Eskiden elektrik kesildiği zamanlar gaz lambaları yakılırdı.
ve insanlar koyu bir sohbetin içine girerlerdi .
şimdilerde ise çoğu evde gaz lambaların yerini ışıldaklar aldı .
Yada lüx konutlarda jeneratör sistemiyle aydınlatmalar oluyor.
sizlere halen bazı evlerde kullanılmaya devam eden
bazılarında ise antika köşelerine kaldırılan gaz lamları hakkında bilgiler vermek istiyorum
Çok değil, daha 20 yıl öncesine kadar, Anadolunun birçok kısmında elektrikler bu kadar yaygınlaşmadan önce herkesin akşamlarını, gecelerini aydınlatan bir araçtı, gaz lambaları. Şimdilerde ise artık nostaljik bir nesne olarak evlerimizde yer almaya başlayan gaz lambalarını biraz tanıyalım isterseniz;
Gaz lambalarının ilk ortaya çıkışı, 18. yüzyılın başlarına denk gelir. Yassılaştırılmış bir fitili gaz tankının içinden geçirerek,
en üste ise koruyucu bir şişe ekleyerek gaz lambalarına ilk formunu
İsviçre vatandaşı Argand vermiştir.
Tabii, 1775?te Léger ve Alstroemer tarafından ayrı ayrı bulunan yassı fitilin de,
bu buluşun ortaya çıkmasına katkısı büyüktür.
Gaz lambaları 1700?lü yılların başlarından beri kullanılan vazgeçilmez bir nimetti insanlar için.
Ancak bu tarihlerde üretimine devam edilen bir diğer gaz lambası çeşidi daha vardı.
Bunlar şişesi olmayan, ancak yine gaz yardımı ile ateşlenen lambalardı.
Bu tip lambalar, içine gaz konulan bir tanktan,
fitilin dışarı uzanmasına yarayan delik veya deliklerden oluşur ve daha çok ?kandil? adıyla anılırdı.
Gaz lambaları beş parçadan oluşur.
En altta küçük bir gaz tankı, hemen üzerine eklenmiş bir gaz ayar çarkı,
çarkı da içine alan gaz deposu, çarkın içinden geçerek şişenin içine giren
bir fitil ve en üstte, alevi koruyacak ince ve kırılgan gaz lambası şişesi.
Aslında gaz lambaları ile ilgili en önemli ayrıntılardan birisi de bu şişelerdir?
Çünkü bir gaz lambasının şişesini değiştirmek veya yenilemek lambanın orijinalliğini bozacaktır.
Türkiye?de ise, 1800?lü yılların sonlarına doğru
ev, dükkân ve kahvehanelerde gaz lambaları ile aydınlatma yapıldığını biliyoruz.
Kudret Emiroğlu?nun ?Gündelik Hayatımızın Tarihi? başlıklı eserinden de, 1900?lü yılların ortalarında Türkiye?de beş milyona yakın gaz lambası tankı ve şişesi üretildiğini öğreniyoruz.
Ancak bu tarihlerde üretimine devam edilen bir diğer gaz lambası çeşidi daha vardı.
Bunlar şişesi olmayan, ancak yine gaz yardımı ile ateşlenen lambalardı.
Bu tip lambalar, içine gaz konulan bir tanktan,
fitilin dışarı uzanmasına yarayan delik veya deliklerden oluşur ve daha çok ?kandil? adıyla anılırdı.
Peki gaz lambalarını bu kadar özel ve unutulmaz kılan nedir?
Sadece görünmeyeni aydınlatması mı, yoksa kendiliğinden anılarımıza kattığı hüzün mü?
Gaz tankına yeterli miktarda gaz konulur,
çarkın yardımı ile fitil bir miktar yukarı çekilir ve ateşlenir.
Alevin ani sıcaklığı ile patlamaması için önceden elde ısıtılmış şişe,
çarkın üstüne geçirilir ve gaz lambasının aydınlığında gece başlar.
Çocukluğumuzdan geriye kalan anıları, zayıf ışığı ile belli belirsiz aydınlatan gaz lambalarının gecesi...
Sofrayı aydınlatan, merdivenli ahşap evlerin basamaklarını aydınlatan,
masal anlatıcısının yüzünü aydınlatan gaz lambalarının duvarlarda yaptığı
gölge oyunları ile devam eder gece...
Gaz lambalarının titrek ışığı, aklımızda artık belli belirsiz yer eden çocukluğumuzu çağrıştırır.
Şişelerinin kırılganlığı ise hüznü...
Tıpkı yitirdiğimiz anılarımızın çağrıştırdığı hüzünler gibi...