinde bir yetki his etmek bir baskılaniştır. O yüzden, küçük bir şaka, bu baskılanışları öteleyen bir durum olduğu için genleşme verir. Yani kahkaha verir. Sıkıca bağlanmış birini çözmek gibi bir durum söz konusu.
Bir tiyatrocu, seyirciyi güldürmek için hayattaki baskısal vaziyetleri kullanır. Yaptığı gösteriler, baskısal vaziyetlere yaptığı müdahaledir. O yüzden seyircinin baskısalık vaziyetlerinden çok iyi haberdar olması gerekir.
Bir filim izlendiğinde, bir sahneye biri gülerken bir diğeri ise aynı sahneye hüzünlenebilir. Arada bakış farkı vardır. Biri sadece temsil edilen baskının temsili bertaraflığına bakar, diğeri ise, sahneden yola çıkıp, senaristin duygu ve düşüncesine kadar giderek orada yaşanmış zorluğa bakar.
Baskı ile genleşme arasındaki süre farkı duruma göre değişebilir. Bir baskının genlenişi yıllar sürebilir. İntikam işi buna delildir.
Kendi kendine gülen biri, kendisindeki baskısallıkları hayal ve kurgularla öteler. Yada daha önce ötelenmiş baskıları yeniden hatırlar. Yada kurguyla baskı üretip tekrar kurguyla öteleme yaşar.
Dürt'en sebepler farklı olsada, dürtülen mekanizma aynıdır. Yaşam koşulları, yaşayanlar üzerinde çeşitli şekillerde baskı uygular. Mekanizma denilen ortak nokta, basıncı his eden bünyedir. Herhangi bir sebepten basınç duymak ve herhangi bir sebepten basınçtan kurtlumak, daralıp genişleme metodudur. Örnek: "esnafın yüzü güldü" sözü, bir süredir esnafın sıkıntıda oluşunu ima eder. Yani baskılanıştan daralmanın genleşimini ifade eder. Bu metod, fiziksel ve düşünsel olmaktan öte, psikolojik refleksle de mümkündür. O yüzden bir bebeğin yada bir zeka özürlüsünün de gülmesi mümkündür. Çünkü canlı olmak demek, her canlının kendine göre bir daralıp genleşmesinin olması demektir. Hayvan yavruları karınları doyduğunda oynaşmaya başlıyorlar. Yani darlıktan bolluğa geçişi beyan ediyorlar. Açlık baskısından tokluk genlenişine geçişin rahatını yaşıyorlar. Yani insanın gülmesine denk gelen bir olaydır. Her canlının kendine göre bir baskılanış ve genleniş durumu vardır. Belirti şekilleri farklıda kanun aynıdır. Su içmek gibi.
Konuşma, gülme ve ağlama tahrikatları, diğer bağırma, sinirlenme, cinsellik, kavga, vb. Tahriklerine göre daha genel ve daha süreklidir. Her yaş gurubu ve her vaziyette olabilen çeşitli tahrikler, çeşitili sonuçlar vermektedir. Sebep sonuç ilişkisinin yaşamdaki izleri yani.
GÜLMENİN BASKI GENLENİŞİ OLUP OLMADIĞINA DAİR ŞÖYLE BİR DENEY YAPILABİLİR:
etrafına yada ailesine etkisi olan bir kişiyi, 20-30 kişilik bir topluluk önüne çıkarılsın. Bu topluluk, onu tanımayan ve ilk defa gören bir topluluk olsun. İçinde onu tanıyan ve ondan baskı duyan yada etkisi altında olan sadece bir kaç kişi olsun. Ondan topluluğu güldürmesi istensin. Sonra topluluğun gülme durumu incelensin. Onu tanıyanların gülüşü daha fazla ise, baskı tezine delil-belge olacaktır.
Diğerlerin gülüşü de başkalarından duyulan baskıların onun şahsından kendilerine yansıması olacaktır. Katılımcı seyirciler, deneyden habersiz şekilde ve herhangi bir sorunla boğuşuk vaziyette olmamaları gerekir.
