DIŞARIDA TİPİ FIRTINA OLUNCA EVİN İÇİ CENNET GİBİ OLUR. BU DURUM, NİMETLERE ULAŞTIĞINDA DEĞERLERİNİ GÖZÜNDE SIRADANLAŞTIRIP SAPITAN DOYUMSUZ, AZGIN VE BOZGUNCULUĞA ELVERİŞLİ HALE GELEN NEFİS İÇİN BİR HATIRLATMA MİSALİDİR.
LEYLEKLERİN YUVA İÇİN GÜVENLİ GÖRDÜKLERİ DİREKLER BİLİYORUZ. .
BİR YERLERDE SADECE LEYLEKLERE YUVA OLSUN DİYE DİREKLERİN DİKİLİP DİKİLMEDİĞİNİ BİLMİYORUZ.
ŞEHİRLER ARASI YOLLARIN 50-60 METRE UZAĞINDA, HATIRA VE HİKAYELERLE DOLU OLAN YIKILMIŞ KOLON VE KİRİŞLERDEN TABİAT'A BİR ALEYKÜM SELAM VE BİR İADEİ SUNUM OLMASI İÇİN LEYLEKLERE VE BAŞKA KUŞLARA YUVA OLABİLECEK ŞEKİLDE YOL BOYUNCA DİREKLER DİKİLEBİLİR.
BU DİREKLER, SADECE KUŞLARA YUVA OLMAK DEĞİL, AYNI ZAMANDA BÜYÜK DEPREMLER GÖRMEMİŞ NESİLLER O YOLLARDAN GEÇTİKLERİNDE, YIKILMIŞ MALZEMELERDEN YAPILMIŞ KUŞ YUVALARINI GÖRÜP DÜŞÜNEREK, O AN İÇİNDE OLDUKLARI NİMETLERİN DEĞERLERİNİ VE DOLAYISIYLA HALLERİNİN CENNETLİĞİNE VARABİLMELERİNE VE ŞÜKÜR EDEBİLMELERİNE YARDIMCI OLABİLMESİ İÇİN DEPREMİN YIKTIĞI MALZEMELERDEN İNSANİ ESERLER OLARAK, RUHSALİYETİN HUZURUNU SAĞLAYAN BİRER KAYNAK OLACAKLARDIR.
Dozerler, parçalamak için ceset başına çullanmış birer canavar gibi bir an önce yiyip6 bitirmek üzere çalışmaktalar.
Buğday ambarındaki tavuğun bir daneye olacak olan saygısızlığı, diğer tüm daneleri incitir. Zenginliğin yan etkisi olan şımarıklık, şaşırma ve sapıtma, içinden çıkılması zor bir kuyu'nun dibi gibidir. Kuyudan çıkarıcı yüce hikmetin elinde şefkat tokadı olarak, şükür yerine kuyuya dönüşen zengiliğin bertarafı kalır.
Yıkıntılar, düzlem olarak gömülecek şekilde değil, İnsani anlam ve ifadeler barındırmak üzere anıtsal birer piramit benzeri yapılara dönüştürülebilir.
Molozlardan meydana gelecek olan deprem tepeleri yada dağları, insanlara bu dünyanın yıkılma boyutunun6 varlığını hatırlatmakla psikolojinin dengesini sağlar. Ayrıca bu tepeler, görsellik dışında kullanımlık olmayacaklarından, insan ayağının değmeyeceği bir hayvanat alemi olmaklada5 insaniyet, sadaka ve hayrat anlayışının5 somut şekilde daimice işleyen fiziki vücutları olacaklar.
Sadaka değilde, belkide yeryüzünde hayvanlara karşı giderek borçlanan insanın daha ödemesi gereken borcun küçük bir kısmıda olabilir.
İLGİNÇLİKLER
1 - Geçenlerde herhangi bir sebep olmamışken, bir türküden "leylek baba bile döndü yar" kısmı dile dolanmıştı.
Leyleğin bu yazıda konu olmasıyla o dolanım hatırlandı.
2 - Deprem yıkıntılarından kuş yuvaları ile dolu piramit şeklinde yapıların olması gerektiğine dair bir düşünce vardı. Piramit yapma zorluğuna belki katlanma olmaması düşüncesi ile yanına deprem dağı diye düzensiz bir yığma da olabilir şeklinde piramide alternatif bir seçenek sunulmuştur leylek yuvasına bu kuş düşüncesinden yola çıkma ile varılmıştır.
Yukarda görüldü gibi "Leyleklere yuva olması için insan tarafından direklerin dikilip dikilmediğini bilmiyoruz" diye bir cümle yazıldı.
Daha sonra internet diye bir şey varken bu "bilmiyoruz" kelimesinin samimiyetsizliğe girdiği fark edildi. O yüzden varmı yokmu diye araştırma yapıldığında, bir yerde bir çobanın leylekler için kule gibi direkler inşa ettiğine rastlandı.
Bu kulelerin peri bacalarına benzediği fark edildi.
Bu köşe yazılarında daha önce PİRAMİTLER, PERİ BACALARI VE NUH'UN GEMİSİNİN İZ'İ diye bir makale dizisi yazılmıştı.
Bu son yazının girişlerinde piramitler ve peri bacaları, kendilerini bir kez daha hatırlatmış oldular. Elde kaldı Nuhun gemisinin izi. Diğer ikisi ortaya çıkmışken bu neredeydi... Bulmaca olarak sorulsa kafa yorar.
Bu iz, deprem izlerinin tamamen silinmemesi gerektiğine dair görüşteydi.
O görüş, iz demek ders demek olmasından kaynaklıdır. Sonraki nesilleri de düşünmenin gerektirdiği ders. Çürük yapılardan, talan ve hırsızlıklara kadar dolu bir olaydan çıkarılması gereken derslerin olmasından dolayı iz'lerin önemi vardır.
Deprem izlerinin önemi, yollarda kaza yapmış araç enkazlarını kısmen de olsa bırakmanın sürücüler için dikkat uyarısı olmasının önemine benzer. Yazı levhası ile somut enkaz görüntüsünün dikkat uyarısı olarak tesir farkı vardır.
Ortaya çıkan piramit, baca, ve iz benzerliklerini yazmayıp "eğer yazıları takib eden varsa zaten o bulacaktır" diye bir düşünce de oldu fakat, az önce bu düşnüceden cayılıp yazıldı. Yani 12 Nisan gece saat 3:30 civarında.
Yazı okuma zorluğu varken, okuyuculardan yazılardaki bu benzerliğin bulunmasını beklemek, çok zor bir ihtimale kalırdı...
Öbür dünya yok diyenlere yönelik olan "ya varsa" sorusuna benzer olarak, "ya yazılması gerekiyorsa" diye bir bocalama içinden yazılmaya geçildi.
Ayrıca, ölenlerin ve sağ kurtulanların anısına ve adına kuşlara yönelik "evim yuvan olsun" diye bir tabir de oluştu fakat, bu tabirin deprem erdemlerine yönelik olan mevcut "evim yuvan olsun" tabiri ile aynı şekilde benzer olunca, alıntı yapılmış algısı'nın oluşmaması için yazmaktan vazgeçildi.
Bu vazgeçişin beyanı vesileyle o benzerlik te yazılmış oldu.
O benzerlik, bağış şeklinde yuva edinmek için önce bağış şeklinde yuva edindirmek gerektiğine dair bir anlamın ifadesine benziyor.
Yuva edinmeye muhtaç kalanların, yuva edinmeye muhtaç olanlardan yuva edinmeyi hak etme onayı almasına benziyor.
FAY
Depremin bizlere intikal ettirdiği fay hattı olgusunu, yaşamın diğer boyutlarında da dikkate almayı öğrendik.
Sosyal, psikolojik, ekonomim, ahlaki, teknolojik, kültürel ve bilimsel fay hatlarının olduğunu öğrendik.
Yaşatıcıların aynı zamanda öldürücü olduklarını öğrendik. Nefes, su, yemek, aynı zamanda kasırga, sel, deprem demek olabilirmiş. Teknoloji ile rahat'a kavuşmanın fay hattı psikolojik sapkınlık olabilirmiş.
Kısacası, var edenle yok olma olabiliyorsa varlığı sürdürebilmenin yolu, var edenle olan alışverişin şeklinden geçer.
İfade sadece ağızdan çıkan sesten mi ibarettir? Çıkan sesin kaynağı nedir?
Varlıklar ve olayların her biri bir ifadedir.
Nefes, su, yemek kaynaklarının bir araya gelip oluşturdukları vücutsal ihtiyaç kaynağı, ağız araçlı sesin de kaynağıdır.
Bu sesin ihtiyaçlara tercüman olmasına konuşmak diyoruz.
Harfler, sesin resimleşme yolu ile kulakla değil, göz vasıtası ile görüntü şekillerini oluşturmak üzere ifadenin oluşum malzemesidirler. Demekki kaynaklar, alıcının her çeşit alım şekline göre, her çeşit malzemeyi ifade aracı olarak kullanır. Her bir kelime yerine bir resim kullanılsa, o da bir çeşit yazı olur. Zaten harfler ile oluşturulan her bir kelime aynı zamanda bir resimdir.
Teknoloji ile yazılması kolay olan bir resim işaretli yazı çıkarılsa, her çeşit lisansın onunla rahatça anlaşacakları ortak bir yazı ifadesi olur. Genel olarak ortak ihtiyaçları esas alan bir yazı türü olabilir. Bunun için bir cümle, bir harf misali tek bir resimle ifade edilebilir. Mesela: su içme ihtiyacı için yardım talep eden bir simge. Buna benzer şekilde lazım olacak olan ne kadar cümle varsa hepsini tek tek simgelemek, dünyanın ortak yazı lisanı olacaktır. Bu ayrı bir çalışma konusu olarak kenara not olsun.
Kaynaklar, vücudu oluşturmakla kendilerine ihtiyaçlandılar. Sonrada ihtiyaçlar ile ifadeye büründüler. İfade okunmak için var olur. İfadenin varlığı, okuyucunun6 varlığını işaret eder.
Okuyucu olan nedir? Neden okumalıdır?
Okuyucu olan, etkilenen ve karar verebilendir.
Varlık, nizamsal bir uyum içinde ihtiyaçlılığa bürünmekle ihtiyaçsal bir varlık olur. Hem ifadeci hemde okuyucu olan varlık, kendi varlığının anlamını6 yaşamak için kendini okur.
YER YÜZÜ İNSANININ YAŞAMDAKİ YERİ NEDİR? NASIL YAŞAMALIDIR?
Tekerleğin şekli ve hacim'i nasıl olmalı sorusunun muhatabı, taşıyacağı yükün şekli ve hacimidir
Yeryüzüne bağlı olan ihtiyaçsal varlığın nasıl yaşamalı sorunun muhatabı yine yeryüzüdür.
Yeryüzü nedir? İfadesi varmı ki insanın nasıl yaşaması gerektiğine dair cevap verebilsin..?
Hayvan6, ağaç, bitki, bebek... Bunlar yerin yüzüdürler. İnsani şuur, nasıl yaşaması gerektiğini bu yüzlere soracak. Bunları kaale almayacak kadar özgürlük sınırına sahip değildir.
Kainatın dengesi, sınır ve hadler ile muhafaza olmaktadır. Her gezegen ve galaksilerde olduğu gibi, dünya da ancak kendisine biçilmiş olan ölçüler ve rolleri itibarı ile kendi güzergahında kainat kanunlarını kaale almakla mükelleftir.
Makrodan mikro ya kadar her çeşit varlığın belli hadler içinde sahip olduğu roller vardır. Bütün roller, bütünsel dengeye hizmet için vardırlar.
Bir cihazın, her bir parçasının bütünsel işleyişe olan bir haddi ve rolünün olduğu gibi, kainat bütünselliğinin her bir parçasıda bir had ve rol içindedir.
Güneş sistemi ve işleyişi, ailesel bir bütünlüğün dengesel hadlerinden ibarettir. Birinin had aşımı, bütünsel bozulumun ilk adımı olur. Birbiriyle bağlantılı olan sistem halkaların hiç birinde mutlak bir özgürlük görünmüyor.
NOT: HABERDE BİR BİNA'NIN ALT KOLONLARININ PATLADIĞI DUYULMUŞTUR.
Bunda, en alt taşıyıcılarn farklı olması gerektiğine dair ders vardır. Çelikten, fiberden yada üsteklilere göre çok daha kalın olabilirler.
İnşaat mühendislerine duyuru makalesinde, alttan en kalın kolondan en üstte doğru incelerek çıkan bir sistemden bahsedilmektedir. O kısım, dikkate alınmak üzere gözden geçirilebilir.
YAŞAMIN DAVASI
Donk...
HAKİM - Duruşma başlıyor.
Davalı, dördüncü duruşmadaki açıklamaların değerlendirmiştir.
Devam edebilirsin dinliyoruz.
ŞEHVET - saygılar.6
Sayın dinleyenler, okuyucunun üstteki o kadar yazıdan sonra bu mahkemeyi anlayıp, düşünüp ve yorumlayacak şekilde okuyabileceğine ihtimal vermiyorum. Çok çeşitli dersli okullar gibi sadece yorgunluk üzerine yorgunluk vermiş oluruz.
Bu gerçeklik karşısında tekrardan erteleme talep ediyorum maalesef.
HAKİM - davacılar, duydunuz. Siz ne diyorsunuz?
NEFES - aynı görüşteyiz hakim bey.
HAKİM - o halde duruşmayı tekrar ertelemek üzere sonlandırıyoruz.
Donk... Duruşma ertelenmiştir.
9411,13%0,46
34,56% 0,25
36,04% -0,51
3000,45% 1,31
5010,37% 1,12
Ağrı
23.11.2024