Eğitim-öğretim, kendi ayakları üstünde durabilmenin gereğidir.
Eğitimsiz ve öğrenimsizin yaşı ne olursa olsun, çoğu önemli konuda güdüsellikten fikirselliğe çıkması zordur.
Eğitim-öğretimi sadece okul ile özdeş görmek onlardan uzak durmaya mazeret verir. Hayatın her zamanında ve her yerinde daima yürürlükte olması gereken en önemli ihtiyaçlardır.
Bilinen şekildeki okul, kalabalık ortamından dolayı derin, detaylı ve kapsamlı düşünüceye engel olduğu için, okumanın temeli olan merakı devre dışı bırakıyor. Bundan dolayı tek çare, sadece sınavı geçebilmeye çalışmak kalıyor. Köprüyü geçene kadar ayı'ya dayı demeye benzer şekilde bir çeşit meslek kapkaççılığı yaşanmakta.
Mesleği icra esnasında, derine nüfuz edememiş yüzeysel bilgilerle ancak yap boz tarzında günü kurtarma uğraşı verilir.
Meraktan bilgi edinme değilde, sınavı geçmeye dayalı ezber bilgilerle edinilen meslek robotiktir. Yani ezberde olmayan bir sorun'a karşı tıkanma yaşar. Araştırmacı, buluşçu ve çözümcül olamaz.
Etrafımızda yükselen görkemli binaları inşa edenlerden, aşçıdan oto tamircisine kadar bir tane okuldan mezun olanı görmek neredeyse imkansızdır.
Okul'un kalabalık ortamının verdiği sürü psikolojisi, kişiye başkası tarafından yönledirilme ve beslenme beklentisi verir. Hayal kurup girişimde bulunmayı engeller.
Elemanım ile arabayla lise okulu dağılımında öğrenci kalabalıkların yanından geçerken, öğrencilerin hal ve hareketleri dikkatimi çekti. Bunun üzerine elemanıma sordum. Dedimki: "Sence kaç tanesi okulda gördüğü dersi düşünmektedir" kalabalığa iyice baktı ve "hiç biri" dedi. Çünkü birbirleri ile uğraşmalı şekilde yürüyorlardı.
Kalabalık ortamın odaklanmaya dair etkisi olumsuzdur. Okulun öğretimi ve disiplini usta çırak modeline ulaşamaz.
Stajerimin sorunsallığını öğretmeni ile görüştüğümde, şu cümlesi aklımda yer edindi: "EĞİTEMEDİĞİN KİŞİYİ ÖĞRETMEYECEKSİN" şeklindeydi. Bu cümle kulaklara küpe olmaya değerdir.
Buradaki kasıt, aslen terbiyedir.
Terbiyesizi öğretmeyeceksin. Çünkü bilim sadece insanlığa hizmet eden değil, aynı zamanda insanlığa ihanet eden de olabiliyor. Bilim, terbiyesizliğin elinde insanlığı yıkıma götürür.
Terbiyesizi öğretmek, arabayı sürmekten başka bir kural bilmeyene ehliyet vermekle aynıdır.
Eğitimin diğer bir adı da terbiyedir. Eğitimle iç içe olan terbiye kavramı, genelde ahlaki ve empati anlamında kullanılır. Eğitim kelimesi ise, daha çok vücuda bazı alışkanlıklar kazandırma anlamında kullanılır. Önem sırasına göre baktığımızda, TERBİYE-EĞİTİM-ÖĞRETİM olarak önümüze çıkar. Kısaca "teö" deneliecek şekilde. Terbiye, eğitimle iç içe aynı manada kullanıldığı için kelime olarak kullanıma çıkmıyor. Bu şekilde terbiye gözardında kaldığı için, terbiyesiz eğitimlilerin çıkmasına sebebiyet verme ihtinali yüksek olur. Eğitim, terbiye'yi kavram olarak içerir fakat, terbiyenin'de içeriklerine kadar her zaman inemez.
Kazanma eğitimi önemlidir fakat, hilesiz kazanma eğitimi, önemli'nin önemlisidir. Buda ancak terbiye ile mümkündür.
Yaygınca kullanılan "eğitim öğretim" cümlesinin önüne "terbiye kavramı" konulmalıdır. Bu eksiği tamamlamamız gerekir. Bu eksiğin bedeli sorunlu bir yaşam biçimidir.
İnsan tek başına herhangi bir yaşta belli bir konuya yönelik kendini eğitip öğretebilir fakat, kendi kendini terbiye edemez. Çünkü sürekli istek ve ihtiyaç içinde olan insan, bu istek ve ihtiyaçları'nın karşılanması beklentisindedir. Bu beklenti, ihtiyaçların karşılanmasını şartsız olarak gözetir. Ana karnında ve çocuklukta ihtiyaçları karşılıksız olarak verildiği için, bunu güdüsel bir alışkanlık edinmiştir. Bu yüzden terbiye çağı olan çocukluk dönemi kaçırıldığında, diğer dönemlerde terbiye vermek artık yerini bulmaz.
Terbiyesizlik, önemli bir insani parçadan yoksun oluşu ifade eder.
Ekmeğe el uzatmayı öğretmek eğitim-öğretimdir. Başkasına ait ekmeğe el uzatmamayı öğretmek ise terbiyedir.
Terbiyesiz eğitim, fırensiz araca benzer.
Terbiye konusu, sınıf öğretmeni için yardımcı gerektirir. Öğretmenin yükü bir kişilik kapasiteyi aşar. Öğretimi yapar fakat, terbiye ve eğitim konusunda eksik kalır.
Terbiyesiz eğitim-öğretim olmamalı. Kişi terbiyesi, dünya terbiyesini belirler. Terbiyesiz bir dünyada yaşamanın bedelini hepimiz öderiz.
Terbiyeli olmak güçtür. Güçlü olmak terbiyeli olmaktır. Gerçek güç terbiyedir. Saygı terbiyeli'nin hakkıdır.
DOĞUBAYAZIT'TIN TEÖ DERECESİ NE DURUMDA?
Daha çok alış verişte ve ortak kullanım alanlarında belli olan bu soru'nun cevabı, genel bir anketle daha çok netlik kazanır.
Sohbetlere konu edildiğinde de durumdan haberdarlık yüzdeliği artar.
Kişi, sadece alakadar olduğu belli bir çevre itibarı ile genel duruma yüzdelik veremez.
Dürüstlük, hak gözetimi, empati, saygı, ahlak ve ortak yaşamın yarını'na yönelik duyarlı olmak, terbiye'yi tamamlayan parçalardır.
Genel durum değerlendirmesi bunlara göre yapılır. Terbiyesizlik, toplumun sosyal sağlığı için ayıplanmalıdır. Terbiye konusu, ekonomik menfaatten çok daha önemli bir konudur
Terbiyesize karşı tepkili ve mesafeli olmak, hem terbiyesizliğin yaygınlaşmasını önler, hemde kişi kendisinden habersiz ise, durumunu kendisine bildirmektir.
Doğubayazıt'tın teö'sünü dikkat'e alıp ilgili ve duyarlı olursak, güdülerini kontrol edebilen fikirsel bir nesil'in gelişime katkı sağlamış oluruz.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01
Ağrı
23.11.2024