I.
De ki Sadece isyanı değil
Acıların da şanını anlatır dağlar
?
Birbirini bilmez iki uyur vardır
Doğubayazıt?ın koynunda
Biri Ağrı?dır ki dağların en soylusu
En acımasızı, şefkatlisi ve en doğurganı
Biri de İshakpaşa?dır ki
Sarayların incisi...
Bir büyük acının mabedi
...
Dengbejler vursun bağlamanın teline anlatsın
Acıyı, aşkı, sevgiyi
Isıtsın içimizi amansız kışa karşı gümbürdeyen bir acem sobası misali
Ozanlar anlatır bu hikâyeyi dilden dile?
Ağrı?nın çocukları taşır yüreğinde
Ve analar serer feryatlarını yerden yere
?
Sınır çizgisinin buz tuttuğu bu coğrafyada
Analar acılarını katar doğurduğu oğlana
Pişirdiği aşa, yoğurduğu hamura
Kulak ver bu anlatılana, Ağrı?dan kopup gelen rüzgârın uğultusuna
Kulak ver bu senfoninin unutulan notalarına
II.
Hikâye o ki
Soylu bir paşanın
Kızıyla, demir ustası bir gencin
Sevdası Doğubayazıt?a sığmaz taşarmış
Ama? Paşa, kızıyla gencin evlenmesine
bir türlü yanaşmazmış
Oğlan kederinden yanarmış?
Kız derdinden ağlarmış
Paşaysa burnundan kıl aldırmazmış
?
Gel zaman?
Git zaman?
Demir ustası genci hakir gören
Devlet-i âlâ katında takdir olunan paşa
Kızını çuvalla altınları olan
Bir beyin oğluna vermiş
Doğubayazıt?ta?
Sofralar kurdurulacakmış günlerce
Kuzular, koçlar kestirilecekmiş düzinelerce
Kıssadan hisse...
Kız gelin olacakmış altınlara gönülsüzce
?
Oğlan öfkesinden günlerce
Örste ha babam demir dövmüş
Çekiç sesleriyle çınlatmış
Doğubayazıt?ı, Ağrı?yı
Ama? Öfkesi dinmemiş
Yüreğinin sızısı dinmemiş
Oğlanın isyanına
Kızının yakarışlarına
Paşa kulak vermemiş
?
De ki sevdanın büyüğü küçüğü olmaz
Sevda sevdadır
Başın dumanlıdır
Ne yapsan boşunadır
Söz geçiremezsin
Fermanlar boşunadır
,,,
Beyaz örtü altında
uyuyan bu coğrafyada
Analar esmer çocukların kara bahtını dokur
Ve her yaralı tarih
Yitik halklar doğurur
De ki bir yangından geriye sadece kül kalır
Ve her yitik halkın küllerinden
Doğacak bir Anka kuşu
Mutlaka vardır
III.
Örse yoksulluğunu yatırıp
Çekiçle döven yiğidin anasına söylediğidir:
Çıkam derim Ağrı?ya
Derdimi anlatmaya
?
Ananın oğluna söylediğidir:
Gitme derim oğul...
Ağrı?nın tepesi uludur;
hem de bulutludur
Bağrından binlerce kuş doğurur...
Binlercesi de yok olur.
?
Karla örtülü bir ovadır Doğubayazıt
Düşlerin rengidir beyaz
Sonsuz bir uykunun, unutuluşun,
apansız kayboluşun rengidir
?
Ve delikanlı...
Acısını yüreğine bastırıp
babasının mezarını ziyaret ettikten sonra
Bir bulut gibi sessizce çekip gitmiş Ağrı`ya
...
Derler ki paşa kızı,
oğlanı her gün döner diye beklemiş
Dualar okunmuş, Ağrı oğlanı geri vermemiş
Adaklar sunulmuş, Ağrı oğlanı geri vermemiş
Bilge kişilere gidilmiş,
Ağrı oğlanı geri vermemiş
?
Umutlar tükenince...
Oğlan geri dönmeyince
Kız zalim babasına şöyle söyler:
Senden son bir isteğim var baba:
Bir saray yaptır,
bana zindan olsun
Ağrı oradan kimseye görünmez olsun?
...
Paşa sarayı yaptırmaya başlamış
Doksan dokuz yıl sonra sarayı
İshak adında bir paşa tamamlamış
...
İşte hikâye böyle dostlar.
Tarih denilen kervan
Cevabı aranmayan gizemli bir soruya benzer
Tıpkı yüreği ezik bir yiğidin...
Ağrı`ya sığınması gibi...
Hem şaşırtır hem de kabullendirtir
IV.
Yıllar yıllar sonra...
Sarayın kâtibi Ahmed-e Xani?nin yazdığıdır:
-zin bı fındera dı peyive-
Yani ki?
"Zin muma seslenir?
Bazen mumla sohbet ederdi
Ey sırdaşım yanarsın sen de benim gibi
Ama konuşamazsın
Eğer sen de dile gelebilseydin
Benim gönlüm fazla yanmazdı
Benimle senin derdin farklıdır
O fark doğudan batıya kadardır
Doğu?sun sen? Ateşin görünüştedir
Ben ise batıyım içim ateştir"
?
Bugün aşkın güzelliğini görmek isteyenler
Cizre?de mem ü zin?in mezarına
Ellerinde mumlarla inerler
İshak paşa sarayını görmek isteyenler
Hüzünlü bir yıldız gibi parladığını görürler
Ve hep bu hikâyeyi dinlerler
Gerçek midir bilinmez
Ama..
Ne kadar uğraşırsan uğraş
İshak paşa?dan Ağrı dağı asla görünmez
Güney Solak
Doğubayazıt