DÜNDEN BUGÜNE YAŞAM YOLUNDA ERKEK, KADIN, ÇOCUK VE AİLEYE DAİR.
Yaşamın toplu olarak yerleşik düzene girmesinin, gelişmesinin, şehirlerin ve medeniyetin ortaya çıkmasının birinci etkeni, insan yavrusunun doğduktan hemen sonra ayağa kalkmamasıdır.
İkinci etken, anneye bağlı oluş süresinin ortalama on yıl olması ve bu durumun erkeğe göre kadını ve çocuğu daha çok barınağa ihtiyaçlı kılmasıdır.
İnsan iradesi dışındaki yasalar, hemen her tür dişiye buna benzer şekillerde yuvayla bütünleşik rol biçmiştir. Erkeğe ise daha çok fiziki güç gerektirici işlerde konumlanma bölümü bırakılmıştır.
Zorlu geçim koşullarında kadının tek başına yavru büyütmesi imkansızdı. Avlama ve toplama gibi fiziki güç ve zaman gerektirici işleri, bebekli kadının tek başına yapabileceği işler değildi.
Yavrunun kadını aşan ihtiyaçları, erkeğide yuvaya bağlı kıldı. Vahşi yaşamın bir parçası haline gelmiş olan erkeğin vahşiyane işlerde deşarj olan enerjisi, evcilleşmekten dolayı düşünme ve inşa işlerinde6 deşarj olmaya başlıyordu.
Çocuğun erkeğe dönük tapınakvari ilgi ve alakası, erkeğe hoşnutluk ve merhamet duyguları aşılamakla ona babalık sıfatı vererek ona kendisi için zahmetlere katlanma iradesi sağlıyordu. Bu durum, aile yapısının temel zemini olmuştu. Aile bağını oluşturan duygusal yapı gelişip bir değer haline gelince, bu değer, erkeğin çarpışıp uğrunda ölünecek nedenlerin en önemlilerinden oldu.
Başka deyişle, koca ve baba sıfatlarını almış olan erkek, edindiği bağlılık duyguları nedeniyle ev arabasını çeken at konumuna girmişti. Kadın ve çocuk ise onun koşma gerekçesini sağlayan kamçıları hükmündeydiler.
Hayvancılık ve bağ bahçe gibi işler bulunmaya başlayınca, kadın ve çocuk da yavaş yavaş ev arabasını çekme işlerine dahil oluyorlardı.
Kadın ve çocuğun da yapabilecekleri işler çoğaldıkça evin durumu, beceriye göre düzen ve taksimatlara ihtiyaçlı hale geliyordu.
Aile bağlarına bağlı olarak ültürleşip gelişen yaşam biçimlerinin temelleri bu evrelerde oluşmaya başlamıştı. Her bölgenin farklı yapısal koşulları hem insanı hemde yaşam biçimini kendine göre uyarlayıp kendisi gibi farkları da netleştiyordu.
Zorlu bölgelere intikal döneminde erkeğin barınağa dahil oluşu, çiftleşmenin üreme ile paralel şekilde yıllık bazda olan doğal dürtüleri, daha sık yan yana oluşun etkisiyle normal dışı zamanlarda da çeşitli nedenlerle tahrik olup üreme gerekçesi olmaksızın öne çıkan haz boyutundan dolayı zamansızca çiftleşmeye yol açmıştı.
Buda, aile yapısını oluşturan temel nedenlerin başında yer almıştı.
Aile oluş bağları çocuk, ihtiyaçlar ve cinsellik olarak üç büyük dikiş edinmişti. Bu bağlantı dikişleri, insan için sevgi, saygı şefkat, merhamet, empati ve akşama kadar zorlu işlerde çalışmaya katlanma azmi gibi toplumsal yaşamın yürürlülüğü için gerekli olan psikolojik boyuttun çeşitli duygusal tutunma dallarını ortaya çıkarmıştı.
TEKNİK GELİŞİMİN AİLE BAĞLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Fabrikaların ortaya çıkışı, daha uyumsal ve yönetimi daha kolay olan kadın iş gücünü keşfettirmişti.
Kadın payına kısmi olarak düşen bağ, bahçe ve hayvancılık işlerindeki üretimi, fabrika üretimleri olarak şekil alıyordu. Bu şekil, önceki işlere nazaran aile bağlarının yavaş yavaş çözülmesine neden olan şekil olmuştu.
Fabrikanın, bağ ve bahçeye göre biraz daha uzak olması ve daha sıkı kurallarının olması, kadını diğer işlere göre evden daha uzun süreli uzak tutuyordu.
