Tarih: 18.01.2024 11:57

DEPREM DERSLERİ (28)

Facebook Twitter Linked-in

Şehirin fiziki düzeni için yapılmış olan çalışma eserleri içinde göze çarpan küçük bir ayrıntı, bize bazı şeyler anlatmaktadır. "Dünyanın kurtuluşuna götüren yolu görün" diyor.

Dikilmiş olan fidanlardsn iki tanesinin etrafına genişleme payı verilmeden betonla sıkıştırılmış.

Bu durum, bir duyu depreminin görseliği olarak gözlere yansımaktadır.

Normalde "ağaçtır işte, lazım olduğunda gerekirse kesilip kullanılır. Sıkışmışta ne olmuş" diye düşünülebilir. Öyle de, mesele o değil. Belki onu yapanlar ve ona bakanlar da o düşünce üzerine oldukları için ağacın doğasına aykırı o görüntü ortaya çıkmıştır. 

Yada "dünyadaki diğer aykırılıklara karşı o aykırılık belki yok hükmündedir" diye bir psikolojik vaziyetinde eseri olabilir. Yoksa orayı yapacak kadar bilgiye sahip olupta fidanın büyüyen olduğunu bilmeyecek kadar da değillerdir yapanlar ve bakanlar... 

Sebep her neyse, sebebi geçip neticesel buluşa gelelim.

SIKIŞTIRILMIŞ FİDAN'DAN ÇIKARILAN BULUŞSAL DERS

İnsanın duyarlılık derecesinin ağacın ızdırabını duyacak dereceye ermesi, dünyanın tüm gayri insani hallerden kurtulması demek olur.

Büyük yıkımlara ve büyük inşalara olan adaylığı küçük ayrıntılarda görebilme sanatı olsaydı, eğitim sistemine de yansır ve bir parçası olurdu.

Örnek olarak; bir ekmeği tekmelemeye ne denilebilir? Günah, ayıp, saygısızlık, terbiyesizlik, nankör, cahil vb. Bu yakıştırmalar nedendir? Sonuçta tekmelenen diğer maddeler gibi ekmek de bir madde değil mi? O an ona ihtiyaç yoksa ve olmayacağına garanti de varken tekmelenmesinde neden bir sakınca olsunki?

Bu ses mantıktan mı geliyor acaba yoksa başka yerden mi? 

Mantığı çalıştırıp bakalım.

Ekmek yaşamsal bir istifade faydasıdır.

Evdeki diğer eşyalar da öyle, etraftaki insanlar da öyle...

Ekmeği tekmelemeyi negatif alanda tutmayıp kültürleşmesine yol verdiğimiz zaman, yaşamın diğer tüm istifadelerini de tekmelemeye kadar gider. Gittikçe de kültürleşir, kültürleştikçede gitmeye devam eder. 

Son durak, mecburiyetin "dur" diyeceği yer olur. 

Buda mantıksal bir ses. 

İki ayrı ses aynı mantıktan çıkıyorsa, demekki mantık da sadece dil gibi kullanımlık bir araçtır.

İfadenin ardında kelime, kelimenin ardında ses, sesin ardında dil, dilin ardında mantık varsa, mantığında ardında onu kullanan bir şeyler olmalı.

DUYULAR VE DUYGULAR

Duyu, organlarım6z, yani duyularımız

Görmek, işitmek, koklamak, tatmak ve dokunmak. 

Peki duygular nelerdir nereden doğarlar?

Duygular, duyusal verilerden ibarettirler. Kin, nefret, sevgi, hoşluk, empati.

Dikenden nefret, gülden sevgi doğurtan etken duyu organlarıdırlar.

Acıyı duymak, nefret duygusunu doğurur. Hoşluğu duymak, sevgiyi duygusunu doğurur. 

BETONA HAPS EDİLMİŞ FİDAN'DAN ACISAL DUYUM EDİNEN NEDİR?

Empatidir. Empati, duyulardan çıkma bir duygudur. Kurtuluşun onda arandığı duygu.

Karşı tarafın parmağına diken battığında o acıyı kendi parmağında his ettiren empati, sevgisel bağlantıdır. Karşı taraftan daha önce dikensel acı duyulduysa, onun parmağına diken batmasından hoşluk duyulur.

Acısal empati duygusu sevgi duygusuyla gelir. Kurtarıcı empati sevgiyle çalışır.

Duyulardan duygulara dönüşen vaziyetletler sadece canlılar arasında değil, canlılar ile cansızlar arasında da görmek mümkün. 

Sevdiği araba küçük bir çukura çarpınca "ah" diyerek alt düzene verilen tahribat adeta kendi vücudunda his edilir. 

Kendi arabası değilde sevdiği bir arkadaşın ise, acıyı çarpan arabadan değil, arabanın sevdiği arkadaşına vereceği acıdan acı duyulur.

Eğerki ruh, şehirin park ve bahçelerini kendi sevdiği ken bahçesi olarak görecek kadar büyük olsa, fidanı betona haps etmez.

Kış mevsiminden duyduğu çocukluk hoşlukları ilerlemiş fiziki yaşına rağmen unutmadan şiirvari bir dil ile yazıya nakış nakış işleyen ruhlar da vardır fakat, her el tüm işi yapacak kadar ahtapotsal değildir. Belki ahtapotsal ellerin merkezi olmakla fidan diken el olabilirler.

Not: medeniyet konusuna varıyoruz. Fazla uzatmamak için sonraya bırakalım. 

Bu yazı, dünyayı sevdiğimiz kendi bahçemiz olarak görebilecek kadar büyümeyi arz eder.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —