AMA BANA SORARSANIZ ATLAR KAÇIRDI ONLARI.
Niye mi?
Atlar iyi insanları hisseder.
Eğer iyi değilse onu bindirmez.
Demek ki güzel insanları, iyi insanları alıp götürdüler başka diyara.
Elli yıl öncesine şöyle bir dönün, hepimizin göreceği o kadar güzel insan var ki.
Aslında o günlerde toplum çok güzeldi.
Yani insanların çoğu güzeldi.
Yalan söylemezlerdi çünkü yalan söylemek ayıptı.
Söz senetti mesela. İnsanlar söz verdi mi akan sular dururdu.
Söz bir adamın, kadının her şeyiydi.
Cenazeye saygı vardı.
Mahallede biri ölünce insanlar düğünlerini ertelerlerdi.
Sonraki yıllarda televizyon gelince de cenaze varsa bir hafta televizyon açmazlardı.
Erkekler cıvat tutarlardı, yani sohbet günleri olurdu.
Mahallenin, memleketin, ülkenin sorunları konuşulurdu.
Herkes mahallelinin çocuğunu tanırdı ve herkes çocukları severdi.
Misafirperverlikte yarışırlardı.
Herkesin evinde ancak tek yemek pişerdi ama akşam olunca da sofrada dört yemek olurdu.
İnsanlar birbirlerine yaptıkları yemekleri götürürlerdi.
Komşunun aç olması düşünülemezdi.
Eskiden sokak kültürü, mahalle kültürü, kent kültürü vardı.
Saygı vardı, sevgi vardı ve onur, gurur vardı.
Öyle kolay kolay kötülük olmazdı çünkü insanlar kötülüğün ne olduğunu bilmezlerdi.
Kötülük yapmak için kimse öyle ekstra çaba sarf etmezdi.
Eskiden erkek erkekti, kadın da kadın. Kimse kimseden rol çalmazdı.
Herkes yerini bilir ona göre yol alırdı.
Esnaf eskiden esnaftı. Gereksiz yemin etmez ve çok kazanmayı koşullanmazdı.
Herşeyin değeri ederi kadardı.
Cami cemaati vardı ve mahalle camileri buluşma mekanlarıydı. Ölüye müthiş saygı vardı ve herkes ölünün yasını tutardı.
Eskiden yoksulluk vardı, yokluk vardı ama insanların onuru ve gururu vardı.
Yoksul en az zengin kadar cömertti.
Çocuk oyuncakları yoktu ama oyun vardı ve çocuklar sokaklarda özgürce oyun oynarlardı. Kimse çocuğuma ne olur diye düşünmezdi.
Ne oldu peki!
Nereye gitti bu insanlar.
Bir gece ansızın güzel yılkı atlar kaçırdı onları ve bize kötülük kaldı.
Onlar mı atlara binip gitti. Onları yılkı atları mı kaçırdı bilinmez ama gittikleri kesin.
Ve biz onları ve o günleri özlemle anıyoruz.(Adnan Ayaz)