Tarih: 17.02.2024 07:13

DEPREM DERSLERİ 30

Facebook Twitter Linked-in

Varlık işleyişatı, programlayan ve programlanan olarak ikiye ayrılır. Tabiat koşulları/yasaları programlayandır. Onunla yaşamı şekillenen canlı, programlanandır.

Bilgisayar, insan programıdır. İnsan, tabiat programıdır. Tabiat, kainat programıdır. 

Sıradan duyularımız program zincirinin kainat dışı fiziki şahitlik ayarında değillerdir. Eldeki şahitliklere tutunma ile bir yerden sonra inanç olarak devamı edilir.

Program zincirinin her bir halkası hem programlanandır, hemde programlayandır.

Başka deyişle, hem bilgidir hem billdirendir. Hem üründür hem üreten.

BİLGİ NEDİR?

Herşey bilgidir. Bilgi her şeydir. 

Şey'ler ve şeylerdeki şeylerin duyularla algılanıp hem etki tepkiye dönüşen hemde ifadesel soyut varlıklar olarak hafızaya geçip orda bulunmasına bilgi denir.

Kısaca bilgi, hafıza kayıtları ve kayıtların anımsanmasıdır.

Duyu organları ile beyin'nin varlık sebebi ve gıdalarıdırlar. Şeşitli şekil ve işaretlerle alınır ve yine benzer yollarla verilirler. 

Bilgi, aynı zamanda kendisinden türemeler yapılıp farklı boyutlara çoğaltılabilinen doğurgan bir varlıktır. 

İşletilip onunla çeşitli ürünler (yeni bilgiler) elde edilebilinen ham madde özelliğine de sahiptirler. Fikir, düşünce, öğrenim, buluş ve icat kavramları, bilgiyi en yakından kast 

Kavramlardır.

Bakışsal süzgeçlere göre doğru, yanlış, yalan ve zan olarak ayıklanırlar. Her çeşit durum birer süzgeçtir. Duruma göre tanım olarak ayıklanırlar. Durum değişikliği, tanım değişikliğini doğurur.

ŞEY NEDİR? şey, soyut ve somut olan tüm varlıkları kast edebilen ortak ve baş ifadedir.

Bilgisayardaki bilgiler insandan yüklenen bilgiler olduğu için bilgisayarın kendisine mal edilmiyor. 

Canlıdaki duyu organları, işlemci beyin'e iletmek üzere "al ilet" komutu sürekli devrede olan bilgi alıcılarıdırlar.

Cansız varlıklar da bem bilgidirler hemde bilgiye maruz kalırlar. Programlanmış işlemcileri olanlar ve olmayanlar, canlılar gibi daima dış etken ile şekillenir ve şekil verirler. 

İnsan gibi kendi öz ve bağımsız tercih boyutu olan ve program dışı karar değiştirebilen bir cihaz henüz bulunup icat edilmemiştir. 

Virüs kaparak program sapıtan cihaz, onu kullananın eliyle oluyor. Zararlı bir uygulamanin yüklenmesiyle oluyor. 

İNSAN NEDİR?

İnsan, hem dış etkiyle programlanan hemde kendi tercihiyle uygulamaları indirebilen özelliğe sahip biyolojik bilgisayardır.

Zincir ve halka gerçeğine göre, teknolojik bilgisayar bilincinin insandan yansıma ve insana bağlı olması, insandaki bilincinde bir önceki programcı halkadan yansıma olduğunu gösterir. Bu iz takip edildiğin de, tabiat'taki bilincin de kainattan yansıma olduğunu ortaya çıkarır. Kainat bilgisayarından. 

Programlayan demek, kendindeki bilinci, ortaya çıkardığı varlığa işleyen demektir.

Yapılmış bir eserde, yapanın bilgi, beceri ve karakterini okuyabilme olanağı, halkalar ve halkalar arası bağlantılılık ve aktarım gerçeğini belgeler.

Yapılan her eserin kendisi, yapanın yüklenmiş özeliklerini taşıyan birer belgedir/imzadır.

Canlı ve cansız her varlık ve hareketi zincirleme olarak kainatla bağlantılıdır. Her canlı küçük birer kainattır. Kainat'ta bir canlıdır.

Bilgi, ifade, program, özellik, imza, sıfat, yazılım, ayar ve yasa, hepsi aynı kategoride olan aktarımlardır.

ŞUUR NEDİR? 

Şuur, duyular vasıtasıyla etkilenen, etkilendiklerini sorgulayan, sorguladıklarının sebep ve nedenine varan, vardığı sebebi öğrenip kayıt eden, öğrendiklerini yorumlayarak değerlendirip karar çıkarabilendir. 

Şuur, bilgiyi işleyip karar çıkarmak üzere yorumlayarak şair'e dönüşendir. 

ŞAİR NEDİR?

Şair, şuur6 veren şuurlu demektir. Etkilenklerini es geçmeyip bilgi olarak alıp, ima ve anlam vitaminleri ile donatıp kısa ifade biçimiyle şir'e/süt'e dönüştürerek sunandır. Alım kolaylığı için kafiye, eklenmiş şirin tad'tır.

Şuur kaynaklı maddi manevi her ürün birer şir'dir. Süslemeler, alım kolaylığı sağlayan tad'lardır.

Kısaca şuur, alan verendir.

İnternetli bilgisayardır. İnternetsiz bilgisayarlara bilgiler aktarır.

ŞİR NEDİR? 

Şir, süt demektir. Süt, besleyen bir yaşam veren6 demektir.

Metafizik boyutun besleyici gıdası olan şuurun da şairle olan aktarımına şir/şiir denir. Her şey bir şiir'dir 

ŞİİR NEDİR?

Şiir, Oluşan, çıkan ve besleyen olduğundan, fiziki şir/süt ile benzer iş gördüğü için şir/şiir denilmiştir. Bu açıdan tüm oluşan çıkan ve besleyen olarak fikir, icat, ot yada meyve gibi her şey şiir kapsamına girmektedir. Belli bir programa/kanuna tabi olarak.

KANUN NEDİR?

Kan ile yaşam aynı kategoride olduğu için belli bir hüküm'e tabi olmaya, "kan onun" denilirdi.

"Kan onun" demek, kanın canın bağlı olduğu noktanın kanı üzerinde her türlü tasarruffa sahip olduğu kanın sahibi demek idi.

Kan sahibi kişi, belirttiği şekiller ne ise, ona bağlı olanların yaşam şeklide o olur. Kanların teslim olduğu kişi yada merci'nin adı zamanla kan onun'dan "kanun'a" dönüşmüştür.

Kanunlar, (kanun/amir kişiler) amirlikten zamanla rehberi yol yöntem belirleyicisi olarak algılanır oldular. Bu yol ve yöntemler yaşam biçimi ile ilgili oldukları için yaşam, yasam ve yasa olarak anılır oldular.

YASA NEDİR? 

Yaşam tabiri, yaş ile kuru arasındaki canlılık farkından doğmadır. Canlılık olan yaşamın, şekil farkları itibarı ile zamanla bu "fark"lar yasa olarak tabir olmuşlardır.

Kanun, yaşam şekli belirten kişidir. 

Yasa, kanun'nun belirttiği yaşam şeklidir.

İşler çoğalınca kanun başkan oldu. 

BAŞKAN NEDİR?

Kişi'nin kan olarak olarak tabir edildiği dönemlerde, birlikte yaşama ihtiyacının doğup dayattığı vücut sistemi içinde etkin ve yetkin olanlar başKAN olarak anılırdı. 

Başkan fabrika, şöför ve tamir görevlerinin tek icracısıydı. Yan yasama, yürütme ve yargı idi. Kanun ile başkan arasındaki tek fark, yapılacak işlerin çoğalması itibarı ile diğer organların da vücut için önemli oluşları, başkan tarafından gözetilip dikkate alınmasıydı.

"Organları yaşat ki baş yaşasın" hesabı. 

BaşKAN, kan onun'dan, kan ona emanet'e evrilmiş halidir. 6

Kan onun ne der'se, doğru yanlış denilmeden uygulama o olurdu. Çünkü kan onundur. Kanundur. Yönlendirmeleri öneri yada sunum değil komuttur. Komut atandır/komutandır. Kanunları kendisinden olan komutan.

Başkan ise, vücut düzeni için kanundan/komutandan daha çok kanları kaale alandır. 

Kanun kavramı, doğru ve yanlış muhasebesinin henüz ortaya çıkmadığı, kanların canların sorgusuzca feda edildiği merkezlerin olduğu dönemlere ait bir kavramdır. Zorbalığa dayalı kabadayılığın geçerli olduğu dönemlerin eseridir. 

Bu kavramın bugünki adı prosedür, sistem, program, ayar, düzenleme vs,'dir. 

Anlayış ve medeniyet gelişmişliğinin yetersiz olduğu yerde, zor güç uygulamasından çıkış da zor olur.

Zamanla artan nüfusla beraber doğru ve yanlışlar ortaya çıka çıka kanun, tek başına kararlara yeterli olamamaya başlar. Diğer kanlar da bu yük'e müdahil olunca vücut sistemi ortaya çıkar. 

Vücut sistemine geçildiği için kanun'nun adı baş kan olur. Onun dışındakiler artık sadece onun için akan kanlar değil, vücut farkındalığı ile başkan'a karar, karaların yürütülmesi ve yaşamı o karalara göre denetlemesi yardımında bulunan yardımcı kanlar olmuşlardır.

Kanun'nun yapı şekli, kişiden çoklu kişilere, yani meclis şekline dönüşmüştü. 

Kişinin yasaları artık her zaman tutarlı olmayıp düzensizlikler başlayınca, kararların sorumluluğu birden çok kişiye bölünmüş ve oylama sistemi doğmuştur.

Başkan, deyim olarak aynı kalsada , özellik olarak vücut/bütünsel düzen açısından görev taksimadı içinde o'da diğer parçalara bağlılığı itibarı ile artık seçilmiş ve sorgulanabilir parçalardan bir parçaydı. 

Konum ve görevini kendisi değil, ortak kararlar belirliyordu.

Tabi oluş ihtiyacı ve güdüsü, aidiyet hakikatinden doğmadır. Varlıklar, zincirleme olarak birbirlerine aittirler. Varlık zincirinin her bir halkasının, bağlı olduğu diğer halkanın varlığına olan şahitliği, o halkanında görünmeyen diğer bir halkaya bağlı oluş inancına götürür.

Çatı olan kanun'un üzerinde nice çatı halkaları olduğu anlaşılınca düşünce, bağlı olunacak olanın aslını aramayı öğrenip harekete geçiyordu.

Düşünce, bu zincirden dolayı asıl gücün kendisini değil, ancak eserinin görülebileceği inancına varıyordu.

O yüzden, şuursal yapay yasalar, doğal tabiatik yasalara bağlı olarak ortak kabullere dayalı kararlar olup, bütün herkesi yargılayabilmesi için yargı organı başkandan bağımsız ancak, kararlara bağlı olmuştr

Kırallık çağı, kanundan sonra geçilen başlı sistemin hiyerarşi'ye varmış modern çağıydı. Vücut sisteminde kıral, başKANdır. Kıral başkan, haalen kısmen tek başına kanundur. Veziri/danışmanı/akli yardımcısı olan yarı kanundur. Kimisi son halka oluş zanıyla tanrısallık konumuyla hareket edebiliyordu.

Savaşı kazanıp kan'ları kendisine bağlayan, kanun olup yasa belirler. Bir nevi tapınak ve tanrı olma gibi varsayımsal konumlar savaşı.

MAHKEME NEDİR?

Bir konuya olan daimi hakimliktir.

Muhakimdir. Kişinin, bir motorun her parçasına dair olan bilgi ve becerisi, onu motorun muhakimi yapar. Motorla ilgili bir sorun olduğunda çözüm için muhakim'e götürülür. 

Muhakim'e muhakim'e diye diye mahkeme olarak dönüşmüştür.

Bu tabiri şu anda kullanan tek merci, yasalar konusundaki muhakimliktir. Yasamayı yapanın kendisi bile unutabilir fakat, onları elde tutan görevli, konusuna daha iyi hakim olur. Mahkeme tabiri, hakimi kast eder. 

Başkan ve meclis her işe yetişecek kadar hakimiyetli değildir. Bu durum, yasa konularına hakim olacak organı gerekli kılmıştır. Mahkeme, yaşam olaylarınıa yasayla düzen verebilen vücudun el'i dir.

Kanun eli, kültür ve medeniyet elinden uzun değildir. Kanunun ulaşıp düzene koyamadığı yerlere medeniyet ulaşıp düzeni sağlar.

Bireyin sadece devlete bağlı olarak kendini güvende his etmeyişi, aşiret, örgüt çete gibi çeşitli adlar altında binlerce devletçiğin oluşmasına sebeptir. Birey, daha farklı kanunların tahakümüne bağlı olmakla genel devleti formalitede bırakır.

Gelişimin yönü genel vücudu oluşturmaya doğru olduğu zaman, güvenlik ağı tek merkeze bağlanıp hakikat yolunda ilerleyişin önündeki engeller kalkmış olur.

Sağlıklı kararlar, pozitif bilim ve teknoloji, geleceğe tereddütsüz bakış, dünya için fayda ve zararların netleşmesi gibi konular zorluklardan kurtulacaklar. 

Tekli ve sağlıklı yönetim, bir arada bulunuşta kolaydı. Yüzlerce kişilik grup yüzbinlere dönüşünce, ulaşım ve iletişim zorluğundan kopukluk, bölümüm, parçalanış ve ayrı vücutların oluşumuna sebep olmuştur. Bu vücutlar/devletler, kabileden ülkelere kadar çeşitlilik kazandı. 

Bir Kuvvet binlerce kuvvete dönüştü ve savaş kavramı meydana geldi. Yasama, yürütme ve yargı olarak tabir edilen

Meclis, hükümet ve hakim, asıl baş olan halkın yönetim yükünü taşıyan aynı lokomotifin farklı görevdeki vagonlarıdırlar. Kuvvetler ayrılığı değiller. Kuvvetler ayrılığı tabiri, devlet ve devletçiklerden oluşan yapılar arasında kullanılır. 

Yeryüzü, öncelerde habersizlikten ülkeler bazında kuvvetler ayrılığına bölünmüştür.

Dağılım ve kopuklutan dolayı farklılıklar oluşmuştur. Bundan dolayı da savaş kavramı çıkıp kültürleşince, başkasını daha çok öldürebilme gücü, övünülecek bir durum haline geldi. Ayıp olması gereken durumun övünç durumu olması, şuursuzluk halidir. 

Dünyanın şuursuzluk hali dağılım ve ulaşmazlıktan beri geldiğinden çare olarak teknoloji, bu dağılımı bilinç olarak tekrar bir araya toplayan konumuyla şuuru/farkındalığı indirip/yayıp dünya vücudunu şuurlandırmaya yetkindir.

GÜNÜMÜZÜN GEÇMİŞLE OLAN DEĞİŞİM FARKI 

Başlı vücut sistemi, tabiattan canlılığa yansıma bir sistemdir. İnsan oluş farkı, bu sistemi diğer canlılara göre gerçek vücut sistemine daha yakın bir organsal taksimatla biraz düzenli olanıdır. 

Seçim sisteminde de çoğunluk, yine güç demektir. Kabadayı olduğu için kanun olan kişi sistemiyle benzerlik taşır. Değişim şekli, tarafların fiziki vuruşma yerine, kuralları önceden kabullenmiş seçimle vuruşmasıdır. 

Burada bir soru işareti haalen vardır. 

Yasalar şuur yerine haalen bilek gücü ile mi belirleniyor?

Şuur ile fizik arasında görünür olan fizik olduğu için, rehberlik fizikiyata teslim edilmekte. 

Yasalar bilek gücü ile belirlendiğinde, fiziki gücü akıl gücünden fazla olan bir hayvanın grup içindeki hükmü ile aynı olur. Olduğu sürece insan yaşamı örtülü de olsa vahşi yaşamın bir paçası olarak sürer.

MEVCUT MECLİSLER BAŞ'MIDIR AĞIZ'MIDIR?

İnsan topluluğunun vücut sistemi henüz mükemmelliğe varmış değildir. Baş kısımda bulunan beyin, sesiz ve durgundur. Ağıza bir söz çıkarmak için bin dereden su getirir.

Ağızdan çıkan sözler, çoğunlukla ezber ve alışkanlık ürünü olduklarından, akıldan çıkan sözler arasında boyut ve görüş farkı vardır. 

Gözler ağıza değil akılla tabi olduklarından aklın görüşü ağız'ın görüşüne göre dürbün sayılır. Ağız tad'a değil, akıl'a bağlı olmalıdır.

Ağız'a her hoş gelen doğru görüş ve biliş değildir. Bu bir hakikattir. Bu hakikate göre, konuşan ağız meclisin üst katında düşünen  beyin meclisi olmalıdır. Bu şekilde vücudun baş kısmındaki eksiklik giderilmiş ve gerçek baş'a biraz daha yaklaşılmış olunur.

Beyindekiler maaşsız, gün görmüş, yaşam mücadelesi toplumsal hayatın içinden olan duyarlı, kalp enerjisi alkış tan değil, genel vücudun sağlık ve huzurundan olup ruhsal çapı dünya çapına varmış düşünürlerden olmalıdır. Baş oluş, kişisel menfaati aşmış kapsayıcı şuurun görevidir. Şuurun doğal görevi şiir/yasa6 yapımıdır. Yasalar şairden sorulur. Şair etkilenen, bilgi çıkaran ve umursayandır. Bağlı olduğu halkaları kaale alıp güdüsel olmayan şuursal kararlara ulaşandır. 

Üst şuur meclisi, alt ağız meclis için doğruyu öneren ve ağızdan çıkanlarıda ayıklayandır.

Eksiksiz baş sistemi hem ülkeler hemde dünya için idealdir.

DÜNYA....MIZ

Bu tabir, son günlerde yetkili bir ağızdan duyulmuştur. "Dünyamız kaosa sürükleniyor" cümlesinde kullanılmıştır.

Mız eki, gelinen noktanın en önemli bir gereği olarak, "medeniyetler buluşması" tabirinden sonra dünya yükü için ikinci mühim bir kaldıraç olmuştur.

Her iki tabir de, geçmiş dünya depremlerinden çıkan derslerdir.

Büyük sahipleniş duygusunun fert bazına kadar yayılmas, dünyayı olması gereken insani konumuna ulaştıracaktır. 

Nüfus kalabalıklaşıp şehirler oluşunca, düzen ve medeniyet ihtiyaç olarak ortaya çıktı. Dünyanın da bir şehir hükmüne geçmesi aynı şekilde büyük bir düzen ve medeniyeti ihtiyaç kılmıştır. Bu yüzden mız eki, giriş olarak başlangıç için çok değerlidir. Ülkemizden sonraki halka dünyamızdır.

İnsan eli dünyamızın dengesini bozacak kadar geliştiyse, iyi bir düzene bürünündücek kadar da gelişmiştir demekki.

Not: Bu yazılardaki bilgilere, mevcut bilgiler ışığındaki en yüksek olasılıklara dayalı olarak oluşan kanaatsal tahminler dahildir.

Çıkmazlara çıkış bulma çabasında olabilmek ümidiyle...

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —