Doğubayazıt Gazetesi Haber
Şair Yazar Göknur Oral´ın kitabı olan ?ÖMR-Ü NAR? artık kitapçılarda yerini aldı. Kitap hakkında bilgiler veren Göknur Oral kısaca şöyle kitabını tanıttı?
?Daha önce Filinta yayınları adı altında piyasaya çıkan ilk çalışmam olan Ömr-Ü Nâr kitabım, #EğitimYayınEvinin tescilli markası olan #SalonYayınlarının İtinayla gerçekleştirilen çalışmaların neticesinde bu ay itibariyle,
*Daha farklı,
*Genişletilmiş
*İçeriğini yansıtan farklı bir kapak tasarımıyla yeniden tüm kitapçı&DR´lerin raflarında olacak ...? dedi.
Şair Yazar Göknur Oral´ın kitabı olan ?ÖMR-Ü NAR? kitabında bir alıntı yaparak siz okuyucularımızla paylaşmayı uygun gördük.
Kendisine başarılar diler. Yolu açık olsun?
Adar´ın gönlündeki Berfin´in aşkını anlamak hangi zorluğu dinlerdi ki ?
Aşktan hakikate,hayalden gerçeğe uzanan bir sevdaydı yer gök´ü inleten âhlar...
Öyle ki hâlâ gönüllerimizi feth eden bir aşktı Ararat´ın gölgesinde beliren ve karanlık gecenin aydınlık ayı gibi parıldayan keşiş bahçesi..
Ve aşkı yaşamak ;
Yörede adı nam salmış beyler hanın oğlunun gönlünü yoksul,cılız,mazlum bir çobanın kızına kaptırdığı aşkın yuvasıydı o kubbe.
Daha doğmadan dilek ağaçlarının filizlenmesiyle birbirlerine yazılmıştı
Ancak aşka gölge düşürenler imkansızlığı haykırınca yürekleri yakan bir imtihan başlamıştı oysa yazılan kader değişir miydi ? hiç hesap edilmemişti.
İşte kader çizgisi bu ya ;
Adar civarın yakın beldesi olan zengezur köyüne gezmeye çıkar ve orada halk tarafından dengbejler eşliğinde karşılanıp keşişe misafir edilir. bu durum hoşuna gitmiş olsa gerek ki beldeyi bir başka sever öyle ki bir kaç günün sonunda sarayına dönmüştür dönmesine ancak gönlü hep oralardadır.Günlerce düşünür Beyazıt kalesinden kuş bakışıyla gördüğü Keşiş bahçesine yeniden gitmek ister yola koyulmak için hazırlanır ama oda ne ? İshakpaşa sarayının yanında koyunları sürüyen Berfin´i görür.hemen yanına gider yaklaştıkça yüreği cehennem ateşi gibi alev alev olur çünkü daha önce rüyasında Berfin´i bir dağın zirvesinde elinden şerbetlenmiş karı yediğini görmüştür.
Titreyen kalbine söz geçiremeyip Berfin´i kendine doğru çeker ,göz göze gelir ve ardından
gönlünü konuşturur ´´Söyle ay parçası, sen hangi bahçenin kardelenisin ´´
Bunun üzerine Berfin mahcup bir edayla ´´biçare bir çobanın kızıyım Azat eyleyin beni ! ´´ der demesine Adar´ın gönlü razı olur mu bırakmaya ?
´´Gönül bahçemin kardelenini bulmuşum.Nasıl salıvereyim ´´ diye tekrar gönlünü konuşturur
Berfin ise söylenen sözlerden adeta sarhoş olurcasına bedenini sıkı sıkıya saran kollar arasında kendinden geçer.
Ve öyle ki artık içlerine düşen bu ilk kıvılcım ikisi içinde bir yanış başlatır.
Yüreklerinin ta derinliklerinde kor ateş gibi yanan aşk sancısıyla kıvranırken günlerce yemeden içmeden kesilip hasta düşerler hele ki geceleri her yanları bir fırtına gibi esip gürler ve buram buram hasret tüter yürekleri öyle ki Adar artık dayanamaz nereye savrulacağını bilemeden yollara revan olur birde bakar ki yüreğinin bir köşesinde yer edinen keşiş bahçesinde.adım adım ilerler sonra bir ağacın gölgesinde oturur
´´Ah narına yandığım nerdesin ? diye âhlana dursun bir an nutku tutulur nefesi kesilir ve hızlı bir ritimle kalbi çarpar çünkü karşısında Berfin vardır hemen ayağa kalkar ´´ Ey gönül bahçemin kardeleni hoşgeldin ´´ der. berfinin elinden tutar ve ardından devam eder ´´aklımı başımdan aldın derdime ne çare ? söyle ne edem sen olmayınca ...
Adar gönlündekileri diline dökerde Berfin suskunluğunu bozmaz mı ?
´´ Bilirim derdin yüreğine ağır gelir lakin bilesin benimde senden kalır yanım yok asıl sen söyle ne edem sen olmayınca...
Sevdaları böyle vuku bulurken, keşiş bahçesinde yaşananlar yürek inkılabının fitilini ateşleyecek küllerle gönlü yeni baştan yakmaya başlar.
Ah şu aşk ! Ah ki ne ah ...Kalbe fısıldanan sevgi sözcükleri yürekleri birbirlerine mühürlemez miydi ? aylara süre gelen aşk gizliliğini korurken Adar daha fazla sevdasını gizlemek istemez yörede geleneklere göre evlilik çağına yaklaşan yada aşık olan gençler gibi bunu ailesine hissettirmek için ´´pilava kaşık bırakmalar,türlü türlü adetleri yerine getirir.
tabi bunun üzerine, Hanlar hanı babası hanımını çağırıp oğluna layık bir gelin adayı bulmasını söyler, hatta bir kaç görücülüğe çıkılır fakat Adara kimseyi kabul ettiremez bu yüzden hemen başka civara haber salarlar salmasına ama günden güne eriyen oğullarının asıl derdini halen anlayamazlar zaten dil konuşmayınca gönül suskunluğunu kim bilebilir.bu uğraşlardan sonra Adar aşık olduğu birinin yüreğindeki varlığını anlatmak için ´´Ah minel Aşk ´´ motifini tabelaya yazdırıp avluya asar .. ve böylelikle gönül kime vurgun anlaşılır ancak Han oğluna bir çoban kızını gelin diye almaya yanaşmaz.Adarı belli bir süre oyalar öte yandan çobanı çağırtır durumu izah eder. zavallı çoban, kızının bir bey oğluna gönlünü kaptırdığına yanarken hanın niyeti ise başkadır. çobanı iyice küçük düşürerek bu izdivacın mümkün olamayacağını hissettirir.
oysa bu aşk öyle bir lutuftur ki kimse göremez öyle ki bu aşka kabulleniş yeni aşklara köprü olacaktır
Ancak çoban handan işittiklerinden sonra kızının mutluluğu için evini barkını toplayıp yaman ellere gitmeye karar verir .Adar ise olanlardan habersiz Berfine kavuşmayı beklerken tesadüfen öğrenir Berfinin diyardan uçtuğunu.
Aylarca yıllarca arar aşkından bir derbeder olur bulamadıkça vurur kendini yollara.. halini soranlara sadece Kardelen der Tabi kimse anlamaz adarı bir deli divanedir deyip gülüp geçerler
Zaten gören başka bir anlam veremez
Peki Adar böyle yanarken berfin nicedir ?
Güzelliğinden hiç eseri kalmamış ömrüyle kapanır odasına.ne bir ses ne de bir tepkisi vardır öyle sessizliğine gömülü içinde yaşar acısını
Kimi zaman kabuslarla uyanır adara kavuşamadığı için kimi zaman hülyalara dalar Adarı hayal eder
Böyle kavuşamamanın yarattığı cehennemde kavrulurken sevdalılar dua dua inler olurlar
Ve bir gün duanın kabul olma zamanıdır
Ham olan yanmıştır yanan pişmiştir
Aşka giden yolu bulan yüreklere müjde vardır Yaradandan
ikisi de aynı gün bir sesten irkilir uyanır uyanmaz yollara revan olur gittikçe yüreklerde bir ateş fitillenir yol kısalır
Ve günlerce kat edilen yolların ardında kendilerini yeniden keşiş bahçesinde bulurlar ikisi de şaşkındır bir an duraksar etraflarına bakar ve nasıl geldiklerini anlayamaz olurlar
Zaten artık anlamakta istemezler çünkü yürek yansıması karşılarında olur büyük bir hasretin pençesinde kavuşma anı gelmiştir Yaradana şükür eder gönüller
Sonra çözülür diller
´´Gönül bahçemin yeşerip solmayan kardeleni aşkından derbeder oldum nerelerdeydin ?
-bedenim yoktu ruhumla yüreğindeydim
Ve ikiside hep bir ağızdan lakin aşka yanmak rabbe yanmaktı
Öyle ki yürekte rabbin ,ruh rabbin, gönül rabbin çünkü aşkın varlığı Rabbe giden yoldu
Rabbim için sevdim sevildim
Kavuşmaya da ,Kavuşmama ya da Amenna !
Şimdi sormak gerek ,´´ hangi gölge engel olmaya yetmişti ki ; Rabbin yazdığı aşkı değiştirmeye... ?
İşte Aşkın başladığı yerde yine aşk doğmuştu.