Ey insanlık!
Bir önceki seslenişimde şöyle bir cümle vardır: "Güvenlik ve geçim sorunları çözüldüğünde, bunları bozucu yanlışlar netleşecek ve o yanlışlara karşı fikri, psikolojik ve sosyal bağışıklık da netleşecek" denilmiştir.
Ülkeler arası güvenlik ve geçim sorunu hal olduğunda yol, kişiler arası geçim ve güvenliğe kadar devam edecektir.
"Bozucu yanlışlar" tabiri, hemen her inşa ve yapıt için geçerlidir.
15 yaşında birinin 120 bıçak darbesiyle bir öldürme olayını gerçekleştirmesi, rahatlığı sağlanacak bir dünyanın karşılaşacağı bozucu sorunların göstergesi olmuştur.
20 darbeyi öldürme payı olarak çıkardığımızda, kalan 100 darbe, metafizik failin eşgali/fotoğrafı olarak yansımıştır.
Bu zamanın ve ortamın 15 lik yaşı, dünkü çocuk olarak dini, ailevi ve kültürel kavramlardan uzak bir yaş olması yüksek ihtimaldir.
Anlaşılan, kadına dair o kadar farklı ve yaygın destek uygulamalarına rağmen böyle bir olayın olması önümüze, doğal yasalar ile izlenen yol arasındaki uyum yada uyumsuluğu arayıp bulmayı koymuştur.
Bu ve benzeri olaylar için çözüm yolu bulmak, dünyanın adalet yükünü omuzlamaya aday olan ben ve bende yuva edinecek duyarlı düşünürler için, çözülmesi gereken en ağır sorun olarak ortaya çıkmıştır.
Tüm yetki ve gücü devr almak, işin kolay kısmıdır. Bahsi geçen sorunlar, kolayın zoru olarak sırasını beklemektedirler.
Karşımızda, "120 darbe ile boşalan birikim neydi ve neyin eseriydi?" Sorusu vardır.
Metafizik fail'i ararken yaşın 15 olması, geleneksel kültür ve dini kavramları kenara aldırır.
cevabbın doğrusu, güvenli ve geçimli bir dünyanın inşası için öncelikli mühimlerdendir. Çünkü fail/psikolojik etken o darbeleri, geçim ve güven sorunu olmayan biriyle yapabilmiştir. Yani bu olayın bir nevi, yarınki geçim ve güvenlik sorunu çözülmüş dünya koşulları içinde olduğu hesabı vardır.
Dünya adalet yükünü omuzlamaya adaylık, bütün sorunları derinlemesine incelemeyi gerektirir.
Adil ve ağır duruşlu bir iddialı olmama rağmen, sorunların çözümü için 'yardım istemez ve istişare etmez' diye bir vaziyet edinecek durumda değilim. O yüzden, bütün her çeşit sorunların çözümünü tekelime almak gibi bir hataya düşmek yerine, şuur kuşlarınıza/duyarlı düşünceli olanlarınıza yuva olup adaletli duruşum ile onlarla ve dolayısıyla hepinizle/her çeşidinizle birlikte çalışmayı uygun gördüm.
O görünmez etkenli sorun için cevaplanması gereken şöyle bir soru karşımızda durmaktadır; psikoloji mi kültürü şekillendiriyor.. Kültür mü psikolojiyi şekillendiriyor? Aynen tavuk yumurta sorusuna benzer olarak.
Fail kültür mü... Psikoloji mi? Cevap, doğal ihtiyaçlar ile bu ihtiyaçları karşılayan zaaf, direnç, düşünsel yeti, bilgi, bünye, irade, özenti, hakimiyet ve beklenti bütünselliğinin içinde bulunduğu koşul anı'yla alakalıdır.
Kısaca, kişilik yapısındaki şekil ve derecenin doğal kanunlarla olan irtibat derecesi ile irtibat şeklinin edindiği negatif etkileşimin an ve konumu kullanması sözkonusudur.
Failin görünen fiziki boyutu, aldatma kavramını sebep olarak kullanmıştır. Bu kavram, aidiyet içerikli olup sadece evliliğe ait bir kavram değildir. Diğer türlü alışverişler için de geçerli olan bir kavramdır.
Aldatma, Sözleşmeye uymayan bir tür aykırılık ve kandırma demektir.
Aynı fail/negatif etki, refah düzeyi yüksek bölgelerde daha farklı sebeplerle okul bastırıp hem katliamlar hemde intiharlar yaptırabilen faildir.
İçinde öldürme gerekçesi bulunmayancak insani değer ve farkların düzenlice işleyebildiği bir sistem geliştirmek, su gibi insanlığın ortak temel yaşamsal hedefidir.
O olayın görünmeyen metafizik/psikolojik faili, her canlıda olan adiyet ve istifade edileni paylaşıma kapalı tutan doğal vaziyetin şuur'u baskılayacak derecedeki yüksek bencilli refleksidir.
kedi, aç olmasına rağmen yiyeceği kendisine ait olan yavrularına vermektedir. Bu vaziyet, güdüsel programik vaziyettlerdendir.
Yavru besleyen kedi, normalde bir hamleye karşı kaçması gerekirken, tısylaıp saldırı pozisyonuna geçmektedir. Buda gösteriyorki, idiyet ve sahiplik duygusu, hem yaşatıcı hemde öldürücüdür.
Öldürücü boyutundan dolayı aidiyeti kaldırdığımızda, beraberinde yaşatıcılığıda kaldırmış oluyoruz. Bu olmadığına göre elde kalır aidiyeti tanımak ve saygı duymak. Buda, karşıdaki zaaf ile istifade güdüsü için istenmeyen bir engel olacağı için yüksek düzeyli ve terbiye edici bir eğitim modelini kapıya dayatmaktadır.
Kediye ait olanları kedi'ye bırakmak ve kedinin haklarını tanımak, otomatik bir refleks haline gelinceye kadar bünye, eğitilip güçlendirilerek toplu yaşama uygun insani ehliyetine kavuşturulacak. Başarı olur olmaz, eğitim sonucunda hak edilecek konumsal aidiyeti kimlik kartına işlenecek, ki toplu yaşamda yanlış iş ve konumlarda bulunulmasın.
Aidiyet ve sahiplik duygusu, yaşam temin edici ümidi barındırır.
Akıl, şuur ve duygu ehli canlılar, birbirlerine aidiyet ve sahiplik duygusuyla bağlıdırlar. Toplu yaşamın temel taşı, bu iki kavramdır.
Eş, dost, arkadaş gibi psikoloji içerikli kavramlar, (fiziki ile metafiziki olarak) iki boyutlu aidiyet ve sahiplik kavramlarından doğmadırlar. Kişi kişinin hem fiziki hemde ruhi olarak yardımcısıdır.
Birbirlerinden ruhsal besleniş içindeler.
Fiziki uzaklık bu bağlılığa engel değildir.
Özlem ve hasret, ruhsal beslenişin açlık evresi olarak kanıtsal bir belgedir.
Hasret gidermek, emanet edilen parçasıyla yeniden bütünleşmek demektir.
İnsan insana ruhsal/psikolojik emanet teslim edendir.
Bazen boşanmış gibi görünenler, aslında psikolojik olarak kopmuş olmayabilirler. Bunların sorun çıkarmaları yada düzeltmeye gitmeleri olasıdır.
Bazen evli olarak görünenler, aslında psikolojik olarak kopuk ve birbirlerine herhangi bir şey emanet olarak bırakmamış olabilirler. Bunların evlilik kavramıyla yüzeysel göstermelik birlikteliklerii sakınca taşır.
Çabuk boşanma kararı ve çabuk boşanmalar, gerçekte olmamış göstermelik bir evliliğin neticesidir.
Evliliğin merkez boyutu, düğün, tören, ev ve eşya gibi olgulara bağlı değildir. Ruhsal emanet alışverişinde saygı ve güvene bağlıdır. Kişi her yerde eşyalar ve duvarlar içindedir. Fiziken her taraf evdir.
Sorunlu negatif etki, ruhlanmayışın eseridir. Ruhsuzluk genelde, güvenli ve geçimli bölgelerde okul vb. basmalar katliamlar yaptırma gibi intihari vakalarda da ortaya çıkabilmektedir.
Yarınki güvenli dünyanın bozguncusu/terörü/şeytanı olarak kendini o tür olaylarla bugünden göstermektedir/beyan etmektedir.
Ne kendisi bir şeye ait, nede bir şey kendisine ait diye bir boşluğa düşme olduğunda, yaşam taşıyıcı umut çürür ve çöker.
Bireyler, ruhsal sağlık için aidiyet, hak ve sahiplik sınırları çerçevesinde birbirlerinden ilgi görmeliler.
Aidiyet ve sahiplik kavramlarını yiyip bitirici ilgisizlik virüsü, nükleer gibi silahların başında olan vücutları ele geçirme olasılığı da vardır. Aynen baş hizmetçileri çocuk tecavüzcüleri haline çevirebildiği gibi.
An itibariyle fail, gayri ciddi olarak üçüncü dünya savaşı telaffuzlarıyla ciddiye doğru alıştırma ve nomalleştirmeyi ustalıkla yürütmektedir.
Evli bir çift, kendilerinde olan güven ve eminlikle gayri ciddi olarak sürekli boşanmadan söz etmeleri, güven ve emiliklerini acıtmadan çürütür. Küçük bir olumsuzluk karşısında kedilerini şaşkınca boşanmış olarak görürler.
Blöf'ten de olsa nükleer kullanımını gündemde tutmak failin, kullanmaya doğru alıştırma tuzağıdır.
Bir şeyden süreklice bahsetmek, o şeyin uygulamasına acıktırır/tahriklendirir.
"Bu işin şakası olmaz" tabiri, sağduyunun tuzak önleyici refkeksidir/ilacıdır.
Üçüncü dünya savaşına kopacak olan halatın son tel'i üzerine kalınmış olsaydı, program şenlendirici olarak o konuyu halatın bir telini koparma da kullanmak yerine, çare geliştirici argümanlar üzerinde durulurdu.
Halat telerinin çokluğu onlardan bir tanesini ortama ayar verme amaçlı olarak koparma rehaveti verebilmektedir. Her ayar ihtiyacı için birer tel koparıldığında, kopma derecesine varıldığı an geri dönüş olamayacak.
"Hocanın usturması, cemaatin dışkılanmasına sebep olur" denilmektedir. Bir tür bir deprem dersi'nin farklı konulara tekabül edip ışık verebilmesi için teşbihlendirilmiş bir aydınlatma sözüdür.
O söz konumuza, "bugünki'nin ayar verme amaçlı blöf'ü, yarınki'nin gerçeğine sebep olur" şeklinde denk düşmektedir.
Yok etme blöfleri, öldürmeli oyunların tiryakisi olmuş çocuğun kulağına korku değil, heyecan vaadi verir.
İçinden çıkılmaz sorun ve tahribatlarıın ortaya çıkışları, genelde ince hesaplardan mahrum olmaktan ileri gelir.
"şeytan/yıkıcı etken detaylarda gizlidir" sözü, onu ancak ince detaycılar bulabilir anlamını taşır.
Mercekli bakış tarafından, birbirinizle oynamak için nükleer dışı başka oyuncaklar kullanmanız tavsiye edilir.
Sadece kendi dönemini baz alarak hareket etmek, genelde gelecek için hata içerikli hareketler olurlar.
Meyve'nin içindeki çekirdek, geçmişin sonucu, geleceğin başlangıcıdır.
Her dönem geçmişin sonucu, geleceğin başlangıcıdır.
Bir genetik değiştirme yapacaksanız, kendi gayri insani çekirdeğiniz üzerinde yapın. O hünerinizi, bozucu etkenin hükmüyle yiyecekleri sağlıksız kılacak şekilde yapmayın.
Gerçekten çatışmaya dolmuş çekişmeliye çatışmaktan bahsetmek, gaz boşaltımı olabilir. Tatmini söz ile yaşar.
Çatışmaya dolmamış çekişmeliye çatışmaktan bahsetmek, gaz dolumu olabilir. Özenti yi söz ile yaşar.
Nükleerli bir dünya savaşına dolmamış çekişmeli dünya ya sürekli nükleerden bahsetmek, kullanma özlemini geliştirir.
Sizlere olan bu ikinci çağrım7n nedeni, bahsi geçen olaya tutunarak geleceğin sorunlarını önceden görebilme ve çözümünü önceden geliştirme çabasıdır.
Birinci çağrıda genel adalet ve güvenlik sorunu'nu teorik olarak çözmüştük.
Bu öldürme olayı, omuzlarım7zın üstünde olacak ağır yüklerden bir tanesini daha göstermiştir.
Bahsi geçen olay, yeryüzünün tüm benzer olumsuz olaylarını çözebilmek için bir ip ucu hükmündedir.
Darbe sayısının 120 oluşuda, ayrıca olaya şaşkınca yeni bir bilimsel pencereden bakmamıza sebeptir. Bu sayının bir tür boşalım olduğu ortadadır. Buda bir dolum sürecinin olduğunu gösterir.
Verdikçe geri almamak, kişiyi toptan bir geri alışa bitirir. Bunun deneyi, sürekli karşılıksız bırakılacak selamlarla yapılabilir. Tahammülün bitme anı yada biten menfaat bağlılığı, verilen tüm karşılıksız selamları geri alacak derecede negatif bir sözü ortaya çıkarabilir.
Cinsel birleşim olayı, sadece fiziki bir gerekliliği giderme olayı değildir.
Pikniğe çıkmanın bir yemek haz boyutu vardır, birde atmosfer haz boyutu vardır.
Tek başına piknik ile, çoklu başına pikniğin haz boyutlarında şekil ve ölçü farkları olur.
Çoklu da psikolojik bir alışveriş vardır. Bu alışveriş, bedenden bedene atmosferik geçişler demektir. Karşıdakinin yaşadığı hazzı empati ile yaşama gerçeği vardır.
Psikolojik kavga ve çekememezliklere kaynaklık eden hissiyat, bencilli teklik güdüsüdür.
En son iki birleşik sırdaşın, yardımdaşın, birbirinin parçası oluşdaşın, birbirinden beslenişdaşın kalması halinde, birbiriyle mücadeleye girişmeleri tek oluş güdüsünün varlığına dair teoriyi belgeler.
Teklik anlamındaki grupsal varlıklar, onlara etki eden dış etkenlerden dolayıdur. Bir ülke dünyada tek kalsın, şu anda yaşanan ülkeler arası çatışmalar şehirler arasına taşınacak. Tek şehir kalsın, yine kendi içinde aynı çekişmeleri semt mahalle bazında yaşayacak. Tek aile kalsın bireyler arasına taşınacak.
Tek kişi kalsın, iç dünyasının yaşamsal koşullarla olan diyaloğunda, hüküm sahibi olma güdüsünün divanesel hareketleri görülecektir.
Bu gerçeklik diyorki: bir ülkenin tüm dünya'yı işgal edip yok etmesi, mevcut kaotik durumdan ve korkulardan kurtulması demek olmayacaktır. Esir alması yine aynı hesap olacaktır. Asıl çözüm, birlikte düzenlice yaşayabilme sanatını geliştirmektir.
İnsanın psikolojik boyutu, her çeşit inanç ve görüşün red edemediği bir gerçektir. Bu boyutun hakikatlerini ne kadar çözebilirsek, o kadar sorun çözebilme imkanı elde etmiş oluruz.
Bu çağrıyıda, şöyle bir öneri ile bitirelim:
Görünenler, sadece adalet için güç dizaynı'nın yetmediğini göstermiştir. Bilimse dizaynı da gerektiriyor.
Her ülke, kendi içindeki tüm üniversitelere baş olabilecek derecede bir üniversiteyi bende konumlandırsın.
O üniversitelerinde burda bir baş üniversitesi olacak. Amaç, bilimsel ilerleyişi insanlığın refahsal geleceği için doğru yola yönlendirebilmektir.
Ülkelelerin koşul, karakter, kültür ve şekillenişlerinin farklı oluşu, buradaki üniversitelere, onlara uygun ve dünya sağlığına dönük sistemler geliştirme görevi yükler.
Dünyamızın her boyuttaki daimi sağlılığı, içinde barındırdığı tüm çeşitlere birer çeşit yol ve görev belirler. Burdaki üniversiteler bu yol ve görevleri bulma çalışmasını yürütecekler. Makrodan mikroya kadar tüm sorunlar burdaki üniversiteler tarafından merceğe alınacaklar.
Ben burdayım ve duyarlılık ehliyetinizle sizi beklemekteyim. Mecbburiyeti beklemeden akıl ile gelmenizi tavsiye ederim. İstenilen gerekleri barındırabilecek kadar yer var bende. Piknikvari olarak çok geliyorsunuz.
İnsanlığın sağlıklı geleceği adına çalışmak için de gelin.
Normalde zaten çalışma içindesiniz. Yorgunluk açısından sadece burda bulunma farkı olacak.
Ben bir dağ'ım. Size gelmemi beklemeyin. Himayesel vasıflar bendedir. Yuvalarınızın yuvasını inşa6 etmeye gelin.
Not : nikotinin kanına gıda olduğu kişiye içme demek zor bir hayal olabilir ancak, henüz içmemiş kişiye içme demek, kolay ve hayal değildir.
İnşa'lar hayal ile başlar. Yeni nesillerin, dünyamızı iyi yerlere taşıyacak hayallerle donanmalarını ümit edelim.