İKİNCİ DENEY: bir şeye gülündüğü zaman, o şey güldürme amaçlı olarak tekrar edilsin.
Her tekrarda gülüş oranı düşecektir. Çünkü baskı kalktıkça genleşme tamamlanmaya doğru gider. Tekrar güldürmek için başka bir baskının kullanılması gerekir.
ÜÇÜNCÜ DENEY: biri sahneye çıkıp sihirbaz olmadığını ancak sihirbazların yaptıklarını denemek istediğini söyleyip denesin. Denerken başarısızca tökezlesin.
Aynı kişi başka bir zamanda yine aynı kişilerin önüne tanınmayacak şekilde sahneye çıksın. Bu sefer kendini iyi bir sihirbaz olarak tanıtsın ve başlamadan önce bir süre kendisini abartarak övsün. Ondan sonra, daha önce yaptığı başarısız deneyi aynı şekilde başarısızca tekrar etsin.
Seyircinin iki sahneye yönelik gülüş oranları incelensin. İkinci sahnenin gülme oranı yüksek olursa, baskı tezine delil olacaktır. Çünkü sunumcu, seyirciyi önce beklentiye koymuştur. Yani baskılamıştır. Tökezlemesi ise bu baskının kalkışı olmuştur. Ortaya baskılanışın genlenişi, gülme olarak çıkar.
Sürekli kahkaha atan kişi, bünyesi hassas olduğundan, insanlardan ve olaylardan çabuk baskılanış duyduğu için o baskılanışı, kendi içinde küçük bir dalga geçiş ve dokunuş ile bertaraf etmektedir. Komediyen kişi, aslen baskı bertarafçı kişidir. Eğerki bir toplumu güldürmek isterseniz, o toplumun o esnada birbirlerine karşı olması gereken bazı kuralların baskısında olduğunu net olarak görüp, o baskıya herhangi bir şekilde dokunmanız gerekir.
Hepimiz aynı şekilde hemen herşeyden durumumuza göre çeşitli ölçülerde baskılanış duyarız. Bu durum, yaşam için gerekli olan etki tepki olayıdır. En başlıca gereklili olan etki tepki konuşmadır. Çeşitli etkileşimler, kişinin durumuna göre onda çeşitli tepkileşime dönüşür. Hal vaziyetlerimiz, bu etkileşimlerden kaynaklı tepkileşimlerin dışa vurumudur. Vücudumuzun fiziken alışverişte olduğu gibi, psikolojik boyutumuzda alış veriştedir.
Sanat ve bilim işleride alımlardan dönüşen verimlerdir. Her çeşit kişi alımlarını, kendi yapı şekline ve içinde olduğu koşullara göre bir şeye dönüştürerek verir.
NOT: SAYIN OKUR, BİR ZAMANLAR GÜLEMEDİĞİM
bazı olayara başkasının güldüğünü görünce, gülmenin nedenleri üzerinde derince düşünmeye başlayıp yukarda beyan edilen sonuçlara varmıştım. Bir olaya bakış açısının, kişinin ilgi-bilgi-bünye ve kapasitesine göre değiştiğini ve bu her bir değişik bakışın, olayları farklı psikolojik etkileşimle karşıladıklarına tanık oldum. Gülmenin kaynağına vardıktan sonra, internette bilim insanlarının gülmenin kaynağına henüz ulaşamadıklarını öğrendim.
Bu ve benzer tespitlerimi sosyal medyanın çeşitli yorum kısımlarında da yazıyordum. Nezir Çelik bey ile tanıştıktan sonra şu anda gazetede yazıyorum.
Bu tespit, daha önce çözülmemiş bir bilinmeyen olarak, hakikatler zincirinde bir halka olup, bilim çemberinin genişlemesine katkı olarak bilimde yerini alması umulur.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55
Ağrı
22.11.2024