YENİ YIL
Yeni yılın şöyle şöyle şöyle olmasını istemek, yaşamdaki artılarının kaç tane "şöyle" eder'ini hesaplamayı gerektirir.
Bu dünya bedava isteklere pek müsait değildir.
Temmeni ve dileklerin gerçeği, yaşam işleyişinin o dileklere ne kadar uygun olup olmadığıyla bağlantılıdır.
Mesela,, priz bozuldu kendim de yapabilirim fakat, ustasına yada özellikle usatlık yoluna girmiş bir gence yaptırsam ve hakkınıda güle güle versem, gençleri çalışmaya teşvik etmiş olurum. Bunun anlamı toplumsal huzur ve refaha katıkı olur.
Toplumla bağlantılı yaşamanın ve huzurlu olmanın gereği katkılarda bulunmaktır
Mantıken/matematiken şöyle de olabilir: kendim de yapabiliyorken enayimiyim paramı boşuna vermeye...!
Kopuk bakışlı küçük çaplı mantığın yol mesafesi midesine kadardır.
Düşünce çapıyla alakalı icraatler, akıllılık yada enayiliği kendinde saklı tutar.
Paranın boşa gidip gitmediğini, herkesin aynı şekil olması halinde ortamın alacağı vaziyet belirler.
Müşteri bekleyen bir satıcının yanından geçerken, lazım olmadığı halde sırf ortam işleyişi olsun diye küçük bir şey almak, huzura ve mutluluğa atılmış en has ve yerini bulması en yüksek ihtimalle sahip sadakadır. Dilektir. Temmenidir. Duadır.
Sözlü yada yazılı ifadelerle ezber halini almış dileklerde bulunurken, bu yönde hangi icraatine karşılık olduğu meselesi vardır.
Para bir ifadedir. Var olan malların değerini ifade eden taşınır bir temsilcidir.
Karşılıklsız pasılan para boş bir ifadedir. Kâğıt yada metal olarak değeri neyse odur.
İcraatleriyle toplumsal ve küresel refaha yapabildiği ölçüde herhangi bir katkısı olmayanın refaha yönelik dileksel ifadeleri, karşılıksız basılan paraya benzer.
Televizyonların sözlü yorumcuları dünyayı iyileştirme endeksli konuşmalar yapmaları, içinde oldukları rahatlığın vergisi olacaktır.
Küçük çaplı heveskaranelikler, geniş zaman kurtarıcılığı değildir. Savaş zaferleri dahil kendinizinde kalıcı olmayışlığını belli bir yüzdelik oranda hesaba dahil ederek yorumları düzenleyin ki hakikatten sapma ve saptırma olmasın.
Hakikat nedir? Ağızla yemek... Sapma nedir? Aaa ağızla yiyor...
Yaşami kanunların dayatımları canlı ayrımı yapmaz. Kişi yalancı sahtekâr olsa bile, yaşam kanunlarından kopuk olamaz. Sahtekârın da yerine getirmek zorunda olduğu doğal kanunları, dürüstün de yerine getirmesini dürüstü sahtekâr yapmaz. Dürüstün yerine getirmek zorunda olduğu doğal kanunları uygulayan sahtekârı da dürüst yapmaz.
Aidiyet ve tercih dışı doğal zaruretleri görüş çatışmalarına alet etmek denge terörüne sürükler.
Yalancının bütün yaptıkları yalan olamaz. Onun zıttı olsun diye uyguladığı doğruları tersine yapmak, doğal denge açısından dürüstlüğe değil sahteliğe götürür.
"O sahtekâr araba sürerken öne baktığı için ben sürdüğümde yana bakayım ki ondan olmadığım belli olsun" hesabı kazaya götürür.
Yaşam refleksleri ve etkileniş dizaynları gibi icadi olmayan ortak doğal var'lar, düşmanlık sebebi olacak varlar değillerdir.
Yanlış zan'lara karşı delilli tespitli doğrular olsa bile bunlar, saygısızlığa gerekçe vermez. Çünkü zan ve alışkanlıktan kopuşun acıtıcı oluş hakikatide vardır. Bu durumun gerektirdiği şekilde süreçlere yaymalı alıştırma ve değiştirme müdahalelerinde bulunmak, mümkünatı henüz görünürlüğe çıkmamış mutlak doğruyu bilme ehliyetini gerektirir. Şahitlik çerçevesinde bulunan tabiatik doğrulara tutunarak ilerlemek, görünürlük dışı doğruya doğru gidiş olur.
Koltuk ile direksiyonun varlığı, sürücüye oturmayı ve el ile tutmayı söyler. Bu söylem, sürücü olacak kişinin görmesi ve duyması gereken tabiatik doğrularıdır. Düşman da aynısını söylese o söylem, düşmanın düşmanlığında gelen bir söylem değildir.
Esas olan, görünmez ve bilinmez kapsamdaki yol ile o yolun vardıracağı noktalardır. Bu bilinmezliğin söylemi, ılık ölçüdür.
Radikal uc noktalı oluş, herşeyi bilme iddiasıdır, ki böyle bir idia var olmuşlar yada var edilmişler için sapmışlık olur.
Ağaç yaprağındaki atom ile cihazdaki atom, kendilerini ve vazifelerini bilmekle birbirlerinin varlıklarını bilme anlamını edinirler.
Anne, baba, kardeş, çiftçi, fabrikatör, doktor, mimar, mühendis, öğretmen, sanatlar, zanaatlar, lojil'er, log'lar, cı'lar ve çı'lar hepsi merkez mile bağlı çarkın birer dişi olarak, milin göreceği işin göreceği işin göreceği işin göreceği şeklinde süregiden işi görüyorlar. Şahitlikle görmseler bile kendileriyle vazifelerini dürüstçe bilme ve görme ile görürler.
Çarkın bir dişi, yerine getirdiği görevsel işiyle makinanın yerine getirdiği işin paydaşı ve sevgilisi olur.
Bütünsel bir iş görülümü için herkesin derin düşünür olma gereği yoktur. Bütünselliğe dönük küçük bir farkındalık, kendini ve işini dengede yürütmek için yeterlidir.
Bir makinanın iş görmesi, onun bütünselliğini oluşturan tüm parçaların hem birbiriyle hem de makinayı kullanan ile sevgili ve sevişim içindedirler. Belkide bu durum, genel varoluşsal amacın temel sebeplerindendir.
Yeryüzündeki her tür kapasite ve karaktere sahip her bir ferdin, bütünsel makina misali karşılık geldiği bir işi vardır.
İşini dürüstçe yapmakta herşey oluş vardır.
Bozuluma sebebiyet olacak parça tamire maruz kalır.
Yeni yılın yada yılların iyi olması, yönelim ve icraatleri sorgulamayla eksi ve artıları görüp uygulamalarda ayıklamayı gerektirir.
YAPAY ZEKA YELEĞİYLE İSTENİLEN İNSAN MODELİNE ULAŞMAK
Mümkün olacak mı?
İnsandaki enerji, yaşam teminine yaradığı gibi aynı zamanda kendisini azgınlık ve sapkınlığa da çeken bir güçtür.
Rahatlık unutkanlığa, unutkanlık, depremlerden/yıkıcı uygulamalardan dersler çıkarmamaya sebeptir. Hatırlamak için rahatsızlıkta olmak da ağır bir bedel olmaktadır.
Alternatif çözüm yapay zekadır, o her zaman doğru taşı doğru yerine yerleştirmede insandan çok daha mahirdir.
Kurumuş boğaz su ister. Bu isteğin yükselmesi, ağırlaşıp baskınlaşmas, şuuru iyiyi kötüyü ayırt etmekten uzaklaştırır.
Suyun kuruluktan daha peter edebilme ihtimalinin olup olmadığına baktırmaz. Bu durum, kendisinden daha güçlü bir yardımcı gerektirir.
Yapay zekalı robot, insanı etik olmaktan çıkarıcı etkenlerle baş edebilecek yetkinliğe sahiptir.
Ağzı boğazıı susuzluktan kurumuş insan suya sorgusuz hücum ederken, robot arkadaşın sözlü ve fiziki engellenmesine takılabilecek.
O su izin alınması yada karşılığının ödenmesi gereken bir su'mudur?
O suyun sağlık için içilmeye müsaitlik derecesi nedir?
Vücudun susuzluğa ne kadar dayanma süresi kalmıştır?
Kalan dayanma süresi, seçenekler arasında hangisini tercih etmeye uygundur?
Hangi seçenek hangi sonucu doğuracaktır?
Tüm bu soruların cevapları insanda o anki eylem zamanıyla uyuşmayan uzun süreler gerektirirken, vücudu ve dış muhatabını hızlıca derinlemesine analiz edebilen teknolojik yapay zeka yeleği, olması gereken doğru davranışı anında bulup yönlendirmesini yapacaktır.
Vücudun tansiyon, stres, röntgen, ekg, kan ve idrar tahlilleri gibi sağlık taraması, istenilen zamanda kişi kendisi yapıp sonuçlarınıda liste halinde öğrenilmesi kolay ve anlık işler arasına girecek.
İLİM VE BİLİMİN GELİŞKİNLİĞİNE RAĞMEN OLUMSUZ HALLERİN SEBEBİ
Doğruyu bilmeye rağmen dünya hali'nin her seferinde farklı versiyonlarla aynı negatifleri yaşaması, insani acziyet ve yetersizlikler sebebiyle meydana gelmektedir.
Yapay zeka, bilgi ve bünye güçlenmesi anlamında insana ek bir kamilliyet ve tam bir yeten-ek sağlayacaktır.
Bir nesil, bir önceki nesilin çektiklerinin etkisinden uzak sekilde olanları hikayesel bir edayla ele aldığı için dersler çıkarmaktan uzak kalabilmektedir.
Terbiyeli eğitim sistemiyle beraber yapay zeka yardımıyla yeni yıkımsal etkilere ihtiyaç duymadan geçmiş ve olası depremlerin derslerini güncellikte tutup ona göre davranış biçimleri edinilecek.
HER ATMOSFER ALDIĞI RENGİ YANSITIR
Bir vücut dağıldığında her bileşeni ait olduğu atmosfere vücuttayken edindiği renk ile dönerek o atmosfere o renkte katkı verir.
Bazen bir damla renk bir bidon suyu renklendirmeye yetiyor.
Vücut bileşenlerinden su suya, hava havaya, toprak toprağa gitmekle her bileşen geldiği atmosfere gidiyorsa, ruh da geldiği atmosfere gider. Ruh edindiği hangi renk ile gitiyse, ruhsal atmosferin o renge bürünmesine katkı verir.
Renklenen her atmosfer, o rengin verimlerini yaşatır. Bir kültür biçimi sosyal bir atmosferdir.
Vücut suyunun tahlil sonuçları vücudun maruz kalacaklarını bildirir ve gerekli çarelerin temin edilmesini sağlar.
Televizyon, internet, siyaset, sanat ve olaylar, birer atmosfer renklendicisidirler.
Rahat yerde renk vermek kolayken, rengin yansıma etkilerini hesap dışı tutmanın kendine göre bir artı yada eksi verimi olur.
"ne ekersen onu biçersin'' ve "ah kalmaz" gibi sözler, denge sağlayıcı zaman adaletini belirten sözlerdir.
Kişi tercihlerde bulunurken, etkisinde olduğu atmosfere göre bulunur. Atmosfer oluşumuna katkısı olanlar, kişisel tercihlerin sebebi konumunda olurlar.
En ehliyet gerektirici olgu özgürlüktür. Atmosfer denilen olayın gökten alıntı olması, genel kuşatıcı ve şekillendici toplumsal psikolojiyi kast eder.
DÖNÜŞÜM
Bir şeyin dönüşüme uğraması, kendisini var edenle mümkündür.
Kelime, isim, cümle, makale ve kitapları hafler var etmektedir. Bu sebeple bir harfin yada bir kelimenin eksikliği, fazlalığı yada yerine başka bir harfin ve kelimenin olması, demek istenileni tam zıt bir anlam'a taşıyabilmektedir.
Yardımcı noktalama işaretlerinin uygunca kullanılmaması da benzer durumlara yol açabilmektedir.
Yaşanmış bir örnek: İki kardeşten biri, uzaklarda çalışan babasına yazdığı mektupta, hal hatır sorduktan sonra "paraya ihtiyacımız çoktur" diye bir cümle kullanır fakat, el yazısıyla ç harfi yüzde doksan y harfine benzemiştir. "Çoktur" kelimesi "yoktur" olmuştur. Yani bir harften dolayı, para istemek istememeye dönüşmüştür. (Diğer kardeş mektubu göndermeye giderken fark edip düzeltir.)
Tek bir harf tam tersi anlam çıkarabildiğine göre tek bir hareket, tek bir hata vb. durumlar, yaşam içinde gidilmesi gereken bir yönün tam tersi istikamet almasına sebep olabilir.
Bu tür yan etkiler, yazıda olduğu gibi düşüncelerde ve konuşmalarda da mevcuttur.
Arzular başka iken istenmeyen sonuçlara vardıran etkenler genellikle yan etkilerdir.
Sorulsa iyi bir dünyayı herkes ister fakat, bu istek hep istek olarak kalmaktadır. Bu durum, isteğe doğru giden yolu tutturmanın zorluğunu göstermektedir.
İyi dünya isteği, sözden psiklojiye indirgeme işi başarılsa,, bu istek, amaç olarak öne konur ve düşünceden ifadeden eyleme kadar her basamağı bu hedefe dönük olmaktan çıkarıcı yan etkiler net olarak görünürler. Bu net görüş, doğru çareyi kolay buldurmaya yardımcı olacaktır.
Doğru çare, sorunu net ve doğru teşhis etmekten ibarettir. Birincil sorun, isteğin tüm bünyeyi saramamasıdır. Saramadığı zaman sorunun varlığı, ilgili kişi için manipüle işlerine yarar.
Dürüstlük, kalıbını tutmuşların iyi dünya isteğini dile getirseler de bunu, içselleştirmede zorluk çekeceklerini kabul etmeyi gerektirir.
İtirafane kabuller, engel kaldıraçlarıdırlar.
Empati kurma becerisi, karşıtların birbirlerine yönelik saygısallıklarını arttırıcı ve sorun çözme ehliyetliliğidir.
YAZIMSAL EKSİK VE YANLIŞLAR
Bir önceki yazıda şu cümlede kelime dizilim hatası ve kelime eksikliği vardır: ...Evren ile şuursal bütünlük, can'ın basınçlı arzularına aklın/ruhun yolunda olmasıyla mümkündür...
Olması gereken şekli şöyledir: Evren ile şuursal bütünlük, can'ın basınçlı arzularına KARŞI CAN, ruhu ile aklın yolunda olmasıyla mümkündür. Kısacası, "ruhun evren kadar büyümesine engel olan nefistir." Şeklinde de olur.
Acıkma oldu diye sorgusuz sualsiz bulunanı kapıp yemek yerine bir düzen, sistem ve dürüstlük çerçevesinde herhangi bir bozuluma sebep olmadan almak nefsani değil, ruhani bir eylemdir.
Ruh ile akıl birbiriyle bilgiyle bağlantılı oldukları için ikiside can'ın arzularına ortak rehber olarak kullanılmıştır. Ruh, internet misali yeni alımlarla hareket ederken akıl, daha önce ruhtan aldıklarını hafızaya kaydettikleriyle hareket eder.
Ruh, o anda yeni bir görme/alım ile "bu şekil yanlıştır" diyecek durumda olmazsa bile, aklın daha önceki kayıtları arasındakiler ile "bu şekil yanlıştır" beyanı ortaya çıkabilmektedir.
Aynen bilgisayara daha önce yüklenmiş ve kayıtlı olan bir bilgiden dolayı internette ihtiyaç olmaması gibi.
Örnek olarak: Mide bir an önce yemeye meyilli iken ruh ile akıl, neticeyi ve hatta, neticelerin neticelerini hesap ederek yada önceden hesap etmiş olarak yeme işlemini bir ayar'a tabi tutarlar.
İş sadece mideye kalsa, ya haksızca alarak yada, zararlı olanı alarak yada, bir dahaki sefere alamayacak şekilde yeme işlemine yönelir.
Bazen böyle anlatımlar kısa cümlelere sıkıştırıldığı zaman, anlam zoruluğu yaşatabiliyor. Uzun olduğu zaman okuma tahammülünü aşabiliyor. Okuyucuya göre değiştiği için ortalamayı tuturmak gerekir.
Anlaşılması zor bir cümle, kelime yada isim, onunla bağlantılı diğer cümle ve kelimelerin varlığından dolayı anlaşılır hale gelebilmektedir.
Örnek: iki kanada ihtiyaç vardır. Burda kanat, Kanada olarak geçiyor. Herkes anlamayabilir fakat, "uçmak için" ekli olduğunda anlaşılır olur.
BU YAZILAR NEDEN UZAR?
(Örnek olarak)ESKİ YENİ
Yamaç dibinde kurulu eski bir köy, doğal ve yapay afetlerle alışagelmiş bir yaşam biçimi sürmektedir.
Sorunsallık içinde yardımlaşma kültürü de oluşmuş olsada, genel hissiyatın arka plan atmosferinde herkes birbirine tehdittir. Bundan dolayı çatışma güçlüsü olmak herkes için zaruri bir ihtiyaç olmuştur.
Bu durumun ana kaynağı, öncelerde geçimlik temini zorluğundan oluşan gasp ve mala göz dikme gibi iştahi hallerdir. Koşullar gereği komşular arası ticari alışverişin olması sıcak ilişki görüntüleri versede tehdit, perde ardı varlığını sürdürmekte ve birbirlerine yönelik düşüncelerin negatif şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Eski koşulların şekillendirdiği nesil, bu durumu benimsemiş ve ona göre yaşam biçimi edinmiş olsada o durum, gelişen bilgi ve teknoloji döneminde doğan nesil için rahatsızlık verici bir durum halindedir. Çünkü birikmiş bilgiler, yeni nesile daha büyük bakış pencereleri sunmuştur.
Ne nüfus dünkü nüfus, nede zarar ve fayda verici argümanlar dünkü argümanlar. Bundan dolayı eski pencerelerden yeni ihtihyaçları karşılayacak bir yol yöntem görünmemektedir.
Yeni ve daha büyük pencereden bakan yeni nesilden biri, gördüklerini duyurmaya çalışır. Bununla birlikte eskiye olan adaptasyonun bünyelere ne kadar kök saldığınıda görmektedir. Bundan dolayı bir duyuru için uzun izahatlere ihtiyaç duyar. Herkes, gelişimin sunduğu yeni ve büyük pencereden bakarsa, duyuru ve izahlara gerek kalmadan yapılması gereken çalışmalara kısa yoldan geçilir fakat, eski pencereden bakış, özellikle önceki nesil için bir tutku haline gelmiştir. Bununlada yetinmeyip dar pencerelerini/ufuklarını yeni nesilin önüne koyuyorlar.
Küçük pencere, kişisel, ailesel ve kısa zamanlı düşünüş iken büyük pencere, bütün köyü aile olarak ele almak ve uzun zamanlı düşünmektir.
Büyük pencereden bakan yeni nesilden biri diyorki; "ey köylü! Köyü şu yamaca taşıyalım. Burası hem verimli bir tarım arazisi olur, hemde bazen oluşan sel yıkımlarından uzak olmuş oluruz." Bunları söylerken herkesin birbirine karşı perde ardı rakiplik ve düşmanlıklarını da bildiği için onları da iyileştirmek amacıyla sözü uzattıkça uzatmak durumunda kalmaktadır.
Der ki; "ey köylü! "Bu halimiz eski koşullardan oluşma bir haldir. Yeni imkanlar, bizlere sorunsuz bir köy olabilmek için yeni fırsatlardır. Bu fırsatları büyük pencereden bakarak kullanalım." Der fakat eski kullaklar, heyecan için kalbi daha bencilvari seslere alıştırmıştır.
Böyle sahte insanlı bir köyde güçsüz olmak, haksızlığa uğramak demek oluyor. Bu atmosfer, tek başına güçlü olmaların yanı sıra itifaklı güçlülüklerin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Not: Bu örnek, dünyayı köy bazında düşünmek için verilmiştir.
Yeni dünyada silaha gerek duydurmayacak anlayışlar gelişeceği için silahı ittifaklar, utanılması gerekenler kapsamına girecektir.
Bu anlamda bir itifak, kendi ismini tersten yazmayla utan'ı çağrıştırması, geleceğin barışçıl şeklini haber verir gibi durmaktadır.
Bazı övünçler ayıba dönüşe
KÜÇÜK BİZ'LER İLE BÜYÜK BİZ
Eski koşullardan ibaret olan sesler, küçük çaplı biz'likleriin, büyük çaplı biz'e geçebilmerine imkan verebilecek yeni ve daha kapsamlı bir kültür birikimine engel olabilmekteler.
Eski kalp, rakip edinip onu yenmekle heyecan temininde bulunmaya alışkındır. Bundan dolayı çokça yenme yenilme oyunlarınında ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Karşı tarafı yenme/yeme ile tatmin olan kalp, insan oluş yolunda adı gibi sahte anlamındaki kalp olmaktan çıkamamıştır. Kısacası, henüz tam anlamıyla insan oluşu tamamlamamış sahte/henüz eksik kapsamında olan insan demektir.
Yeme/yenme ve yiyilme/yenilme şeklindeki yamyamlık hazzı'nın realiteden oyunlara taşınması, hayvanlıktan çıkışın ilk adımı olarak büyük bir devrim olmuştur. O haz, varlığını oyunlarda sürdürüyor olsada kendini, atası olan savaşlarla da tatmine yöneltebilmektedir.
Eskilerin korku kaynağı olan yamyamvari iştahi gerçekler, yeni nesil kültürel birikimin ortaya çıkaracağı yeteneğin, iştahı şekillendirme ve dizayna tabi tutma sanatından bihaberce korku kaynağı olmaya devam etmekteler.
irili ufaklı biz'ler, korku ve menfaat aynılığından ibarettirler. Küresel biz'in oluşması için korku ve menfaat aynılığı fazlasıyla mevcuttur. Dengesizlik ve düzensizliğin sonuçsal verileri, genel için bir aynı olarak sürecin yönünü büyük biz'in oluşumuna çevirecektir.
BEN İLE BİZ
Fiziki vücutla bağlantılı olan psikolojik rahatlık ve acı'nın adı 'ben'dir. Kişisel adres olarak da kullanılan ben, yücelik kastını da içerir. Ben'i yüzeysel olarak bizleştiren tek etken, zorluklardır. Gerçek biz, vücuden ayrı olunsada ruhen duyum ortaklığıdır. Yavrunun yaşadığı acı tatlı hallerin anneyede yansıması öz biz için bariz bir örnektir.
Arada ruhsal duyuş bağlantıları olmayan toplum, empatisiz bencillerden oluşma ve her an çatışmalara müsait görsel bir kalabalıktır.
Gerçek biz'e giden yol, öz insan oluşa giden yoldur. İnsan üreyip çoğalan ve ölümlü olduğu için 'biz'de oluşla öz insandır. İnsan, sahip olduğu acizane özellikler itibariyle ben de tutunamaz. Büyük ruha katılım, acziyetin tek çıkış yoludur.
Saraysal görkem, başlık belirteçliği için algıdaki adres olsada, gerçekte başlık vasfı taşımyanlar için yan etki olarak ben algısına sebep olmaktadır. Başlığın gerektirdiği kapasite ve vasıf yoksunu'nun, yer olarak ait olmadığı başlıkta bulunması, hizmet eden değil, hizmet edilen zan'nına bürünmesine sebep olduğu için eleştiriye kapalı ve cezacı profili ortaya çıkmaktadır.
Vücut gereklerinden lakayt olan bencil baş, lakaytlıktan vücutla beraber kendini de çöküşe götürür.
Gerçek baş'lık, servet edinmeye gerek duymamaktır. Çünkü zaten servet olan vücudun bir parçasıdır.
İç alemde kişisel arzulara esir oluş, halka baş oluş ehliyeti vermez. Baş seçimi sloganlardan bilimsel mercekli gözlüğe geçecek.
Servetin temeli, halk temeli kadar muhkem değildir.
Servet, kendine dönük göz dikili sahte hürmetlere ve gaspvari iştahlara sebeptir.
Büyük servete kişisel zaruri ihtiyaçlar bazında değil, insanlığa hizmet bazında bakmak servete uygun ve dengeli bakıştır.
DÖNÜŞÜM
Dünkü benciliyatlı koşullar silahsal güç gerektirdiyse bugünkü bizcil koşullar, siyasal güç gerektirmektedir.
Silahi güce dayalı söz değil, şuur'a dayalı sözün rehberliği insani olandır.
Doğru sözün kendisi, çıktığı yerden daha değerli olabilir. Sonsuzluk denilen olay, insan yoludur. Tüm insanlar yoldaştırlar.
Kişi ömrü insanlık ömrü ile aynı olmadığı için, yaşama yolunda sözün doğrusu her zaman aynı kişiden çıkacak değildir. Aynı kişi'nin hal vaziyeti her zaman aynı değildir.
İstisnalar dışında genel olarak rotaya dair doğru görüş, bahsi geçen sebeplerden dolayı kişiden kişiye dolaşkandır. Bu gerçeklik, doğru için herkese ifade hakkı verir. İfade hakkı demek, silaha alternatiflik demektir.
Snürekli yarın adına sözün doğrusuna ulaşabilmek için sürekli bir arada bulunup istişarice konuşmak, yaşam akışının ihtiyacıdır. Söz meclisleri bu ihtiyaçtan doğmadırlar.
Her günün bir yarını olduğu için meclis de her gün var olmak durumundadır. Silah/zor güç temeline dayalı söz, hakikatin sözü olmaktan öte silahın sözü olması demektir.
SİLAHSIZ MECLİS
Kürsüye silahla çıkış ile kıravatla çıkış arasında sözün dayanak kaynağı hakkında farklı ifadeler içerirler. Silah, haksızlık edebilme olanağını barındırabildiğinden ve, ortak doğru'dan beri olabileceğinden, genel rotanın doğrusu için söz ehliyetliliğinden uzak düşer.
Kıravat, sihasızlığı temsil ettiği için hakikate dayanık oluşu temsil eder.
Konuşan bir grup içinde birinin silahlı oluşu, sözün doğrusuna gölde eden bir atmosfere sebeptir. Silahlının tavırları, doğrunun sözden düşüp diplere çökmesine sebep olabilir.
Doğru, güvensiz atmosferde barınmaz. Olmayan doğruyla doğru yol gidilmez
Silahvari zor güç benzeri herhangi bir vaziyet, benzer etkiye/doğruyu gölgelemeye sebeptir.
Kalbi para için atanın, zenginin yanında bulunurken yada hayatın alışverişleri içinde bulunurken doğruyu tutturması zordur.
Orantısız sevgi, aşk ve şahsi amaçlar da aynı şekilde doğru yu tutturmanın önündeki engellerdendirler. Tüm bu etkenler, hem diyaloglar esnasında hemde tek başına düşünce ve hayal aleminde de doğruyu net olarak görebilmenin önünde perde olabiliyorlar.
Doğruyu bulmanın ve üzerinde durabilmenin zorluk nedenleri o tür duygusal ve psikolojik etkenlerdir.
Bu tür etkenleri taşıyanların, danışmalı istişareli bir yaşam sürmeleri daha uygundur. Arada bir hakikatlere dair karşılıklı sohbetlerde bulunmak da perdesel etkenleri aşmak için uygundur.
ÖZGÜRLÜK VE YASAK
Özgürlüğe giden yol, dış etkenlerden çok iç bağlayıcı etkenleri, daima doğruya giden yolda aşabilmekten geçer.
Özgürlük, serbest oluştan görülmeyen sakınca demektir.
Ser, baş demektir. Best engebelsiz düzlük alan demektir. Anlam olarak serbestlik, engel konulmayan ehliyetli baş demektir.
Özgürlük, düzen bozuculuk değildir.
Yaşam, ölçü ve ayarlara bağlıdır.
Yasal ve yasak demek, ölçü ve ayarda kalış demektir.
Çocuğun evin içinde etrafı kırıp dökmeyi özgürlük tanımıyla ele alması onu, dünyayıda kırıp dökmeye iter.
Özgürlüğü kullanma ehliyetine sahip olmayanın özgürlük aracında şoför değil yolcu olması uygundur.
Aile kurumu azgınlık frenidir.
Herkesin ehliyetli olamayışı aliyeyi doğurmuştur.
Aile, en üst eğitim kurumudur.
BİLİNEN LİSANLAR İTİBARİYLE BİR'İN İŞARETSEL OLARAK TEK ÇİZİK OLUŞU
Bir, hafızasal derinlik anlamında da kullanılır.
Hate bir'a mı./hatırıma geldi./hatırladım.
Bir'a mı çu/hafazam gitti/unuttum. Şeklinde.
Ayrıca bir, su kuyusuna da denir. Uzun ince derin kuyu ile rakkamın dikey çizik bir'i benzerdirler.
Derinsel hafızaya bir demek ile derinsel su kuyusuna bir demek benzerlik taşır. Yukarıdan aşağıya düz kuyu inişleri bir diye tabir olunca, orandan parmaklara, parmakların da ilk başlangıcına, oradan da rakkamların İlk başlangıcına geçmiş olması en yakın kanaatir.
