DERGİ ÇIKARMAK, DERGİDE YAZMAK…

DERGİ ÇIKARMAK, DERGİDE YAZMAK…

FAKİR YILMAZ

Dergi çıkarmak bende bir düş değil, her ân olabilecek uygulanabilecek bir düşüncedir. Aynı düşüncem 35 yıla yaklaşan gazeteciliğimi ve bu yıllar içinde yazdığım yazılarımı toplayıp bir değil en az bu derginin 5. sayısı gibi 5-6 belki 10 kitap çıkarmak olsa da bugüne kadar ha bugün ha yarın diyerek bir türlü başlayamadım. Adı 'Özel Hayat Anlatılır mı?' olan ve kapağı ise yaşadıklarımı bir fotoğraf karesine sıkıştıran beynimdeki hazır kitaplarımın.

Yazılı basın, medya hayatına şahsım olarak daha girmediğim yıllarda yani ben daha çocukken, ilkokul, ortaokul ve lise sıralarındayken babamın adımı taşıyan 'Fakir Dostu' gazetesini ilk olarak teksirle  sonra da kurşunla harfleri dizilen “Doğu Anadolu Gazetesi” ni çıkarmış, matbaanın boya kokusunu içimize nakşetmişti.

Babam bunları yaparken ben ve benden önce kardeşim rahmetli Savaş'ta boş durmayıp, bir taraftan teksir makinasının, kurşun harflerle süslenen gazetemizi dağıtırken diğer taraftan da ulusala haberler çıkarmaya çalışıyorduk.

Ha bu arada babamın matbaasını alıp, sahipliğini yaptığı avukat amcamın yazı işleri müdürlüğünü yaptığı sonrada bugün miras kavgasında yaptığı gibi 'hepsi benim' deyip el koyduğu gazetemize sahip çıkmaya çalışması üzerine çağırdığım hamallarla birlikte bir gece matbaamızı alıp, traktör lastiği üzerine koydurarak yine traktörle başka yere taşımış ve bu mesleğe bizzat başlamıştım.

“Ne gereği var şimdi bu siyasi ortamda bunlarla uğraşmaya,” diyenlere inat yapıyordum sanki bunu!

Sonra…

Dergiler hep hayatımda oldu, dergili zamanlarım da… Ama başta her gün gelişen teknoloji dolayısıyla grafiği bilmemem, kendi ruhumu yansıtan kapağımı yapamam diye bekletip, ötelediğim dergi hayalimi ilk önce altıbuçuk yıl başkanlığını yapıp, Ardahan adına İstanbul'da adeta tarih yazdırdığıma inandığım, söylenen ve bugün adı unutulan Ardahan Dernekler Federasyonu Başkanlığım esnasında gerçekleştirdiğimiz ve bir günde 1.5 milyon insanı İstanbul Maltepe'de bulunan meydanda topladığımız '1. Ardahan Tanıtım Günleri' sırasında benim dönemimde tarih yazan stk adına çıkardığımız dergiyle gerçekleştirmiş ve bunun olabileceğini anlamıştım.

Ve çıkarabileceğime inandığım dergilerde yazarak yol almanın önemini, cesaretini o an kazanmış ve 2. sayısı için hemen yeniden kolları sıvamıştım. Ha bu arada gazetecilik mesleğim esnasında, Ardahan Çıldır Gölü’nün Kars'ın değil, Ardahan'ın olduğunu anlatmak için Kars eski Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu döneminde göle gelen 70'e yakın yabancı ülke büyükelçisine tek tek elden dağıttığım ilk yabancı dilde basılmış gazeteyi de çıkarma başarısını ortaya koymuş, yazdığım haber ve yazılar nedeniyle kapatılan Doğu Anadolu Gazetesine 'Kuzey' kelimesini ekleyip, 35 yıla yakındır kesintisiz yayınlanmaya devam eden gazetemizin kapatıldığı günün  ardından gazetemi hemen çıkarmıştım.

Ancak benim dergi düşüncem o günlerde de gündemimdeydi, küllenmiş değildi. Bugün de öyle. Çizimler, tasarımlar, içerik çalışmaları, örnek sayfalar derken bu düşünceyi dijital ortama taşımak başka bir ufuk açmıştı elbette…

Ama bir ürün dergisi yapmak başka bir şey, enikonu her sayısının içeriğini belirleyip, yazı, görselini kotarmak, yazı yazdırıp, söyleşiler dosyalar hazırlamak bambaşka şeyler diyerek yine kendime, okurlarıma, maddi, manevi desteklerini hiç esirgemeyen iş insanlarına memleketim Ardahan'a özel dergiyi hep bekletmeye aldım.

Bu arada 1990’lardan beri medya, edebiyatın kültür ve sanatın mecrasına dönüşüp, hatta önünü keseli beri; nitelikli edebiyat dergilerinin soluk alma şansının azaldığını da izlerken aynı yılarda oluşturulan internet üzerinde kültür sayfalarında yazmaya, online yayında okurla buluşmayı denemeye kalksam da ağır basan gazetecilik ve 'ilk' haber verme güdüsü dergi hayalimi hep öteletiyordu.

Ama dergi çıkarma arzum sürüyor ve yine başkanlığını yaptığı stk zamanında 2. - 3.dergi derken bu kez İstanbul Kartal'da tanıştığım ve 'Abi gel büro senin birlikte güzel bir dergi yapalım' diyen Necmi beyin ilk kendi dergimiz, iş insanlarına yönelik Kuzey Doğu Anadolu Dergisi çoktan çıkmış ve başta reklam verenlerin olmak üzere herkesin eline posta yoluyla ulaşmıştı bile.

Evet,1.-2.-3. derken bugün 5. özel dergimiz “haber” ötesi bir “dergi” işlevine de büründü zamanla. Necmi ve çalışma arkadaşı Semra, bu dergilerin gizli kahramanıydılar. Çünkü bu tür bir yayıncılığın hiç de kolay olmadığını bilirim. Hele hele bir taraftan zamanla yarışıyor olmak, gerçek işim olan gazeteciliği, ilk haber verme heyecanı, yaşam esnasında beklenmedik gelişmeler arasında görsel tasarımı sürekli önde tutmak apayrı bir bakış, düşünce, maharet gerektirir. En ötesi de tutku, sadakat, sabır gerekiyordu.

Aslında dergiciliğin özü de budur. Ve her dergi kendi ömrünü de bunlarla yaratır, sürdürür, sonlandırır.

Birçok gazetede yazdım, yazıyorum da. Dijital medyada da öyle… Tüm bunlar beni “dergi” kurmak çıkarmak düşüncemden vazgeçirmedi, dahası sürekli besledi.

İnsan yapıp ettikleriyle övünmemeli, yapacaklarını da sürekli sayıklamamalı. Hatta kimi kez de uluorta anlatmamalı… Yalnızca üretip ortaya koymalı derim.

Çok sözdense, az sözle yol alıp; yazmalı yalnızca. Yaza yaza ancak bu “kültürsüzlüğümüzün kışı”ndan geçebiliriz ancak.

Bugün gelip eşiğinde durduğumuz Türkiye gerçeği de sanki bunu anlatıyor bize.

Dergilerde yazmak edebiyat duygusunu besler, yazan insana iyi gelir; çünkü her dergi biraz da yazının mutfağı, edebiyatın laboratuvarı, kültür ortamının belleğidir.

İşte Kuzey Doğu Anadolu Dergisini bunun için çıkardık, bunun için yazıyorum. O duygularımı hem besliyor hem de edebiyat dergisi kurma düşüncemi canlı tutuyorum ve 5.sayısı ile yeniden hem de yeni bir dergi ile daha birlikte olduğum Size, teşekkür ediyorum sevgili okurlarım…



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor