Bir gözlemci ve bir uygulamacı olarak, genelde bölgemizde (Doğu Anadolu Bölgesinde) karşılaştığımız bazı sorunları bu yazımızda ele alıp, çözüm önerilerimizi sunmaya çalışacağım. Ele aldığımız konular kendi mesleğim ve bölgemle ilgilidir. Başka bir anlatımla; 20 yılı aşkındır mesleğim gereği ülkemde gittiğim tüm farklı bölge ve illerde edindiğim tecrübelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Buradaki amacım, ekonomik gelişimini hızla tamamlamak isteyen ve dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen bir Türkiye’nin önündeki engelleri kaldırmaya yardımcı olacak önerileri sunmaktır. Ayrıca, adil bir gelir dağılımı ve bölgelerarası gelişmişlik farkının en aza indirgenmesi ülkenin ekonomik kalkınmasının sağlıklı, istikralı ve kalıcı bir şekilde sürdürmesine yardımcı olacağı kanaatindeyim.
Az gelişmiş bölgelerle ilgili olarak zaten hükümetin yaklaşımını gayet olumlu buluyorum. Ancak, bu gayretli yaklaşımların yanı sıra ekonomik anlamda bölge lehine pizitif ayrımcılığın yapılması gerektiğine inanıyorum.
Bilindiği üzere; 5084 sayılı teşvik yasası 01 Mayıs 2007 tarihinde 5615 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, teşvik kapsamında bulunan illerde asgari on ve daha fazla sigortalı çalıştıran işverenlere sigorta pirimi işveren hissesi teşvikinden 31.12.2012 tarihine kadar yararlanma imkanı verilmişti. Ağrı ve Erzurum illerimizin de içinde yer aldığı 49 ilde uygulanan “sigorta primi işveren payında %80-%100 ve enerji teşvikinde indirim sağlayan” 5084 ve 5615 Sayılı teşvik yasası 31.12.2012 tarihinde sona erdi. 10 ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerinde 01.05.2007 tarihinden bu yana uygulanan 5615 sayılı yasanın Aralık ayı sonu itibarıyla bitmesi, işverenlerin işçilik maliyetlerini önemli oranda arttırmaktadır.
Tamda bu konuyla ilgili olarak yeri gelmişken bir gözlemimi aktarmak istiyorum. En son olarak 2013 yılının Ocak ayında görev nedeniyle geldiğim Erzurum ve Ağrı’da çeşitli ziyaretlerde bulundum. Doğunun en ücra ilçelerinden birinde teşvik kapsamında tekstil yatırımı yapan bir işadamı hemşehrim bana aynen; “üstat teşvikler 31.12.2012 tarihinde bitti, ne yapacağız. Bu teşvike güvenerek milyon dolarlık yatırım yaptık, ancak teşvikin süresi uzatılmaz ise işimiz çok zor. Ağır kış koşulları, ulaşım ve pazarlama maliyetleri dezavantajları yaşıyoruz.” dediğinde etkilenmemek mümkün değil. Bunun gibi onlarca olay ve izlenimlerle karşılaştım.
Bu bağlamda şunu hemen belirtmeliyim ki, en son olarak 19.06.2012 tarih ve 28328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla teşvik mevzuatı yeni bir boyut kazanmıştır. Bu kararın ekinde yer alan listede Türkiye gelişmişlik düzeyine göre 6 bölgeye ayrılmıştır. 6. bölge en az gelime gösteren bölge olarak belirtilmektedir. Ağrı ilimiz 6. bölgede, Erzurum ilimiz ise 5. bölgede yer almaktadır.
6. bölgede yer alan yerler şunlardır: Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van illeri ve Bozcaada ve Gökçeada İlçeleri olarak belirtilmiştir. Belirttiğim bu son düzenlemede teşvikin kapsamı ve niteliği farklılaştırılmış ve genişletilmiştir. Ancak, vatandaş nezdinde şuan/hemen aybaşında ödeyeceği SGK primleri ve vergi miktarları onu daha çok ilgilendirmektedir. Yarınki teşvikle ilgili olarak; yatırım için arsa hibesi, elektrik sübvansiyonu yada vergi avantajları uzun soluklu işler olarak algılamaktadır.
Bütün bu olup bitenlerin yanında çalışma hayatı ve ekonomik hayatı yakından ilgilendiren konularla ilgili önerilerimiz 3 ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar;
Birincisi, teşvik konusudur.
İkincisi, bölgesel asgari ücret konusudur.
Üçüncüsü, özelikle taşradaki inşaat işlerinde ücretlerin banka kanalıyla ödenme mecburiyeti konusudur.
1- TEŞVİK
Yukarıda da bilindiği üzere; 5084 sayılı teşvik yasası 01 Mayıs 2007 tarihinde 5615 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, teşvik kapsamında bulunan illerde asgari on ve daha fazla sigortalı çalıştıran işverenlere sigorta pirimi işveren hissesi teşvikinden 31.12.2012 tarihine kadar yararlanma imkanı verilmişti. Ağrı ve Erzurum illerimizin de içinde yer aldığı 49 ilde uygulanan “sigorta primi işveren payında %80-%100 ve enerji teşvikinde indirim sağlayan” 5084 ve 5615 Sayılı teşvik yasası 31.12.2012 tarihinde sona erdi. 10 ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerinde 01.05.2007 tarihinden bu yana uygulanan 5615 sayılı yasanın Aralık ayı sonu itibarıyla bitmesi, işverenlerin işçilik maliyetlerini önemli oranda artırmaktadır.
Ancak, bunun yerini tutacak olan teşvik, 19.06.2012 tarih ve 28328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla teşvik mevzuatı yeni bir boyut kazanmıştır.
Bu kararın amacında aynen; “Bu Kararın amacı. kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda tasarrufların katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirilmesine, üretim ve istihdamın artırılmasına, uluslararası rekabet gücünü artıracak ve araştırma- geliştirme içeriği yüksek bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar ile stratejik yatırımların özendirilmesine, uluslararası doğrudan yatırımların artırılmasına, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasına, kümelenme ve çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.” Denilmektedir.
Bu kararın ekinde yer alan listede Türkiye gelişmişlik düzeyine göre 6 bölgeye ayrılmıştır. 6. bölge en az gelime gösteren bölge olarak belirtilmektedir. Ağrı ilimiz 6. bölgede, Erzurum ilimiz ise 5. bölgede yer almaktadır.
6. bölgede yer alan yerler şunlardır: Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van illeri ve Bozcaada ve Gökçeada İlçeleri olarak belirtilmiştir.
Belirttiğim bu son düzenlemede teşvikin kapsamı ve niteliği farklılaştırılmış ve genişletilmiştir. Ancak, vatandaş nezdinde şuan/hemen aybaşında ödeyeceği SGK primleri ve vergi miktarları onu daha çok ilgilendirmektedir. Yarınki teşvikle ilgili olarak; yatırım için arsa hibesi, elektrik sübvansiyonu ya da vergi avantajları uzun soluklu işler olarak algılamaktadır.
Belirtilen bu nedenlerden dolayı, teşvik konusunun yeniden gözden geçirilmesi, uzun vadede hayata geçirilecek teşviklerin yanı sıra 31.12.2012 tarihinde sona eren teşvikin bir süre daha devam etmesi gerektiğine inanıyorum.
2- BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET
İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrete asgari ücret denilmektedir. Asgari ücret uygulaması, devletin çalışanların gelirinin belirli bir seviyenin altına düşmesini önlemek için üzerine aldığı önemli yükümlülüklerden biridir. Bu bağlamda iş sözleşmesiyle çalışan işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı`nca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları belirlenmektedir. Asgari ücretin tespiti genellikle bir yıllık olarak yapılmaktadır.
Bugün Türkiye`de iller arasında ekonomik yönden gelişmişlik düzeyinin bir sonucu olarak çeşitli farklılıklar mevcuttur. Yürürlükteki aylık asgari (2013 yılı ilk 6 aylık dönem için net 773,98-TL.) ücretle örneğin Ağrı’da hayatınızı sürdürebilirsiniz, ancak gelişmiş bir ilde örneğin İstanbul`da ancak yaşam mücadelesi verebilirsiniz.
İller arasındaki çeşitli dengesizlikler giderilinceye kadar, ülke düzeyinde tek asgari ücretin belirlenmesi yerine, illerin kalkınmada öncelikli iller sınıflandırılmasında olduğu gibi gruplandırılarak, iki veya en fazla üç asgari ücretin belirlenmesi uygulamaya konulabilir.
Bu bağlamda önerimiz şudur: İllerin kalkınmışlık durumuna göre uygulanacak olan asgari ücretler tespit edilirken özellikle kalkınmamış illerde tespit edilecek asgari ücret bugünkü asgari ücretten düşük olmayan, yaşam standardına uygun, yatırımları teşvik eden makul bir asgari ücret olmalıdır. Gelişmiş iller için tespit edilecek asgari ücretle gelişmemiş iller için tespit edilecek asgari ücret arasında bir denge sağlanmalıdır.
Bunun olumlu yansımaları şüphesiz olacaktır. Birincisi, gelişmemiş illerden gelişmiş illere göçün önlenmesine katkı sağlayacaktır. Birden çok asgari ücretin uygulanması kayıt dışılığın önlenmesine katkı sağlayacaktır. Ayrıca, bazı yerlere yatırımların yapılmasına katkı sağlayacaktır.
3- ÜCRETLERİN BANKA KANALIYLA ÖDENMESİ MECBURİYETİ
Bölgede yaşanan sorunlardan birisi de, özelikle taşradaki inşaat işlerinde ücretlerin banka kanalıyla ödenme mecburiyeti konusudur.
Bilindiği üzere, 22.05.2003 tarihinde kabul edilen ve 10.06.2003 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32.maddesinde ücretin tanımı yapılmıştır. Buna göre; “genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar” şeklinde tanımlanmıştır.
Ayrıca, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesine 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı kanunun ile bir ilave yapılmıştır. Buna göre; “Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir.” Denilmektedir.
Ücretlerin banka kanalıyla ödenmesi ile ilgili olarak “Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmelik” 18.11.2008 tarihili Resmi Gazetede yayımlanmış, 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu yönetmeliğin 10. maddesi, “İşyerleri ve işletmelerinde İş Kanunu hükümlerinin uygulandığı işverenler ile üçüncü kişiler, Türkiye genelinde çalıştırdıkları işçi sayısının en az 10 olması hâlinde, çalıştırdıkları işçiye o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlüdürler.” Denilmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 102/a maddesi ücretlerin banka kanalıyla ödenmemsi halinde uygulanacak idari para cezasını düzenlemiştir.
Buna göre; “....ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını zorunlu tutulduğu halde özel olarak açılan banka hesabına ödemeyen işveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her ay için yüzyirmibeş Türk Lirası (1) idari para cezası” uygulanacağı belirtilmiştir. Bu ceza miktarı 2012 yılı için geçerlidir. Belirtilen bu ceza miktarı her ay ve her için öngörülmüştür. Örneğin 2012 yılı Şubat, Mart ve Nisan aylarında toplamda 25 işçi çalıştıran bir işveren ödemelerini banka kanalıyla yapmamışsa yapılacak bir teftişte ve tespitte toplam (25 işçi x 3 ay x 125-TL.) 9.375-TL. idari para cezasına maruz kalacaktır.
Bütün bu yasal düzenlemeler, ülkenin her yerinde uygulanması yasa koyucu açısından
anlamlı olabilir. Örneğin Gebze Organize Sanayi Bölgesindeki modern ve seri üretim yapan büyük bir işyeri ile Ağrı’nın Diyadin ilçesinin XX Köyündeki İlkokul inşaatı işyeri aynı değildir.
Bu bağlamda, yasa gereği bölgemizde inşaat iş yapan çoğu işveren ve müteşebbise idari para cezaları maalesef uygulanmıştır.
İlkokul inşaatında gündelikçi veya 10-15 günlük süre ile çalışan işçinin ücretini banka kanalıyla ödemek bayağı zordur. Banka şubesinin azlığının yanı sıra hesap açmanın zorlukları da göz önüne alınıp esnek bir düzenlemeye gidilebilir.
Bütün bu açıklamaların ışığında önerim şudur; örneğin taşrada veya köylerdeki
inşaatlarda çalışan işçilerin ücretlerinin banka kanalıyla ödeme zorunluluğunun kaldırılması ve yasanın biraz esnekleştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Orhan KOTAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
İş Müfettişi