Tarih: 13.01.2024 11:15

DEPREM DERSLERİ (27)

Facebook Twitter Linked-in

Akıl nedir nasıl yürür?

Akıl, ak kıl'dan gelir. Saçı sakalı beyazlaşanın henüz beyazlaşmamışa göre tecrübe farkına sahip olması, ak kıllı farkını netleştirmiştir. Bu netlikten sonra çıkışlı, çözümlü, ve buluşçu olan her kişi beyazlaşan kılları olmasa bile ak kıllı olarak anılmıştır. 

Bilinen lisanlarda da bilen kişi hesabıyla çözülmesi gereken işler, ru sıpi/aksakal kişilere bırakılır.

AKIL NASIL YÜRÜTÜLÜR?

Görünen zaten bilindiği için aklın yürümesine gerek olmuyor. Görünmeyeni bilmek için akıl yürütmeye ihtiyaç duyulur. Akıl için geçmiş, gelecek, yada şu an gibi zamansal boyut farkı yoktur. Yeterki aklın önünde yürünmesi gereken bir yol olsun. 

Örnek olarak, bugün için görünmeyen dokuma işinin başlangıcını nasıl bileceğiz? O zamanda olmadığımıza göre, ve bu konuyla ilgili bir aktarım da olmadığına göre, bu zamanda iş akıl yürütmeye kalır. 

Akıl, eldekilerden yola çıkarak yürümeye başlar.

Elde neler var?

Elde, giysinin ihtiyaç oluş nedenleri var. 

Isı, serinlik ve soğukluk var. 

Bu varlar, hem bu zaman hemde o zamanın varları oldukları için, aynı zamanda dokuma ile sebepsel bağlantılı da oldukları için, onlara tutunarak o zamana gidip onlarla dokuma işinin başlangıç sebebine ve şekline ulaşmaya çalışabiliriz.

Yolun başı eldeki varlar ile çıplak yaşamdır. Bunlarla yola giriş yapıp ilerleyelim. 

DOKUMA İŞİNİN BAŞLANGICI

İnsan giysisiz iken, sadece kışı olmayan ağaçlı meyvedar sıcak bölgede yaşamak zorundaydı.

Ağaç gölgesinde serinlik, gölge dışında ise sıcaklık vardı.

Güneş ısısında yürürken gölge yoktu. Gölge de olsaydı rahatlık olurdu. Ama yoktu. Giderken gölgeden ayrılmak zorundaydı insan. O yüzden sıcakta yürürken gölgeye olan arzu doğup gelişmekteydi. Bu arzu, zamanla çare aramaya dönüşüyordu.

Arzunun ilk düşündürdüğü şekil, ağaçla birlikte yürümek idi.

Ağacın yürümesi olmadığı için bu düşünceler, imkansız ve saçmalık alanda kalıyordu. Ama arzu işte, düşünce ve muhasebesi olmadığı için imkansızı da akla getirmekten geri durmuyordu.

Sıcakta ağa ile birlikte yürümek iyi olacaktı ama olmuyordu. Bu güzel hayalin bilim kurgu yada yazı olacak ortamı da yoktu ama, sıcakta gölgeye olan özlem onu yaşatmaya yetiyordu. 

Biri gün biri ağaca tırmanırken asıldığı ince bir dalı kırarıp koparır. Bu kırılışta, arayış içinde olan arzu için devrimsel bir buluş gerçekleşiyordu.

Ağaçla birlikte yürüme düşüncesi, gerçekleşme yolunu yakalamıştı. Ağaç yürümüyorsa yürütülebilirdi. Kırılıp kopan dal el ile gölge maksadıyla taşınır oldu. Bu büyük bir buluş olmuştu. 

Eğerki o arayış içinde olan arzu olmasaydı, bir değil bin dalın kırılışı bile buluş sağlamazdı. Çünkü buluş, arayışa aittir.

Artık ağaç dalından şemsiyeli çağ devri başlamıştı. Bir dönem o şemsiyeler sayesinde sıcakta uzun mesafeleri rahat yürümek kısmen mümkün olmuştu fakat, yaprakların kuruyup düşmesinden dolayı daha uzun mesafeler için yetersizdi.

Bir önceki nesil için yerini bulmuş olan  arzu, bir sonraki nesilde daha uzun mesafe için doğmaya kımıldıyordu. 

