ESKİ BAYRAMLARI ARAR OLDUK

ESKİ BAYRAMLARI ARAR OLDUK

?Nerede o eski bayramlar!?

NEZİR ÇELİK YAZIYOR
Rahmetli babam ve annemden ve onların akranları konu-komşulardan duyardım bu lafı:
“Nerede o eski bayramlar!”
İhtimal ki, onlar da kendi anne-babalarından ve onların akranları olan diğer büyüklerden duymuşlardı. Ve yine ihtimal ki, kendi çocuklarımız da bizim bugünkü yaşlarımıza geldiklerinde aynı cümleyi terennüm edecekler:
“Nerede o eski bayramlar!”
Çocukluğumuzdaki bayramları hatırlar hep iç geçiririz,’Nerde o eski bayramlar’ diye.
Bayramlar mı güzelliklerini yitirdi? Biz mi bayram sevinçlerimizi? 
Hatırlıyorum da günlerce önce başlardı bayram heyecanı evlerde.
Bayram demek yeni elbise,yeni bir çift ayakkabı demekti çocuklar için ve bayram şekerleri, verilen harçlıklar. Neşeyle beklerdik bayram sabahlarını.Gün doğmadan uyanırdık,bayram bir an önce başlasın diye.
O günlerde herkesin birbirine verecek bir şeyi vardı mutlaka; Sevgisi,güler yüzü.hoşgörüsü.. Küsler bayramda barışıdır, büyükler atlanmadan ziyaret edilirdi. Ya o sofra başında kurban etiyle hazırlanmış nefis yemekleri güle oynaya yemenin tadı.Eminim hala hepimizin damağındadır anılarda kalmış da olsa. Kurban kesebilenlerin sayısı çok olduğundan mıdır hemen herkes birbirini yemeğe davet ederdi. En güzel parçalar ayrılır dağıtılırdı. Gönül almak en güzel geleneklerimizdendi oysa artık bir kenarda kaldı,unutuldu.
“Nerede O Eski Bayramlar?!”
Gelen gideni aratır derler ya, o hesap, gelen her bayram da bir önceki bayramı aratıyor galiba. Öyleyse, gelecek senenin bayramında da bu seneki bayramı arayacağız. Kendimizin kaybettiği ve aramaya üşendiği o bayramları… Arayıp da bulamayacağımız bayramları… Arayacağız…
Öyle ya, kendimiz kaybediyoruz o bayramları; çünkü kendimizi kaybediyoruz. Bayram sayılarında ve ritüllerde değişiklik yok ve olmayacak da… Her sene iki dinî bayramımız yine olacak. Oruç ayının bitiminde “Ramazan Bayramı”mız, ondan iki ay sonra “Kurban Bayramı”mız yine olacak; yine bayram namazlarımızı kılacak ve yine büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimizin gözlerinden öpecek, bayramlarını kutlayacağız. Bunlar değişmeyecek elbette, kıyamete kadar sürecek belki de…
Lâkin “bizler” değişiyoruz; biz insanlar…
Bir ân için gözlerinizi kapatın ve yıllar yıllar öncesini, o yıllar öncesinin bayramlarını hatırlamaya çalışın. Gözlerinizin önünden film şeridi gibi geçen o bayramları… Annenizin ve babanızın değil, kendi bayramlarınızı hatırlayın.
Ve şimdi, bugünkü bayramınızı idrak edin ve hatırladığınız o bayramlarla karşılaştırın. Değişenin“bayramlar” değil, “bizler” olduğunu hemencecik fark edeceksiniz…
Sahi, bu bayram, çoluk-çocuk kalkıp kaç haneyi ziyaret ettiniz; kaç akrabanızın, kaç konu-komşunuzun, kaç arkadaşınızın evine gittiniz? Sahi, bu bayram sizin evinizin kapınızı kaç konu-komşu, kaç akraba, kaç arkadaş çaldı? Ve mukayese edin bakalım, bu gidişler ve gelişlerin sayısında geçen senelere göre düşüş oranı ne?
Gelecek olan misafirler için aldığınız şeker ve çikolatanızın büyük bölümünü siz tüketmiyor musunuz? Aldığınız kolonya şişesinin ne kadarı boşalıyor? Vestiyerinizdeki misafir terliklerinin sayısı kaç? Ev hanımlarının “çok gelen olmaz, kalırsa yazık olur” gerekçesine bağlı olarak yaprak sarması pişirdikleri güveçlerin ve tatlı tepsilerinin ebatlarındaki küçülmeyi gözlemlediniz mi?
Peki, bu bayram kapınıza ellerinde küçük torbalar, kaç çocuk geldi, şeker toplamak için? “Keşke şu çocuklar gelseler, kapımızın zilini çalsalar da şeker-çikolata versem” diyecek hale geldiniz mi? Boşuna beklemeyin. O beş-on kişi toplanıp şamatalı ve gürültülü şekilde kapınıza hücum eden o çocuklar da kalmadı artık; onlar, sizin onları beklediğiniz saatlerde belki de evlerinde bilgisayarların başına oturmuş kim bilir hangi sanal oyunlarla adrenalin yükseltiyorlardır; ya da ellerinde küçük oyun aletleri ya da cep telefonları, başka boyutlardadır.. 
Hani bir zamanlar “yahu kafamız şişti, bu ne böyle?” diye şikayet ettiğiniz o gürültü-patırtıyı özlemiyor musunuz? Hani, mantar tabancalarından, torpillerden, çıtır-pıtırlardan, kız kovalayanlardan, füzelerden çıkan o patırtılı sesleri… Özlemiyor musunuz? Hava güzel bugünlerde, çıkın pencerenizden sokağınıza bakın, sokakta kaç çocuk görüyorsunuz, oradan oraya koşuşturup duran?
Bayram sonrası bahaneleriniz? Peki, onlar hazır mı? Hani, bayram sayılı gün, hemen geçiyor, bunun bayram sonrası da var… Şurada burada kazara karşılaştığınız eşiniz-dostunuz-akrabanız olursa ve“yahu teessüf ediyorum, niye bu bayram gelmediniz?” diye serzenişte bulunursa, niye gitmediğinize dair uydurma bahaneleri elinizin altında tutuyor musunuz? “Hastaydım, halim yoktu, gelecektik ama tam o sırada misafir geldi, geldik ama evde bulamadık, hava soğuktu, çocuğun ateşi çıktı…vs.” türünden “çok inandırıcı” ve “gerçekçi” bahaneler yani…
Yok yok, paniğe de bahaneler bulmak için debelenmeye de ihtiyaç yok.. Niye mi? Ne karşılaştığınız insanlar öyle serzenişte bulunacak ne de siz. Çünkü hep birlikte yabancılaşıyoruz ve hep birlikte kendimizi kaybediyoruz. Birbirimize söyleyecek ve serzenişte bulunacak yüzümüz kalmıyor nitekim.
Ha, sizi bu tür sıkıntılardan kurtaracak bir yol da yok değil; uzun bayram tatilini değerlendirmek adına ve biraz da paranız varsa, o yıldızı bol tatil yörelerine gidin; böylece “bu bayram nerelerdeydin, görüşemedik” diyenlere “tatildeydik mîrim” deyip havanızı da atmış olursunuz.
Evet, bu bir “nerede o eski bayramlar” yazısıdır. Biraz karamsar, biraz isyankâr, eh biraz da itirafkâr bir yazı oldu..
Biraz uzun yazı oldu ama değdi doğrusu.İYİ BAYRAMLAR…



Anahtar Kelimeler: ESKİ BAYRAMLARI ARAR OLDUK
  • BIST 100

    9367,77%3,72
  • DOLAR

    34,47% 0,05
  • EURO

    36,42% 0,21
  • GRAM ALTIN

    2956,00% 0,72
  • Ç. ALTIN

    4956,37% 0,55

Egazete


  • Cuma 7.8 ° / 0.8 ° Güneşli
  • Cumartesi 9.9 ° / 0.8 ° Güneşli
  • Pazar 9.1 ° / 0.9 ° false

Ağrı

22.11.2024

  • İMSAK 06:23
  • GÜNEŞ 07:53
  • ÖĞLE 12:55
  • İKİNDİ 15:25
  • AKŞAM 17:48
  • YATSI 19:12