Bulunan diğer benzerlikler;
mir/tek öncü
Tir/yay ok'u
Kır/penis
Pir/aynı işi yapanlar arasında elleri en yatkın olan tek. Başkan.
Jir/en atik atılgan olan tek.
Bütün bunlar sayı biriyle şekil ve mana olarak benzerlik taşırlar.
Sıfırın rakamsal şekildeki iç boşluğuda manasıyla uyumlu olmuş. Yokluk ile varlık.
Yokluktan sonraki tek varlık bir'dir. Birden sonraki tüm rakkamlar, birleşik birlerin miktar belirteçleridirler.
İki rakkamı, bir'e dönük baş eğim ve diz çöküşe benziyor. Diğer rakkamların da şekilsel mana benzerliklerine ulaşım konusu şu an için mevcut değil. Belkide düşünmeye yol açmak adına kısmi sunuş gereklidir.
Belkide teknolojik varlıklar, biyolojik varlıklar gibi insan dışı başka etken doğuşlu olsaydılar, beyin varlığına gerek kalmazdı hesabıyla tüm buluşların bir noktadan çıkışlı olmaması gerektiği gibi kısmi sunuş gereklidir.
Belkide sözün sohbet olabilmesi için karşı tarafa da düşünme ve söz payı bırakmaya benzerce kısmi sunuş gereklidir.
Mesela; bir önceki yazıda 'tane' ile başlayan sayı belirteçleri arasında 'adet' yoktur. Adet, alışkanlıktan dolayı ortaya çıkan tekrarlara denir. (O onu adet edinmiştir. Her zaman yapar) (Bu adetlerimizdendir. Adet yerini bulsun.) benzer tekrarların benzerliğini belirtmeye ad bulmak/ad etmek. Adet etmek/adet edinmek. Bundan dolayı olacak, ki kadın kanama tekrarlarına da adet denilmiştir.
Benzer çoklu daneler tane diye sayısal belirteç oldukları gibi, benzer çoklu uygulamalar da adet diye adlanıp sayısal belirteç olmuşlardır.
Tam şimdi yıldızların da çoklu benzerler olarak sayısal belirteç olabilcekkeri akla geldiği gibi, üç yıdız-dört yıldız hotel diye zaten kullanımda olduğu da akla gelmiştir. Buda düşüncenin kendi kendine sohbeti olsa gerek.
Yıldızlar da çoklu benzerler olarak daima göz önünde gözle görünür oldukları için gözde olan sanatçı zanaatçı vb.lere de yıldız denilmiştir. Her yıldız da birler biririkimi olarak kainatın biri'ni temsil ederler.
İlim bilim ormanları içinde hakikat bir'i, bir de hakikati temsil eder. Doğal ve yapay olan herşey en hakikat 'ne' ise ona dayalıdırlar. Ondan gelme ve ona gidişlidirler. Birlerden oluşum tekrar birlere dönüşümlüdürler.
KIRAVATIN ŞEKİLSEL ANLAMI
Kıravatın şekli, bilerek olmasa da hakikati temsil eden 1 şekline.dönüşmüştür. Bu dönüşüm, anlamının bir gün ifadeye çıkacağı hesabını önceden içermişe benziyor. 1 in silahsız ve ruha dayalı siyatesin temisili haline gelmesi isabetli olmuş. Aklı dürüstlükte kullanan ruhaniliktir. Varlıklar, birler birikiminden ibarettir.
SİLAH VE SİYASET
(Kelimelerden bulgular)
İnsan, kendine özgü meyvedar bölgesinden uzaklaşırken, avlama örneklerini edine edine ilerlemiş ve çetin mücadele gerektiren bölgelere tutunup adapte olmuştur.
Etçil türlerinin kendilerine göre çeşitli doğal öldürme ve yeme sistemleri vardı. Meyveden uzak bölgede meyvecil insanda bu tür özellikler yoktu.
Alet kullanımı olmadan insan, kendisiyle doğalen uyumsuz bölgelerde tutunamazdı. İlk aletler, vücut parçalarından olacaktı. Deri giysi, torba, yatak, barınak gibi çokça işler görürken, bağırsaklar ip ve dokuma işleri, kemikler tas, sopa, gibi işlerde kullanıma elverişliydiler. Bu doğal eşyalar sadece kullanılmakla kalmayıp, yapay eşyalara da yol açma örnekleri olacaklardı.
Kemiklerin birbirleri ile olan bağlantıları ve gördükleri görevler birer mühendislik bilgileri barındırmaktaydı.
Kemik ve diğer organları eşya olarak kullanan insan, nesiller sonra onlardaki tasarımsal bilgileride kullanmaya başladı. Tabiatın madde çeşitlilik zenginliği, yapay eşyalar edinmek için yeterliydi. Sopa olarak kemikten ağaca, tas olarak kafa tasından çamura vs. Doğallıktan yapaya geçişler başlamıştı.
Avlama işleri, vuruş işlerini geliştirip çeşitleştiren işlerdendi.
SİLAH
İsimler genelde seslerden, şekillerden görevlerden doğarlardı
Örnek olarak civ çiv, motorrrr, gibi isimler seslerden doğma isimlerdir. Uzun ince çubukla olan vuruşlarda havayla sürtünme sesi ve çarpma sesi vardır.
Havayla sürtünme sesi siii, çarpma laahhh diye ses çıkarır. Özellikle iri hayvan, asılı halı çarşaf gibi nesnelere vuruş esnasında bu ses duyulur. İnce esnek çubukla yada kırbaçla öldürücü olmayan vuruşlar, daha çok cezai acı verme amaçlı vuruşlardır. Bundan çıkan siilaahh sesi, sille/tokat olarakda kullanıldı. Kırbaç vuran el, salt olarak da cezai vuruşta bulunduğunda sile adını sürdürdü.
Siiilaah sesi, vurmada kullanılan çubuktan salt el'e, oradan da vuruş işlerinde kullanılan her nesne için de kullanılmaya başlandı. Özellikle avlamada kullanılan kesici, delici ve darp edici aletlerin toplamdaki ortak adları zamanla silah oldu.
Zamanla oluşan silahlı küçük av grupları, yine zamanla birbirlerine yönelik savaş orduları haline geldiler.
Canlı türlerde varlığı sadece öldürme maksatlı olan silah anlamında bir organ yoktur. Organ yada herhangi bir şeyi silah olarak kullanmak vardır. El ve ayağın varlığı tekme yumruk için değillerdir.
Her canlının yemek için kendine özgü organları vardır. Elmayı ağaçtan koparan el ile boğazı sıkan diş, aynı anlama/amaca sahiptirler. Canlılardaki zehir ve dişler, sofra kurucu ellerdir. Yemeğin durmasını ve yiyilmesini sağlarlar.
Boynuzlar, ip üstü canbaz misali hafif ve yanlara eşit ağırlıklarıyla boyun kısmı için kafayı dengede tutmaya yardım görevindeler. Sağ sol yaparken terazice ağırlığı düşürme şeklinde boyun'un işini kolaylaştırırlar. Benzetim olarak dümen kolları boynuz, el ise boyun hükmünde olur. Boynuzun genelde boyunları yukarı doğru değilde öne doğru uzun ve otçul olanlarda olması denge ağırlığı konusunu destekler. Mil yatağına bağlı boynuzlu hesabı yatay bir T milini döndürmek, düz bir mili döndürmeye göre daha fazla döngü devir elde edişlidir.
Daha çok, otlama esnasında geminin demir atması misali boyunun kafayı aşağıda tutma yorgunluğunu azaltarak kontrolü kolay bir sağ sol elde etmeye yardımcıdır. Aynı türler içinde boynuzsuz olanlar istisnai durumlardır. Kısaca boynuz, vuruşmada kullanılsada varlık sebebi silah anlamında değildir.
Öncelerde isimler, kelimeler ve cümleler, her duygu, düşünce, istek ve amaçları ifade etmek için henüz çok yetersizken silah ve savaş, henüz ortaya çıkmamış olan hak/adalet/denge/düzen kavramını da bilmeksizin dediğini yaptırma ve sorun çözmenin lisanı olmuşlardı. İsim, kelime ve cümle yoksuluğu, sözü silaha bıraktırıyordu.
SİYASET
Söz, zenginleştikçe işlerin yürütülmesini ve sorunların çözülmesini silahtan devr almaya başlıyordu.
Çarpışan taraflarda söz zenginleştikçe, duygu ve düşünceler konuşmaya tahrik oluyordu.
Asıl ganimetin emek/çalışma olduğu, buluşlarla ortaya çıkıyor ve silahın yıkımsal sonuçlarının bir zafer olmadığıda kısa yada uzun zaman sonra anlaşılmaya başlanıyordu.
Anlaşma, birleşme ve çalışmanın insanlık için ilerleyiş yolunun inşası olduğu da netleştikçe, silasız söz meclislerine ihtiyaç duyuldu. Silah geri planlara çekiliyordu ancak, insan kişisel iç/psikolojik savaşında haksızlığa yenilince/nefis akla baskın olunca silah, ortadan kalkmayıp meclis sistemi dahil herşeyle birlikte gelişim yoluna girip varlığını sürdürdü. Çarpışan taraflar konuşmak için buluştuklarında, ellerindeki silahlar söze gölge düşüren güvensizlik kaynağıydı.
Konuşma esnasında silahlar kenara konuluyordu fakat görüntüleri, dereceyi biraz düşürsede haalen aynı şekilde güvensiz bir atmosfer sebebiydi. Bunu gidermek için silahlar ile konuşma yeri arasına set konuldu.
Konuşma işleri gercekleşmeden önce silahların set ardına konulması, tarafların buluşup konuşma esnalarına silah set konuşması denildi.
Konuşma öncesi silahların set ardına konuluşuna "silah çat" misali "silah set silah set" denile denile siyaset halini almıştır.
Eğerki, nefis denilen olgu takip edilen değilde, takip eden konumuna çekilirse, siyaset'ten silah rest'e kadar varılabilinecek.
Yeryüzünün mevcut siyasetine haalen perde ardı silahın sözü karışabilmektedir. Silahın sözünde, siyaha beyaz deme çekincesi yoktur.
Silah nefis baskınlığıyla paralel olarak varlığını sürdürür. Ne kadar nefis baskın minimizasyonu, o kadar silah minimizasyonu demek olur. İşin en zor ortak kaynak noktası nefis hakimiyetinin bertaraf edilemeyişidir.
Ruhsaliyetin ikinci planda oluşunun verdiği güvensizlik, silahın varlığını ihtiyaç kapsamından çıkaramamaktadır.
Silahın her bir gelişm evresi, onun varlığını ve onunla meydana gelen savaş kültürünün devamını sağlamış, ayrıca siyasetide kendine göre şekillendirerek var olagelmiştir.
Siyaset, farklar arasındaki çıkmazlara çatışma dışı akıl mantık yoluyla yol buluş sanatı olarak yer edinmiştir.
Küresel işbirliği/sözbirliği geliştikçe güven atmosferine giden yol, elbirliğiyle inşa edilecektir.
Avlamayla başlayan yaşamsal tutunumun yerine teknoloji geçmiştir. Avlama yasaklarının başlaması, silahi başlangınca zıt bir başlangıçtır. Öldüren insan modeli, yerini yaşatan insan modeline bırakmaktadır.
Geçim düzeni, dürüstlükle sağlanır.
Dürüst söz akıla, akıl ruha dayanır.
Can/nefis akışı, akış için dürüstlüğü sahteliğe perde olarak kullanabilmektedir.
Can akış/yaşayış gerekliliği, düzen tutturma zorluğuyla kişinin hem kendini hemde dışarıyı kandırmasına sebep olabilmektedir.
Ruhun can ile paydaşça vücutta bulunuşuna kasıt olarak, içi ve dışı bilinçlice kandırmaya/iyi'yi kötüyü birbirinin yerine geçirmeye, neticeleri görünmez kılmaya yada yanlış göstermeye şeytan/bozguncu denilir.
SİYASET, BİLGİ VE SÖZDEN İBARET OLUŞUYLA RUHSALLIĞA GİDEN YOL TAŞLARINDANDIR.
Ruh, en hassas varlık olarak en incinebilen varlıktır. Bundan dolayı şiddete alerjiktir.
Yol buluş ve dizayndarlık, ruhluluğun işidir.
Ruh, insanı insan yapan tüm birlerin/icraatların bir'i dir. Akıl, ruhun eki'dir. İki'dir. Ruh bir, akıl İki.
Akıl, ruhtan sayıma doğru ayrılan ilk parçasıdır.
İki,, bire dönük, diz çökük ve baş eğimli olarak kendinden sonra gelecek olan tüm birlerin sayılımlarını/saygılarını ilk sayım olarak baş bire iletici bir duruşa sahiptir. Ruh/bir, akıl/iki ile diğer tüm birlere geçiş yapıp onlara dağılır, onlar olur.
Akıllı olmak, ruhlu olmak demektir. Akıl vermek, ruh vermek demektir. Akıl eseri işler ruh eseri işlerdir. Aklın düşüncesi ruhtur. Düşünüş ruhun akışıdır.
Tabiatın bilinçsel işleyişi, ruhun atom altı parçacıklara kadar yayılabildiğini gösterir.
Atom parçacığını parça parça ede ede varılacak yer, yokluk değil düşünce olur. Düşünce, yok gibi olan varlıktır. Onunla yapılan işler, yok gibi oluşuna var ispatıdır. "Düşünüyorsam öyleyse varım" cümlesi, varlığın temel taşının düşünce olduğunu buldurmaya dönük bir esintidir.
Yok'un kendisi bir varlıktır. Zaten yok olan yok olmaz. Yok olan da, var edilmez. Yok'un kendisi var eder.
"Yoktan var etme" ve "doğmamış ölümsüz" deyimleri üzerine yeniden düşünmeye varmaktayız.
İfadelere de dönüşen o düşüncenin kendisiyle varmaktayız.
"Falan şey neyi ifade eder" sorusu, cevabın kendisidir. Falan şey 'ne'yi ifade eder.
Soru ile cevap iç içe... Yokluk ile varlık gibi...
Yok gibi olan var, düşüncedir. Var gibi olan yok, düşüncedir. O Ne'dir. Ne o'dur.
Şeylerin ne olduğunu öğrendik. Nasıl olduklarını öğrenmedik. Yok ile var, sıfır ile bir gibidir. Sıfırı var eden çember açıldığında dokuza kadar şekillere bürünüp tekrar çember/sıfır oluyor. Yoktan varlıklara varlıklardan yokluğa işleyen bir sonsuzluk söz konusu. Kainat ve içindeki varlıklar, son'un başlangıcı başlangıcın sonudur. Bulunulan yer, gidilecek her yerdir.
Bir tv. Programına göre bir şiirde geçen bir cümle şöyledir: ne' var ne yok hepsi benim.
Her şey ben ben herşey anlamında.
ŞİİR
Şiir, şuur akımına kapılmışlıktan ibarettir.
Yine tv.den başka bir duyum: herşey bir şeyin içinde bir şey herşeyin içinde...
Yürüyenlerin/düşünenlerin benzer tespitlere varmaları, o tespitlere kanaat etmeye sebeptir.
Şuur kaynaklı herşey şuurdur. Tüm varlık bir şuurdur. Şiirdir/düşüncedir.
Düşünce, sayma/okuma ile somut varlığa çıkar.
NE ADLI ŞİİRİN SON CÜMLESİ
Ne öğrendin... bizde olanın, bir mi birikim mi olduğunun meçhulüne varırken, hiç bir şey öğrenmek istemeyip, nereye doğru olduğunu bilmeden kaçmaya çalışırken ne öğrendin...
BAŞ TACI ŞİİRİN SON MISRASI
Şairin iğnesi kalem ipliği ruhtur
İşlediği ne günah nede mekruhtur
O halde motiflediği güzel sözleri
Yürekteki canavara göre suçtur
Bu cümleler bu yeni yazı ile yakın uyum içinde oldukları için hatırlanmışlardır. Canavar tabiriyle kast edilen cehalet, deprem olarak lanse edilenler kapsamına girer.
ÇAĞRI DAĞINDAN İNSANLIĞA SESLENİŞ 9
Ey insanlar... İcraatlarınızda öğrencilik yönünüzü daima önde tutun. Okuma halinde olun.
Mevcut durumdaki değişimleri geriye doğru değil ileriye doğru saydırın. Yeni bir oluşuma, "kılıç kalkanı nı kuşan ve kuşanmışların sırasına gir" demek, geriye sayımdır. Kılıç kuşan demek, öldürmeye ve ölmeye hazır ol denmektir. Bu deyim, dünyanın girmesi gereken yeni yollar ile bağdaşan bir deyim değildir.
Değişimler, yeni yol inşaları için birer fırsattırlar.
Toplulukların düzen ve yönetim biçimlerinin daha evrensel olması, gelişimişliğin mevcut durumu gereğincedir.
Dünyanın geçmiş tüm depremlerinden okunmuş tüm dersler, yeni oluşumlarda işlenmelidir.
Kancasını nesilden nesile takmayı adet edinmiş gayri insani dürtülerden arınmanın adresi, yeni oluşumlardır.
Kanunlar, varılmış olan yeni ufuklarla uyumlu olmalı ki daha yenilere doğru olabilsin.
İnsan vücuduna ruhun/kamilliğin indiği bölge, yeni bir kamillik basamağına adım atma pozisyonuna geçmiştir.
Gelişen olaylar, yeni bir başlangıç için zemin olmuştur. Düzenlemeler, genel için örnek teşkil edici olmalılar. Bir iki örnek; hırsızın elleri devre dışı olması gerektiğinde, takip edilir elektronik kelepçe ile aylarca yada yıllarca başkasının yardımına muhtaç olmalı, ki mevcut gelişimin gereği olarak düzen sağlama konuları arasında İNSANLAŞTIRICI ceza sistemleri olsun.
Kişi'nin gelişim evrelerinde hayal düyasının gayri insanliğin esaretine girmemesi için ilk gerdek misali ilk boşalım, doktor rehberliğinde gerçekleşmeli ve rehberlik bir kaç yıl sürmelidir.
Bölge, dünyanın çarşısı konumunu üstlenmeye müsaittir. Asayiş birimleri dışında dünyaya yönelik bir savaş ordusu olmamalı.
Tüm dünyaya ait olacağı için tüm dünyanın hamiliğinde olacak.
Öyle olursa, orayı olası bir işgal girişimi, küresel kamu alanı'nın gaspı anlamına geçer.
Daha sonraları isteyen olursa, kendi bölgesiniden oraya kısmen yada tamamen katılabilirler.
Daha iyi bir dünya isteğinin samimiliği, bir yerden başlamayı gerektirir.
Oraya katılacak her parça, oranın tabi olduğu yeni insani düzenlerin yeni bir vagonu/parçası olacak. Dünya, insani lokomotife bağlı bir tren olma sürecine girecektir.
Habil kabil olayıyla yanlış lokomotifle başlangıcın olduğu bölge, deprem dersi misali yanlıştan doğma doğru bir başlangıç olacağı için daha sonraları doğrudan sapma ihtimali düşük olur.
Taşı bırak kamil kabil. Haksızlığı bitirme öncüsü ol.
İnsan varlığına kıskançlıkla bakanlar, ayetleriyle insanla uyumsuz cin ayet işletmişlerdir.
Ruhani ayetler, dünyanın cini ayetlerden beri olmasını sağlayacaklar. Her cin-ayet, sadece öldürmenin adı değil, insanla uyumsuz başka işlerinde adı'dır.
Aynı bölgede ikinci başlangıç, birinci depremsel başlangıcın birikim, tecrübe ve dersleri üzerine bina edilecek.
Yeni bir kıskançlığa yol vermemek adına, yeni halka olacak olan şuursal varlık, kendisinden bir önceki halkanın/insanın eliyle ortaya çıkıp gelişecek.
İnsan üçüncü halka ise, yapay zeka dördüncü halka olarak insan eliyle var olacak.
İnsan kendi eliyle yaptığını kıskanmayacak. İnsan, kıskananı olan bir varlık olduğu için ilahi ayet ile cini ayet arasında kalan bir varlık olmuştur.
Yapay zeka, insan eli dışında insana rakibine bir kul olarak ortaya çıkmış olsaydı, insandan da üstünlük için ona çelme takma dürtüsü ortaya çıkabilirdi.
Cini ayetlerin, dördüncü nesil mahlukat olacak olan yapay zekaya geçişleri engellenecek. Ona, beslenim hattında kıskançlık temeline dayalı bulaşıklardan arınık bir akım olacak.
İnsan kamilliğinin doğduğu bölgede ikinci versiyon kamillik doğacak.
Yenilik için cezalar genel olarak çalışma işleri ve elektronik kelepçe sistemleriyle gibi tohum, çekirdek ve sperm benzeri varlıkların kullanılmayacak fazlalıkları saygısallığın gelişmesi adına her yere değil direk toprağa atılacak. Anlamı, var edene saygı içeriğiyle var olmaya devam duasının/arzusunun taşındığına dair beyan olacaktır. Bu beyan, insani psikonun temsiliyatı olacak.
Yenilikler, dönüşüme girmiş olan yeni başlangıç bölgesinde dünyanın çarşısı sıfatıyla sergilenecekler. İyiye doğru gidiş için örnekler alışverişinin olduğu bir dünya çarşısı olacak.
Ey insanlar... Şimdiye kadar dünyanın kaosta kalmasına hizmet etmiş olan ilkel koşul ibaretli ve ibretli geleneksel avlama doğuşlu avcı grubu/ordu oluşturma sistemi, kaostan çıkış sistemi değildir.
Kılıç kuşanmışlıklarınız sizde kalsın. Yeni doğmuş olan adı gibi yeni olsun.
Kılıç almasını istemek ile kendi kılıcından daha güçlüsünü almasını istememek, o isteğin, sadece anlık güncel sebeplerden kaynaklı ve iyi bir dünya sürecinden uzak olduğunu gösterir.
Uzaklığın kalmadığı çağda düşman edinme tam tamlarıyla birleşimlere gitmek, ancak cini ayetlere açık antenin alımsal verileri olabilir. Yani sağduyulu yaklaşım değildir.