Sanayi devrimi, kadınıda erkekle beraber evi çekmeye aynı derecede bir at yapmıştı fakat, bu seferde boş kalan ev, çekilmeye olan değerlerinden birini yitiriyordu. İhtiyaç değerini.
Aile bağının yapı taşlarından olan erkeğin geçim için maddi gelir işlerini görme bağlantısı bitmiş ve geriye bağlantı olarak çocuk ile cinsellik kalmıştı.
Fabrika çarkları aileye dönük ev eşyalarını üretmek üzere dönüyor. Ailenin tamamen ortadan kalkması, araç gerece fazla ihtiyaç duymayan6 koğuş sistemli çoklu yaşam biçimleri ortaya çıkaracaktır.
Bu tür yaşam biçimleri, üretim işlerinin yüzde yetmiş civarlarında durduracaktır.
Cinsellik, ulu orta işler misali sıradanlaşıp karşı cinslerin birbirinden olan tahrikleri bitecek ve haz için çeşitli fanteziler üretilecek.
Çocuklar ortak ve devlet malı olarak üretilip sırayla sıradanlaşmaya yüz6 tutacak olan fantezilere de araç edilecekler.
Uğrunda zahmet çekmek üzere çalışmak için herhangi bir değeri kalmamış olan erkeğin enerjisi, hatırı yüksek olan ve bağışıklık görevi gören değerlerin olmayışından, en ufak bir kriz ve kaos kıvılcımı ile yeniden başlara dönüp vahşiyane yollarla deşarj olmaya başlayacaktır.
Bunlar bize, değişim gidişatında rota için insan gerçekliğine dayalı öngürülerle dikkat edilmesi gereken kısımları bildirir.
Dünyamız sosyal olarak yıkıldığında, yeniden inşa için iş yine kadın ve çocuğu arasındaki sevgiye kalacaktır.
Rota'nın fiziki sağlığına yönelik küresel ısınma depreminden gerekli olan tedavi derslerini çıkarmakla, sosyal konularında depremsel rotasına dikkati çekip yıkıma götürücü değişimleri bilincin kontrolüne alıp, geleceği bazlı ve daha sağlıklı bir dizayn'a tabi tumak gerekir.
YILLAR ÖNCE GÖRÜLMÜŞ BİR RÜYANIN FİLMİNİ YAPMAK İÇİN GİRİŞİM OLMUŞ FAKAT BAŞARISIZ KALINMIŞTI. (bunu anne çocuk sevgisine dair oluşan cümle yeniden hatırlatmıştır.)
Rüya şöyle: çok tuhaf atmosferli bir ortam var. Ortalıkta boş ve harabe şeklinde binalar var. Duvarları yıkık bir binanın en alt katında sırt üstü uzanmış bir adam. Yanına kızıyla beraber gelen bir anne. Bunu fark eden dam uyuma rolüne geçmekte, Kadın kızıyla beraber adamın yanına gelirler. Kızına adamın elini kast ederek elini tut diyor. Kız adamın elini tutar ve adam kendi içinde hoş bir sızı duyar.
Gözlerini açarken uyanır.
Yorumu ve filim için olabilecek eklemeler şöyle denk düşmektedir:
O tuhaf atmosferli ve kimsenin olmadığı boş harabe şehir. Yıkılmış bir dünyanın enkazlarındandır.
Enkazlar, değişim olarak işleyen sürecin zamanla inşa ettiği insani değerleri, yine zamanla tek tek çürütmesi neticesinde küçük bir sarsıntıyla topyekün yıkılmasının sonuçlarıdırlar. Aynen yaşatıcı olan suyun, aynı zamanda boğma ile öldürücü olduğu gibi.
Her tarafta aile yapısı bittikten bir dönem sonra ortam, bir sebeple kaosa yakalanır. Yaşatılması gereken ve hatırına geri adım atılacak bir değerin olmayışından, tek çıkış yolu tarafların karşı tarafı yok etmesi kalır.
kaos ortamına yakalanan ve bundan çıkış bulamayan dünyanın düzeni çöker. İnsan sayısının yüzde doksandan fazlası nükleer savaşlar sonucunda yok olur. Ortalık, gasp ve yağma çetelerine kalır. Ateşli silah fabrikalarıda yok oldukları için kesici kılıç ve benzeri aletleri silah olarak kullanırlar.
Yaşama tutunmak için tarım ve hayvancılığa baş vuranlar vardır. Bunlardan gasp ile beslenerek yaşayan çeteler de vardır. Bu beslenmeden dolayı onları öldürmezler. Beslemeyi Red edenleri öldürürler. Boş kalmış dünyada diyar diyar dolaşırlar. Bazen bu çeteler başka çeteler ile karşılaştıklarında, çarpışıp birbirlerini yok ederler. Bazende kendi içinde birbiriyle çarpışıp yok olurlar. Yiyecek bulma sıkıntısı biraz yükseldiğinde yamyamlık da olmaktadır.
Üretimle meşgul olanlar arasından aile olmadan doğup büyüyenler de gaspçı yağmacı çete olmaktan geri kalmıyorlar.
Sevgiye dayalı bir değer yoktur. Yiyecek en kutsal değer halindedir. Bunu temin etmeye yaramayanlar çöplüktür.
Fakat bir kadın vardırki, ortamdan dolayı babası belli olmayan kızından sevgi duyar.
Belli olsa bile zaten babalık diye bir kavram yoktur.
Bu kadın, kızından duyduğu sevgiden dolayı onu koruma altına almak suretiyle onu gizli saklı büyütür.
Kızın dış dünya ile bağlantısı, boş binaların teraslarından izlemekten ibarettir. Konuşma ve şahsi işlerin görülümünü annesinden öğrenir.
Annesi açık alanlarda hem üretir hemde çetelerin her türlü ihtiyacını karşılamak şeklinde yaşar. Zaten bu yaşam türünün de yıkılım öncesi dönemle olan tek farkı her hangi bir kanun yerine sadece güce dayalı zorbalıktır.
Kaçamak ve fazla zamanlarıyla saklı olarak beslediği kızı artık büyümüş ve bir yetişkin olmuştur. Ona bir yol bulma sorunu baş göstermiştir. Sevgisi onu çetelerin zorbalığına yem etmeye el vermiyor.
Çare için hem üzülür hemde düşünür, dalar ve araştırır.
Bir gün kitapları karıştırırken, eski zamanlarda aralarında sevgi bağıyla bağlı aile diye bir yapı şeklinin olduğuna rastlar.
Bunu ilgiyle okur ve çok beğenir. Evlilik, anne, baba, kardeş ve akraba kavramlarını öğrenir. Eğer kızı böyle bir yapıyla alakadar olsaydı. Onu özenle beslemeye sebep olan sevgi, o yapı sayesinde orada sürecekti.
Ama nerde... Her taraf zorbalık ve haksızlıklarla beslenen çetelerin himayesinde. O öğrendiği kavramlar da neredeyse bin yıla yakın bir geçmişin kavramları... Ya ortaya çıkan o sevgi duygusunu çöpe atacak, yada çare aramaya devam edecekti.
Sevgi duygusu kendisini bir türlü terk etmiyor ve arayış devam ediyordu. Bu sebeple şöyle bir fikir edindi: acaba çetelere bulaşmamış bir erkek varmıydı... Bu imkansız gibi ama, ya varsa... Bu ikilem arasında arayış sürdü.
Aynı zamanda okuduğu kitaplardan kızına ailevi düzene dair bilgiler de aktırmıştır. O yüzden birlikte uygun birini arayıp bulmak üzere yiyeceklerini yüklenip yollara koyulurlar.
Başka bir yıkık ve boş şehirde tedirgince ilerlerken bir binanın altında uyur vaziyette sırt üstü uzanmış bir adam görürler. Bu adam yalnızdı. "Demekki çetelerden değildir" hesabı ile bir ümit hasıl olmuştu.
Halbuki o adam, en vahşi çetelerin reislerinden biridir.
Temiz adam ümidiyle kızını ona teslim etmek amacıyla yanına yaklaşırlar. Adamın başında dururlar. Yarı uyuklamalı adam bunu fark ettiğinde tam uyanıklığa geçmeden bu fark ediş ile annenin kızına elini tut demesi bir olur.
Kız adamın elini tutarken adamın içinde hoş bir sızı oluşur. Bu hoş sızıdan dolayı yarı açık gözünü tekrar yumar ve uyuma rolüne geçer
Daha önce hiç tatmadığı bu duygunun adı öncelerde sevgiydi.
Bitip yok olmuş sevgi duygusu enkazlar içinde, yeniden filizlenmek üzereydi. Anne ile kızı aralarındaki sevgi bağını bilmeden bir zan sebebiyle vahşi bir adama aşılamışlardı.
Adam onlara zarar vermeye kıyamaz duruma bürünmüştü. Uyanma işini korku vermeyecek şekilde yapmaya çalıştı ve öylede yaptı. Fakat altında çıkan kılıcı soru işareti oldu ve gerçeği gizlemeye çalışsada bir süre sonra itiraf etmek zorunda kaldı. O sevgi duygusuna olan bağlılığın sesiyle. Anne ile kızı, sevgiyi koruma iç güdüsünden gelen bu ses tonundan,
çete başı olduğunu itiraf etmesine rağmen adamdan korkmak yerine güven hissine geçiş gereğini duyuyorlardı.
Kadın, kitaptan edindiği bilgileri kendi amacıyla beraber adama da bildirdi.
Adam farklı bir aleme geçişin tatlı ve sancılı sürecini yaşıyordu.
İlerleyen süreçte kız onun karısı, kadın ise saygıdeğer Kayın validesi olmuştu. Sevgiye zarar vermemek için büyük bir farkındalıkla bu düzeni pür dikkat koruyacak şekilde davranıyorlardı. Etrafta dolu olan boş bir binada iki daireyi mekan edindiler. Eski alışkanlıklara karşı dirençleri giderek güçleniyor ve aile düzeni psikolojiye oturmaya başlıyordu. Düzen bozucu olabilecek davranışlara karşı ayıp ve utanma kavramlarıda yeniden filizleniyordu.
Adam bu durumu çete üyelerine nasıl anlatacağını düşünmeye başlamıştı. Çete üyeleri yağma seferlerine çıkmak üzere ona gelmişlerdi.
Adam daha farklı bir konuyu görüşmek üzere onları bir oda'ya toplantıya aldı. Eşini ve kayınvalidesinide oraya çağırdı. Üyeler onları görünce reisin onlar için ganimet sürprizi yaptığını zannettiler. Adam başladı durumu izah etmeye. Üyeler bilmedikleri bu konuyu anlamaktan zorluk çekiyorlardı. Adam duygulara kadar inerken birisi alaylı sözlerle kahkaha atmaya başlayıp reisin sapıttığını söyler. Ganimetleri kullanmak varken onlara hizmet mi edikecekti..!
Bu yaklaşımı adamın vahşi duygularını devreye koyar ve bir vuruşla kahkaha esnasındaki adamın kafasını uçurur.
Geriye kalan beş kişiye şöyle der: "eğer benimle vuruşursanız, en az iki kişiyi öldüreceğim kesindir. Bunu biliyorsunuz. Daha fazla olma ihtimali de yüksektir." çünkü o, en iyi kılıç kullanma maharetiyle çete reisi olmuştu.
Üyeler, onun tehditkar sözlerini kaale almaktan çok, onu bu derece değiştirebilen etken'e merak sardılar.
Bir iki soruları üzerine Kayın valide, damadına anlatım yardımında bulunur.
Kendisindeki nasıl bir duyguyla kızını ne şekilde büyütüğünü ve oraya kadarki cereyan eden serüveni tek tek anlaşılır biçimde izah eder.
Aile diye bir düzen içinde bu (sevgi) duyguyla yaşama farkını onlara da tavsiye eder.
İki kişi çekimser kalırken üç kişi kabul eder.
Onlarda kurulu ailenin yardımıyla evlenir ve Yeryüzündeki ikinci başlangıç döneminin ilk dört ailesi olurlar.
Bunlar daha verimli ve güvenli bir bölge bulup yaşamak üzere oradan göç ederler.
Gittikleri yerde yeni katılımlarla aile'li düzen yeniden büyürken, körük duygularla devam eden vahşiyane sistem ise birbirlerini tüketerek küçülmekteydi.
Not: bu 33. Bölüm için başka konu yazılırken, kadınlar günü vesilesiyle dünden beri doğmuş ve yazılmaktadır.
Rüya ve filim yapma girişimi gerçektir. O da bu yazı vesilesi ile hatırlanmıştır. Geçen yaş itibarı ile film yapma hevesi bitmiştir.
Eğerki filim konusunda imkanı ve kabiliyeti olupta filmini yapmak isteyen olursa, telif hakkı hibedir.
Toplam olarak insaniyetin, çocuktan gelen sevgi ile doğduğunu anlayabiliriz.
Filimin adı "sevginin gücü" olarak düşünülmüştü fakat, daha sonra o isimle bir filime rastlanmıştı. Benzer ve uygun başka bir isim bulunabilir.
Faydalı olması ümidiyle...
8885%0,24
34,30% 0,21
37,16% -0,48
3018,13% -0,06
5010,40% 0,20
Ağrı
02.11.2024