DEPREM DERSLERİ (34)

DEPREM DERSLERİ (34)

MUSTAFA KIRAÇ

KARANLIK, AYDINLIK, DOĞRU VE YANLIŞ'A DAİR ANALİZ

Karanlık ve aydınlık, görme organı olan göz'ün çalışma özelliğiyle alakalı kavramlar olup, bunlardan alıntılı olarak, doğru ve yanlış bilgilerle oluşan yaşam biçimlerini tanımlama olarak da kullanılmaktadır. Karanlıkta neyin ne olduğu bellisizken, aydınlıkta, tartışmaya ve inkara yer kalmayacak derecede ayan beyanlık vardır.

İnsanlığın yaşamsal çıkış yolu, aydınlık alanını sürekli genişletmekten ibarettir. Durgunluk, ihtiyaçların ve sorunların çeşitlenip büyümesinden dolayı, bir süre sonra alanın dar gelmesine sebep olur ve bu dar geliş, her dönemde birilerini sıkıştırıp rahatsız ederek alanı biraz daha genişletmeye zorlar. 

Fzikiyatta aydınlık, mercekten teleskop'a, ampulden röntgene kadar varmıştır. Manevi ayağın da ışık alanı fiziki olanla denkleşmesi gerekir ki sağlıklı yürüme/yaşam olabilsin.6

DOĞRU İLE YANLIŞ

Varlıklar, olaylar, eserler ve gereklilikler hakkında kısmen yada tamamen olduğu gibi olan bilmeye ve beyana doğru denir. Tersine de yanlış denir.

"Değişmeyecen tek şey değişimdir" deyimi,  kısmen yanlıştır. Cazibesel deyişliğine tutunma ile yanlışı doğru kılma isteğini barındırmaya müsaittir. 

Doğrusu şöyledir: "değişim'de bir değişmeyendir." Çünkü başka değişmeyenler de var. Örnek: zaman değişen değil, değiştirendir.

Su içmek, şekil olarak değişsede, kendisi doğru ve değişmeyen bir sabittir. Nefesten tuvalete kadar tüm olması gereken ihtiyaçlar yine öyle. 

Ulaşım, ve iletişimde teknik değişim olsada kendileri değişmezdir. Sağlıklı ve rahat yaşam isteği değişmezdir. 

Duyu organları, içinde oldukları şartlara göre şekil ve ayar değiştirseler de varlık sebebleri sabittir. 

Sevgi nefret, korku, heyecan, gülmek, ağlamak, konuşmak vs, değişmeyen sabitlerdir.

Doğru ile yanlış kabul ve zaman itibarı ile değil. Değişimle gidebilecekleri sonuçlara göre belirlenir. 

DOĞRU İLE AYDINLIK

Doğru, derecelidir.

sofradaki ekmektir. Doğru. Buğdaydır. Doğru. Topraktır doğru. Vücut'tur doğru. Atomlara kadar devam eder.

Her bir konudaki aydınlık derecesi, o konunun doğru' halklarında ilerlenen yere kadardır.

Bir kapasite, konuların doğrularına dair kavrayabildiği dereceyle alakadar olup o derecenin verdiği ışık miktarıyla yaşam biçimi edinir.

Dünyada bazen doğru, gerçeklik ve bilgiyle değil, savaşı kazananın sözü ile alakalı olabilmektedir. O söz, özde karanlık olsa bile.

DOKTOR

Kişi bir doğrunun ne kadar derecesiyle alakadar ise, o doğrunun o kadar derece doktorudur.

Doktor demek, sebebi, sonucu ve ikisi arasıdaki işleyiş bağlarını bilen demektir.

Bildiği için bir doğrunun sorunlarını, çözümünü, ve o doğrunun başka doğru halkalarını bulmada mahirdir. Buğdayın ekmek doğrusundan kek, börek, makarna gibi vücudun yaşamı ve sağlığı açısından daha nice doğrular bulur.

SOSYAL TABİAT DOKTORLUĞU

İnsandan arabaya fiziki olan hemen her şeyin bir doktoru var olmasına rağmen, küresel çaplı  sosyal bir doktorluk branşı henüz yoktur. 

Mecburiyet, bütünselliği kaale alan çevreci denilen genel doktorluğu ortaya çıkardığı gibi, manevi boyutunda aynı şekilde doktorluğunu çıkarmaya doğru gitmektedir.

Pozitif duygu üreten o çevreci denilen tabiat doktorluğu da olmasaydı, belkide dünyamız çoktan fiziki olarak yaşanılmaz hale gelmiş idi. Koruma altına alma metodu da o bıranşın eseri olsa gerek. 

Yeryüzü olaylarının sebep ve sonuçlarına varılmış olan vakıflık hali, güncel ile geleceğin sağlığını baz alan ve ona göre iyi olacak sebepleri önceden oluşturabilecek haldir.

Her ülkenin, dünyamızın sosyal ve psikolojik uyum atmeferinin sağlığıyla ilgilenecek yeni bir doktorluk bıranşı için eğitim öğretimlerinde yeni bir dal açmaları mühim bir ihtiyaç olmuştur.

Fiziki çevre depreminden çıkarılmış olan çevrecilik derslerindeki verimli örnekler, ikinci ayak olacak olan sosyal boyutlu eşinin de önemini ortaya çıkarmıştır.

Ehliyetsizlik, her işi tahrip ettiği gibi sağlıklı dünya için yapılacak işleride sonuçsuz kılmaması için doğuştan özellikli ve eğitim sonuçlu ehlilerle konunun ele alınması uygundur.

Bir branşın gerçek ehlileri, o branşa dair olması gereken doğru sistemleri bulmada zorluk çekmezler. 

Duyarlı bir ehlilik için eğitim öğretimden ziyade, doğuştan gelen özeliklerleride dikkate almak lazım. Çünkü doğanın da spermden yumurtaya, yumurtsdan6 bebeğe kadar bir eğitim öğretim okulu vardır. En temel ve kalıcılık veren okuldur.

Manevi boyutun hasta olma özelliği, onu da iyileşmesi gerekenler kapsamına6 koyduğu için, ona'da doktorlu yaşamı şart kılmıştır.

Yaşamı temin edeyim derken, uygulanan bazı yol yöntemler itibarı ile sonucun uzun vadede nereye varacağını hesap edememek, karanlığın başka bir tanımıdır. 

Hesap edipte mursamamak ise, karanlığın hastalık derecesine varmış boyutudur.

AYDINLIĞA GİDİŞ YOLUNDA "ANNE SÜTÜ" DEYİMİNDEN "BEBEĞİN SÜTÜ" DEYİMİNE 

Anne sütü deyimi, sadece görüntüsüyle sınırlı kalmış ve içeriği yorumlanmadan kültür yapısını yüzeysellik katmanında şekillendirmiştir.

Doğruya doğru gidiş yolunda "anne sütü" deyiminden "bebeğin sütü" deyimine geçmek, bir önceki döneme göre biraz daha aydınlığa geçmek olur.

Doğru ve yanlış tabirler önemsiz görünsede, yaşamın doğru ve yanlış şekillenmesi üzerinde mühim rolleri vardır.

Bebeğin sütü deyimine geçipte, onunla şekillenecek kültürel bir dönemden daha sonraki dönem için, "bebek için oluşan süt" deyimi kendini dayatacaktır. Çünkü sütün oluşumu, bebeğin kendi yetenek, tercih, ve iradesinden gelen bir icadı olmadığı için "bebeğin sütü" deyimi, eser olarak aidiyeti bebeğe vermektedir. Yinede anne sütü deyimiyle şekilleniş olduğu için, bir basamak daha doğru/aydın olan bebeğin sütü tabirini kullanmak, hazm kolaylığı için sırayla gitmek adına doğrudur.

Süt örneği misali cinsellikte "boşalmak" tabiri yerine "tohum dökmek" tabiri kullanılırsa, düşünce için daha aydınlık olur. Konuya yaklaşımda doğru olanı psikolojiye kolay buldurur.

Diğer konularda da tabirlere hakikat yolunda bir adım daha attırmak, insanlığı karanlıktan aydınlığa doğru bir adım daha ilerletecektir.

Aydınlığa götürücü olan gerçekliktir. Onunla yol alma8k gerçek aydınlığa doğru gidiş olur. Gündüz aydınlığına varışın yolu gerçeğe tutunmakla our.

NEREYE KADAR AYDINLIK...?

Aydınlık derecesinin sürekli artması, gecenin gündüze doğru olan gidişattaki aydınlık derecelerine benzediği için, tam ışıklı sabit ve daha ötesi bir aydınlanmanın olmadığı bir yere doğru gidişi çağrıştırıyor.

Tam güneş dönemi var mı? Varsa Olacak mı? Olduğunda neler görünecek? gibi soruların cevaplarına yönelik sağlıklı öngürü tespitinde bulunmak, mesafenin çok uzak olmasından dolayı zordur. 

Doğru yolu takip ederek ilerlemekle cevaplar, görüş mesafesine gire gire sırayla kendilerini göstermiş olacaklar. Çabasız ve bedava cevap görünmüyor.

AYDINLIĞIN ÖLÇÜSÜ NE OLMALI?

Yaşamın sağlıklı işleyişine göre değişmeli.

Her bir aydınlık derecesi, bir öncekinin dirsek teması mesafesinde olmalı. Fazla mesafe kopukluk ve anlaşmazlğa sebeptir.

Canlıl cansız her şeydeki gelişim ve değişim de zamanla ve sırayla olmaktadır.

Sağlığı, mutluluğu, huzuru ve yanlışı yarına taşımayan bir aydınlık derecesi, maddi manevi temel zaruri ihtiyaçları karşılamak üzere asgari düzeyde de olsa yeterlidir.

Daha başka ışıkların olması da önemli ancak, israf olmaması için sadece gerek duyulduğu zaman kullanmak üzere muhafaza edilebilir. 

SAĞLIKLI GELİŞİM İÇİN HOŞLUĞUN ZARAR BOYUTUNDAN UZAK DURMAYI SEVEBİLMEK

Yeni ihtiyaçların doğup gerektireceği yeni işler için yeni bir aydınlık derecesini bulmak, paralel ihtiyaç olarak doğar. O yüzden her yeni buluşun zarar boyutuna dikkat etmek ve onun için de bir yol bulma gereği öne çıkar.

Duyarsızlık, ortaya henüz çıkmamış ancak, çıkması öngürü ile net olan bir sorun'nun çözümünü önceden kaale almayı zorlaştırır. 

Yaşayarak öğrenmek duyarlılık sağlar ancak koşullar, herkesi bu doğal eğitime tabi tutmuyor. 

Mevcut dönem itibarı ile o yaşamalı eğitim birilerine gelecekse de, burs gibi müdahalerle bertaraf olabilmektedir.

Sıkıntı ve zorluk, kişiyi kolaylık sağlama mucidi yapar. Rahatlık içinde olan öğrenci, ders ile rahatsız olur. Sıkıntı içinde olan öğrenci, ders ile rahatlık içinde olur.

Dehalık, haz ve zevk anlayışın ne olduğuyla alakalıdır. Yarar ve zarar sonuçlu olan tercihler, ya rahatlığın yada sıkıntının verdiği etkileriden gelirler. 

Fayları kaale almak, depremlerden dersler çıkarmakla olur. Bu gerçeklik, daha önce "bir musibet bin nasihat"e bedeldir" deyimine de sebep olmuştur.

Zengin çocuğun gerçek eğitimi, dünyanın zor yaşamlı bölgelerinde önemli bir dönemini orada yaşamak zorunda kalmasıyla mümkündür. Bir belgesel çekimcisi şeklinde değil. Çabasız olunca aç ve perişan olacağı bir gerçeklikle.

TEKNİK GELİŞM SÜREÇLERİNİN İNSAN YAPI ŞEKLİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ. 

Gelişimin zamanla ve sırayla olması, heyecan ve hayranlık gibi duygusal verilerini tüm gelişim dönemlerine paylaştırmayı sağlar. 

İlk hal'in heyecanı, gelişimle son hale kadar devam eder. Bu şekilde her zamanın dilimine heyecan ve hayranlık besini'ni kesmeden devam ettirmiş olur. 

Ol diyerek oldurtmak kolay olsada, buna benzer olması gerekenlerden dolayı daha farklı bir yollardan gelişerek ortaya çıkar. 

Bir bardak suyun bir anda mide de olması, yudumlardaki hazlardan mahrum olmaya sebeptir. 

Bir insanın yetişkin olarak doğmas, gelişim sürecinde verdiği sevginin olmayışı demektir. 

Bütün doğrunun bir anda kucağa düşmesi, sırayla düşme süreçleri içinde yaşanılacakları kaldıracağından, yaşamın anlamıda kaldırmış olur.

Işınlanmak ile yürümek arasında, yoldakilerle tanışma buluşma ve değişik serüvenler yaşama seçeneklerinin olmayışı vardır. Tekerleğin arabaya dönüşme evreleri geçirmesi de bu gerçeği yaşatmıştır.

MODERNLİK Mİ MEDENİYET Mİ ÖNDE GİTMELİ?

Modern, eşyasal değişim ve yeniliklerdir. Model ve moda deyimleri de aynı kategoriye girer. 

Medeniyet, onları kullanma biçimi ve anlayışı ile bağlantılıdır.

Henüz ortaya çıkmamış bir icat, kanaatsal bakış ile önceden tespit edilip kaale alınabilinse, o icadın kullanma biçimlerindeki zararlar ve faydalar da önceden tespit edilmiş olunur ve onlara varmadan önce gereken düzenlemeler de tespit edilmiş olunur. Gidilmesi gereken yere daha sağlıklı yoldan gitme gereği ön tespit ister. 

Medeniyet, modernliğin önünde giitiğinde, doğru olan için kılavuz olur. 

Üretimden önce amaç ve varış yeri daha önemlidir. Eşyanın varlık anlamı, kendisinden öncedir.

GELECEĞİ KAALE ALMA ÖNGÖRÜSÜ

Öngürüsüz ve çarpma ile gelen yenilikler, uzun bir süre zararlarını yaşattıktan sonra düzenlemeler yavaş yavaş yapılmaktadır.

Bu zararlar küçük çaplı olacağı gibi, küresel boyutlu cehennem yaşatıcı büyük zararlar da olabilmektedir.

Tüfeğin icadı birilerine, çatışmacı dünyanın sürmesi halinde silahların nükleere kadar gelişip nelere yol açabileceğini önceden tespit ettirip gereken çabanın gösterilmesine sebep olsaydı, daha uzlaşmacı bir dünya oluşumuna katkıda bulunabilirdi. İlk çıkışın verdiği psikolojik etki, zafer elde etme heyecanı türünde olduğu için, uzak mesafe öngörüsünde bulunmayı engellemiştir.

Atom bombası yapılırken, bunun yapımı zamanla tüfek gibi yayılacağına dair hesabı da yine benzer nedenler engellemiştir. 

Küresel düşünüş doktorluğu olmayınca, yok ediciliğin önü açık olup var ediciliği sollayabilmektedir.

Bütün bunlar, her adımda geleceği de doğru şekilde hesaba dahil etme dersi için yeterli depremlerdir.

ORTAYA GELİŞEREK ÇIKIŞ SİSTEMİNİN İNANÇSAL BOYUTU

Eldeki bu cihaz gerçek ise, düşünceye ilk düşüşü de bir gerçeklikten gelmedir demekki. Ortaya çıkarma çalışmaları da, kalp için çalışma gerekçelerinden biri olmuştur. 

Her bir gelişmiş eşya, onu başlatan gerçekliğin bugüne vardıran halkalarından bugünki halkasıdır.

Telefonun böyle gelişerek akıl almaz hale gelmesi, ilk zamanki çabalaların bugünki gerçeklikle kopuk olmayan bir gerçekliği belgeler. 

Bu gerçeklik, tabiatik varlıklara yaratıcı diye tapmanın, akıl mantık idarkinin yetmeyeceği bir yaratıcının varlığına inanmaya götüren gelişme süreciyle aynıdır.

İnsan telefonu yaratmadı, daha önce var olan mümkünat ve imkanları bulmuş ve uygulanmıştır. Akıl, eser tohumları için toprak, su, hava ve ısı'dır. Toprak-su-hava-ısı, biyolojik eserler çıkarmak üzere işleyen bütünsel bir organize sanayidir. Akıl ise teknoloji için aynı şeydir. Duygu ise inanç için aynı şeydir. Bunlar yaratanlar değil, var olanlarla var olanları ortaya çıkaranlardır.

Telefon diye bir şeyin varlığı, atomlar aleminde tohumsal/mümkünat olarak varmış ki akıl sanayisinde zaman, koşul ve imkanlarla toprak sanayisinin zamanla geliştirip şekillendirdiği bitki gibi geliştirilip şekillendirilmiştir. Her şeklin de yine atomlar aleminde tohumsal münkünatı vardır ki ortaya çıkarılabilmektedir. 

Koşullar, var olupta ortaya çıkmamış bir şeyin element boyutundaki tohumunu, filizlenmek üzere dürter, besler ve kımıldatır. Yeterki bir tohuma dönük koşul uygunluğu olsun. 

Yaratıcının varlık boyutları atomlar aleminde de yansıma olarak varmış ki, uygun koşullar o tohumu insanın duygu sanayisinde kımıldatmış ve asıl doğrusuna doğru gelişim sürecine tabi tutmuştur. 

Asıl yaratıcının tabiat olmamasına rağmen tabiata olan tapınma, tabiatın yaratıcı eseri ve onu temsil eden bayrağı olması hesabı ile dönem ve idrak durumuna göre asıl doğruya götürücü olan doğrular zincirinin ilk halkalarındandır. 

Dünki tekerlek bugünki arabadır. Bugünki araba dünki tekerlektir.

Yaratıcının bir anda ortaya çıkıp "ben yaratıcıyım. Her şey bana bağlı" demesi, ona secde ettirmek yerine, "ya öylemi...? Madem beni ihtiyaçlı yarattın, karşıla o zaman tüm ihtiyaçlarımı, çabasız ve karşılıksız olarak" demeyi doğurtur.

Kendisini gösterecek olan yaratıcı ile, aranarak bulunacak yaratıcıya karşı davranış farkı olur

Vücut zerrelerinin hareketleri vücut için önemliyse, bizim hareketlerimiz de yaratıcı için önemlidir demekki.

Atomlar harf, görünür varlıklar da o harflerle yazılan yazılardır. Yaratıcı bu harflerle yazdığı gibi, insanıda bu harflerle yazabilecek yetenekte yaratmış demekki. 

İnsan o yazarın bir yazısıdır. İnsanın çıkardığı eşyalar ise, yine atom harfleri ve imkanlar dahilindeki insanın yazılarıdırlar.

 Yazmak yaratmak değil var olanı oluşturup çıkarmaktır. 

Yaratıcı hem yaratan, hemde yazardır. İnsana yoktan yaratmayı değil vardan yazmayı vermekle kendisine yakın kılmıştır. İnsanın sorumluluğu bu sıfatsal yakınlıktan ibarettir.

 İrade, dürtülen tercihler aracılığı ile ortaya çıkarma seçiminde bulunur. 

Yaratıcı, kendi varlığını varlıkların element boyuttaki alemine de dahil ederek, ihtiyaçsal dürtülerin harekete geçirdiği tercihin seçimleri ile ortaya çıkarılıp en aslına doğru serüvelerle geçecek bir yolda akıl ve gönüle yoldaş olur.

 Bu, var olanı çeşitli şekillerle ortaya çıkarmaktır. Bir şey ortaya çıkmak üzere dürtü olarak varsa, element aleminde "o şununla karışırsa bu olur" hesabı ile mümkünat/tohum olarak da var demektir.

İdrak kendi tercihleri ile olabalirlikleri bulabilmesi için o idrakın varlık aleminin okur yazarı olması gerekir. Bu anlamda "oku' kelimesi, kelime yığınları arasında buharlaşmaya müsait olmayan en kalıcı kelime olarak karşımızda durur.

AİDİYET

Aidiyet, ortaya çıkan olguların sebepsel çıkış noktasını belirten bir kavramdır.

Bir tecelliyat, çıktığı iradeye aittir. 

Buna göre, "anne yemeği" deyimi, anne sütü deyiminden bir basamak daha doğrudur.

zorunda kalış şeklinde yaptıysa, o yemeğin adı anne yemeği olarak geçsede, onu anneye tek seçenek olarak sunan koşul her ne ise, aslen o koşulun yemeği olarak geçer.

Bir yanlış yada doğru, onunla bağlantılı olan diğer olgulara da zincirleme olarak geçer ve o halkaları da kendine göre şekillendirir.

Anne sütü deyimi, sütümü helal etmem deyimine sebeptir. Bir kurye olarak ait olanı yerine ulaştırmak zorunda ve görevinde olduğu o sütü helal etmek ve etmemek ona ait olmazsa bile o deyim, saygısızlık karşısında asıl sahibin onayı ile haklılık kazanan bir deyimidir. 

Not: her şeyde olduğu gibi, bu yazılarda da doğru ve yanlışlar olabilir. Tespit ve ayıklanması, arama bulma yükünü edinenlere havale edilir.

Doğruya doğru için, doğru yoldan beraberce ilerleyebilmek dileğiyle...



Anahtar Kelimeler: DEPREM DERSLERİ ()
  • BIST 100

    9636,12%-0,25
  • DOLAR

    34,64% 0,01
  • EURO

    36,33% -0,13
  • GRAM ALTIN

    2945,14% 0,48
  • Ç. ALTIN

    4880,88% 0,00

Egazete


  • Çarşamba 0 ° / -4.7 ° Düzensiz hafif karlı
  • Perşembe 0.4 ° / -5.5 ° false
  • Cuma -1.4 ° / -9.4 ° Güneşli

Ağrı

27.11.2024

  • İMSAK 06:28
  • GÜNEŞ 07:58
  • ÖĞLE 12:57
  • İKİNDİ 15:23
  • AKŞAM 17:45
  • YATSI 19:10