Eskiçağda Doğubayazıt (II)
Doğubayazıt bölgesinin en azından günümüzden 7 bin yıl önceye giden bir yerleşme dokusunu barındırdığını ve ıran platosuyla Kafkaslar-Kuzeydoğu Anadolu üzerinden geçen yol güzergâhları üzerinde önemli bir istasyon olduğunu daha önce belirtmiştik.
M.Ö. II. Binyıla gelindiğinde, ılk Tunç Çağı?ndaki yerleşme yoğunluğunun, biçiminin değiştiğini, bölgede ova düzeyindeki yerleşme alanlarının terk edildiği görülür. Henüz bu değişimin nedenleri tam olarak ortaya konamamakla birlikte, yeni göç hareketleri, siyasi ve özellikle iklimsel değişikliklerin bu duruma yol açmış olabileceği öne sürülmektedir. Kuzeybatı ıran, Kuzeydoğu Anadolu, Aras-Vadisinde de aynı durumu izlemek mümkündür. Söz konusu bölgelerde ovaların ıssızlaşmasına karşın, yüksek dağ platolarında-yaylalarda yeni bir yaşam formatının, kültürünün izleri ortaya çıkar.
Bu insanların geride bıraktıkları kurgan türünden mezar odaları ve kullandıkları bir tür çanak çömlek grubu kültürlerini tanımlayabilmemize olanak vermektedir.
Doğubayazıt ovasını çevreleyen Sinek, Tendürek, Aladağ ve Ağrı Dağı yaylalarında söz konusu kültürün üretimi mezar anıtları ve bu mezar anıtlarından çıkarılmış boya bezemeli çanak çömlekler dikkat çekicidir.
Doğubayazıt?ın bu yüksek yaylalarında, batının anıtsal Tümülüs mezarlarının daha mütevazı ölçülerdeki örnekleri, göçebelerin çok renkli dünyasının ürünlerini saklar. 4. binyılın ortalarından itibaren Kafkaslarda görülmeye başlayan kurgan tipindeki mezarların M.Ö. II. binyıldaki örneklerini yansıtan yapay toprak tepeciklerin altında, olasılıkla dönemin ileri gelenlerinin, aşiret beylerinin gömüldüğü taş sandık mezarlar yer alır. Bu mezarlar içinde ölü armağanı olarak konulmuş olan iri çömlekler, çanaklar, tek veya iki renkli geometrik ve figüratif bezeklerle süslenmiştir. Kurganın büyüklüğü, buraya konmuş olan hediyelerin niteliği, gömülen kişinin sosyal statüsüne ve hiyerarşik önemine göre değişmekteydi.
Yaylaların boyalı çanak çömlek kültürü arkeoloji literatüründe, Van-Urmiye, Trialeti, Aras ve Sevan-Üzerlik Kültürü gibi isimlerle anılır. Bu tür boyalı çanak çömlek, Kuzeydoğu Anadolu, Kuzeybatı ıran?ın bir bölümü, Nahçıvan, Ermenistan ve Gürcistan?ın güney bölümünde görülen benzer bir yaşam biçiminin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Çok renkli bezemeler, çanaklarda genellikle ağız kenarı ile karın arasına, çömleklerde ise ağızdan başlayıp karın altına kadar yapılmıştır. Ayaklı çömleklerin ise bütün dış yüzeyi boyanmıştır. Genellikle krem renkte astar üzerine yapılan çok renkli bezeme, içi taralı üçgenler, dalgalı hatlar, zikzak çizgiler, kafesler ve dama tahtası gibi geometrik motiflerden oluşur. Ayrıca stilize edilmiş kuş, geyik ve insan biçimli bezemeler de vardır.
Estetik ve teknik anlamda gelişmiş bir tür çanak çömlek üreten bu toplumlara ait, mezar anıtları dışında doğrudan ilişkili herhangi bir arkeolojik kanıt olmaması ilginçtir. Aslında gerek Nahçıvan ve gerekse Kuzeybatı ıran ve Elazığ-Malatya bölgesinde söz konusu kültürün yerleşik karakterini izlemek mümkündür. Ancak Doğubayazıt bölgesini de içine alan Kuzeydoğu Anadolu?da, yaylalardaki mezarları dışında ne yazık ki bu topluluklara ait arkeolojik kanıtlar bugün için yetersizdir. Ova düzeyinde bu insanlara ait yerleşim alanları tespit edilememiştir. Diğer taraftan söz konusu göçebe unsurlarının bölgede geleneksel anlayıştan farklı yerleşim-konaklama modellerini tercih etmiş olmaları da mümkündür.
Burada bir noktaya da dikkat çekmekte yarar görmekteyim, II. Binyıl kültürünün bu nadide çanak çömlekleri ne yazık ki Doğubayazıt bölgesinde sürdürülen yasadışı, kaçak kazılar sonucunda, yağmalanarak özel koleksiyonlara haraç-mezat satılmıştır. Bugün istanbuldaki birçok özel koleksiyonda Doğubayazıt kaynaklı büyük eser gruplarını izlemek mümkündür. Bölgede yoğun olarak yapılan definecilik, söz konusu arkeolojik alanları tahrip etmiştir. Ne yazık ki bilimsel çalışmaların yapılabileceği kurgan türünde, el değmemiş mezar neredeyse kalmamıştır.
Doğu Anadolu?daki bu yarı göçebe yaşam biçimi, M.Ö. 9. yüzyıl ortalarında Urartu Devleti?nin kuruluşuna kadar devam etmiştir. Bu uzun süreçte, yerel yöneticilerin denetimini gösteren kaleler yapılmaya başlanmış, mezar anlayışlarında da kurgan yerine, içine birçok kişinin gömüldüğü oda mezar anlayışı yaygınlaşmıştır.