Dal şemsiyelerin yaprakları kuruyup döküldüğünde verimleri yüzde doksan civarında düşüyordu. Dalı şemsiye yapan arzu, yeni nesilde uzun ömürlüsünü yaptırmak için akla düşünme görevi veriyordu. 

ARAYA ARAYA DOKUMAYA DOĞRU 

Arzu, yürümeyen ağacı, yürüyen akıl vasıtasıyla bir şekilde yürütmüştü.

Öncekiler için çözüm olup sorunu bitirmiş olan şemsiyeler, çoğalan nüfus ve artan dahada uzağa gidiş ihtiyacı itibarı ile artık çözüm olmaktan çıkmış ve yeni bir buluş için basamak olma zamanları gelmişti.

Yaprakları kuruyup düşen dallar üst üste atılıp tekrar kaldırıldığında, bazen birbirini bırakmadan birlikte kalkıyorlardı.

Burada dikkat çeken bir şey vardı. İç içe geçip altlı üstlü birine dolanan dal çubukları birbirini bırakmıyor ve gölgeside hemen hemen yapraklı dalın gölgesi kadardı. 

 Bu yapraksız ve sadece daha sık çubuklu şemsiye, daha uzun mesafe için bir avantajdı. Arzu, birbirine dolanık dallardan yana olduğu için, birbirini bırakan dallar sorun demekti. İş yine akıla havale edilmeliydi.

Akıl, doğal sarmaşıkla birbirine dolanan dallan varlıkları taklit etme yoluyla el ile birbirine dolandırmaya çalışmaktaydı. Karman çorman ileri geri kDhjjjggGJIVFFKısmen de olsa iş görmekteydi. 

Bunu izleyen çocuk, düzenli yapılan bir iş zannıyla izliyordu. İşi yapar hale geldiğinde ise tamda zan ettiği şekilde düzenlice yapıyordu. Bir o bir bu şeklinde saç örgüsü gibi bir sarmaşık ortaya çıkarıyordu. Bir o bir bu işlemi, bir yandan matematiğinde başlangıcı demekti. 

İşlem, altlı üstlü geçirmenin tutuculuk özelliğini buldurtmuştu. İki dal birine dolandırılırken, alttan üstten geçirme işlemi artık bilerek sistemlice yapılan bir iş olmuştu.

Ortaya yapraksız sadece çubuklardan oluşan şemsiyeler çıkmaya başlamıştı.

Bu şemsiyeler hem ömür hemde gölge verimi açısından çok daha iyiydi.

Aynı zamanda bir el işi olması itibarıylada, insan enerjisinin akışını kendine çekip derinleşmekle su kanalı gibi enerjiye akım kanalı olmuştu. 

Yani psikolojik ferahlık veren sanatsal bir uğraş haline geliyordu.

Bu sanatsal uğraş, kalbin heyecan kaynağı haline geldiği için tutkuya dönüşüyordu. Bu tutku ürettikçe üretiyor ve sadece seyyar şemsiye olsun diye değil, çubuklarla ortaya çıkan plakalardan ağaçsız sıcak bölgede sabit şemsiye de oluyordu.

Gölgelik olan bu sabit şemsiye, hem el yapımı ev'in başlangıcı hemde çeşitli işler görmeye aday olacak olan hasır, sepet gibi eşyaların ortaya çıkmasına sebep olmuştu.

Bu yeni dallar kendi yollarında gelişmeye gitsin, biz kumaşa giden yolu takip edelim.

KEŞİF ZİNCİRİNDE KUMAŞ'A GİDEN YOL

Malzeme temin etme uğraşında sert ve bir tarafı ince olan taşların darbe yoluyla kesme özellikleride keşfedilmişti. Buda ayrı bir dal ayrı bir serüven.

Kumaşa giden yolda çubuklar altlı üstlü geçirilirken, bunlardan henüz kurumamış ve daha esnek olanların daha rahat iş görmesi de zamanla dikkate girmiş ve keşf edilmişti.

Bu keşif bu yolda ip'i bulmaya götüren viraj demekti. 

Artık etrafta ne kadar uzun ince ve esnek malzeme varsa, psikolojisi dokuma ile yoğrulmuş olanların iştahlarını çekiyordu.

Bu iştahın dikkati, uzamış olan saçlara da yönelmişti. Ulaşım6 kolay ve zahmetsiz olan bu malzeme, daha sonra dikkati diğer canlılara da götürmüştü. Hem uzun bitkiler hemde canlılarda dokumaya elverişli ne varsa hepsi dokuma işinde ustalaşan bünyelerin gözüne dokuma malzemesi olarak görünmekteydiler.

Sanatsal uğraş çağı meydana gelmişti. Her gelen yeni nesilin ip'e olan ihtiyacı artmaktaydı. Ağacın dalını şemsiye olarak kullanan o arzu, yine aklı yeni aramalara çıkarıyordu.

Yün olan hayvan saçları diğer uzun saçlar gibi ip olmuyordu. Çekince birbirini bırakıyordu. Çekilen yün yuvarlatıldığında ise birbiribirni bırakmıyordu. Bunun ip olması için uzadıkça uzatmak, arayış içinde olanlar için heyecan verici ve kolay bir buluş olmuştu.

Kumaşa giden yolda arzunun şöförlüğünde yürüyen akıl aracı, artık asfalta çıkıyordu.

Dal şemsiyeden ip üretime kadar geçen binlerce yıl içinde doğadaki hemen her çeşit varlık ipliğin serüveni gibi alet ve eşya ya dönüşmüşlerdi.

İnsan artık kendisi için elverişli olmayan bölgelere intikal etmeye hazırdı. Dokuma yolunda bulunan kesme özelliğindeki taşlarla ucu sivriltilen uzun çubuklarlada vahşi yaşama karışma süreci de başlamıştı. Deriler giysi, torba, halı, yatak, yorgan ve ve kemer gibi eşyalar olarak kullanılan önemli bir malzeme olmuştu. 

Kesici taşlarla oyma ağaç devrinden, demirin bulunmasıyla oyma taş devrine geçilmişti. Psikolojinin sanatsal derinleşme işi bu dallarda da ilerlemekteydi.

Demir çağında, savaşın varlığına sebep olan hırsızlık ve gaspçılık dışındaki nüfusun tamamı tekstil dahil çeşitli üretimlerde bulunmaktaydı.

NOT: yontma taş çağına kadar kumaşın sebepsel başlangıcından giysi olmaya kadarki gelişimsel süreci, "gerçeğine yakın olasılıklarlar" hesabıyla kısa özeti yapılmıştır. 

Acaba yüzde kaçı isabetli olmuştur...? 

Daha önce bilgisayar üzerine geriye doğru bir gidişle, hesap makinesinin aslında bir bilgisayar olduğuna varılmıştı.

Daha sonra izlenen bir belgeselde hesap makinesi'nin bilgisayarın atası olduğu duyuldu. O gidişin isabetli bir gidiş ve isabetli varış  yaptığı anlaşılmıştı.

İhtiyaçlar, koşullar ve akıl benzer olunca, yürünmüş olan yollar ile kurgusal olarak yürünecek yollar arasında da fazla bir farklılık olmadan benzerlik olur. 

YÜRÜYEN AKIL İLE YAŞAMIN TUTUNMA ALANLARI. 

Dünyanın bazı bölgeleri insan yaşamı için başka gezegenler misali imkansız yerler idi.  Aklın yürümesi ile imkansız imkanlı oldu.

Bugün yaşamı uzaya taşıma düşüncemiz, ağacı yürütme düşüncesinden daha fazla enerji harcayan bir düşünce değildir.

O zamanda, "falan şey olduysa şu da olabilir" diyebilmek için önceden yapılmış tutunacak örnek de yoktu. Bugünki akıl için avantaj olabilecek çokça örneksel turunma dalları vardır. İlkler basit görünsede imkanlar itibarı ile akıl için zorluk dereceleri yüksektir. 

Uçama özelliği olmayan insan, uçmak gibi bir zorluğu aklın yürümesiyle aştığına göre, bugünün de yarını için aynı derece zorluk içeren uzay gibi başka şeyleri de düşünmeye "saçmalık" değilde belki "henüz erken" denilebilir. 

İhtiyaçlar arzuyu, arzu aklı harekete geçirir.

Yürütülen aklın depremlerden dersler çıkarabilen olduğunu anlıyoruz. 

AKIL, BİRLİKTE YÜRÜTÜLDÜĞÜNDE YÜKÜ HAFİFLER VE KOŞMAYA BAŞLAR.

Bir arabayı bir değil iki at çektiğinde araç hafifler. Dört at çektiğinde dahada hafifler. 

Birliktelik için ben engellinin aşılııp biz alanına geçmek gerekir. 

Bu bölümü de "ben" depremine karşı "biz" dersi olması için gel çağrısı ile bitirmek gerekiyor.

Engel teşkil edici bencili duygu ve düşünceler, yürüme yolunda zorluk çıkarıcı depremlerdir. Bencillik depremi bizcillik dersi ile aşılmadan birlikte yürüme zorlaşır.

Birliktelik için gerekli olan sevgi duygusuna ulaşmak için iç dünyada bazı engelleri aşmak gerekli. Gerçek bir beraberlik için en zor kısım iç dünya dizaynıdır. 

BAKIŞLAR VE GÖRÜŞLER 

Belli bir yolda yürümüş olan akıl, bir hırdavatçı yada nalburdaki eşyalara baktığında, aklın ne kadar çok yollar yürüdüğünü görür. 

Her bir çeşit eşyanın bir de ondan daha meşakkatli üretim makinası var. Eşyalar arasında basit kalan kumaşın serüvenini yazmaya takat yetmiyorken, diğerleri acaba ne tür serüvenler geçirmişlerdir... 

HAKİKAT IŞIĞI ALTINDA KALICI SEVGİ OLUŞABİLİR. 

Hakikat, inkarı olmayan gerçeklerdir. 

Hakikat alemiyle birleşik olanlar, bu alem ile bu alemden uzak olanlar arasında tanıştırma tercümanı olduklarında onlar, bilginlik kategorisine giren çeşitli isimlerle anılıyorlar.

Yürütülen akıl, gerçekleri gıda edinerek ilerler. Gerçeklere varmakla hazlanır. Gerçekerden kaçış bertaraf edilebilinse ve kabul edilebilinse, hakikat zemininde buluşmak sevgi duygusunu öne çıkarır.

Hakikatin diğer bir adı'da "doğru" olduğu için, onunla çizilecek yolun adı'da "doğru yol" olur. Hakikatten uzak yasalar, çürük ve hastalıklı olarak sağlam iş görmekten de uzak olurlar. 

Akıl, arzunun negatif yan etkilerinden dolayı artık akıllanmıştır. Ruhlanmıştır. Arzuları süzgeçlemeyi öğrenmiştir. Sahte ile orijinali ayrd edebilmeye varmıştır. Sevinci ve hüznü olması gereken yerlerine koymasını bilmiştir.

NOT: bu bölümümdeki bilgisayar ile hesap makinesi arasındaki isabetli bağlantı tespiti, kumaş serüvenine de isabetli tespit referansı olmamakla beraber, aklın yürürlüğü ve buluculuğu, örneksel kumaş serüveni ile tanıtılmaya çalışılmıtır. Yinede dokunanın altlı üstlü geçirme tutuculuğunun keşfi ile başladığı en yüksek ihtimaldir. Bunun ağaç dalı ile mi... bitkilerle mi... Başka uzun esnekliler mi olduğu, kurgular için elverişli ihtimallerdir. 

(bu ihtimaller, öğrencilerin akıl yürütme alışkanlıkları için önlerine yollar olarak verilebilir. Soru olarak da, yer çekimini bulduran elmanın düşüşü ilk defamıydı? Daha önce ağaçtan hiç elma düşmemişmiydi? Öncefen de vardı da, o buluş neden önceden yoktu? Onunla yerçekimini bulduran etken neydi? 

Yuvarlak nesnenin yuvarlanışından arabaya kadar götüren süreç ne ile yürüdü? Gibi sorularla dikkatleri asıl noktaya götürülebilir.)

Rahat yerde mide ve ceplerin dolu olmasından konuların ne kadar umursanacağıda meçhul ve ayrı bir deprem konusu... Öyle ortam ve durumlarda arzunun aklı hangi yönde yönetebileceğini, ihtiyaçlar penceresinden bakıp kısmen görebilmek mümkün olabilir. 

GİDİLMEYEN YERLERE GÖTÜREN AKIL

Akıl, ağacı yürüttüğü zamanlarda akıl ile uçmak düşüncesi de olabilirmiydi... 

Belli mi olur...! Yürümesi olmayan ağacı yürüttüğüne göre, belki bir gün uçması olmayan insanıda uçurabilirdi...

O zamanki mevcut imkanlara göre düşünüldüğünde bu düşünce, "ağacın yürütülmesi her neyse de, bu kadarı da fazla" diye başka bir düşünceyi doğurur. O yüzden uçmaya arzulanıp akla getirmekle aklı yormaya gerek yoktu.

Ancak akıl, yürüyen bir varlıktı. Onunla ayakların yürüyemediği yerlere gidilebilirdi. O yüzden olmaz diye görünen bir şeyi akla havale edip düşünmesi için sabır göstermek gerekliydi. Mecburiyet, aklı hep yürüttü ve bir yerlere varıldı. Akıllı Akıl önde yürürse, mecburiyet doğmadan öngürü ile yolun doğrusuna götürebilir. 

Arzu istek, akıl da bulucuydu. İkisi birleştiğinde eserler ortaya çıkıyordu.

Geçinmenin doğru yolu çalışmak iken, gasp, yanlış bir yol idi. Gasp savaşı doğurdu. Savaş vahşeti doğurdu. Vahşet, vahşetkolikliği doğurdu. Vaşhşetkoliklik, tatmini için sahte mazeretler üretmeyi doğurdu. 

İşletilmeyen topraklar için değildi eski savaşlar. Ordu varlığı olduğu için, başka bir ordunun varlığı tahrik sebebiydi. 

Takımların varlığı, birbirleri arasında maç ile tahrik oldukları gibi.

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM YOLUNUN MEVCUT ROTASI.

Kız çucuk istismarlığının dünya siyasal liderliklerine varması, gelecek gözetim duyusu için kırmızı alarmdır.

Gasp, kültürleşip savaş çekirdeğini ektiğinden bu yana dünya, savaş ağacının meyvelerinden kaynaklı sarsıntılarla yaşamaya mahkum olmuştur. Bu ağaç haalen çarpıcı meyveler vermekle beraber, yeni boyutlar ve dallar edinerek gelişmeye devam etmektedir.

Kız çocuklarına yönelten arzuya mahkum olan akıllar la toplumsal gidişatın istenmeyen meyvesel sonuçlarına vardırmak üzere yeni çekirdekler ekilebilir.

Dünya, çoğulcu demokrasinin bu tür yan etkilerini taşıyacak takati kalmamıştır. 

Çeki düzen konusu, çağın en önemli gereği olmuştur. Sağlık raporları arasında aklın ne tür arzunun elinde olduğuna dair bir tespit branşı henüz yoktur. 

Yasakların varlığı, hastalıkların varlığındandır. Doktorsuz dünyalarda yok edici virüslerin gelişimi kolay olur.

Bilgisayar oyunları yok etme hazzını aşılayıp bu hazzı psikoloji için gıda haline getirmektedir. Bu gıdayla beslenen bir arzunun yarın nükleer bombaların başına geçmeme garantisi yoktur.

Arzuyu çocuğa yönlendirip onu topluma lider yapan ortam olabiliyorsa, fiziki yada psikolojik vampirler üretip toplumların başına getirecek ortamlar da olabilir.

Ortam şeklinin vardıracağı yerlere isabetli öngörülerle önceden dikkat edip ona göre ortama şekil vermek gerekir. 

Bunları bırakıpta, bir zaman sonra elden çıkacak olan mal mülk ile hazlanma gafletine dalmak, eser olarak sorumsuzluk bırakmaktan başka ne olabilir...?

POZİTİF DEĞİŞİME DOĞRU 

Eğerki bir yenilik ve iyilik için masaya geleceksek ki gelmeliyiz, tam paklık edasıyla değil, geçmişin bulaşıklarıyla şekillenmişliği kabul ederek gelmeliyiz.

Hatta aklın kolay yol alabilmesi için, bu bulaşıkları temsilen ayaklarda birer pranga ile de gelinebilir.

Prangaları çıkarabilecek noktaya gelinmez ise bile, en azından onları yeni nesillere takmama kolayında uzlaşılabilinir. 

Böyle genel bir iyileşme yeniliği için olacak olan buluşma, her taraftan eksiksiz toyekün bir katıılım ile ancak gerçekleşebilecek bir buluşma olur.

Sevgiler ve saygılar.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —