SEVDİKÇE İNSANLAŞIYORUZ
Sesinin şenliğinde durdum
Durdum baktım doğanın sesine
Hüzün besteleyen sesimden utandım
Yabancıydım kendi sesime
Yabancıydık ellerimize
Derinleşen sığlıklar içre
Tarazlanmış dürtüler palazlanıyor
Yorgun bedenlerimizde yılgın duygular
Geçiyoruz insan enkazlarının düş ölülerinin üstünden
Kısırdöngülerimizin sarmalında
Hızın çekiminde yaşam
Kısaldıkça mesafeler
Biz uzaklaştık bizden
Dingin değil soluk alışımız
Sevgi buharlaşıyor et çürüyor göz nemleniyor
Sesinin yankısıyım
Doğanın sessizliğinde
Her şey olması gerektiği gibi
Ne hızlı ne yavaş
Ve de kendiliğinden
Her şey akıyor ve değişiyor
Ben sana aktıkça
Sevdikçe insanlaşıyoruz
İnsanlaştıkça uygarlaşıyoruz
HÜLYA KÖKSAL
........................................................................
GÜNEŞİ KUCAKLAYALIM
Gölgeler geçer
Alacalı akıllardan
Pencerelerden
Sokaklardan
Göze korku
Bilnce soru bırkarak
Kırılmış çocuk
Oyuncağı kırılmış
Biçmiş ömrünü yaprağın güz
Çocuk güz biraz
Biraz düşüş
Kalkış biraz
Ağlamalar daraltır yeryüzünü
Ananın gördüğü göreceği gökyüzü dardır
Yenilgilerinden yengiler yaratamaz baba
Bozgunlarında yılgınlık
Akvaryumda balık gibidirler
Tutsaktırlar kendi içlerine
Beklesin yapraklar
Düş beklemez
Gölgeler de değişir ve sonludur
Güneşe dönük yüzler
Gölgeleri görmez
HÜLYA KÖKSAL
........................................................................
KADIN CANDAŞTIR
I
Ağzında acımtırak sözcüklerle
Simsiyah gülüyor kadın
Suskuları yüreğinde göllenmiş
Umutsuz günlerine tutuklu
Şeylerden daha değersiz kılınan ömrünün failleri
Körükler şiddetin ateşini durmadan
İnançlarıyla dogmalarıyla sistemleriyle
II
Asi bir sudur kadın
Okyanus düşleri kurarken
Duru bir gökyüzüdür
Acılarından bilgelik akarken
Yanık bir türküdür
Sevdalara yazgılı
Dönüşü olmayan ışıksız yollarda
Dirimin izini sürer
Umudu emzirirken
III
Turnalara türküler yakan kadın
Yaşadıklarının ve yaşayamadıklarının bileşkesini
Zamanın süzgecinden geçirerek
Yıkılmaz umudunun burçlarına düşlerini dikip
Uzun inciten yalnızlıklar boyunca
Karanlığına yıldızlar biçti
Dolgun bir gülümsemeyle günü karşılayıp her sabah
Ömrünün içinde ve dışında uzun yolculuklara çıktı
Basit sözcüklerle kekeme konuşan ve
Her şeyi bilen her şeyi kolayca unutan kalabalıklara inat
Yeni sözcüklerle yeni tümceler kurdu zamanı aşan
Sesinin renginde yüreği tonunda dirençli kararlılığıyla
Kızıl bir ata binerek güneşi getirdi yeni bir kimlikle
Varoluşunun nedenini kendisi kılarak
IV
Suskunun ustası kadın
Çağların demlediği korkularını silkeleyip
Yarım kalmış bir yaşamı soyunarak
En güzel türkülerini söyledi
HÜLYA KÖKSAL
SESİMİ SESİNE YASLASAM
Sesimi sesine yaslasam
Bir kırlangıç havalansa
Gelip konsa ellerine
Özlemin yanık kokusu tenimde
Delici yalnızlığıma yoldaştır düşün
Irak rüzgârlar getirir sessizce kokunu
Dağ çiçeklerinin yabanıllığını taşıyan
Gözlerimle dokunurum sana
Yüreğine sürgünüm
Demlenir yavaşça sevdam
Düşlerimin hasat mevsimindeyim
Topluyorum üzüm gözlerinin ışığını
Gülüşün sevincim
Ağzımda bir yanardağ
Seni fırtınaların içinde buldum
Fırtınalarınla sevdim
Yüreğim ağzımda bekliyorum
Ansızın çıkıp gelirsin diye
Sensiz sevdanın ipiyle aşka varılmıyor
HÜLYA KÖKSAL