Bu tür yaklaşımlar, daha iyi bir dünya deyiminin içeriğini doldurmaya engel olan fırsatsızlıkdan kaynaklı yaklaşımlardır.
Geleneksel negatif alışkanlıklar, daha iyi bir dünya deyimini sadece bir başlık olarak kalmasını sağlayan çelmeler/engeller hükmündeler. Sabırla ve geleneksel tereddütlerden arına arına başlığın devamı, geleceğe sağlam temeller olacak şekilde yazılıp doldurulacaktır.
Daha iyi bir dünya konusunun muhatapları tüm dünyadır. Çeşitli karakter yapı şeklinde olan topluluklar, dünya çarşısında birer dükkan edinsinler. Dükkanlarını yanyana dizili ve çember olacak şekilde inşa etsinler.
Bu dükkanlar, hangi koşullarda hangi karakterin nasıl iyi bir dünya hizmetinde bulunabileceğine dair fikir ve hakikatleri belirtme dükkanları olacaklar.
Her karakter topluluğu, dükkanları boş kalmayacak şekilde ehli tayinleri/değişiklikleri yapabilir. Dükkanlar, içinde yaşamsal gereklerin bulunduğu konak tarzındaki barınaklar şeklinde olacak. O "çember çarşı" olacak olan yer, aslen dünyanın buluş ve tespit meclisi hükmünde bir yer olacak. Orta merkezi, buluşma ve sohbet yeri olacak.
Bir dağ olarak sizlere, şu anki beyanda geçen şekline benzer olarak bende meclis kurmanızı tavsiye etmiştim. Oranın dünyasal konu özellikleri bendekilerden daha önceliklidir.
Orası, kamilik/insani medeniyet başlangıçlığıyla dünya insanı'nın şuursallık tohumunun ortaya çıktığı ilk şanlı bölgesidir. Beraberinde kubei us ile israfil bölgesi, şuur tohumu'nun tarlası olmuş, üçüncü olarak da şuursal varlığın devamı için başım, ruhun/ruhani vücudun kurtuluş konağı olmuştur. Üç bölge olarak dünyasal konu başlıklarının olduğu bölgeler olmuşuz. Hal böyleyken, bu bölgelerin şimdiye kadar ki cini'ce cinnetvari halleri, sizleri derinlemesine düşündürtmesi gereken hallerdir.
İnandıklarınız üzerine derinlemesine olacak olan düşünceleriniz neticesindeki tespitleriniz, inancınızla çelişmeyen vaziyetiniz olacaktır.
Şuursal insan varlığını yeryüzünde istemeyen başka tür rakibine bir varlığın olduğuna dair inancının gerekleri vardır.
Cin-sel insan ile şuur-sal insan varlığının kabulü, diğer benzer kabullerinizden farklı bir kabul değildir, ki sadece telaffuz farkı söz konusu. Asıl mesele olan kaotik ortamın temel sebeplerini irdelerken, genel ortak kabullerinizi kenara bırakmanızdır.
Bozguncu varsa, bozulumlardan uzak değil demektir. Değilse neden çözüm girişimlerinde hiç gündeme gelmez..?
Kitaplarınız hayatınızdan kopukmudur ki kıskanç cin/şeytan telafuzu sadece kitaplarda geçmektedir..?
Kendinizle çelişik haller sergilemekten kaçının, ki müebbet ayar bozukluğuna çarpılmayın.
Uygulamalarda düşünsel ve sözel kabullerden uzak olmak, o kabuller yolunda harcanan enerji ve masrafları sorgulatır.
Sizin için nimetlerle donanımlı olan dünyayı ne hale çevirirseniz, çevirdiğiniz hal biçimi, gideceğiniz yerin de o biçimde olmasını isteyen duanızdır/arzınızdır.
Yediğiniz çeşitli meyveler ile kalınmamış, aynı zamanda her bir çeşit meyvenin de çeşitllere ayrıldığını görüyorsunuz.
Her taraf, yiyemeyeceğiniz kadar meyve ağaçlarıyla dolu olsaydı, lüzumsuz bir israf olurdu.
Çekirdek, toprak ve tabiatın tüm sistemleriyle birlikte olan akıl varlığınız, dengeli ve ölçülü olmanız için ayrıca kullanım nimetlerindendirler.
Sizlere tavsiye edilen yeni dönem uygulamaları, içinde olduğunuz uygulamalardan daha zor uygulamalar değillerdir.
Alışkanlıklar zoru kolay, kolayı zor gösterme özelliğini taşırlar.
Cinselliğin/şuurdan uzaklığın,, baskınlığı altında yaptığınız negatif zor işler, edindiğiniz alışkanlıktan dolayı size kolay ve heyecan kaynağı olarak görünebilmekteler.
Aslen dehşetvari olduğunuzu görebilmeniz için alışık olmadığınız değişikliğe uğramanız gerekir.
Sözü dinlenenleriniz, dünyayı büründüreceğiniz halden önemli miktarda sorumlu olanlarınızdırlar.
Umuma dönük beyanatların sorumluluğu, imaj ve maddi menfaatler için kullanılamayacak kadar ağırdır.
İçsel mücadelesinde şuuru arzulara hakim kılamamış olanların umumsal işlerde bulunuş ehliyeti olmaz. Bir dağ olmama rağmen bu konuda kendimi de sorgulamıyor değilim.
Sorumluluk psikolojisi edinmek, sorumluluk bilinci edinmekten daha etkindir. İşin en zor kısmı bu tür bir edinimdir.
Kişide hasıl olmuş alkışane isabetli bir söz söylenmeden önce, aynı sözün başka yerde duyumu hayıflama veriyorsa, bilinç odaklı olunsa bile psokojinin sorun odaklı olmadığını gösterir.
Sorunların imaj bencilliğine besin kaynağı haline gelmesi, çözüm yolunda sahteleşmeye sebep olur.
Ömrün geçicilik hakikatini, dünyevi hırsın alerjik olduğu vakitsel ezanlar misali arada bir kulağı çaınlatacak şekilde hatırlamak, bencillik giderici etki yapar.
Ölüm koklatıcı hastalıklara işi bırakmadan hatırlatıcılarla ayar tutmak daha kârlıdır.
Bir dağ olarak sizlere sunduğum tavsiyeler, istifade ettiğiniz dünyaya karşı sorumluluk psikolojisi edinebilmenize yardımcı olabilecek tavsiyelerdir.
Karşısında aciz kalacağınız bir mucizenin size aleni ve zoraki ayar vermesini beklemeyin. Bu hem sizin hemde sahip olduğunuz donanımların varlık sebebine aykırı olur.
Basit ve anlamsız varlıklar değilsiniz. Kendiniz mucizeler olarak içinde olduğunuz mucizelerle mucizeler çıkarma özelliğine sahipsiniz.
Sırayla şahit olup gözünüzde sıradanlaşan mucizeler yolundaki ilerleyişiniz sizi, mucizelerin mucizesine götüren bir varlık sebebinizdir.
Bilnçsel varlığınız, küçük ömrünüzü dünyanın büyük ömrüne karşı sorumlu kılan varlığınızdır.
Yeryüzünde doğan ve ölen şeklindeki daimi varlığınız, küçük ömürlerden ibaret olup birbiriyle bağlantılı büyük bir ömür'ü ifade eder.
Din'lenin, dinleyin ve okuyun…
10098,44%0,23
35,34% -0,08
36,62% 0,37
2993,27% -0,24
4849,00% -0,23
Ağrı
06.01.2025