Fırat Beyazıt ÇELİK
Evet evlerimiz eskiden kerpiçtendi, içi mutluluk ve huzur doluydu. Kilerde duman altında tandır yakılırdı, Analarımız, ablalarımız, bacılarımız, tandırın o sıcacık yakıcı ateşinin duvarlarına ekmek vurup, akşam ki, soframıza ya da ne bileyim, gecenin bir zamanına ekmek yetiştirirdiler.
Bizim evlerimiz kerpiçtendi, mutluyduk, huzurluyduk, bir komşumuzun evinde ekmeği eksik olsaydı, gelirlerdi, anam yolladı, "evimize ekmek yolla" memnuniyetlen bu istek karşılanırdı.
Şimdi kerpiç evler yıkıldı, yerine başı boş binalar yer aldı. Bu başı boş binalarda ne komşu komşuyu tanıyor, ne de o sıcak tanıdır ekmeğini hiç kimse bir biri ile paylaşamıyor.
Gazetemizin sahibi sevgili kardeşim Nezir Çelik bazen anlamlı sözlere imza atar. Bu evimiz kerpiçtendir diye bir kaç satırı olmuştu?
Düşünüyorum da, evlilikler zamanla alışkanlığa dönüşüyor galiba. Her göz bir başka tende yaşıyor bakınıyor hayata ve bir başkasında yaşamak istercesine tutunuyor yaşamaya.
Dış dünyayı hapsetmiş gibiyiz içimize, yabancıyız kendi gerçeklerimize. Sözcüklerin kandırıldığı şaşkınlık var yüzlerimizde ve biliyorum ki, hepimiz içimizde varlığını duyduğumuz sese kulak veriyoruz...
Sığırcık kuşunu görmeyen çocuklar gibi, şaşkın, şaşkın karanlığa saplanmış, kerpiç evlerin oluşturduğu köylere, kasabalara, bakındığında, kalbimde sürekli tanımadığım ve bana uzak olan köy köy çocuklarının bakışını fark ediyorum...
Kendi halinde, küçük güçsüz kuşlar gibi, hayat hakkında hiç bir şey bilmiyorlar. Yaşamları boyunca gördükleri sade köyün kırsal yamaçları, şehir denen metaforun nasıl bir hayatla üslendiğini bile hayal edemeyecek kadar asiler?
Gözlerinde kuşku ve şüphe yerleşmiş, kendi benliklerine yakın gibi duran anne ve babalarına bile uzak yaşıyorlar. Kitap sayfası açılmayan evler onlar, masalların okunmadığı kerpiç evler...
Biliyorum o evlerin hiç birinde, başka bir elin özenerek yaptığı renga, renk mutfak dolapları yok. Bir kaç tahta parçasının duvara tutturduğu basit bir raf ile tabak, çanakların gelişi güzel dizildiği evler onlar.
Burada göreceğiniz tek bir şey vardır, o da toprak sıvalı duvara kalın bir çivi ile tutturulmuş siyah, beyaz bir resmin size baktığıdır. Anne kendi elleri ile diktiği basma pazen bir kumaş entari giyinmiştir, ve ayaklarını kapattığı yırtık çorabı ile orada öylece garip ve anlaşılmayan bir bakışla bakar ve baba esmer uzun boyuyla, siyah şalvarıyla, geniş yakalı, rengi solmuş gömleğiyle, el örtmesi ve plastik bir kovada çitilenmekten küçülmüş garip kazağıyla, kendinden emin bir bakışla oradadır.Tam karşımızda hüzünlü gözleri ile size bakıyor.
Esmer dilli konuşuluyor bu kerpiç evlerde, Dengbejler kılam söyler, analarımız,ablalarımız ağıt yakar. Büyüklerimiz Dengbejleri dinlerken vurur hızla tespihin tanelerine?
Dünya yazarlarının kerpiç evlerde olması gereklimidir?, hayır tabi ki, benim anlatmak istediğim sadeliğin ve ürkekliğin çocukların yaşamına verdiği garip evlerdir. Tanımadığım bir yatakta uyanmaları, yıllar sonra pişmanlık duydukları bir evliliği garip mutsuzluğunda bir ömür yaşamaları...
Bence merak etmeniz, kerpiç evlerde büyüyen çocuklarının yaşama nasıl baktığını, ve kerpiç evlerde büyüyen çocuklarını yapmış oldukları evliliklerin zamanla nasıl alışkanlığa dönüştüğünü.
Bizim evlerimiz eskiden kerpiçtendi, huzurlu ve mutluyduk. Kerpiç evin önünde misket oynar,topaç yuvarlardık.Ama huzurlu ve mutluyduk.Yoksulluğun inadına ayağımızda ki, yamalı kara lastik ile mutluyduk...
Ressam-Heykeltıraş Nizamettin (Siyarbend) Kaya, bana Doğubayazıt´ın kerpiçten evlerinin resmini çizebilirmisin..?..
Hüseyin Turan, Serhat Çarnewa, Yunus Agıri, Mustafa Baran bize bu kerpiç evleri anlatacak bir uzun havanız varmıdır...?
SONUÇ İTİBARİYLE ŞİİRLİ BİR KAÇ KELAM?
KERPİÇ EVLER
Toprağın yüzünde bir kıpırtı,
Bir telaş...
Kerpiç kesiyor iki kişi,
Temeli de kazıyorlar,
Yavaş yavaş.
Çamur kardılar önce,
Toprak,saman ve suyla.
Sakız çiğner gibi çiğnediler,
Ayaklarıyla.
Teskereyle taşındı çamur,
Döküldü tahta kalıplara,
Arka arkaya...
Kurudukça çevrildi,
Devrildi kerpiçler,
Sıradan sıraya...
Taşlar düzülüp,temellere konuldu.
Taş temel ayağı oldu evin,
Toprağa basmaya...
Toprak üzerinde,
Çıkıldı temelleri,
Topraktan evlerinin.
Daha ilk kazma vurulup,
İlk taş konurken,perdelerini çekiyordu
Kınalı eller,
Pencerelerinin ...
Toprak sıva,kireç badana,
Habalar,yolluklar kilimler...
Evlere sardı sıcaklık,
Dumanı tüttü bacaların,
Geceyi doldurdu ninniler...
Ah o geceler...
Telaşlı gündüzler...
Çıkanlar, girenler,
Gelenler,gidenlerle,
Yaşanan evler...
Yaşandıkça yaşlanan,
Yaşlandıkça yorulan bedenler,
Tükenen mederler...
Hayır dualar eşliğinde,
Sahipleri uğurlanır önce,
birer birer...
Açılmayan kapılarda ,
İnleyen menteşeler...
Gelmeyenlerini bekleyen,
Tozlanan eşikler...
9357,24%-0,11
34,57% 0,26
36,28% 0,16
2993,61% 1,07
4956,37% 0,00
Ağrı
22.11.2024