Eserler, düşünce ve psikolojik yapının şekillenmesinde önemli role sahiptirler. Eserlerden okunan ifadeler, şekilleniş alımlarıdırlar. Bilincin götürücü ve gezdirici araçları mahiyetinde oldukları için güncellikten sıyrılabilmeye yardımcı olup farklı bakış açıları edindirirler.
YAPAYDAN DOĞALI ANLAMAK
Örülmüş duvar, bizim için yapay bir eser iken, küçük bir çatlağında yaşayan bir canlı için doğal bir eserdir. Benzer şekilde, güneş sistemi, yapay bir eser olsada, içinde yaşayan bizler için doğal bir eserdir. Mikrodan makroya, makrodan mikroya geçmekle her ikisini anlayabilme kolaylığı elde edilir.
Üzerimizdeki devasalığı anlamanın yolu, kendi devasallığımızı okumakla mümkün olabilir. Okumayı, anlak ve his özelliğine sahip olan akıl ve ruh yapar. Bu özellikler, eserleri okumakla insan olma hazzını duyarlar. Okuma farkından dolayı bu haz, fiziksel hayvani boyutlu hazlardan da farklıdır.
AKIL VE RUH BİRLİĞİ
Aklın tanımlama yetisi, kavrama kapsamı bazındadır. Yapay ve doğal tanımlar, irade kapsamı içi ve irade kapsamı dışı demektir. Tanımlar, aynı zamanda kendisini tanımlayan aklın da varlık göstergesidir. Ayıklayıp isimlendirmek, kavrama kolaylığı içindir. Benzetme ve örnekler de aynı maksatladır.
YORUMLAYIP KARAR VEREN BEYİN Mİ?
Marsa gönderilen bir aracın bilinci, dünyadaki bilinçtir. Marslı bir varlık olsa ve o araçla irtibata geçse, onunla tokalaşıp konuşan dünyadaki bilinç iken, dünyadan habersiz olan marslı, her şeyi karşıdaki araçtan bilecek.
Televizyon, yayından dolayı bir bilgi aracıdır. Kapandığında yayın'nın varlığına herhangi bir etki olmuyor. Başka bir televizyon aynı yayını çekmeye devam eder.
Yani bizler, düşünceyi beyinde zan ederken, merkezin başka yerlerde olma ihtimali görünmektedir. Göz kamera, kulak mikrofon, beyin hafıza kartı, bunlar böyle olduklarına göre, anten de olmalıdır. İlham alındığına göre alıcı sistemi vardır. Alıcı varsa, verici de vardır.
Yeni doğan bir bebek, gözlerini kulaklarını dünya'ya değilde, marstaki robotun kamerasına ve mikrofonuna açsa, kendini dünyada değil marsta zan edecek. 'Ben' dediğinde, robotu kast ediyor olacak. Kafasındaki kaskın gözlüğü ve mikrofonuyla ömür boyu bu şekilde yerinde Kımıldamadan sadece nefes ile yaşasa, dünya'ya gelip gittiğinin farkında olmayacak.
İNSAN DÜŞÜNCEYLE BİR ROBOTU HAREKET ETTİREBİLSE, O ROBOTUN PARÇALARI, VÜCUT PARÇALARININ YERİNE GEÇER. Bir insan, dünyada durup aralıksız olarak marstaki bir robotla hareket etse, kendini marsta doğmuş ve marsta yaşayan olarak görecek.
Marsta robotun ihtiyaçlarını karşılayabilecek zengin maden çeşitliliği olsa, robotunda o madenleri işleyebilecek yapısal şekli olsa, dünyadaki yönlendirici insan, o robotla mars üzerinde başka
Robotlar ve araçlar üretebilecek.
Robotlar, hem yüklü programlarla otomatik olarak bazı işlere ayarlı, hemde sinyal ile yönlendirilme özelliğinde olduklarında, şu anki insan ile gaib arasındaki benzerliği yüzde doksanın üzerine çıkar.
TEKNOLOJİ, İNANÇSAL YÖNÜMÜZÜ ONAYLAMAYA DOĞRU MU GİDİYOR?
Robotların gaibi varlığı olacak olan bizlerin, çocuğun oyun sevgisine benzer bir sevgiyle o robotlara duygusal bir bağı olacak.
Bu şekilde robotlar vasıtasıyla diğer gezegenlerde sevgi ve bilinç olarak yaşarız.
Önceki bölümlerde doğurgan halkalar sıralamasında en son teknolojiye dayanmış ve, "teknolojinin ne tür bir halka doğuracağını henüz bilmiyoruz" demiştik. Teknoloji'nin bu gidişle bizleri bilincen diğer gezegenlerde yaşatması, devamdaki doğuracağı olan halka olacak gibi görünüyor.
MARS'TA, DÜNYADAKİ BİLİNÇ İLE VERİLEN SİSTEM VE PROGRAMLA HAREKET EDEN VE ETTİRİLEN ARAÇ, ORANIN GÖRÜŞÜ AÇISINDAN KENDİLİĞİNDEN HAREKET EDEN ARAÇTIR. Bu durum, yeryüzü canlıların da başka bir alemle bağlantılı oluşuna yüksek ihtimal sunan bir durumdur. Çünkü, araçta hem kendiliğinden bir şeyler yapmaya yönelik yüklü program var, hemde lazım olduğunda yeni şeyler yapmak için dünyadan yönlendirilmek üzere sinyal alma özelliği var. İnsanın "ilham aldım" deyişiyle bire bir aynı özellik.
Dünyadaki taş'a et kemik eliyle dokunan bilinç, aydaki taşa metal eliyle dokunan aynı bilinçtir. Bu olay, bilinç ile vücut olayını anlamaya yardımcıdır. Dünyadaki bilinç, marstaki robotlarla orada jüpitere gidebilecek araç üretilebilse, bu bilinç, gezegenleri zıplama taşı olarak kullanmak suretiyle birbirine bağlı halkalar meydana getirmiş olacak ve halkların merkez bilinci olacak.
MERKEZ BİLİNÇ BİZMİYİZ YOKSA, BİZLER DE BİR HALKAMIYIZ? vücudi ihtiyaçlarımız için çalışmak zorunda olduğumuza göre halkayız. Meleki halkadan biyolojik halkaya, biyolojik halkadan teknolojik halkaya geçebilen merkezi bir bilinç vardır.
Halkalar zincirini oluşturan bilinç, onun üzerinde yetki ve etki imkanına sahip olur. Bu durum, birbirini doğuran vücut halkalarından elektrik gibi akan bir tek bilincin varlığını gösterecektir.
COĞRAFİ VÜCUTLAR ZİNCİRİNDE
KAPSAM DIŞI OLANI, KAPSAM İÇİ OLANLA ANLAMAK. Yıldızlar, ölüm ve doğumlarıyla hücrelerimiz arasında benzerlik taşırlar. Bu benzerlik, kara delikler hakkında ipucu içermektedir.
KARADELİKLERİN YUTTUKLARI NEREYE GİDİYOR? Kara delikler yuttuklarını geri vermiyorlarsa, yıldızların bitmeye doğru azalması lazımdı. Yıldızlar bitmiyorsa, görünmeyen bir dışarıdan bir alım söz konusudur.
GEZEGENLERİ OLUŞTURAN HAM MADDE
NEREDEN GELDİ? Yediğimiz gıdalar, organlarımızı oluşturan ham maddelerdir. Evren bir çeşit canlı ise, bu canlı da her canlı gibi içeri alıp işleyip dışarı veren olmalıdır. Toz ve gaz bulutları içeri alınanlardır. Kara deliğin yutumuda, işlenmişlerin dışarı verilmesidir.
Evren canlısının içindeki güneş sistemi, ya bir hücre hükmünde yada bir organ hükmündedir. Sonuç olarak elde var bir canlı ve bu canlının vücut işleyişatı.
Vücudumuzda çıkan bir kılın, uzamak üzere içeri kısımdaki malzeme emişi, bir kara deliğin malzeme emişine benzetilebilir. "İçerdekini dışarıya ne olarak çıkarır" "Dışarıdan alınan ham madde gıdası nereden gelir" gibi sorular, düşüncenin önünde bulunan sıradaki sorulardır.
Görünen kısımlara tutunarak evreni bu şekilde ele aldığımızda, akıl sınırımızı zorlayan yeni sorularla karşılaşıyoruz. Evren bir canlı ise, bu canlının içinde yaşadığı bir dünyası... O dünyanın da içinde olduğu tekrardan canlısal evreni... O canlısal evlerinde bir canlı oluşu.... Onunda dünyası... bu noktada stop edip şahitsel alanımıza dönelim.
HALİMİZ NE OLACAK?
Olması gereken haldemiyiz..? Yoksa hastalıklı bir haldemiyiz..? İyi ve kötü, her ikisinden biri, dizili domino taşlarına dokunduğunda, o taşların düşümesi, ona dokunanın resmini ortaya çıkarır gibi. Her dominosal etki, yeni bir başlangıç veriştir.
GİDİŞATIMIZ ADIMLARLA DEĞİL, BİR ÖNCEKİ ETKİNİN İTELEMESİYLE BİR SONRAKİNİ DÜŞÜRMEK ÜZERE DÜŞMELERDEN İBARETTİR.
Domino taşlarının bir yüzü siyah bir yüzü beyaz olsun. Bu renkleri aynı yönde dizelim. Siyas tarafına dokunursak, düşmelerin vereceği renk siyah olur. Beyaz tarafına dokunursak, düşmelerin vereceği renk beyaz olur. Bu ne demektir? Dünya hastalıklı bir yapıdaysa, başlangıç dokunuşu o yönde olmuş demektir.
BUGÜN ÜLKELER, BİRBİRLERİNE KARŞI HASTALIK DERECESİNDE GERGİN BİR DURUŞA SAHİPLERSE, BİR ÖNCEKİ DOMİNO TAŞINDAN DOLAYIDIR. Düşmüş taşları takip ettiğimizde, dokunuş noktası olarak Habil Kabil diye bilinen olayımıza kadar gideriz. Bu durumda, taşların haalen aynı yönde düşmeye devam ettiğini görmeye başlarız.
GÜNCEL SORUNLARIN DOMİNOSAL ETKİYLE GELDİKLERİNİ NETLEŞTİRDİĞİMİZDE, GİDİŞATIN DÜZELTİMİNE DAİR METODLAR OLUŞMAYA BAŞLAR. Gidişatın rengini değiştirmek için aradan bir taşı ya ağırlaştırmak yada çekmek gerek. Yani dünyaca bir nesilli, geçmişten düşerek gelen sorunlardan uzak tutmak, yeni bir başlangıç için yol belirleme fırsatı olacaktır.
NOT: yapay ve doğal eserlerden yola çıkıp, mikro ve makro vücutlar zincirinden, bilincin halkalar zincirinie vardık.
Daha nerelere varacağımızı bilmiyoruz.
Yazarken uzay gemisi gibi bilinmeyene doğru bir gidiş oluyur.
Saygılar insan.
9293,99%2,90
34,48% 0,06
36,42% 0,23
2953,86% 0,65
4949,95% 0,45
Ağrı
21.11.2024